25 Temmuz AKŞAM Sahife 7 Yeşil Bursada bir dolaşma Mudanya - Bursa yolu asfaltlanıyor... 300 sene evvel bu yoldan Evliya Çelebi nasıl geçmişti ? Şimdi ve pek ya Üç yüz sene evvel Bursaya seyahat eden röportajcıların piri Evliya Çele- bi, arkadaşlarile birlikte şu ilâhiyi söyliyerek menzile varmışlar; Allahümme ya hadi! Asan eyle yolumuz... Şehhil umur ül vadi, Tez geçir, tut elimiz. Bizim yol arkadaşlarının söyledik- leri şarkı ise «Ey gaziler» Öl. Demek, O zamanın «Ey gaziler» i - yani klâsik yol türküsü - bu ilâhi imiş... Mudanyaya (vardığımız zaman, nakliyat bulamayız korkusile, «en önde çıkalım!» diye toplandık. Kü- çük çantalarımız ellerimizde, aleste bekledik, Fakat, doğrusu iskele ve- rilmeden evvel atlamağa çekiniyor- duk: Ne kadar olsa serde İstanbullu- Tuk var! Hemen düdükler öter, 102 kuruşluk ceza yapışır diye korkuyor- duk, Halbuki, Mudanyada böyle bir sıkı yok. İstical gösterenler, ancak bizim gibi İstanbullular oldu. Onlar da, açıkgözlüklerinin semeresini top- nıyamadılar. Zira, böyle bir tekayyü- de ihtiyaç yokmuş meğer. Vapurda” ki yer kıtlığının aksine olarak, oto- büsler de arz talebten eksik! Şoför- ler, daha iskele başından karşılıyor- lar insanı: Bizim otobüse buyurun, bayım! Bizim otobüse buyurun... Mudanyanın meydanında sürü sü- rü ve büyüklü küçüklü makineler doluydu. Yolcular, işin hilesini öğ- renmişler: Otobüslerin arkası sarsar diye işitmişler; ön tarafma biniyor- lar. Tehalük ancak bunda göze çar- pıyor. Yoksa, nakliyat vasıtası bol. Kaptıkaçtı denilen büyük otomobil ler de udolmuşa bin» tarzında müş teri taşıyorlar. Üç dört yolcuyu alıp götüren otomobiller de ver. Bunlar farzı muhal kâfi gelmese tren de mevcud, Hem tren daha ucuz. Lâkin Bur- Saya iki saatten fazla bir zamanda götürdüğü için, halk adam başına 50 kuruşa olan otobüsü tercih edi- yor. Nihayet, nakliyat vasıtaları, birbi- ri peşinden hareket ettiler — Keşke acele etmeseydik Mudan- yayı gezseydik... - dedim. Bir yolcu müdahale etti: — İstanbula dönecekseniz o zaman gezersiniz, bayım. Çünkü, avdetiniz- de, olobüslerin Mudanyaya varma #aatile vapurun hareket saati arasın- da epice vakit olacak. Bunu da böylece emniyet altına aldıktan sonra, artık yolle meşgul olmağa başladım. Yokuşlardan hızla tırmanıyoruz. Pek yakında kâmilen asfaltlanacağı için şimdi bazı kısım- ları mühmel bırakılan yol biz İstan- bullulara o kadar bozuk gelmiyor. Yeni asfalt yol için bütün tertibat alındığını ve iki sene sonra en mü- kemmel turist yollarının Bursada olacağını resmi ağızlardan öğrendin. Bursa ile Mudanya arası yarım sasi nasıl geçiliyor kında nasıl geçilecek ? i Bursada Ulu cami geçilecektir. Esasen daha şimdi- — de yolları en iyi olan vilâyetimiz Bursadır. İki yanda zeytinlikler, bağlar... Deniz, arkamızda kâh kayboluyor, kâh iki tepenin arasında lâtif bir man- zara halinde görünüyor. Nihayet do- rukları aştık. Ardımızdaki deniz man- zarası artık örlündü. Bu sefer de önümüzde geniş bir vadi hasıl oldu. Kimi uzakta, kimi yakında köyler , Bunlar, harab, sefil bir manzara arzelmiyorlar, Bilâkis şirin, ağaçlıklı; evlerinin bazıları çift kat- lı ve köşk tertibi; bazıları da beyaza boyalı... İlerledikçe, toprağın ve ekinleri biçilmiş tarlaları sarılığı, gitgide yerlerini ağaçların, bahusus kavak- ların, çınarların, meşelerin rengâ- renk yeşilliğine terkediyor... İşte, uzakta, karşı dağlarm zsümrüd ya maçlarında minimini beyazlıklar da göründü. — kaplıcalarile meşhur olan, su ve eğlence kasabası Çekirge- dir, Mudanyadan burası üç çeyrek Geçid Köyünün lâtif koruluğun- dan sonra, Ziraat mektebinin suni surette yeli olan gümrah ye- i , Nilüfer nehri köprüsün- şilliğinden, inin milyon lira sarfedildiğini önce- ze biliyordum. Sellere mani olmak, siraati korumak için bir takım hail- ler, barajlar, duvarlar yapılmış o duğunu, şöylece, geçer ayak görüyo- ruz. Nihayet, demiryolundaki hudud karakolunu da geçtik... Yanımızda bir asfalt yol uzuyor... İşte, Acemler denen istasyon ve koruluk... Vaktile, burada, Azeri çay- cılar, mesireye gelenleri konuk eder- miş de bu ad o münasebetle konul- muş. Şimdi artık, Çekirgenin yokuşun- dan yukarı çıkıyoruz. Küçük, şirin bir kasabel.. Hamam kubbeleri gö- rünüyor... Sol tarafta muazzam bir havuz ki, yüzme sıcak su pissini imiş, Bursağa otomobiller arabaları mağlâp edememiştir. İşte halâ böyle tek atlı arabalar dolaşıp yollara güzellik vermektedir. daha yeni yapılmış. (Bunların tefer- rüatını sonradan anlatacağım.) Yol- larda otomobiller sağa sola vızır vızır işliyor. Fakat, bunların mevcudiyeti atlı arabaları öldürmemiş... Tek ve çift koşulmuşlar tıkır tıkır işliyor... Daha doğrusu pıtır pıtır... Çünkü, artık, asfalt üzerinde, Çekirgeden Bursaya doğru gidiyoruz ve Bursa belediyesi atlara kauçuk nal konul" masını mecburi kılmış! Mübalâgasız olarak söyliyebilirim kl, birbirine üç kilometre uzaklıkta bulunan Çekirge ile Bursa arasında- ki bu asfalt yol, dünyanın en güzel panoramasına maliktir: İşte, «Dağı- nık Serviler> denen mevkideyiz... Bu servilerin büyük .amcalarını Cebeli Lübnan'de. tarihin meşhur «sedr ağaçları diye, yare, ağyare nebat şa- heserleri diye gösteriyorlar... Bun- ların &rasından,,on üç kilometre uzunluğunda, beş: kilometre eninde bir vadi görünüyor... Hayır, bu vadi değil, bir ağaç denizidir. Öyle bir or- mandır ki, en bol ağacı kavak olduğu için, dünyanın hiç bir yerinde görül- miyen pek orijinal bir manzara has ediyor. Öbür güzelliklerini bir yana koyu- nuz, sade bu ucsuz bucaksız ağaçlı vadi güzelliğini seyretmek için bir Bursa seyahati yapsanız yeridir! Öy- le doyulmaz bir manzaradır, «Kükürdlüz denen kaplıcayı solu- muzda, «Çelik palas> ismini alan as- ri kaplıcayı sağımızda bırakarak ve Atatürk köşkünün, stadyomun, yeni itfaiyenin önünden geçerek Bursaya giriyoruz... İşte Ulu cami... Frenklerin «pitoresk; (o dedikleri göze şirin gelen belki eski, belki yıp- ranmış, fakat lâtif, şairane manzara- ların bini bir paraya... Acaba Piyer Loti niçin İstanbula âşık olmuş da buraya olmamış?... Fakat yalnız es- ki değil, burada, eski ile yeni yanya- na... Hem de - otomobille arabanın imtizaç ettiği gibi - imtizaç etmiş... İstanbulda sık sık raslanan ekötü modem» zevk, Bursada gözü Üzmü- yor! Nihayet, indik otobüsten... Oh! Güzel Bursa... Yeşil Bursa... Alelâde sokakları bile koca koca çi- narlarla dolu olan Bursa... * İşte, bizim bu eni şehre gelişimiz | ve intibalarımız böyle oldu. Bir de pirimiz Evliya Çelebi'nin üç yüz se- ne evvel nasıl geldiğini, neler anlat- tığını dinleyiniz: » Mudanyanın üzümü, sirkesi meş- hurdur. Hele sirkesi bütün dünyaya dağıldığından bu şehre esirkelik» derler. Buradan ayrıldıktan sonra, atları: mza suvar olarak kıbleye doğru bağ ve bahçe içinden mürur ederek dört saatte «Fledar sahrasi> nam mamir ve abadan ovadan geçerek Nilüfer nehrine geldik, Nilüfer nehri bir akar sudur ki ba- f “Ittihad ve Terakki,, Tefrika No. 159, Suikasdlar ve entrikalar nin son devirlerinde Yazan: Mustafa Ragıb ES-atlı sama Enver ve Cemal paşalar Sabancada saklanmağa karar vermişlerdi — Ben Almanyaya gitmiyeceğim. Behemehal Cemsl paşa ile Kafkasya- ya gideceğim. dedi. Bunun üzerine Kafkasyaya gidini- ciye kadar kendisile Cemal paşanın saklanması için Baki beyin alacağı tedbirleri aralarında görüştüler. Bu tedbirlerin başında - evvelce de yazdı- ğım gibi - Üsküdarda tutulan evden başka Pangaltıda Fransiz (Dam Dös- yon mektebi) arkasında da bir ev ki- ralanmıştı. Enver paşa ile Cemal paşa burada saklanacaklar, sonra Sabanca- ya gidecekler, burada da bir müddet kaldıktan sonra Kafkasyaya geçecek- lerdi. Yusuf İzzet paşa kolordusu ne yapacaktı? Enver paşanın Kafkasyaya gitmek- ten asıl maksadı, Batum ve Azarbay- can havalisinde bulunan Yusuf İzzet paşa kolordusuna iltihak etmek ve bu kolordunun kuvvetlerinden istifade ederek müstakbel plânlarını tatbike imkân bulmaktı, Sabık başkumandan vekili, harbin son zamanlarında işle- rin büsbütün fena gittiğini görünce, Yusuf İzzet paşa kolordusu emrine iki yüz elli bin lira göndermişti. Bu para kolordunun mutad tahsisatından başka idi. Enver paşanın düşündüğü- ne göre - Yusuf İzzet paşa kolordusu harpten evvelki Osmanlı arasisi hu- dutları haricinde bulunduğu için - 'Babiâlinin yapacağı sulh ve mütare- ke şartları haricinde kalacak bu ars- zide dilediği gibi serbestçe: hareket edebilecekti. Enver paşanm bu düşün- cesine göre hükümet emir verse bile Yusuf İzzet paşa kolordusunu dağıt- mıyacak, bütün kuvvetlerile Enver paşanın kolorduya iltihakını bekliye- cekti. Mütarekeden biraz evvel bu iki yüz elli bin liralık fevkalâde tahsisat ta sıri bu maksatla gönderilmişti. Bundan başka harbin son senelerin- de teşekkül eden ve Kafkasyadan baş- ka şarka doğru askeri harekât yap- mak üzere bu havalideki Türk ve is- Mim unsurlarmı ayaklandırarak is- tiklâllerine kavuşturmak maksadile teşkil edilen (islâm ordusu) da Enver paşanın Türkiye haricinde yapmak istediği mücadele için büyük bir isti- nadgâh teşkil edecekti. Sabık başkumandan vekili, kardeşi Nuri paşayı bu ordunun başına tayin etmişti. Fakat gene-bugünlerde kar- deşinin dahil bulunduğu Talât paşa kabinesinin istifa ederek harbe niha- yet vermek maksadile İzzet paşanın riyaseti altında yeni bir hükümetin teşekkül ettiğini haber alan Nuri pa- şa, artık (islâm ordusu) na verilen vazifelerin yapılmasına maddeten im- kân kalmadığını görmüş ve İstanbu- Ja dönmek üzere Batum yolile Trabzo- na gelmişti. Hattâ, son günlerde (is- Jâm ordusu) nun faaliyet ve icraatına 'sarfedilmek üzere Enver paşanın gön- derdiği yedi yüz bin lirayı da - kabine tebeddülü üzerine - Harbiye nezareti- ne iade etmişti. Binaenaleyh, Enver paşanın ilk günlerde düşündüğü gibi, Nuri paşanın kumandası altındaki (islâm ordusu) ndan istifade etmesi- ne imkân kalmamıştı. O şimdi yalnız Yusuf İzzet paşa kolordusuna iltihak edecekti. Cemal paşa saklanmak için acele etmiyordu Diğer taraftan, Arap meselesin- deki bütün mesuliyetin kendisine, Ermeni tehciri mesuliyetinin de münhasıran Enver paşaya yük- letilerek Talât paşa ile arkadaşları- nın - başlıca şahsi huşumeti celbe- den - bu iki meseleye karışmadıkları şeklinde yapılan propaganda, Cemal paşanın da kulağına gitmişti. Bundan başka Cemal paşa, - yukarıda yazdı- ğım gibi - İzzet paşanın sadaret alayı yapıldığı gün Babıâli caddesinden ge- harda asla geçid vermez. Kıble tara- fındaki dağlardan gelip birikerek Fledar sahrasında cereyan eder. Bin- lerce mezarı, ağaçları köklerinden söküp bozar, Anayol üzerinde sağ- lam bir köprüsü vardır ki, her takı kaosı kuzahtan nişan verir. Bunu Nilüjer Sultan bina ettiğinden na- muna nisbetle Nilüfer köprüsü der- ler. (Nilüfer hatun, Bilecik tekfürü- | çerken aleyhinde ne kadar kuvvetli bir muhalefet cereyanı olduğunu ilk defa bizzat görmüştü. Bununla bera- ber, sabık Bahriye nazırı, vaziyet sü- kün buluncıya kadar bir yerde sak- lanmağı, bilâhare de Enver paşa ile - mutabık kaldığı üzere - Kafkasyaya geçmeği muvafık görmüştü. Fakat bu karari derhal tatbik etmek ihtiyacını da henüz hissetmemişti. Cemal paşa, kabinenin istifasından- beri dışarıya pek az çıkıyor, vaktini ekseriya Boyacıköyündeki yalısında geçiriyordu. Maamafih Cemal paşa- nın ziyaretçileri - iktidâr mevkiinden çekilmesine rağmen - eksilmiş değildi. Sahık Bahriye nazırının dört harp senesi içinde meaddi, manevi yardımı» nı gören memleketin bir çok maruf simaları paşayı hemen her gün siya- ret ediyorlar, kendisini bir taraftan teselli ediyorlar, diğer taraftan bu gi- bi hâdiselerin geçici bir mahiyette bu- lunduğunu temin ederek hâlâ kendi- sinin maneviyatını yükseltmek için ellerinden geleni yapıyorlardı!... Cemal paşa, iötedenberi kendisine taraftar olduğunu gördüğü bu zeva- tın kendisini bırakıp uzaklaşmamala- rından meranüun oluyordu. Bu ziyaret- ler, Cemal paşaya cesaret veriyor, en tehlikeli ve nazik bir zamanda bile etrafında bir zümre toplanacağı ümi- dinde bulunuyordu. Bu düşüncedir ki hariçte, halkın büyük bir ekseriyeti arasında günden güne şiddetlenen «İttihad ve Terakki» ricali aleyhinde- ki husumet Cemal paşanın büyük bir ehemmiyet vermemesine sebep teşkil etmiş, Cemal paşanın derhal gözönün- den uzaklaşmamasına bu da mühim bir âmil olmuştu, (Akşam) gazetesinde çıkar bir haber üzerine. Fakat bir gün akşam üzeri Boyacı- köy yalısına (Akşam) gazetesinin « günkü nüshası geldi. İstanbul matbu: atı arasına karışalı henüz bir kaç ay olduğu halde.hacim itibarile pek kü çük, fakat günün vukuatını en doğru bir şekilde vermek suretile - daha « zamanlar - umumi bir itimad kaza- nan (Akşam) an bu nüshası mühim. bir haber veriyordu. Bu habere göre Almanya ve müt tefiklerile anlaşarak Bulgaristanı har- be sokan sabık Bulgar başvekili Re- doslavofun birdenbire Bulgaristanda. firar ettiği anlaşılıyordu. Bir taraf- tan Bulgaristandaki dahili memnu- niyetsizlik, diğer taraftan harp müs- tevlilerinin itilâf hükümetlerine tes. limi etrafında düşman memleketle- rindeki kuvvetli cereyanlar, sabık Bul gar başvekilinin böyle apansız olarak memleketini . terketmesine sebep ok muştu. Cemal paşa (Akşam) da bu haberi okur okumaz derin bir düşünceye dal- dı: Vaziyet hiç te lâkaytlikle mütalea edilemezdi: İzzet paşa hükümeti İtilâf hükümetlerile mütareke müzâkeresi- ne teşebbüs etmişti. Pek Kısa bir z0- manda Boğazlar açılacak, itilâf do- nanması İstanbula gelecekli. Bu tak- dirde kendileri saklanmak için ciddi bir tedbir almazlarsa günün bi- rinde düşmanların pençesine düşebi- İirlerdi. Hattâ hariçteki düşmanlar kendilerini tevkif edinciye kadar, da- hildeki düşmanların eline geçebilirler ve bunların delâletile de itilâf kuvvet lerine teslim edilebilirierdi. Binaena- leyh daha fazla beklemek doğru değil- di. Ne yapılacaksa biran evvel yapıl- malı idi. Cemal paşa bu düşünce ile derhal Enver paşaya telefon ederek dedi ki: (Arkası var) Bir düzeltme: Dünkü tefrikanın birinci sütununun 52 nci satırında «Batum v6 Azerbaycanda...» denecek iken «Ersincan- da..s dizilmiştir. Özür dileriz, | nün nişanlısı iken 688 tarihinde Os- man gazi tarafından esir edilerek şehzadesi Orhan Gaziye tezviç edildi.) Buradan iki saat daha giderek Bur- saya vasıl olduk... “ N Bursada ve civarında diğer gör düklerimi ve duyduklarını ceddi alâ» munkilerle birlikte, müteakib günlere de neşredeceğim. . Yürük Çelebi