—. ustos 1937 “AKŞAMDAN AKŞAMA Nezaket hakkında ? Biletçi, kalabalık içinde bunalmış; tereddüdle soruyor: — Bilet aldınız mi bay?. Hemşeri derhal kızıyor: — Bunak mısın be herif?.. Daha de- min aldım, unuttun mu?.. Nah... Bileti burnuna sokar gibi uzatıyor: — Kör gözün görsün!. ... — Gazeteci, gel!. Müşteri, gazeteyi alıyor. Eviriyor, çeviriyor, bütün serlevhaları okuyor! Zavallı çocuk, tramvayda Karaköyden Tophaneyi boyluyor. — Alacak mısınız?, Derhal, aksi bir ses... Zira beş kuruş- Juk hovardalığı müvezzie de bir kuruş kâr bırakacak ya... Bundan aldığı bir kuvvetle, müşteri hazretleri çıkışıyor: — Patlamadın ya, ulan... Dur ba- kalım... veriyoruz işte... Neden sonra, yeleğin cebinden çey- rek çıkıyor. İhsan vaki oluyor, ... — Şu topu da çıkar. Artık, tezgâhdar kumaş yığınları arkasında görünmez oldu. Fakat müşteri malı beğenmedi. «Zahmet oldu, teşekkür ederim!» bi- le demiyor, Sırtını dönerek gidiyor. Esasen dükkâna girdiği sırada da «merhaba» dememişti. Çünkü selâm- laşmak «âdeti belde» değildir. ... — Sen... Hişt... Hey. Şoför ki, makineden anlar, efendi adamdır, vasati vatandaş seviyesinden yüksek bir şahsiyettir, ona «siz. de- meğe tenezzül etmezler. Niçin? Çünkü taksi ücretini «lütfen» tedi- ye buyuruyorlar. ... Fakat unezaket mahvoldu, nezaket ortadan kalktı!» demeyin. Hayır, ec- nebilere karşı çok nazikiz. Bunu itiraf etmeli. Fakat temenni etmeli ki, onla- rı kendimizden yüksek gördüğümüz için değil de misafirperverlik hissimiz- den dolayı bu tarzda hareket etmiş olalım. Bir de, kılığı kıyafeti düzgün iniz! Bendeniz!» diye konuşarak nazikiz, neme lâzım!?.. Üçüncü ve en mühim nezaketimiz, kapıdan dışarı çıkarkendir, — Buyurun! — Siz buyurun! — Yo... Vallahi olmaz. Siz buyu- run! s.. (Vâ- Nü) nun bir hikâyesi vardır: Bir kadın hâmile kalmış. Fakat ço- cuğu terbiyesiz olursa diye kokarmış. Başvurduğu doktorlar ve âlimler şu tavsiyede bulunmuşlar: — Kendi kendinize telkin ediniz; Her gün «evlâdım nazik olsun! Evlâ- dım nazik olsun!» deyin, neticenin müsbet olduğunu > göreceksiniz. Çün- kü telkin suretile tababette bir çok mucizelere varılıyor. Kadın tavsiyeyi tutmuş. Fakat bir türlü doğuramamış. Dokuz ay, dokuz sene geçmiş, yirmi dokuz sene geç- miş, doktorlar, karnında çocuk oldu- Eunu tesbit ediyor. Bütün alâim yo- lunda gösteriyor. Lâkin doğurmak yok! Nihayet kadın ölmüş. Bu işle alâka- dar bütün doktorlar ve âlimler otopsi Yapmışlar; karnı yarmışlar. Bir de ne görsünler? İki sakallı çocuk, Birbirle- rine: — Siz buyurun! Siz buyurun! - di- Onun için doğmamışlar... “Bizim de - nezaketimiz bu derece — Büyükada iyi yer, güzel yer, kle bar yatağı, üdeba ve şuara diyar amma garip bir tarafı var bay Amca... Yol proğramı Sehirde arnavut kaldırımı bırakılmıyacak Belediyenin kanalizasyon şirketile yaptığı mukavele bir sene sonra bi- tecektir, Belediye, her sene kanali- zasyon tesisatı için sarfettiği tahsi- sattan bir kısmını gelecek seneden itibaren şehir yollarının tamirine sar- feylemeği kararlaştırmış ve bir yol programı hazırlamıştır. Bu proğram, şehir meclisince son zamanlarda kabul edilen beş senelik yol programından başkadır. Belediye, yeni bir programla İstanbulun belli başlı caddelerini asfalte tahvil ede- cek, kaldırımı bozulan sokaklarda ye- niden kaldırım : yaptıracak, bilhassa İstanbulda çok işlek olduğu halde hâ- lâ arnavut kaldırımı olan sokakları parkeye çevirecektir. Belediye, arnavut kaldırımlı 50- kâkları yavaş yavüş parkeye çevir- mek niyetindedir. Yeni yol programı- nın büyük bir kısmını, bu nokta teş- kil etmektedir. Yeni program, fen heyeti tarafm- dan hazırlanmıştır. Bugünlerde riya- set makamına verilecek ve tedkik edi- Jecektir. Belediye, yeni yol programını der- hal tatbik etmek istediğinden prog- ram Şehir meclisinin teşrinisani top- lantısında müzakere edilecektir, Sıcaklar Termometre yeniden 32 dereceye çıktı Geçen hafta yağan yağmurlardan sonra hava bir parça serinlemişti. Fa- kat iki gündenberi sıcaklar tekrar ge- ri gelmiştir. Dün termometre 32 dere- ceye kadar çıkmıştır. Havanın sıcaklığı yüzünden -dün plâjlara, kırlara akın edenler çoktu. Florya, Suadiye plâjı, Boğazın yukarı tarafları, Adalar ve Kadıköyü çok ka- labalıktı, Akşam sıcaklık 22 dereceye kadar inmiştir. Sarhoş bir kadın bir gencin kafasını yardı Evvelki gece Beyoğlunda sarhoş bir kadın tanımadığı bir adamın kafasını yarmıştır. Hâdise şudur: Jozefin adın- da bir kadın geceleyin bir birahaneye gitmiş ve içki içmeğe başlamıştır. Kadehler hiribirini takip ettikçe ba- yanın gözleri dönmüş ve karşısındaki masada oturan Reşad isminde bir ada- ma sert sert bakmağa başlamıştır. Çok geçmeden, henüz anlaşılamıyan bir s8- bepten dolayı hiddeti artan Jozefin birdenbire masası üzerindeki çantası- nı alıp Reşadın kafasına fırlatmıştır. Reşad başından yaralanmıştır. Garsonlar yetişerek hâdisenin daha çok büyümeden bastırılmasına çalış- mışlar, biraz sonra işe polis de müda- hale ederek mütecavizi yakalamıştır. 'Hâdise hakkında tahkikata başlanmış- tır, Reşad başından Y: aaranasraaanaaaanasesasa sas, > akarikatürale olmasın! Hakiki neza- ket lâzımdır. Akşamcı .. İstanbuldan bir vapur gelmiyor mu, aman Allah... ŞEHİR HABERLERİ ge Haklı şikâyetler Halı nasıl temizlenir? Nişantaşında Vali konağı civa” rında Emlâk caddesinde oturuyo- rum, Geçen gün istirahat günüm- dü. Öğle vakti bir parça uzandım. Fakat uyumak ne mümkün? Ya- ntmızdaki apartımanda hah te- mizlemeğe başladılar... Balkona serilen halıya «tak, tak» diye in- dirilen sopalar sanki kafama. ini- yordu. Saat bir buçukta, herkesin istirahat zamanında halt temizle- nir mi? Hem. halı temizlemek usulünü bir parça daha modern bir şekle sokmak lâzım. Ben yalnız uyku uyuyamıyarak rahatsız oldum. Halbuki o apartımanın alf katın- da oturanlar, toz yutmamak için, pencerelerini kapayarak bu sıcak- ta hava alamamağa mahküm ol “ dular. Balkonlarda asılı çamaşır- lar yeniden kirlendi. Madem ki apartıman hayatını kabul ettik, onun icaplarına da ri- ayet etmeliyiz, Balkonlardan, pen- cerelerden halı silkmek usulüne nihayet verilmelidir. Belediye suçları! Evvelki gün de birçok kimselere ceza kesildi Zabitai belediye memurları şehir içinde seferber olmuş vaziyettedirler, Belediye suçlarından dolayı her gün bir çok kimseler cezalandırılmaktadır. Evvelki gün Fatih mıntakasında 50- kağa çöp atan 8,'caddeyi işgal eden B, muayene cüzdanı omadığı halde seyyar satıcılık yapan 5, dükkânları- nı temiz tutmıyan 5 esnaf, açıkta et | teşhir eden 2 kasap tecziye edilmiş ve noksan görülen 57 kilo ekmek müsa- dere edilmiştir. Eminönü kazasında Köprü üstün- de çivilerin haricinden geçen 27, tram. yaydan atlıyan 2, caddeyi işgal eden 2, mallarına etiket koymıyan iki bak- | kal, sokağı kirleten 1, dükkânını te- miz tulmıyan üç mahallebici, mus- yene cüzdansız satıcılık eden 8, bir kirli fırın cezalandırılmış ve açıkta sa-| tılan 275 simit imha, noksan görülen 372 kilo ekmek te müsadere edil- miştir. # Sütişi Belediyenin iştirakile bir müessese kurulması düşünülüyor Belediye iktisad müdürlüğü, şeh- rin süt işini yeniden tanzim etmek | üzere bir müddettenberi tedkikat ya- pıyordu. Bu hususta Avrupanın bir çok şehirlerinden malümat alınmıştı. İktisad müdürlüğü bu tedkikler- den sonra bir rapor hazırlamağa baş- uyacaktır. Belediyenin iştirâkile bü- yük bir müessese kurularak süt işi- ni bir elden idare etmek fikri vardır. Bu rapor, riyaset makamınca da tas- vip edilirse Şehir metlisine verilecek Eşya nakli Iki tip araba için plânlar hazırlandı Sırt hamallığının lâğvı üzerine e$- ya nakli arabalara, kamyonlara kal- mıştır. Bugünkü arabalar, bir kaç ha- mal yükünü alabilecek büyüklükte- dir. Halbuki şehrin bazı yerlerinde daha hafif eşyayı taşıyabilecek kü- çük arabalara ihtiyaç görülmektedir. Vapurlardan ve diğer bazı nakliye vasıtalarından yük boşaltmak işini muvakkat bir surette sırt hamalla- rının eski şekilde yapmalarına mü- saade edilmişti. Bu istinai müsaade- ye de bir müddet sonra nihayet ve- rilecektir. Bunu göz önüne alan hamallar, İş- siz kalmamak için birer araba teda- rik etmek istemişlerdir, Şimdiki yük İ arabalarından daha küçük, daha az eşya alabilen, fakat her yere girebile- cek şekilde arabalar için belediyeye bazı araba tipleri teklif edilmiştir. Belediye fen heyeti bu teklifleri tedkik etmiş ve muayyen iki araba ti- pini kabul etmiştir. Bunlardan biri beygirle çekilen, diğeri elle itilerek yürüyebilen arabadır, Riyaset makamı tarafından bu tip- ler kabul edildikten sonra alâkadar- lara plânları verilecek ve şehir için- de eşya nakli için ancak bu ârabala- rın kullanılabileceği bildirilecektir. Maamafih ağır yüklerde gene es- ki arabaların kullarılmasına müsaa- de edilecektir. Yol kazaları Son 24 saat içinde 3 kişi yaralandı 1 — Şoför Mehmedin idaresindeki otomobil Cibali yolundan geçerken köşedeki dükkândan öteberi alıp bir- denbire karşısına çıkan altı yaşların- da Necati ismindeki bir çocuğa çarp- mıştır, Şiddetli sademeden çocuğun sağ ayağı kırılmış, hemen hastaneye nak- ledilmiştir. Şoför yakalanmıştır. 2 — Şoför Abdinin idaresindeki oto- mobil Beyazıttan geçerken tramvay- dan inmekte olan 15 yaşlarında ahçı çırağı İbrâhime çarpmış ve çocuğun ayağından yaralanmasına sebep ol- muştur. İbrahim, tedavi için Cerrahpaşa hastanesine kaldırılmış, şoför yakala- narak tahkikata başlanmıştır. 4 3 — Kadıköyünde Yeldeğirmenin- de öturan Tarık adinda bir çocuk ge- ce saat 22 de Yoğurtçu caddesinden geçerken şoför Salâhaddinin idaresin- deki otomobilin sademesine uğramış ve muhtelif yerlerinden yaralanmış- tir; Çocuk derhal hastaneye kaldırılmış ve şoför yakalanarak tahkikakata baş- lanmıştır. Bir işçi parmağını makineye kaptırdı Fındıklıda Lütfinin marangoz fab- rikasında çalışan ameleden Abdi, fab- rikada çalıştığı sırada makine İle tah- İSTANBUL HAYATI Bağ hayatı ve bağcırın felsefesi İstanbulun yaz eğlenceleri arasın- da mühim bir yer tutan bağ mevsimi de geldi, Tatil günleri birçok gezici grupları Topkapı, Edirnekapı dışarı- sındaki bağlara akın ediyorlar. Geçen gün kalabalık bir grup arasına ben de karıştım. Güneş altında, toz bulutları arasında bir müddet dolaşdıktan son- ra otları sararmış kırların ortasında bir yeşillik kümesi göründü. Telörgü- leri duvar gibi kaplıyan sık asma yap- raklarının ardından gramofon sesleri, kadın erkek kahkahaları, çocuk bağrış- maları duyuluyor. Kapıdan girer gir- mez manzara değişiyor. loş kokulu serin bir rüzgâr göğüsleri okşuyor, güneşin bunaltıcı sıcağı, yeşil yaprak- ların kuytu gölgelerine giremiyor. Asmaların en kuytu köşlerine bile sofralar kurulmuş, gramofonlar faali- yete geçmiş, dolma tencereleri açılmış. — Bağcı, oğlum, şöyle, sararmış, adamakıllı tatlılaşmış tarafından üç dört kilo üzüm getir bakalım. Her ak- şam acı suyunu içiyoruz, bugün de tatlı tatlı kendisini yiyelim. Fakat ev- velâ fiatini öğrenelim... | Adam kırk kuruşu duyunca yerin- den sıçradı: 5 — Hoppalaan... Demek dost olduğu- muz için kilesu kırk kuruşa. Peki am- ma, çarşıda üzümün en âlâsını yirmi. ye veriyorlar... Bağcı, yılışık bir gülüşle cevap veri- yor: — Doğru söylüyorsunuz amma, ba- hamamlar yerine bizzat Belediye ha- mam tesis edecektir. Bir sandal devrildi, içindeki- ler güçlükle kurtarılabildiler Bakırköyde oturan Recep, Nihad ve Kayahan adlarında üç arkadaş küçük bir bot ile Bakırköyünde denize açü- mışlardır. Çocuklar sahilden epeyce uzaklaşınca sürat temini için yelken açmağa kalkmışlar, fakat şiddetli bir rüzgâr küçücük sandalı devirmeğe kâ» ti gelmiştir. ve süt işinin tânzimine başlanacaktır. w Bütün Ada sekenesi, çoluk, çocuk, genç, ihtiyar, iskeleye akın edip... rılabilmişler ve tedavi altına alınmış» im yy meka v Vapurdan çıkan yolcular seyiedie | BA, — Hayır meraktan, Güne yorlar, İşsizlikten midir nedir?., lerinin üçer saatini yandan çarklı lar içinde harcıyabilen insanları sey» retmek az merak mi). day