Amerika ç Umumi harpte çayırlıkların tarla haline konmasının bir neticesi Harpten sonra bu tarlalar ekilemeyince| kurumuş kum ve toz denizi halini almış AKŞAM öl halini alıyor Teksas hükümeti dahilinde bir mamure karâ kasırganım hücumuna uğrarken Şimali Amerika birleşik hükümet- Yeri devletinin en mamür ve verimli arazisinden bir kısmı çöl halini ak maktadır, Buna sebep kara fırtına ve töprak bozulması denilen tabii bir hâdisedir. Toz ve kum fırtınaları be- reketli toprakları tamamen kum al tında bırakarak mahvediyor. Yalnız 1934 senesi mayısının on bi- rinci günü hüküm süren bir kasırga Maryland, Carolina, Ohio pek geniş mümbit yerleri çorak arazı haline gö- tirmiştir. Kara fırtına ne kadar çok eserse Amerika o nisbetle çok mümbit arazi- sini kaybediyor. Tablatin müthiş ve tahripkâr olan bu kuvvetinin önüne Beçmek kabil olmuyor, Şu kadar var ki kara fırtına volkan indilaları gibi münhasıran tabintin iradesine bağlı bir şey değildir. Amerikanın başına gelen ve önüne geçilmesi için henüz h'r rare buluna- miyen bu felâket Uraumi harbin bi- Taktığı -yadigârlardan biridir. Harp genelerinde Amerika müttehid hükü- Mmetlerindeki tarlaların yetiştirdiği buğdaylar Avrupanın ihtiyacına kifa- yet etmiyordu. Buğday yetiştirmek ozaman en kârlı işti. Bu sebeple Ame- Tikanın ortasmda binlerce senedenbe- Tİ mera halinde bulunan ve Bizon de- ilen yabani öküzlerin sürülerle gez- dikleri çayırlık arazi sürülmüş ve buğday tarlası haline konulmuştu. Amerika çifçileri traktörlerle bu ge» miş araziyi işletmişler ve Avrupayı do- yurmak için azim miktarda buğday yetiştirmişlerdi. Avrupada sulh olup herkes sabani- nın başına döndüğü ve kendi ihtiyacı- na kifayet edecek miktarda tekrar buğday yetiştirdiği zaman Amerika çifçilerinin ve bahusus * spekülâsyon ve ihtikâr yapanlarının yıldızı söndü. Geniş mikyasta buğday yetiştirmek- te bir fayda olmadığını görenler tarlâ- ları yüz üstüne bırakmışlardı. Topra- ğı kuraklığa ve inhilâle karşı muha- faza eden çayır tabakası da söndü. Ekilmiyen tarlaların toprakları gü- neşten kurur. Toprakların gayrimun- tazam külçe halindeki parçaları ku- rumaktan inhilâi ederek toz haline gelir. Sonunda vaktile zümrüd gibi yeşil olan meralık arazi tam mânasi- Je toz çölü halini alır. Arazinin man- zarasındaki bu değişiklik memleketin mutedil olan iklimi üzerine de tesir €derek cehennemi ve hattı üstüvaya mahsus bir hale getirir. Eskiden Ame- rikada nadir görülen sıcak dalgaları sıklaşmasının bir sebebi de budur. Yerin postu ve derisi yerinde olan çayır tabakasının kaldırılması üzerins toprak kurumağa mahküm olmuştur. Artık ârazi rütubet veremiyor. Rütu- betin olmaması güneşin kızgın şuala- rm hafifleten bulutların peyda olma- sına mâni olmuştur. Neticede gündüz- leri müthiş sıcaklar hükmünü sür- mektedir, Bu hal ise kara fırtına deni- len tahribkâr kum ve toz kasırgala- rının peyda olmasına müsaade etmek- tedir. Amerikadaki bu felâket, tabiatin Üzerindeki çayır tabakası kalkan balçık toz haline gelmezden evvel nasıl kuruyor? biribirinin tesirini tadil eden kuvvet- leri arasındaki müuvazenenin insan eli ile bozulmasının çok tehlikeli bir şey olduğunu ispat etmektedir. Bir defa muvazene bozuldu mu bunu dü- zeltmek âciz insanın kudreti haricin- de kalır, Kara kasırganın toz ve kum altın- da bıraktığı mamureleri tahliye eden çifçiler ordular halinde büyük şehir- lere iltica ediyorlardı. Bunların bir kısmı hayır cemiyetlerinin imaretha- nelerinde odoyurulmaktadır. Gücü kuvveti olanlar şehirlerdeki fakir amelenin miktarını arttırmıştır. Bu suretle Amerika şehirlerindeki fakir amelenin miktarı az zaman içinde 6;500,000 kişi artmıştır. Amerikada çayırların imha edilme- si ile bozulan tabiatin muvazenesi tahribatını muhtelif şekilde göster- mektedir. Amerikada son zamanlarda Yukubulan müthiş feyezanlardabu halin bir neticesidir. Ohlo nehrinin taşarak bir çok ma- Mmüureleri tahrib eylemesi ve milyon- larca ahalinin başka taraflara nakle- dilmesine mecburiyet hasıl olması da Çayırların imha edil inin bir tesi- ridir. Yağmur mevsiminde, çayırsız olan kuru arazi suları ememediğin- den müthiş seylâplar peyda olmakta- dir. Neticede dereler ve nehirler bir- denbire kabarıp etrafı istilâ ve tahrib ediyorlar, Amerikadaki vaziyet Roma impa- ratorluğu çöktükten sonra Cenubi İtalya ile Sicilya adasının uğradığı hale benziyor. Romalılar zamanında buraları ve hattâ Trablusgarp ve Bin- gazi Avrupanın buğday ambarı idi. Çünkü bütün dağlar ve yaylalar or- man ve çayır ile mestur olduğundan kâfi derecede rütubet bulunurdu. Bu ormanlar ve çayırlar muhtelif istilâlar ve hâkimiyetler yüzünden imha edilmiştir. Şimdi Musolini Ro- mallar zamanında olduğu gibi or- manlaştırılması ve çayırların çoğaltıl- | yası İşile uğraşıyor. B. Musolini mem- | lekette bataklıkları kurutarak mamu- reler Yyetiştirmeğe ne kadar ehemmi yet veriyorsa dağları çıplak olan ce- mubi İtalya ve Sicilyada baştan başa orman yetiştirmeğe o kadar ve hattâ daha ziyade ehemmiyet vermektedir. Amerikada mevcut mamüurelerini | kara kasırgaların günden güne daire- sini gehişletmekte olduğu tahribatın- dan muhafaza için fevkalâde tedbir- ler almak mecburiyetinde bulunuyor. | Lâkin felâket son derecede genişlemiş olduğundan bunu önlemek zengin Amerikanın bile servet ve kudreti ha- | ricindedir. Amerika tam mânasile Sahrayi kebire dönüyor. — P. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lizımdır. Cemaziyelevvel 18 — Ruzıhızır 83 & İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yal E. 715 920 449 846 1200 142 Va. 246 451 12,20 18117 1931 2124 İdarehane: Babiâli civarı N Berlin r mektupları Berlin civarındaki iş karargâhlarını ziyaret 20 yaşına giren her delikanlı 16 ay mecburi hizmet yapar Âlı tahsil görmek isteyen kızlar da mecburi hizmet kaydına bağlıdırlar Mecburi hizmet kampında çalışanlar Berlin (Hususi muhabirimizden) —| Berlinin şimali şarkisinde, «Werbel- linsesn namını taşıyan göl kenarında- ki mecburi hizmete tâbi iş karargâb- | ları vardır. Bu karargâhları ziyaret için yirmi beş kadar ecnebi gazeteci davet edilmişti. Bu gezintiye iştirak | edecek olan ve muhtelif milletlerin | matbuatına mensup bulunan misafir- ler, sabahın sekiz buçuğunda «Wil helm Platz» da toplandılar. Misafir- lere rahat bir «Autocar» tahsis edil- mişti. Herkes beğendiği bir yeri işgal ettikten sonra rehberimiz amele baş- müdürü «Herr Müller Brandenburg» hususi otomobilinde oturdu ve önümü- ze geçerek birlikte hareket ettik. Bir buçuk saat hiç durmadan, din- lenmeden, normal bir süratle yol al- dık. En nihayet ilk merhale olarak Ber'inin şarkında «Alt Lardsberg» de- nilen mahalde, amele evlerini ziyaret etmek üzere otobüsten indik. Henüz İ caddeleri tanzim edilmemiş olan gay- ri muntazam yollarda biraz zahmetle yürüdükten sonra, hepsi ayni biçim- de ve ayni büyüklükte olan evleri tet- | kike başladık 700 metre murabbaı mesahai sathi- yeli bir arsa üzerine 35 metre mürab- bai yer işgal eden ve üç oda bir tavan İ arası, birmutfak, bir Kiler, bir de kö- mürlükten ibaret olan bu evler cidden pek şirin ve pek metindir. Ev sahibi olmak arzusunda bulunan herhangi i biramele peşinen üç yüz mark vermek ve ayda da 27 mark ödemek şartile on beş sene zarfındada tamamen bu evin sahibi oluyor. Evlerin arkaları sebze bahçesine, önleri de çiçek bahçesine tahsis edilmiştir. Ameleyi ev bark sa- hibi yapmak ve onları himaye etmek İ için ne iyi bir tedbir... Bu hesaba gü- İ re o, bizim paramızla aşağı yukarı (2580) liraya mal oluyor ki, hiç te pahalı değildir. İkinci merhale, gene Berlinin şima- li şarkisinde bulunan «Berna» daki amele karargâhı idi: Burada ameleyi suni bir göl açmakla meşgul bulduk. Berlinin faraza şimalinde yağmurlar dolayısile biriken ve bu yüzden taaf- fün ederek meselâ tifo hastalığını ge- tirmek istidadını gösteren suların ce- reyanını doğrudan doğruy: sevkederek hem o felâketin > mek ve hem de o civarda büyük bir göl elde ederek, suyunu tasfiye etmek su- retile gene halkın ihtiyaçlarında kul» Janmak gayesi takib ediliyor. Uzun çizmeler, ellerde kürekler, baltalarla mücehhez olan ve ekserisi yüksek tah- sil görmüş bulunan bu âmele, güsteri- len plân dairesinde mütemadiyen top- rağı eşeliyor, çalışıyor, çabalıyordu. Gündelikleri yirmi fenik yani on ku- Tuştur. Yiyecek, içecekleri, çamaşır- ları, elbiseleri, yatacak yerleri hep be- davadır, Almanyada mecburi hizmet kamp- Jarını açanlar şu suretle düşünüyorlar? Mektepte hayatın nazariyelerini, fel- sefesini öğrenen talebe, burada gene o hayatın güçlüklerini, ameliyatını da bizzat yaşıyor. Ve bu sayede hayatın kıymetini, bu sahalarda işlemiyen vü- | cütlerden daha ziyade takdir ediyor ve gene bu sayede, milletine, vatanmâ, allesi efradına, ve istikbalde kuracağı yuvasına karşı metin bir kalple hazır- lanmış bulunuyor. Yirmi yaşına dahil olan her bir delikanlı, altı ay «mecbu- ri hizmet» yapmak mecburiyetindedir. Mecburi hizmetten bir ikinci maksat ta, içtimai farkları, vaziyetleri biribi- rine yakınlaştırmaktır. Saat bire doğru «Werbellinsecu de- nilen göldeki karargâha vardık. Ke- rargâh için, cidden şairane bir yer in- tihab edilmiş. Etrafı dağlarla muhat olan bu göl, oldukça büyük ve hoş manzaralıdır. Yemek zamanı olra& münasebetile sofraya davet edildik Gerek yorgunluğun ve gerekse mide boşluğunun tesi hemen yerlerimizi işgal ettik zı lahna, patates, Ak man köftesi ve salatadan ibaret olan yemekleri iştiha ile yedik. Buzlu şer- betler, limonatalar, biralar içildikten sonra, amele başmüdürü «Herr Müllef Brandenburg» misafirlere küçük bir hitabede bulundu. Mecburi hizmetin Hitler tarafından ne maksatla tesis ve bu yüzgen ne kadar büyük istifadeler temin edildiğini anlattı ve kalkarak hep birlikte, kahve içilmek üzere «Pin genwaldes deki kadınlar karargâhına gittik. Bu karargâhtaki, mecburi hiz- met ancak karargâha kaydedildikten sonra meridir. Yani erkeklerde olduğu gibi, yirmi yaşına basan het bir Alman gencinin mecburi hizmet etmesi giht bir kayde tâbi değildirler. Ancak, âli tahsil görmek istiyen, yani Universitö” ye dahil olmak istiyen her bir kızın ak tu aylık mecburi hizmetini yapmasi lâzımdır. Burada, kızlar, tarlalarda çatışma” ği, yemek pişirmesini, elişlerini öğreni” yorlar. Askeri bir inzibat altında, oto” matik bir halde yaşıyor, ve çalışıyor” lar, Bize kahveler kendi ellerinden çık” ma pastalar ikram ettiler, Kadın ki” yafetine bürünmüş erkekler zanrıni veren bü karargâhtan pek iyi bir in$i- ba ile ayrıldıktan sonra, hep ayni gö” yeyi takib eden ve hep ayni disipl!? altında yaşıyan «Templin. karargö” hındaki amelenin jimnastik oyunlar” nı seyrettik. Akşam saat sekize doğrü Berline döndük, Bize saatlerce rehböf” lik eden, ve her hususta geniş malü” mat veren mihmandarımız «Herr MüK le Brondenburg> e gazete nammâ 18“ şekkür beyan ederek eve geldim. 7. B.