AKŞAM 14 Ağustos 1937 ———— — Yeşil Bursada bir dolaşma Cemal Nadirin çocukluk evi ailesi ve hatıraları... Babası hattattır. — Bir dedesi ahçı, öbür dedesi keresteci imiş. — Ressam, tercümei halini bizzat anlatıyor Bursa, eski ve yeni bir çok büyük adamların o vatanıdır. Evliya Çelebi en eskileri, kendi kitabında uzun uzadıya anlatıyor. Meselâ: Eşşeyh oGeyiki Baba Sultan, vahşi sığırlara binip yüksek dağlara çıkarmış. Orhan Gezi ile birlikte bu suretle sefere gitmiş. Eşşeyh Hazreti Abdal Musa da nice keramatını Zör hir etmiş. Ezcümle Geyikli Babaya kor olmuş steşi pamuk içine sarıp hediye göndermiş. O da mukabele olarak süt yollamış ki manası «Seni ateşle pamuğu imtizaç ettirebildinse ben de vahşi gazalleri teshir ederek halis sütlerini içtim!» demelemiş. Mucize sahibi eski meşahir, Evliya pirimizin kitabında böylece, sahife sahife geçid resmi yapıyor. Yeni me- şahire gelince, bunların en başında şüphesiz ki Cemal Nadir Güler gelir. Mucizesini sorarsanız bizzat kendi- dir. Kendi zekâsı, istidadıdır. Resmin memnu olduğu bir şark di böyle bir ressam olub çıkmak, ili şeyhin kerametinden de mühimdir! - “ Onu 1926 senesinde, aşağıda bizzat anlatacağı mesleki hezimeti esnasın” da tanıdım. Bir mecmua sahibi, sen- disine başka bir ressamı taklid etme- sini söylüyordu. Cemal Nadir, para” ca da, bedence de, e im perişan bir haldeydi. Tetinden ziyade mevzu bulmak, cari hadiseleri karikatür Jejandı haline getirmek, yani bir nevi müharrirlik kabiliyeti daha barizdi.. öteki ressam- lardan, - ki, emevzu verde resim yapa” lım!> diye muharrirlere belir olur lar, - bu hususiyetile temayüz ediyor- du Fakat, AKŞAM, pek çoldarına ol- duğu gibi, Cemal Nadirin de bir sa- hası, bir mektebi oldu. Onda çizgi dehası da böylece, şahsiyetini arıya arya inkişaf etti; bugünkü halini | buldu. Geçenlerde bir kaç arkadaş, sana” kârlarımızın kıymetleri Tzkkında ko- bizim ölçülerle değil, beynel- mülel ölçülerle kıyas edilecek bir hal mahvolm alâ! - diye tanımak mecburiyetini duyduk. Cemgil Nadiri AKŞAM karilerine ırğuk. Söz Cemal Nadire inti- | Cemal Nadirin babası, annesi, hemşiresi ve yeğenleri « Cemal Nadirin ço- cukluk resimleri Bir sefer, yö- Jum İspanyaya düşmüştü. Orada meşhur ressam Goya” run evini bir mü- ze halinde mu- hafaza ettikle- rini öğrenerek sefirimiz B. Yah- ya Kemalle bir- likte ziyaret et- tim, Şüphesiz, şimdi dahili mu- harebeler esna- smda bu müze Cemal Nağirin son ruştur « Ne garib teradüf ki Cemsl Nadirin tamamile alaturka evi işte tıpkı ona harab! Fa- fazla metetmek bile Tüzumsuzdur. ( benziyor. Gerçi bins hayli Onun ne kıymette olduğu gün gibi | kat küçük bahçesi, meydandadır. Bursaya gittiğim zaman, bu sanal- kârın evini ziyaret etmek arzusundan”) şıyor. Kendimi meneğemedim. Cemal Nadirin babası bay Şevket hat- tattır. Kendisini bir eserile beraber bir maneviyet müşterekliği de bu ai- lede var: Babası B. Şevket, hattattır: Ulu camide bile lâvhaları asılı, Anne- si, Cemal Nadirin akli seliminin, mu- vazenesinin pınarı olduğunu gösteren cümleler söylüyor. Hemşiresi oya gibi ince: Cemal Nedirin inceliğinin, hassaslığının timsali. Küçükleri gösteriyorlar: — 'Tıpkı Cemalin çocukluğu... “ Bu münasebetle, İstanbula dönün- ce Cemal Nadirin ağzımı arıyarak on- dan kendi kendini dinledim. Şöyle anlattı; Ressamlığa hevesim haddi zatında ressamlığı heves değil de resme heves olarak başlar. Küçükken bir resim seyretmek benim için en doyulmaz bir zevk ve heyecan idi, rinden ibaretti. Bunlar bile benim re- sim zevk ve merakımı tavsatmadği- larl.. Zannediyorum ki resim yapmek merakı resim görmek arzumu bol bol tatmin edemeyişimden doğmuş ola- cak. Zahir, seyretmek için resim bu- dim resim yapıp seyretmek riyetinde kalmışım! İlk resimlerimi muntazam kalem ve fırçalarla kâğıd üzerine yapabil- mahallemizin bütün beyaz düvarları mangal kömürlerile yaptığım resim- | lerle dolup taşardı. İptidai tahsilim sarıklı, sakallı ho- | cafendilerin tedris usullerine tabi olarak geçtiğinden ilk üç mekteblilik senemde resim yapmak şöyle dursun Tesmin adını bile anamadım. Rüştiye- ye geçliklen sonra mekteb” sıraları resim kabiliyetimin serpilmesi için biran daha müsalid göründü. Birkaç sene Ali Rıza beyin meşhur modelle- rini kopye etmekle geçti. (Devamı 13 üncü sahilede) Yürük Çelebi j z Bursada Cemal Nadirin büyüdüğü evin dışardan görünüşü g iğ Tefrika No. 178, “İttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Yazan: Mustafa Ragıb Es-atlı Teceddüd fırkası nasıl teşekkül etti ? proğramında ne gibi esaslar vardı? Halbuki paşaların İstanbuldan kaç- maları tahakkuk ettikten sonra Bron- zart paşanın verdiği emir üzerine © gün akşam üzeri Alman zabilan ve ef- tadının torpidoya binmelerinden vaz geçilmiş ve gemi paşaların emrine tahsis edilmişti. Bütün teşebbüsler beyhude idi Rus torpidosunun Almanları gö radeniz Boğazı elân Alman kuman- danların ellerinde olduğu için torpi- donun geriye çevrilmesi hususunda ya pılan teşebbüsler suya düşmüştü. Bü- tün bu gayretler, teşebbüsler, takip- ler, firarilerin arkasından yapılan dedikodular, inzibgt âmir ve memurla- rile, paşaların ikametgâlılarını taras- suda memur olanların Sıkıştırılması gibi tedbirlerin hepsi beyhude idi. Or- tada tek bir hakikat vardı: On sene Türkiyeyi idare eden ve dört senelik feci bir harbin neticesinde mahv ve perişan olmuş bir memlekeli bırakan «İttihad ve "Terakki; Tiüerleri bir da- ha dönmemek üzere kaçıp gitmişler- di: 1/2 teşrinisani: 334 (1918) “Teceddüd fırkası,, Firar hadisesi ancak, 2 teşrinisani cumartesi günü öğleden sonra duyul- mağa başladı. Bu apansız hadise (ef- kârı umumiye) de çok fena akisler yaptı. O derecede ki harbin neticele- rine, yapılan bir çok yolsuzluklara, memleketin mahv ve harap olmasına rağmen son günlere kadar <İttihad ve 'Terakkiş ye ve onun başlıca Tider- lerine merbut olan koyu İttihadedar bile paşalar böyle habersiz olarak memleketi bırakıp gitmelerini hiç iyi bir nazarla görmemişler; bu hareketi, cürmünü itiraf etmiş mücrimilerin ha- reketinden farksız görmüşlerdi. Kin- lerin şalılandığı bugünlerde Talât pa- şa ile arkadaşlarının - hesab vermek- ten değil, memlekete girecek düşman kuvvetleri tarafından hakarete uğra- mamak için - memleketi terkettikleri © hakkındaki iddialarını anlıyacak ka- fa, duyacak kulak yoktu ve muhak- kaktar ki dört senelik felâketten son- ra firarilerin bu hareketini de mazur görmeğe imkân Lulunamazdı. | marüf İllihadellarla (Merkezi umu- mi) azasından başka hiç kimse ha- berdar değildi. Hâttâ memleketi ter- ketmenin gerek kendi şahısları, ge- rek memleket hesabına çok hayırlı olacağını Talât paşaya tavsiye eden Dahiliye nazırı Fethi bey de bu apan- sız hadiseden hayretler içinde kal- mıştı. Şimdi ortada mühim bir vaziyet ha- dis olmuştu: Bir gün evvelki kon- verilen «İttihad ve Terakki» ye na sıl bir istikbal hazırlamak lâzımdı? Paşaların kaçmaları, cemiyet men- supları üzerinde çok fena tesir yaptı- ğına göre henüz daha taazzuv etne- miş yeni teşekkülün bu firar hadisesi üzerine büsbütün suya düşeceği etra- fında (Merkezi umumi) de ciddi en- dişeler vardı. Hususile kongrenin ilk celsesinde Talât paşa ile (Merkezi © umumi) azası da istifa edip çekilmiş- ler, bütün salâhiyetlerini Kongreye cak kongre idi. Fakat liderlerin bu apansız kaçmaları «İttihad ve Te rakki> ankazı üzerinde kuvvetli bir dağılma kasırgası tesirini yaptığı için ler iştirak edecekler ve bunlar vaziyeti kurtarabilecekler mi idi?. Yeni fırkanın nizamnamesini hazır- lıyan encümen, o gün (Merkezi umu- mi) de toplanmış ve nizamnameyi süratle hazırlamıştı, Bu yeni proğ- ram, <İttihad ve Terakki; nin dar zihniyetli ve mahiyeti itibarile siyasi bir fırka hüviyetinden ziyade bir (İhtilâl cemiyeti) vaziyetinde bulu- nan programından çok daha İberal bir şekilde tanzim edilmişti, Encü- grede yeni bir şekle girmesine karar | men, <İttihad ve Terakki; nin feci akibetini, yalnız harbin doğurduğu neticelerden değil, s#ihniyet ve proğra» muındaki sakat /araflarda bulduğu için bütün bu unsurları terketmiş, yeni fırkayı bir (İhtilâl cemiyeti) ma» hiyetinden çıkarmıştı. Bittabi encü- menin hazırladığı bu nizamname pro- jesi, <İttihad ve Terakki» sahasınâd& komiteciliği kendi faaliyetlerinde mihver ittihaz eden dar zihniyetli İttihadcıları memnun edemezdi, On- lar, hâlâ, harici, dahili düşmanlara mukavemet edebilmek, meycudiyet- lerini korumak için eski gizli politi- Kaya dönmek isteyenlerdi, Bu fikirde bulunanlara göre İttihadcı, hâttâ in- kılâpcı demek, komiteci demekti. Bu fikirde birleşenler, senelerce bir- birlerini imha etmek için bin bir in- trikayd başvuran râkiplerdi! Bu itibarle bir gün sonra, 3 teşrini- sani 334 pazar günü toplanan kongre ye bu müfrit İttihadcılardan bir kıs- mı iştirak etmedikleri halde bir kıs- mu da sırf yeni teşekkül edecek fırka- ğı «İhtilâlci» mahiyetinden uzaklaş- tırmak isteyenlere karşı koymak, bu yeni teşebbüse mani olmak için gei- mişlerdi. Maamafih kongrenin bu ikinei celsesindeki ekseriyet, vaziyeti daha iyi kavrıyan zamanın tahavvül- leri karşısında siyasi fırka programla» rında istihalelerin zaruri olduğunu kabul eden şahsiyetlerden mürekkep- ti. rarın hilâfında yeni bir münakaşa ka- pısı açmağa imkân yoktu. İlk müna- kaşa mevzuu yeni fırkaya bir isim bulmaktı. Herkes hatırıns gelen bir isim teklif ediyordu. Fakat bu isim- lerin hiç birisi encümenin hayırladı- ğı yeni nizamname projesinin ruhuna uygun bulunmuyordu. Nihayet Saru- han mebusu Sâbri bey (Esbak Ziraat Vekili) ortaya bir isim attı: Teceddüd Fırkası, Bu isim, filhakika daha birkaç ay evvel «İttihad ve Terakkisye yeni bir şekil vermek ve bu yeni şekle göre ye- ni bir kabine teşkil etmek tasavvurun- da bulunan Talât paşanın da düşün- celerine uygundu. Sabık sadrazam, daha mağlübiyetten ve istifasından evvel «ittihad ve Terakkisnin yeni esaslara göre kurulmasına samimi ola rak taraftar olduğundan encümenin hazırladığı esaslar da çok liberal bir mahiyette olduğuna göre «Teceddüd, isminden daha muvafıkı bir isim iri- tihap edilemzdi; kongre ekseriyetle bu ismi kabul etti. Yeni fırkaya kimler alınmıyacaktı? Yeni programın «İttihad ve Te- rakki> programından başlıca (vasfı fariki) liberal esaslarına istinad ettiği- ne göre fırka, «Ceraimi siyasiye yü- zünden idam cezasısnı kabul etmiyor. du. Halbuki «İttihad ve Terakki, on senelik siyasi hayatında müuhalifleri- ne mukavemet edebilmek ve iktidar mevkiinde tutunahilmek için hep bu vasıtaya müracaat etmişti. Bundan başka yeni fırka, merkeziyet usulünün tedrici bir surette terkedilmesine ka- rar veriyor ve daha muhtari bir idare tarzı kabul ediyordu. (1) mana kadar suistimalleri görülen, hağ- kın nazarında lekeli bir halde kala- rak dedikoduyu mucip olan unsurlar rın yeni fırkaya kabul edilmemesi kar rarlaştınldı. Bu karara ilk itiraz eğen Kara Kemal bey oldu ve: (Arkası var) (1) Esasen bu fikir, harp içinde «ittihad ye Terakki. ricali arasında hükim olma ğa başlamıştı. Bilhassa “Şerif Hüseyinin isyanından sonra Arabistan devletten ayırmanın önünü almak için Arabistana muhtariyet vermek üzere harpten ©wvej