slos 1937 AKŞAM — © eAtatürks Hadinin İki gün evvel Güzel Sanatlar aka- demisinde beş sergi açıldı. Resim ser- gisi, tezyini sanat, afiş ve utarihte Ka- ragöz. salonları, Türk heykeltraş» rı sergisi, Bu sefer - açılan resim sergisi bir grupa veya bir birliğe ait değil, yalnız Nazmi Ziyanın eserlerini ihtiva eği- yor. Şimdiye kadar halkın, eserlerini üçer, beşer muhtelif sergilerde görüp tanıdığı Nazmi Ziya, bu sefer resme başladığı andan bugüne kadar yap- tığı 300 kadar eserini bir araya top- lamış. Sergisi en verimli Avrupalı sa- natkârlaria mukayese edilecek dere- cede zengin... Hadinin Adana Abidesi Türk tezyini sanatlarına ait olan ikinci sergide akademinin Türk tezyi- ni sanat şubesi profesörleri işlerini teşhir ediyorlar. Hattat Ahmed Kâmil, Tuğrakeş İsmail Hakkı, mücellid ve müzehhib Baha ile Necmeddin emsal- siz bir zevki selim mahsulü olan eser- lerile sergiyi süslemişlerdir. Üçüncü sergi afiş ve dekorasyona tahsis edilmiştir. Burada bir çok de- ğerli talebeler yetiştirmiş olan Mitat Özar eserlerini teşhir etmektedir. Güzin Feyhamanın «Tarihte Kara- göz» ünvanlı sergisindeki eserler ise halk için olduğu kadar sanat amatör- leri için de başlı başına bir sürprizdir. Türk heykeltraşları sergisine ge lince: Evelki gün akademide açılan sergilerin içinde bizce en mühim olanı budur. Burada genç heykeltraşları- mızın nakli kabil eserleri bir ara- ya toplanmış bulunuyor. Teşhir edilen parçaların adedi iki büyük salonu dolduracak kadar zen- gin olan bu sergi ayni zamanda Türk heykeltraşlarının müstakilen açtık» ları birinci sergidir. Eserlerin sahip- leri memleketimizin ilk heykeltraşı muallim B. İhsanın talebeleridirler. Bu sergi bize göstermektedir ki 2 —— “Güzel sanatlar akademisinde açılan beş sergi Türk heykeltraşlarının açtıkları ilk sergi olgun eserlerle doludur Bu sergi ayni zamanda Türk heykeltraşının mevcud olduğuna bir türlü inanmıyanlara verilmiş beliğ bir cevap teşkil eder Türk heykeltraşları sergisinden bir görünüş düne kadar namı nişanı olmıyan hey- keltraşlık bugün kemale gelmiş elemanlarile mevculiur ve açtıkları ilk sergiye göğsümüzü iftiharla ka bartabileceğimiz kadar muvaffakı- yetli eserler koyabilmişlerdir. Türk heykeltraşları sergisi, arasıra mevzuu bahsedilen bir meselenin ye- niden, fakat her halde son defa orta- ya çıkması için güzel bir vesiledir. Acaba milli âbidelerimizi Türk hey» keltraşlara mı yaptırmalıyız, yoksa ecnebi sanatkârlara m? Başka bir memlekette belkide böyle bir sual sormak tuhaf olur. Fa- kat bizde bu, yalnız sual halinde de kalmıyor. Bazan sutlin asıl tuhaf olan ikinci kısmının kabul edildiği görülüyor. İçinde yaşadığımız devir Türk mil- letinin âbideler: kuracağı devirdir. Çünkü Türk milleti büyük bir inkı- lâp geçirmiştir. Dâhi bir şefin etra- fında toplanarak bütün cihana kar- şı dünyada emsali görülmiyen bir va- tan müdafaası yapmış, ondan sonra ruhunu ve kalıbını değiştirmiş, köh- ne bir âlemden canlı bir âleme geç- miştir. i Şimdi yurdun her tarafına tür kün ruhunda husule gelen bu değiş- meyi ebedileştirecek sanat eserleri, inkılâbı gelecek nesillere bütün he- raret ve heyecanile hikâye edecek âbideler vücude getirilecektir. Bu Abideleri kim yapacak? Atatürkün ruhundan kopan kurtuluş ve ilerleme azmini tunca ve mermere işliyecek olan el kime ait olmalıdır? Milli müca- deledeki Mehmedciği, Türk anasını ve Türk çocuğunu tanıyan sanatkâr ne- rededir?, Bu suallere verilecek cevabın Şu olması lâzımgelir: Bunları Türk ss- natklrı yapacaktır. Çünkü sözle, ta- rifle anlatılmasına imkân olmayan inkılâbı ondan başka kimse bilemez. Nermin Nijadın çıplak kadını Artık bu itiraz ileri sürülemez. Bugün Adana âbidesini yapan Hadi, Tokat ve Muğla âbidelerini yapan Nusret, Menemende Kubilây âbidesi- ni yapan Ratip ve nihayet âbide ve kompozisyon yapmıya imkân bula- madıkları için harikulâde torse'lar, figürler yapan Zühdü, Zeynel Akkoç, Nermin Nejad, Sabiha Rüştü gibi sa- natkârlar yetişmiş ve eserlerile Ol- gunluklarını isbat etmişlerdir. Ve bu nesil her memleket sanatkârları arasında en imrenilecek mevkileri alacak kıymet ve kıraftadırlar. Bu seneye kadar Türk heykeltraşı- nı hareketsizliğe sevk eden açı bir Ratip Aşirin Kubilây âbidesi derdi vardı; Salâhiyettar bir jüriden mahrumiyet. Jürinin mevcut olmamasından is | tifade ederek bazı ecnebi müteşebbis- lerin çirkin bile denemiyecek kadar kö- tü eserlerini şuraya buraya elçabuk- luğu İle yerleştirmeleri bütün şikâyet- lerin tekâsüt ettiği nokta idi, Şimdi bu dert te halledilmiş, Kültür Ba- kanlığının emrile sanat jürisi teşek- kül etmiştir. Erzurumda dikilecek kurtuluş âbidesi müsabakası bu jüri- nin pek yakında mükâfatını verece- ği eser olacaktır. Sıvas âbidesinin To- rak'a verileceği şayıaları da her halde asılsızdır. Bügün Türk heykeltraşı mevcutur, Güzel sanatlar akademisinde evvelki gün açılan «Türk heykeltraşları ser- gisi» buna inanmıyanları ikna ede cek beliğ bir cevap teşkil eder. Memleketimizde kârlı işler yapmı- ya meraklı ecnebiler nasıl kapalı bir kapı ile karşılaşıyorlarsa, Türk inkı- lâbını tunca dökmek hevesine kapı- lan tacir de bir kapı aralığı bulaca- ğından ümidini kesmelidir. Çünkü Türk inkılâbını tunca dökmek milli- den de milli bir iştir, Onu Türk sanatkârı yapacak, et nebiler ancak seyredeceklerdir. Şevket Kutan HEKİM ÖĞÜTLERİ Sahife 7 Sıcak mevsimde süt çocuğu bakımı Süt çocuğu iç Judur, bunu herkes bilir, fakat fazla sıcak havalar onun için daha tehli- kelidir. Çocuk ölümünün bilhassa ya- zın yüksek olduğunu bütün dünya is- tatistikleri güsleriyor. Bu yükseklik iklimlere göre haziran, temmuz, ağus- tos, hattâ eylül aylarında barizdir. Bu aylarda çocuk ölümü senenin diğer aylarına nazaran dört beş defa daha fazladır. Bazı seneler havalar istisnai derecede fazla sıcak ve fırtınalı olun- ca vefiyat nispeti daha da artar, Me- selâ 1911 senesi çocuk ölümü bütün dünyada çok fazla olmuştur, çünkü o yıl bütün Avrupa istisnai bir sıcak dalgasına marüz kalmıştı. Fakat ilkten söyliyelim, bu ölümle- rin çoğundan sakınmak kabildir. Bu- nun için şimdi söyliyeceğimiz bazı hıfzıssıhha kaldelerine dikkat lâzım- dır. Bu yazıdan maksat annelere ç0- cuklarını sıcağın mahxurlarından korumak için alacakları tedbirleri söy- lemektir. Sıcak, küçük çocuk uzviyeti üzerine iki suretle tesir eder: Ya doğrudan doğruya çocuğun asabi cümlesi üzerine “müessir olur, yahut la hafif veya ağır barsak bozuk- luklarına (sebep Olur. Bunun neticesi olarak sıcağa bağlanan ârı- zalar hem hastalık itibarile, hem alı- nacak tedbirler hoktai nazarından çok farklı iki grupa ayrılır. Süt çocuğu uzviyeti soğuğa karşı olduğu gibi sıcakla mücadele için de hiç bir suretle hazırlanmış değildir. Harici hararet ne olursa olsun, uzvi- yete sabit bir sıcaklık temin.eden na- sım hararet merkezi çocukta tama- mile teşekkül etmemiştir ve daha tam manasile çalışacak halde değildir. Kı- şın çocuğun cilt vasıtasile fazla hara- ret kaybetmesine nasıl mâni olunu- yorsa, yazın da hararetin cilt vasıla- sile çıkmasını kolaylaştırmak lâzım geldiğini bu bize izah eder. Halbuki meme çocuğu sıcak ve kapalı bir mu- hilte bulunduğu ve elbisesi de onu fazlasile ısıttığı zaman, hararet kay- bedecekken bilâkis vücüdünde hara- ret toplar. Bu suretle sıcağa maruz kalan ç0- cuk sıcak çarpması dediğimiz çok teh- likeli hale maruzdur. Bu hüdise umu- miyetle çok sıcak ve ekseriya fırtına- Mı bir günün akşamına doğru görülür. Başlangıcı bazan tasavvur edilmiye- cek derecede ânidir. Çocuk birdenbire sararır, kendini kaybeder ve gittikçe derinleşen bir uyku hali gösterir. Bu sırada onun termometre ile derecesi alınırsa, süratle 40, 41 dereceye hat- tâ daha yükseğe çıktığı görülür. Göz- lerde mâna kalmaz, etraf kol ve ba- caklar cansızdır ve bir kaç saat İçin- de çocuk gözlerini hayata kapar, Fakat bu hâdise daima bu kadar süratle cereyan etmez, bazan çocuk huysuzluk gösterir, bağırır ağlar; eğer içecek su verilirse, tehalükle suyu son damlasına kadar içer, fakat sonra ağ- lamasına devam ederek teskin olma- dığını gösterir. Harareti 40 dereceye çıkar ve daha yükselir, ayni zamanda kol ve bacaklarda titremeler, hattâ hakiki ihtilaç (havale) görülür. Bu şekillerde ölüm muhakkak de- ğildir. Eğer bu hallerin hakiki sebep- leri vaktile anlaşılır, çocuk nispeten serin bir yere nakledilir ve bilhassa | 35 - 38 derece ılk bir banyo yapılırsa, her şey hali tabiiye avdet edebilir. Fa- kat eğer, maalesef çok defa görüldü- gü gibi, ateşin dişten ileri geldiği ve bunun gibi şeyler düşünülür, mübrem ve âcil olan tedavi tatbik edilmezse yhaut gecikilirse, ekseriya iki üç gün- lük bir hastalıktan sonra çocuk kay- bedilir. Evlerde ve müesseselerde her yaz az çok kurban veren bu sıcak çarpma- sının önüne nasıl geçilir? Evvelâ ço- cuğu uyku zamanları yani öğleden sonra ve geceleri mümkün olduğu ka- dar geniş ve serin bir odada bulun- durmalıdır. Şüphesiz bu kayit evin umumi şeraitine tâbidir. Büyükçe bir evde oturan ailelerde çocuğun odası umumiyetle evin en yukarı katında, yani yazın en sıcak kısmında bulu- nur, Çok sıcak günlerde çocuğu aşa- ğı katlara hattâ zemin katına nakle. mekte tereddüd etmemelidir. İcabın- da evin misafir odasını çocuk odası yapmak mümkündür, soğuk çok korku- | Yazan Dr. Naci Somersan Orta halli bir ailenin daha dar ev; yahut apartımanında bu şekilde hare ket etmeye imkân olmıyabilir. Bu hal- de, çocuk odasının pencereye ve ka- pılarını günün nispeten serin saatle- rinde yani sabah akşam ve geceleri açık bırakarak serinlendirmek lâzim- dır. Kışın çok korkutan hava cereyan» ları yazın bilâkis hayat vericidir. Bun- dan başka çocuk odasının çocuğu gör- mek istiyen akraba ve dost misafirler tarafından ısıtılmamasına dikkat et- mek lâzımdır. Süt çocuklarına yapı- lan bu ziyaretlerin, mevsim ne olursa olsun lüzumsuz ve tehlikeli olduğu muhakkaklır. Yaz sıcaklarında küçük çocuğun elbiselerine de dikkat lâzımdır. Çocuk bu mevsimde yarı çıplak kalmalıdır. Bacaklar kollar bütün çıplak olacak. Çocuğun arkasında ince bir zıbından başka bir şey muhafaza edilmiyecek, Karnı biraz daha sıcakça sarılmış ola» caktır. Eskidenberi çocuklarımızın karnını bir kaç defa dolaşan pazen yahut fanilâ kuşaktan artık kurtul mak lâzımdır; bu kuşak çocuğu ter- lelmedeni, onun teneffüsüne mâni Ols madan başka bir işe yaramaz, halbu- ki sıcakta onun serbestçe nefes alma- sı en mühim bir şeydir. Üşümesin di- ye yazın çocuğu kalın örtüler altında tutmanın da mânası yoktur, böyle tutulan çocuğun birdenbire kızardığı hararetinin yükseldiği görülür. Sıcaklarda alınacak bu en iptidat tedbirlerle her iş bitmiş olmaz, ban- yoların ehemmiyetini unutmamak lâ- zımdır. Çocuk her gün muhakkak banyosunu almalı, çok sıcakta huy- suzluk, fazla terleme, iştihasızlık, si- vilceler ve . saire, bilhassa yukarıda söylediğimiz sıcak çarpmasına benzer haller gösterdiği zamanlar günde bir kaç defa banyoya sokulmalıdır. Bu gibi ahval karşısında tedbirsiz kalma- mak için halinde gayritabillik göste- ren çocuğun hemen hararetini almâ- lıdır. Eğer termometre 38 derecenin yoyu yapmalıdır. Bu banyo 36 hattâ 35 derece olmalıdır. Bu suretle merak verici hallerin çok defa doktor gelin- ceye kadar geçtiği görülecektir. Çok sıcak günlerde küçük çocuklarının bir kaç defa hararet derecesini alan annelerin ihtiyatlı kimseler olduğu şüphesizdir. '.. Çocukta sıcaktan mütevellit hazım ârızalarını herkes bilir, bunlardan yaz ishalleri diye bahsedilir, Bazıları me- selâ çocuk kolerası diye tavsif edilen ishal çok ağır bir hastalıktır, çocuk ölüm sebepleri arasında en mühim yeri işgal eden budur. Fakat şunun üzerinde ısrar etmek lâzımdır; Hazım cihazına ait ağır bozukluklar denile- bilir ki hiç bir zaman yalnız meme ile beslenen çocuklarda görülmez. Bun- dan dolayı en iptidai bir tedbir, çocuk- ları sıcaklarda memeden ayırmamak» tar, yoksa onlar büyük bir tehlikeye maruz kalmış olurlar, Anne sütüyle beslenmiyen çocuk- larda görülen gıdai bozukluklar, ya sütün miktarından yahut ta fena va- sıflarından İleri gelir, Sütün miktarı meselesi yazın çok büyük rol oynar. Sıcak bir hava içinde yaşıyan Ççocu- ğun cilt vasıtasiyle kaybettiği hararet kış mevsimine göre pek azdır. Bu su- retle daha az olarak kaybolan hara- reti tazmin için de daha az miktarda gıdaya ihtiyaç vardır. Demekki yazın çocuğun gündelik rasyonu (gıda mik- tarı) azaltılmalıdır. Bu çok sade kai- deye maalesef aileler umumiyetle ria- yet etmezler, yahut bunu bilmek iste- mezler. Gururlarını çocuğun kilosuna bağlıyan bazı anneler çocuklarına ya- zın da fazla miktar gıda vermekte de- vam ederler. Fakat mutad tabii gıda miktarları sıcaklarda tehlikeli olabilir, bunları muhakkak azaltmak lâzımdır. Çocuk yazın sıcaklarda artmıyabilir, bunun g kadar ehemmiyeti yoktur. Bu vaziyet beş on gün için kabul edilebilir. Hava. lar biraz serinleyince, ve €ski gıda mik» tarlarına avdet edilince, çocuk zarar Yarını süratle telâfi eder. Bir çocuk barsak iltihabına tutulup, günlerce Dr. Naci Somersan (Devamı 10 uncu sahife”