Somatra adasında müthiş bir ejderha yakalandı 54 Kilo ağırlığında bir yaban domuzunu takımıyle yutmuş Yukarıda yılan iki gün evvel yuttuğu yaban domuzu karnında iken, aşağıda yaban domuzu çıkarıldıktan sonrave ejderhayı öldüren avcılar Birkaç senedenberi Felemenk Hin- distanına tabi Somatra adasının şar- kındaki köylere musallat olan bir ej- derha nihayet öldürülmüş ve birçok köylü müthiş bir âfetten kurtarılmış- tır. Hakikatte bu canavar gayet iri bir boğa yılanı idi. Kırlarda gezen koyun ve keçi sü- rülerinin peşinde gezen bu yılan fırsat buldukça bir koyunu yahud keçiyi öldürüp yutmakta idi. Bazan tay ve inek yavrusunu da yutuyor- du. Her hangi hayvanı öldürdükten Sonra takımı ile yuttuğundan müt- hiş yılan bir iz bırakmıyordu. Köylüler bu ejderhanın tecavüz- lerine mani olmak için geceli gün- düzlü hayvan sürülerini muhafaza altında bulundurmak mecburiyetin- de kalmışlardır. Böyle bir canavar ile Lek bir çobanın uğraşmasına im- kân olmadığından her sürünün ye- nında müsellâh birkaç çoban bulun- durulmakta idi. Bu ejderha köylülerin sürülerine yanaşamadığı zaman kesif orman- larda yabani domuzların yolunu bek- ler ve bunları öldürüp yutardı. Ga- yet kuvvetli ve vahşi olan yaban do- E::1 Mahmud Karakurd Faruk biran şaşırmıştır... Gırtlağını yakan bir haykırışla deli gibi soru- iş Nereye getirdiniz beni madam?.. Titremiyen boğuk bir ses... — Mezarlığa getirdim yüzbaşı!... — Mezarlığa mı getirdiniz?.. Mezal.. iyor... Duvar gibi sapsarı bir yüz... Korkunç, deli bir bakış!.. Kadın, yüzbaşının iki tarafa sende- Jiyerek, kökü kurumuş bir ağaç göv- desi yıkılışı ile ağır ağır olduğu yere çöktüğünü görünce hemen bileklerine sarılıyor... — Ne oluyorsunuz yüzbaşı?.. Kendi- nize geliniz! Telâş edecek bir şey yok... Mariya ekseriya bu saatlerde mezarlıkta bulunuyor. Babasının ce- sedini getirip buraya gömdüler... Ha- va kararana kadar dalma onun meza- rı başında dolaşıyor. Onun için getir- dim buraya sizi.. belki daha evvel te- sadüf ederiz diye!.. Faruk birdenbire yeniden hayata gelmiş gibi gözlerini açıyor... Dudak- larında boğuk bir hırıltı. muzunu öldürmek tehlikeli bir iştir. Fakat yılan birdenbire domuzun üzerine atılıp vücudünü sardıklan sonra çelik gibi seri olan başile do- muzun kafasına şahmerdan gibi müt- hiş darbeler indiriyor ve kafasını ezi- yor. Domuzun vücüdünü sıkışlıra 8i- kıştıra kemiklerini hurdahaş ediyor ve yumuşak bir çuval haline getiri- yor. Ağzına güçbelâ sığdırdığı domu- zu ıkınarak midesine indiriyor, Koca domuz yılanın uzun ve İnce vücudü- nün ortasındaki midesine yerleştiği zaman yılanın orta tarafı küp gibi şişiyor. Yılan koca domuzu hazmeğip erit- mek için birkaç gün kımıldanmak- sızın istirahat ediyor. Yılan, karnı Küp gibi şişkin bulunduğu zaman çevikliğini kaybeder. Süratle kaçâ- maz ve müdafaada bulunamaz. Somatranın köylüleri, hayvanları- ma musallat olan ejderhayı ele geçi- rebilmek için böyle bir yabani domu- Zu yularak istirahat eylediği zamanı kolluyorlardı. Nihayet bir gün birkaç Avcı ejderhanın kocaman bir domu- zu yutmuş ve bunu hâzım için isti- ECE!.. Tefrika No, 11 — Madam!.. Madam!.. İntikam mi almak istiyordunuz?.. Az kalsın öldü- recektiniz be Susuyor... Yüzünün esmer derisi Üzerine bir ölü sarılığı bulaşmıştır... Kollarını arabanın döşemelerine da- yıyarak doğrulmağa çalışıyor... Dizle- rinin titrediğini görüyoruz. Bin müşkülâtla arabadan iniyor... — Haydi gelin madam; çabuk gire» Jim içeri!.. Hava kararıyor.. eğer Mari- yaya tesadüf etmezsek, babasının me- zarını ziyaret eder hemen döneriz... İhtiyar kadın başını sallıyor... — Peki yüzbaşı; nasıl isterseniz öy- Je yapalım!.. O da arabadan iniyor... Kolkola gi- rerek yürümeğe başlıyorlar... AArdma kadar açık kocaman demir kapılar... Bu demir kapıların altından geçiyorlar... İki sıra söğüt ağacı ile gölgelenmiş çakıl döşeli bir yol. Ha- va kararmaktadır... Akşam, bir kâbus gibi, perde perde mezarların üzerine çöküyor... Binlerce selvi ağacının top- raklar üzerinde oynaşan gölgelerini çiğniyerek yürüyoruz... Sağımız solu- LL “Hamidiye Bandırmada Belediye zabitan şerefine parlak bir ziyafet verdi Bandirma (Akşam) — Marmara denizinde seyahate çıkan Hamidiye mektep gemisi bu meyanda Bandırma imanına da geldi. Gedikli erbaş mek- tebi için evvelce müracaat eden ta- lebeler de bu vesile ile mektep gemi- sinde muayene edilerek imtihan edll- diler, Bandırma belediyesi tarafından ge“ mi komutanı ile subaylarına Bandır- ma palasta parlak bir ziyafet veril miştir. Hamidiye gece geç vakte ka- dar müteaddit projektörlerle liman ve kasabayı aydınlatmıştır. Hamidiye Akdeniz limanlarını do- laşmak üzere buradan hareket et- miştir. ERE! rahate çekilmiş olduğunu hissetmiş- lerdir, Domuzla Ço yaptığı mücadele- nin mahallini keşfeden avcılar yıla- nın ağir vücudünün toprakta ve fun- dalıkta bıraktığı derir izi takib ede- rek istirahst eylediği ve uyuduğu büyük bir ağacın gölgesi altındaki yeri bulmuşlardır. Ejderhanın yuttu- ğu domuz gayet iri bir şey olduğun- dan cânavar bunu güçlükle hazme- diyordu. Bunun için avcıların yak- laştıklarını hissetmemiştir. Yahud hissetmişse de kımıldıyacak hali ol- madığından müdafaa ve firar teşeb- büsünde bulunmamıştır. Birden patlıyan birkaç tüfenkten çıkan ve domuz ölürmeğe mahsus olan dumdum kurşunları ejderhanın kafasını parçalamışlır. Yılan birkaç defa kıvrandıktan sonra upuzun $€- rilerek can vermiştir. Koca yılan domuzu iki gün evvel yutmuş olduğu halde karnı tulum gibi şişti, Ayının biri biçağile yıla- nın karnını deştiği zaman iri domu- yun cüssesi hemen takımile meyda- na çıkmışlır, Avcılar yılanın ve domuzun leşini mahalli hükümete teslim için öküz arabası ile civardaki şehre getirmiş- lerdir, Hükümet birçok zarar ika eden bu ejderhayı öldürenlere mühim bir mükâfat vald ve ilân etmiş olduğun- dan yılanı öldürenlere bu mükâfat verilmiştir. Yılanın leşi tartıldığı zaman 53 kilogram olduğu anlaşılmıştır. Yut- tuğu domuz 54 kilogram gelmiştir. Yani yılan kendisinden daha bi ve ağır bir hayvanı yutmuş Oluyor. Somatra hükümeti yılan ile domuzun cesedlerini tarihi tabii müzesine gön- dermiştir. Somtrayı dehşet içinde birakan ejderhanın öldürülmesi ve ele geçme- si yalnız bu adanın köylülerini değil bütün dünyayı alâkadar etmiştir. Çünkü Şimdiye kadar kendi vücu- dünden daha ağır ve büyük hayvan- ları öldürüp hazmeden bir boğa yı- Bu yollardan birine sapıyoruz... Önü» müzde şimdi, dalgalanan bir deniz gibi uzayıp giden, yüzlerce beyaz mer- merden yapılma bir mezar âlemi var!.. Bazan bir söğüt ağacının altında, genç ve sarı başını mermer bir taşın üstüne koymuş ağlıyan bir delikanlı- ya, bazan ihtiyar vücudünü, ıslak bir bez gibi taze ve yaş bir toprak yığını- nın üstüne sermiş hıçkıran zavallı bir anneye tesadüf ediyoruz... Bütün bunlara rağmen biz gene ağır ağır yolumuza devam etmekte- Faruk mırıldanıyor... — Ne sessiz, ne karanlık, korkunç bir yer burası Yarabbi!.. Kadın cevap veriyor... — Evet, sessiz ve karanlıktır!.. Çün- kü mezarlarında ebedi uykularına da- larak ruhile yaşıyanlar, yalnız karan- ığı ve sessizliği severle: Bir köşeyi dönüyorlar... Birdenbire büyük bir söğüt ağacının gölge verdi- ğl sarı bir toprak yığınının önüne çi- kıyoruz... Bu sarı toprak yığınının al- tında yanyana dizilmiş üç mezar!.. Selvilerin arasından geçerek söğüt ağacının yapraklarına vuran akşam ışıkları; küçük, ıslak pırıltılar halinde, yanyana dizilmiş duran bu üç müte- vazı mezarın taşları üzerine akıyor... Kadın duruyor... Ağır ağır başını Göçmenlere verilecek topraklar Iskân umum müdürlüğü bir tebliğ gönderdi Ankara 28 (Akşam) — Bazı vilâ- yellerde iskân edilen göçmenlerin he- nüz tamamile topraklandırılmakdık- ları iskân umum müdürlüğünce ya- pılan tedkiklerden anlaşılmaktadır. Gene bu tedkik neticesinde bazı vilâ- yetlerde kanunen muhacirlere sid olması lâzım gelen yerlerin topraksız gifçilere dağıtıldığı görülmektedir. İskân umum müdürlüğü tarafın- dan bu münasebetle vilâyetlere yapi- lan bir tamimde, iskân mıntakası da- hilinde bulunan vilâyetlerdeki milli toprakların yalnız muhacirlerle şark- tan naklolunanlara tahsis ve temlik olunması ve fazlasının yeniden gön- derilecek muhacirlere verilmek üzere olduğu gibi muhafaza edilmesi isten- miştir. Ayni tamimde köylerde küçük par- çalar halinde bulunan ve miktarları itibarile bir muhacir ailesinin iskân- mA yetmiyetek bir derecede bulunan dağınık toprakların münhasıran 2i- raatle uğraşan yerli köylülerden top- raksız olanlarına dağıtılması bildiril- miştir. Vilâyetlerde iskân fen memurlarının vazifeleri Ankara 28 (Akşam) — Vilâyetlerde- ki iskân fen memurlarının vazifele- rini gösterir yeni bir talimatname ha- zırlanmıştır. Buna göre inşaatı fazla bulunan vilâyetlerde fen baş memur- Tukları ihdas olunacaktır. Vilâyet is- 'kân fen baş memurları, icabında mın- takaları dahilindeki kazalardan fen memuru bulunmıyanlarında mesul fen memuru olarak istihdam edilecek- lerdir. Talimatnamede fen baş memurla- rı ile kaza fen memurlürının vazifeleri ayrı ayrı gösterilmektedir. Bandırmada bir sandal dev- rildi içindekiler kurtarıldılar Bandırma (Akşam) — Limanımız- da bulunan Hamidiye mektep gemisi- ni ziyaret etmek maksadile ufak bir kayıkla yelken açarak denize açılan ilk okul öğretmenlerinden Osman ile sahil sıhhiye memuru İhsan gemiye yaklaştıkları sırada rüzgârın sert es- mesinden ve yelkenin iyi kullanılma- masından kayık birdenbire alabura ol- muş ve hiç yüzmek bilmiyen iki arka- daş denize yuvarlanmıslardır. Vakayı güverteden gören gemi ef- radının şayanı hayret bir çeviklikle onu onbeşi birden denize atlıyarak kaze- zedeleri muhakkak bir ölümden kur- tarmışlardır. çevirerek Faruğa bekıyor... Gözlerinde korkunç bir ışık var!.. Çiğ bir et par- | çasi gibi ağzının iki tarafından sar- kan dudaklarının tirtir titrediğini gö- rüyoruz... Yıkılmamak için kendini zaptetmeğe çalıştığı belli. Boğazın- dan boğuk bir ses fırhyor.. — Gel yüzbaşı!... Faruk, şaşırmış bir halde... Henüz kendini toplıyamamıştır... Yalnız göz- lerinin buğulandığını, damla damla bir ateşin damarlarını yaktığını duyu- yoruz... -- İşte kardeşimin mezarı!.. İhtiyar; kuru, kansız parmağını ağır ağır baştaki mezara doğru uzatı- — Bir kurşunla beynini delerek öl- dürdüğün adami. Başını sağa doğru çeviriyor... Gene İ ayni ses... — İşte namuslu bir askerin, şerefi- ni kurtarmak için kendini öldürerek yattığı yer!.. Bu da Polivasın mezarı!,. Biran susuyor... Sonra gözleri bir kat daha büyüyor, sesi bir kat daha boğuklaşıyor... Bu sefer kemikten par- mağını bir yılan kuyruğu gibi kıvıra- rak üçüncü mezara doğru uzatıyor... — İşte işte diyor, bu küçük mezarın | içinde, bu bir avuç ıslak, nemli top- rağın altındada, ölümün değil allahın bile gelse senden ayıramıyacağını zan- nettiğin biricik kalb yoldaşın, matem- daşın, küçük güzel Mariyan yatıyor!.. KADIN KÖŞESİ Elde örme ceket MMA ps Beyaz yünden elde örme ceket. Üze- rine tığ iğnesi ile örülmüş renkli yün- den çiçekler konmuştur. Eİ işleri kongresi Çankırıda 30 ağustosta bir sergi açılıyor Çankırı (Akşam) — Valimiz H. Uzgören'in riyasitinde «Ulusal ekono- mi ve arttırma kurumu» tarafından 30 ağustosda Çankırıda bir «Küçük 5a- natlar ve elişleri sergisi> açılacaktır. Bu serginin mükemmel olması için şimdiden hazırlıklara başlanmıştır. Sergiye iştirak edecek sanayi erba- bının teşhir edeceği eşyalar tesbit edilmiş gibidir. Bunlar şunlardır: Kadın terziliği: Bluzlar, oya, dante- lâ, gergef, nakış, ev tezyinatı işleme- leri, örgüleri, tiftikten yapılmış eşya.. Sanayide: Kunduracılık, dericilik, saraciye, bakır, gümüş, mermer, top- rak, alçı, sun'i çiçek, sepetcilik, oy- maçılıklan ibarettir. Güneş ilkokulunda açılacak olan bu sergiye Çankırı ve mülhakatı sa- natkârları iştirak edeceklerdir. Sergi on beş gün açık kalacaktır. Çankırı Bozkurt klübünün idare heyeti Çankarı (Akşam) — Geçen yıl te- şekkül eden «Bozkurt» spor klübünün yıllık kongresi valimizin de iştirakile yapılmıştır. Klübün yıllık faaliyet raporu mü- nakaşalarla kabul edilmiş ve idare he- yeli seçimine başlanmıştır. Doktor B. Rasim, hâkim B. İsmet, avukat B. İhsan, B. Halid Şehirlioğlu, B. Celâl, B, Necdet, B. Cevad idare heyeti azalığına belediye reisi B, Ömer Anasoy da fahri relsliğe seçilmişler. dir. Klübün içtimai komitesine de mal- yet memuru B, Fethi, öğretmen ba- yan Müzehher, Nüzhet, Hasan, İhsan seçilmişlerdir. Kadın aci acı bağırmaktadır... — Ağla şimdi ey bedbaht adam; ağ- la hayatının sonuna kadar!.. Biran... Boğuk bir gürültü oluyor... Selvilerin dalları arasından süzülüp gelen akşam karanlıkları içinde bir insan gölgesinin, çöken bir duvar se- sile, birdenbire mezar taşlarının üze- rine yıkıldığını görüyoruz... Can evin- den vurulan bir adam, tırnakları ile sarı ıslak *oprakları eşerek, deli gibi haykırıyor... Yer, gök, dağ, taş inliyor şimdil.. — Mariyaml.. Mariyam!.. Benim bi- ricik güzel, sevgili Mariyami.. Beni bırakıp nereye gittin?. m Ev, apartıman, köşk, sayfiye kiralama mevsiminde AKŞAM'ın KÜÇÜK İLÂNLARI kiracılar ve bina sahipleri için En emin, en süratli ve en ucuz vasıtadır. 3 defası 100 kuruş li