Küçük itilâf ve Macaristan Avrupa ve bütün dünya sulhü bi- Yük tehlikeler karşısında bulunduğu bir «rada Küçük itilâf devletleri Ro- Güneş duşu Duisburg profesörlerinden Lonne bir makine icad etti, bu ay içinde Ak Manyadaki bütün maden kuyularına bu makine konacak maden amelesi bu sayede sini güneş duşu yapacak. Bu makine bildiğimiz duş yerine ta- , ameleler de işleri bittikten Sonra, yedi kat yerin dibinde güneş Gorkinin kaplumba Palermo civarında bir balıkçı suda 88 kilo ağırlığında bir kaplumbağa Totoyu 1 mayıs 1022 de azad ettim. 52 kilo ağırlığın- dadır. Sardalye balıği yer - Maksim Gorki, Kıbrıs.» Büyük Rus edibi Maksim Gorki Uzun seneler Kıbrıs adasında yaşa- işti. 71 yaşında pilot Yizm tayyaresi gelmiştir. Tayyarenin Pilotu 71 yaşında Fawat isminde bi- Tidir. Tayyarede yolcu olarak 68 Yüşmda, madam Brodrik isminde bir Kadın vardır. Birbirile çok iyi dost olan bu fki Mfiyar tatil zamanlarını tayyare ile r niyetindedirler. ğundan alâkadarlar arasında müzü- kere edilerek her tarafın rizasile bu emelin tahakkuk eylemsi ve Macaris- tanım bazı zman ve teminat göster- mesi şartları konulmuştur. Üç devlet Hariciye Nazırları bu mil Zakerelerle meşgul iken Macaristanın. Bükreş sefiri kendilerini yaret ede- Çekoslovakya ve Yu- Dalgınlık mı, korku mu? Nevyorkta bir adam evinin bahçe- sinde akşamüstü uyukluyormuş. — Eller yukan! diye birdenbire kalın, tehdid edici bir ses İşitmiş. Korku ile yerinden fırlıyarak soluğu en yakın telefonda almış. Polise teh- like işaretini vermiş. — Gangsterin hücumuna uğradım, çabuk yetişin... demiş. Beş on dakika sonra son süratle gelen polis otomobilinden on üç tane tepeden tırnağına kadar silâhlı polis fırlamış. Adam onları takiben eve girmiş. Sağa, bakmışlar kimse yok, sola bakmışlar kimse yok, aşağı bak- muşlar, yukarıya bakmışlar in cin top oynuyor. Tam adama çıkışacakları anda vadyodan bir ses gelmiş: — Gelecek hafta Gangster prog ramı tekrarlanacaktır. Buna dalgınlık mı diyelim korku mu diyelim bir türlü karur veremi- yoruz. Fakat bize kalırsa Gangster vakalarının bu kadar bol olduğu Ultra- Modern Amerikada her halde kor- kudur! Dost atmaca « Lügano gölü kKemannda Kaprino köyünde bir köylü ile bir atmaca dost olmuştu. Atmaca âdam nereye gider- se başı üstünde uçarak takib ediyor, Onunla top oynuyor, köylü oturunca omuzuna konuyordu. Bu dostluk üç sene devam etti. Gün- lerden bir gün, atmacadan dâha vah. şi biri kuşcağızı öldürdü. Bir İngiliz gazetesinin Italyaya hücumları “Bir taraftan ademi müdahaleden bahsederken diğer taraftan İspanyada ordu bulunduruyor, diyor İngilterenin en mühim gazetelerin- 1 den Manchester Guardian «hukuku düvel kaidelerini hiçe saymak çoğalı- Yor. Harpte olsun sulhte olsun, Avru- Pada olsun Asyada olsun, İspanyada “İSUN Çinde olsun bu vaziyet göze çar- Piyor» başlıklı bir makale neşretmiş- tir. Gazete makalesinde diyor ki: *Milletler cemiyetine ve cemiyetin Aralarında ihtilâf çıkan fizasına karşı Bâlip gülen İtalya meşru İspanya hü- ” karşı gittikçe açıktan açığa duğunu bildiriyor. Fakat. ayni zaman- da Akdeniz devletlerinin hükümet e > İaim> Yizum geldiğini ancak isinin ta; ri z ii. yin edebileceğini ilâve B. Mussolini, ademi müdahale ko- | Mmitesinden hürmetle bahsediyor, ia- Kat İspanyada bir ordu bulunduruyor ve bu ei muvaffakıyetlerini al- nizde İspanya hükümetine karşı harp ettiğini gösteriyor. Ademi müdahale tâli komitesi cu- martesi günü, kontrol sistemini daha mükemmel bir şekle sokacak plânı tetkik için toplandığı zaman İtalyan delegesi bu plânın ehemmiyetinden bilhassa bahsetti, Dünyanın intizar. ni bozan anarşistler Barselon ve Mos- Kovada değil Roma ve Tokyoda, mua- Kedelerin mütemadiyen ihlâl edildiği yerlerde aranmaldır.» İngiliz - İtalyan konuşması Turinde çıkan Stampa gazetesi di- yor ki: İtalya İle İngiltere arasında yapılacak müzakerelerde İngilterenin Habeşistanın oİhakını tanımasına mukabil general Frankoya yardımını hafifletmesi esasına müstenid bir uz- laşma tetkik edileceğini bazı ecnebi gazeteler yazmıştır. Bu rivayetler tamâmen asılsız ve mantıksızdır. İtalya ve İngiltere ara- sında görüşülecek daha ciddi ve daha müsbet işler vardir. Faşist impara- torluğu ve yehi milliyetperver İspanya tabrib edilmesi gayrikabil iki vakıa- dir. AKŞAM fayyareleri Filo, dün Istanbul üzerinde muhtelif uçuşlar yaplı İki gündenberi şehrimizde bulu- nan Türkkuşuna mensup tayyareler, dün sabah onda İstanbul üzerinde 40 dâkialık bir uçuş yapmışlardır. Bundan sonra filo kumandanı Zeki relerle, Yeşilköy, Florya üzerinde bir Filo yarın sabah sekizde şehrimiz- den hareket edecektir. Yolda Bursaya uğrıyarak beyannameler attıktan son- TA İzmire ve oradan Ankaraya avdet, » Öğrendiğimize göre âyni fi- lo eylül ortalarında Anadolunun muh» telif şehirlerine büyük bir seyahat yapacaktır. Iki genç Mendereste boğuldu Henüz cesetlerini bulmak kabil olamadı Aydın (Akşam) ydında büyük Menderes nehrinde berber Ahmedin kardeşi Fazıl ve kayınbiraderi Hüse- yin yüzerken boğulmuşlardır, 'Pehki- kata göre İkİ genç, nehrin girdap teş- kil eden bir yerine doğru ilerlemişler ve bir daha görünmemişlerdir. Aydının tanınmış tüecarlarından B. Eyüp Şahinin Kardeşi B. Kenan Şi Bin, gece-atla Ilcabaşı mevkiinden Ays dına dönerken attan düşerek ölmüş- tür. Çaylarımız ıslah . edilecek Hindistandan bir İngiliz mütehassısı getirtiliyor Memlekette çay Zziraatının islahı kararlaştırılmıştır. Bu işe Rizeden baş- lanacaktır. Bu maksadla Hindistan- dan bir İngiliz mütehassısı getirtil. miştir. Çay istihlâki memlekette. mühim yekün tutuyor. Halbuki yapılan ilk etüdler Rize çaylarının, islah edildiği takdirde kabili istifade olduğunu gös- termiştir. Rize çaylarının Seylân ve Cava çaylarına nazaran terkip ve ka- litesini tayin İçin İstanbulda tahlil ameliyesi yapılmış ve bir rapor hazır- lanmıştır, Bu. rapora göre, Türk çay- larının. “iyi işlenmemiş olduğundan kalite itibarile düşük ve fakat terkip Şu vaziyete lar elinde islah edilip İyi işlendiği tak- dirde yabuncı çaylara lüzum kalmıyar caktır. Fakat acaba bugünkü istihsal miktarı memleketin ihtiyacını, karşi: | layabilecek midir? Bunun mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Fakat istibsal Pekğlâ arttınlabilecektir. Ziraat Ve- Musiki hareketlerine bü- yük ehemmiyet veriyor Beyoğlu Halkevi kısa bir zamanda büyük bir gayret göstererek garp mu- sikisi yayımına esaslı çalışmalar yap- maktadır. Evin elli kişilik bir orkestra- sı bu sene muvaffakıyetli konserler vermiştir. Beyoğlu Halkevi, eylülün 18 inci gü- nü de büyük bir musiki müsameresi hazırlamaktadır. İki yüz kişiden mü- rekkep bir heyet Taksim stadyomunda konser verecek ve dans edecektir. Bu güzel müsamereyi hazırlamak ve Programı üstünde konuşmak üzere dün Beyoğlu Halkevinde şehrimizin münevver ve güzidelerine bir çay ziya» eti verilmiştir. 3 Kadıköyünde bir otomobille bir tramvay çarpıştı Doktor Hüsünümün idare etmekte ol. duğu hususi otomobil ile vatman Sü- leymanın kullandığı Bostancı tramva- yı Kadıköy iskelesi civarında biribir- lerile çarpışmışlardır, ürkkuşunun On: altıncı asır, Türk mimari tari- hinde, Sinan bin Abdülmennan asrdır, Yetiştirdiği en güzide mimarlar, mi- mar Davudlar, mimar Hayreddinler» le beraber İstanbulun ve bütün impa- ratorluğun âskeri ve sivil mimarisini şaheserlerile tebarüz ettiren mimar Sinandan sonra, İstanbulda devam eden İnşaat faaliyetinde büyük bir durgunluk görülür. Bu durgunluğun sebebini idarenin bozukluğunda, Ka- nuni sultan Süleymanın yerine geçen- lerde görülen sefahet ve israfta, siya si ve askeri vaziyetin bozukluğunda aramak icab eder. Maamafih, böyle olmakla beraber, gene eski devrin hi- zile gene eski devirde yetişen değerli mimarların himmelleri eserile Türk mimari sanatı yeni iki esere sahip ol muştur: Sultanahmed ve Valide cami- leri. Gariptir ki, bu iki caminin ikisi de adlarını değiştirmişlerdir. Birinci- sl, Yenicami adını taşırken, Sultanah- mod camjsi olmuş; ikincisi Valide ca- misi iken, Yenicami adını almıştır. Bu devrin mimarları kısmen Koca Sinanın: şakirdleridir: Mimar Davud, Dalgıç Ahmed çavuş, mimar Mehmed ağa, mimar Hasan ağa, mimar Kasım ağa, mimar E'hac Mustafa ağa... Bun- lar hep o asrın başmimarlarıdır, ve ekserisi de su nazırlığından yetişme- dir. Mimar Davudun fik eserleri, Saray- burnunda inşa edilen İncili köşk (1590) ile Galataya namr Beyazıd köşkünün yerine yapılan ve bilâhare Sepetçiler köşkü (1590) adını taşıyan binadır. Fakat onun asıl şaheseri Ye- nicamidir. Mimar Davud bu eserine 1597 de başlamış, 1599 da vefatı üze- rine, 1603 senesine kadar yerine ge- çen başmimar Dalgıç Ahmed çavuş medin vefatı üzerine, camiyi yaptıran Valide Safiye sultanın eski saraya atıl- ması, bu nefis eserin tamamlanması- na engel olmuştur. Bina 1660 senesi- ne kadar metruk ve muatlal bir halde kalmıştır, Birinci Ahmed, büyük anasının bu nefis eserini tamamlatmayı hatırma bile getirmemiştir. Yalnız, başmimarı Mehmed ağaya, Almeydanında, Sokol Tunun ve Ayşe sultanın saraylarını sa- tın alıp yıktararak arsasına yeni bir cami yaptırmıştır ki, o da Sultanah- med camisidir. Bu cami sekiz senede ikmal edilmiştir (1609 1617). Mimar Mehmed ağa bu camiden maada, Tophane çeşmesini (1611), İstavroz mescidini (1613), Tersane kasrımı (1613) de inşa etmiştir. Artık bu tarihten itibaren, İstan- bulda muazzam camiler inşa edilme- miştir. İnşaat, yalnız köşklere mün- hasır kalmıştır. Bu devirde yapılan en zarif köşkler, dördüncü Muradın başmimarı Hasan ağa tarafından ya” pılan Bağdad ve Revan köşkleridir (1638). Bu Köşkler bir senede itmam edilmiştir. Mimar Hasan ağadan sonra başmi- mar olan koca mimar Kasım ağanın yegâne inşaatı, mimar Davud ağa ta- rafından yapılan Sepetçiler köşkünün tevsian bina edilmiş olmasından iba- reltir. Naima anlatıyor (Cild 4, S. 35) «Sahili bahirde Sinan paşa kasrına havale bir burç üzerine Sepet köşkü demekle maruf kasrı sağir ki, donan- ma çıktıkta kaptanlar anda el öper- lerdi. Esasından tevsi ve bina olunmak ferman olmağın, otağı hümayun tarzında bir kasrı dilküşa bina olu- nup şabanda sltı ay tamamında ka- Tini itmam oldu.» (1642) . Mimar Kasım ağaya Koca unvan verilmesi de ihtiyarlığından dolayıdır. Kasım ağa, valide kethüdalığında sa- ray İntrikaları ve dahili siyasetle meş- gul iken, Türk mimarlığını devrin ve- saltine göre devam etliren, mimar Mustafa ağadır. Safiye sultanın mi- mar Davuda yaplırdığı Yenicaminin sanat bakımından kiymetini takdir eden ve veziri azam Köprülü Mehmed paşaya bu nefis sanat eserinin kıyme- tini anlatarak ve natamam kalmasını asla reva görmiyerek ikmaline mu- vaffak olan da, gene odur. Mimar Mustafa ağa Yenicamiyi ikmal için inşanta 1660 da başlamış, ve: 1685 de hitama erdirmiştir. On yedinci asırda İstanbulda inşaat Kubbealtında bir elçiye ziyafet verilirken Bu caminin itmamı için, gerek ca- mi ve gerek türbe, sebilhane, kâgir dükkânlar, padişaha verilen peşkeşler ve devlet riealine giydirilen elbisel fahireler için tamam üç bin seksen kese akçe yani bir mityon beş yüz kırk bin Kuruş sarfedilmiştir. İşçi ücreti- nin büyük bir kısmı buna dahil değil- dir. Çünkü binalarda ağır işleri gören- ler, acemi oğlanlar, yörükler ve forsa kâtirleridir. Mimar Mustafa ağanın sanatinde gösterdiği maharetten dolayı, caminin açılma töreni yapıldığı gün, herkese hilâtler giydirüdiği gibi, ona da bir samur kürkle üç kese nakid verilmiş, ve oğulları müteferrikalar zümresine ilhak olunmuştur. Mimar Mustafa ağayı en ziyade memnun eden, oğul- larının müteferrikalar zümresine il- bak edilmesi idi. Çünkü bu zümreye ancak veziri azam, şeyhislâm ve he- kimbaşı oğullarile Anadolunun eski beylerinin çocukları, ve bir de güzel sanatlar suhasında liyakat ve ehliyet gösterenler idhal olunabilirdi. Nihayet, 1665 de, sarayda çıkan bir yangın mimar Mustafa ağayı yeni bir faaliyete sevket*i, «Berri mevhnre Muharreminin onuncu perşembe gecesi Galata Önünde bir Kal- yona ateş ismbet edip btlkülüye ihrak 10 ertesi günü cuma gecesi sarayı cedidi Pa- dişahinin haremi hasına bir cariye mü- başeretile steş isabet eyledi. Umumen ha- temi şerif ve Adli küşkür ve divan olan rin müşir mubaftsr İstanbul vezir Süley- man: paşanın arzi wâhi mezburun on ye- dinci perşembe günü Edirnede rükabi Hümayurr gelip mefhum malümları olar cak asla beğerei mübarekel Afitap misal. lerine zerre kadar tağyir ve infinl âriz ol- mayıp: «Emir Allahın. demeden gayri nes- ne buyurmayıp kasda mukarin ihrakış 96- beb olan cariye Edirneye getirilip Bostan- cıbaşıya teslim ve mahnuk kılmıp boğa” zına bir taş bağlanıp Turcaya attalar ve ba emir heman Adil küşkü ile Divan- hano (Kubbealtı) ve Babı Darüssaade mu- zafatile sarayı sultani müceddeden bina olunmasına ferman sadir ve küçük Mira- hor Kürt Hasan eğn İstanbula irsal iki günden sunra gelip mübaşeret olundu. (Silâhdar tarihi, cild 1, 5: 386 Silâhtar tarihinden maada, hattâ vakanüvis tarihlerinde ve hiç bir ta- rihte bulunmıyan bü kayıd, birinci Mahmud devrinden itibaren Topkapı sarayı adını taşıyan yeni sarayın ta- rihi için çok mühimdir, Artık Topkapı sarayında şehzade- lerin eskiden kapatıldıkları yerleri, Kösem ve Turhan validelerin otur- dukları odaları, sultan İbrahime kar- şı yapılan isyanda Kösem validenin Karaçelebi zade ile Koca © Muslihiddin ağaya cevap vermek için başına örtüsünü örterek geçtiği deh- lizi, sultan İbrahimin kapatıldığı ve boğulduğu odayı, kendisine yemek vermek için bir sahan sığacak kadar delik bırakılarak taşla örülen pence- reyi merak ve tecessüsle aramıya ha cet yoktur. Buraları kâmilen yanmış ve bugünkü harem dairesinin o kısmı, hattâ kubbe allı bile, mimar Elhac Mustafa ağa tarafından yeniden yâr pılmıştar. Ahmed Refik