ge e .o.—. Mİ... yev vyo.y . ——m ” Sahife Her akşam P bir hikâye ri gelmediği vaki olurdu - Ali Na: zminin dişçi pembe renkler içinde tahayy il ettik- leri mesud istikbalden bahsederlerdi. Bir müddeti i nişanlı idiler. Şivenin aklına dişlerini yaptırmak çin dişçi Ali Nazminin kabinesine git- mek fikri geldiği gündenberi nişanlı sayılabilirlerdi. Şivenin dişleri Ali Naz- minin o kadar hoşuna gitti ki bunları birer birer tedkik ve muayene ederek tedavi” etme; düşündü. “Tedaviyi mümkün olduğu kadar uzatmak için elinden geleni yapıyordu. İşte aralarındaki münasebet ve mu- habbet bu suretle doğdu. Dişlerin mu- ¥esi, tedavisi birer birer ileriledik- çe onların muhabbetleri de büyüyor, artıyor, kuvvet buluyordu. Fakat, mastteessüf, bu dünyada her geyin sonu gelir. Bir dişçi ne kadar us- ta olsa artık bir ağızda tedavi edecek bir diş bulamaz, Ali Nazmi Şivenin ağ- sındaki son dişlerin tedavisini #kmal ettiği gün, aşkları son haddine çik- mıştı, Bir gün, Ali Nazmi, kabineden çık- ta, çarşıya, en meşhur kuyumculardan birinin dükkânına gitti ve gayet mü- kemmel bir altın diş yaptırdı. Buna mlerini de hakkettir- ir kutuya da koydurarak ce- bine attı. Hiç beklenmiyen bir dakika- da bu dişi nişanlısına hediye ederek onu memnun etmek istiyordu. Tedavi bitmiş olmakla beraber Şi- venin ağzını inceden inceye muaye nede devam ediyordu. Her gün çürük bir diş keşfetmek ümidinden hâlâ vaz- geçmemişti. Nihayet bir gün bu çürük dişi bu- du. Minimini bir tarafı kararmağa başlamıştı. Ali Nazmi bu keşif üzerine keyfinden zıplamağa başladı. Neşeli neşel 5 — Bir diş var, onu çıkarmak lâzım, dedi. Şivenin canı sıkıldı: — Dişimi çekeceksin diye seviniyor musun? — Seviniyorum ya... Çünkü... Ali Nazmi altın dişi sevgilisine gös“ terdi. Şive yumuşadı. — Ah, şek , dedi, İstersen otuz #ki dişimi de sök! — Şimdilik sadece nişanlıyız. Evlen- tiğimiz vakit, Belediye dairesinde sol Dişcinin aşkı zaman - ki | artık ebediyen bi taraftan da bir diş sökerim. O zaman SİNE-“KODAK”la SİNEMA ÇEKMEK RESİM ÇEKMEKTEN DAHA KOLAY Şive pek saçma bi mişti, Kendisinin çok samimi arkadaşlarından bir kıza Ali Nazminin altın bir diş verdiğini haber almıştı. Ali Nazmi birçok sebepler gösterdi, ken: haklı ve masum göstermeğe kalktı. Fakat Şiveye me- ram anlalamadı. Şive tepinip duru- du: zi Mektuplarımı geri ver bana, di- yordu. Ali Nazmi bir çare kalmadığını anladı: -—— Sen de benim mektuplarını iade et, dedi. Sana aldığım hediyleri de is- terim. Altın dişi de ver. Şive sararak sordu: sebeple Temmüz İstanbul — Öğle Ta "Türk mus lg te 14: SOK, Akşam nı musik! 8 müntehap programı İstanbul — Öğle ne: musikisi, 1930 Afrika Salâhs ii — Altın dişi mi? — Evet, sana verdiğim Önceden onu isterim. Şive, sabit bir nazarla yere bakı- yordu. — Mutlaka istiyor musunuz? İ — Ben sana aid şeylerin hepsini ge- | ri verdim. Bende senin ki kalmamıştır. Onun için be gim aşk hatıralarının hepsini geri al- mak ta benim hal Şive birdenbire ark: bineden çık! — Yalnız kapıdan çıkarken: — Yollarım, diye murıldanıyordu. Bir hata sonra, bir del lı, dişçi Ali Nazminin kabinesinin kapısını çalı- yordu. Bu delikanlının yüzü şişmişti. Ağrı içinde olduğu belli idi, Ali Nazmi bir müşteri geldi zannile onu gülümsiyerek karşılamıştı. Deli- kahlıya bir koltuk gösterdi, Fakat o- nun oturacak, rahat edecek hali yok- tu. Fena halde muztarib olduğu bel- Jiydi. Elini yanağına bastırmış, âdetâ kıvranıyordu: . Dedi, beni Şive gönderdi. Bir gün ona altın bir diş hediye et- mişsiniz. Onu size iade etmeğe gel- dim... Hikâyeci | Eskişehirde AKŞAM neşriyatı «Ses - Işık? müessesesinde satı- lir. «Akşam» gazetesine abone olanlara husus! tenzilât yapılır. altın dişi, 1 dönerek ka- SİNE-"KODAK” SEKİZ : Hatıralarını hareketli ve — şen canlı olarak i tespit ve saklamayı ve bunları, kendi evinde “ projeksiyon. yapmağı kim istemez? İşte 'SİNE-" KODAK” size bu fırsatı verir. Kuvvetli ve parlak 1. 3.5, f. 2.7,'ve £. 1.9 objektiflerle mücehhez modeller. Fiyetleri 70 liradan başlayarak 15 met- Yelik filmin fiyeti 3.25 lira. İstenildiği zaman tabil Tenklerde filim dahi çeker. KODAK ŞİRKETİ arzu edenlere projeksiyon yap- aya daima hazır dır. KODAK ŞİRKETİ - İstanbul - Beyoğlu, Tünel, Ensiz Sokak Mo, 3 Nöbetçi eczaneler Şişi: Halâsi Halk, Taksim: Gaz ruhi küdar: Merkez, Fener: Kı yazıd: Kumkapıda Belkis, zar: Hasan Hulüsi, Samatya: emda: Rasim, Şehrem ta Sır da Nâzım, 24 Temmuz 1937 » hamiline 9,90 gark » Miessis TI, menleri Para (Çek fiatleri) Paris 311450, Solya Londra 60| Prag Nev Yofk |)? Tas) Berin line 4 © İBMİSO) yere Atış 86,1460) ziot Cenevre Brüksel Amaterdam İBTANBUL 2471/937 Yapak Atyon DIŞ FİAT Diverpul Şikago Vinipek Arpa: 8 Mısır: Londra Keten 'T. : Londra Pındık G. : Hasbürg Pındık L. : Hamburg Plâkla Or Ecnebi istasyonların en s (605) saat 18 Versay Org musikisi m (64R) saat 2030 Beethoven senfoni, | Viyana (562) saat 2105 Mozartın Serenadı. | 26 Temmuz 837 Pazartesi | atı: 1220: Plâkla Türk musikisi, 1240: Havadis, 1305: Muh- | telif plâk ne 14 BON. Akşam neşriyatı: 1830: Plâklia dans hatıraları: & caddesinde reddin, Tarlaba- in, Kadıköy: Pazaryı Modada Alâaddin, Üs- Küçi Çemberlitaş- Topkapı- BORSA (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) ESHAM ve TAHYİLÂT İsti dahili © 94, 'Türkiye Cum- 8850 1003 istikrazı o 95) huriyet Merkez Ünitürk 1 15,42,50| Bankası » 1465) Anadolu His, 2420 » Mi 1480 | Telefon 1— Mümessil 1 38.60) “Terkos 1s ; HM 4080) Çimento 18p05| > pi İttihad değir- 1049) İş Bankası 9,80) menleri değir- . 080 TİCARET ve ZAHİRE BORSASI Kr. Pa, Kr, Pa, 6x 632 Sik 61 410 - ni) —— Çavdar ani —— Susum ifa ze Tiftik. mal 181 — —— GELEN Buğday 300 Ton Arpa w >» Tittik v5 Yapak 0» Kuşi 1 » 4» 5.» LAR dans du saylayı edilecek. Sen arkası — Dün onun ban gün ben ona yap: hakkımdır. Diyor ve bu mesele karşısında vic- danen muazzep olmuyordu. Tiyen-Fo bu haberi alınca, kocası- na koştı — Kantondan vazgeçtiniz mi, ha- kanım? Kubiiây birdenbire karısınn ne demek istediğini anlıyamadı: — Bir kara haber mi geldi, Tiyen - Fo? Diye sordu. Tiyen-Fu heyecanını gizler aşıyordu. Hayır, dedi, etmişsiniz de. ptığını, bu- m, > Bu benim e ça- hareketinizi tehir | Kubilây güld — Hareketimi tehir etmedim. Bu Sefere gilmeklen o büsbütün vazgeç- tim. — Ya ordu?.. — Ordu gidecek. Hem arın... iç Be- kpa Yediku- 634920 | 220581 14620 1565 343650 41185 40020! 1050/18 2040) Yukarı 132 Ton "50 Kilo 658 Kr. 5.60 — Başsız bir insan gibi nasıl yola çıkacak? ji — Ordunun iki başı ver. Kantona | Varınca bu başlar üçleşceek. Bir be- dene üç ba: tmez mi? : Tiyen-Fo fazla bir şey söyliyeme- di. Fazla söylerse hakanın şüpbesi- ni uyandıracağından korktu, Fakst, bu hadise imparâtoriçenin fena hal- de canını sıkmıştı. Tiyen-Fo hakanın yanından çıktı- ğı zaman sendeliyordu. Gökçin hatunun sırtını yere getir- mek, ondan öç almak fırsatını kaçı- rırsa, bütün emelleri suya düşecekti, Onu yenemiyen yumrukları bun- dan sonra he işe yarıyacaktı? Tiyen-Fo: — Gökçin hatunun kızını zindana attırdım... Tekinboğa söz verdi. Gül- | çin yakında idam edilecek. Oh, “ hiç | olmazsa Gökçine kızının ölümünü göstereceğim... Bu da ondan yarı in- tikam almak demektir. Fakat, ne ya- pıp yapacağım, onun da başını yere düşüreceğim. Diyordu. Tiyen-Fo bu arzularının tahakku- Ku için, o gece sabahlara kadar ma- budlara. yalvardı, yardım diledi. : Tiyen diği tavuslâri kovaliyordu. Kanton ordusu Pekinden ayrılalı üç kün olmuştu. Hassa kumandanı Terlan o gün sabahtan beri harem avlusunda Ti- | yen-Fonunpeşinden”koşuyordu: Ona | bir kaç söz söylemek için bundan da- ha güzel bir fırsat ele geçemezdi. Terlan çok muztaripti... si Gülçinin Tiyen - Fo- | yüzünden zindanda yattığım, hiç bir çu olmadığını ai — Keşki bu melüneyi kurtarıp sa- getirmeseydim... İ şimdi ona yaptığı iyilik- görü- ittiğini olsun, d yen-Foya Gülçinden bahse Onun tahliyesini istiyeceğim Terlan izzeti nefsini ayaklar altı na düşürecek bir erkek değildi. O | dalkavukluktan; her önüne gelenin karşısında eğilmeklen nefret ederdi. Tiyen-Fonun da önünde eğilecek de- ğildi. Birdenbire Kararını verdi. Ce- #aretini topladı. Sert adımlarla yü- üdü. Ve siyah zambak ağaçlarının dibinde dolaşan imparatoriçeye yak- | Jaştı İ o — Kaçırdığınız lavusu emrederse- niz yakalayıp getireyim, imparatori- çem? Tiyen-Fo birdenbire Terlânla kar. | şılaşınca şaşala — Burada ne işin var, Terlan? Tavusların o peşind nuzu gördüm de, Size yardım 674 51 185 09 M16 04176 geldim » Tiyen-Fo kaşlarını çattı: — Yardıma ihtiyacım yok, Ve gözlerini süzerek ilâve etti; — Harem bahçesine ne cesaretle giriyorsun? KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli No. 121 .| “Benilk önce kızından, sonra da ana - . sından öc almağaan d içtim. Gülçin idam ndan ağlıyacaksın!,, Hakan bana bütün £ girmek müsaadesini vermiştir, aloriçem! Eazan buralarda y gibi yerde sürünerek dolaşan kötü ruhlu mahlükları aramak. için, bah- çeye girer dolaşırız. — Şüphelendiğin biri varsa, haydi git, ara ve yanımdan uzaklaş! Beni hir daha rahatsız etme! Terlân'yere mıhlanmış bir taş par- çası gibi hareketsiz duruyordu. Bir müddet: düşündü. Bir şeyler | söylemek istedi. Tereddüd ve karar- sızlık içinde bocaladı. Karşısındaki İ kadın alelâde bir saray cariyesi de- gildi. Terlan, Kubilâyın bu birlelk sevgili karısına hakaret etmenin ken- | disine neye:mal olacağını biliyordu. Terlanın tereddüdü uzun sürmedi, Birdenbire başını yukarı kaldırdı: — Sizden Gülçinin tahliyesini is- tiyorum, imparatoriçemi Tiyen-Fo omuzunu silkerek: — Bunu ancak Kubilây yapabilir, dedi, ben böyle işlere karışmam... Terlan: ısrarla tekrarladı: — Bu, sizin elinizdedir, imparato- riçem! Gülçini bana bağışlayı o, Suçsuz ve temiz yürekli bir kızdır. “Tiyen-Fo birdenbire elddileşti. Avu- cunun içinde oynadığı çiçekleri yo- lup yere atı: — Şi-Yamayı öldürten bir kız, ya- rın babasını öldürtmeğe kalkışmaz mı? — ŞisYamayı öldüren yabancı bir kimse değildir, imparatoriçemi Ja- pon kadınları Kocalarının gözünden düşünce dalma böyle yaparlar. ken- dilerini :öldürürler. Ve hemen ilâve eti — Gülçin bütün örründe bir si- nek bile öldürmemiştir. Onu aftfedi- niz! 'Tiyen-Fo önüne bakıyordu. Terlan çok heyecanlıydı. Kubilâyın karısı, Gülçine olan hu- sumetini bütün hisleri ve tavırlarile açığa vurmakten çekinmiyordu: — Ortada şahidler var, Gülçin idam edliecektir. İşte o kadar! Deyince, Terlanın sabrı tükendi: — Gülçin idam edilemez, impara- toriçem! Eğer o cellâda teslim edilir- se, onun başile beraber bir kaç baş daha yere düşecektir. — Ne demek istiyorsun?... tehdid mi? — Hakikati söylüyorum. O, benim sevgilimdir. O, suçsuzdur. Sizin en büyük rakibeniz Şi-Yama idi. O öl- dükten sonra meydan size kaldı. Ar- tık Gülçin gibi masüm bir kızla uğ- size yaraşmaz! z yen-Fo bu tehdid karşısında sü- küt edemezdi. Ya Gökçin?.. dedi. Ohün bana yaptığı fenalıkları . unutuyor mu- © sun? Ben ilk önce kızından, sonra da Beni | anasından öç almağa ant içtim. Eğer Gülçini cidden seviyorsan, onun ida- mina sen de'yardım et! Onun arka- sından el yen ağlamanın da bü- zevki vardır n başını kaldırdı: — Benimle istihza mı ediyorsunuz, imparatoriçe! Ben Gülçinden ay- rılmıyacağım. z — Bunu zaman ve hadiseler gös- terecek, Terlan! Sen Kubilâyı henüz tanımamışsın! O, tükürdüğünü 'ya- lamıyan bir hükümdardır, Kızını af- fedemezi.. — Ya Mz”. — Bana gelince, onu affetmeğe be- nim de niyetim yok. Cöllâdın eline düşöceği günü dört gözle bekliyorum. Ondan Sonra da ölüm sırası Gökçine gelecek... Ağaçların arasında dolaşan cariye ler Tiyen-Fonun yanına doğru yürü meğe başladılar, Te birden başını arkaya çevirdi. İmparatoriçenin yanından ayrıldı. Tiyen-Fo Terlanın arkasından s85- Jeniyordu: — Onu'bir şartla affederim, Ter- lan!.. Terlan cevap vermeden yürüdü. O artık Tiyen-Fonün af ve mevhas metinden istifade etmek istemiyordu, Yarim e) da