28 Haziran 1937 Her Akşam Bir Hikâye Nihayel uzun zamen beklenen gün geldi çattı, Küçük Saip meklepten karnesi elinde eve döndü. Annesi Leylâ heycesnla sordu: — Sınıfım geçtin mi Salp?.. Saip memnun cevap verdi: Leylâ zı İpekli pija geniş paçalarını iki tarafa sallı; hya bitişik odada çalişan karosi Sa- zainin yanma koştu dedi.. Bu- - Peki amma nonoşum, dedi, Ön ha geçen ay iki şapka İle üç çift is- karpin atmıştık A Sami. çocuk sınıfını geçti, Bu gözel günde demode şapka, demode iskarpinlerle gezintiye gidemem ya... Sami itirazın faydasız olduğunu anlam Peki. istediğini yaparız, Fakat nereye gidelim? Nereye gitsek acaba? Şöyle denize karşı içilecek bir yer ol se bari Bu sefer Leylâ itiraz etti Bilirsin ki ben sana içir- rin, barsakların bozu- — Rica ederim karıcığım.. dedi, ço- cuk sınıfını geçti. Artık bu günde de mi içmiyeceğim — Doğru... Çocuk sınıfını geçti Bugünü kutlamalıyız. Nereye gidelim acaba? — Evvelâ bir otomobil gezintisi şöyle Büyükdereye kadar uzanalım... Orada denize karşı içeriz. Olmaz mı?.. Sonra da mehtapta döneriz.. yine bir otomobil buluruz. Ne zamandan beri canım h havyar istiyor.. havyarla bir içeyim Otomobille Büyükdere, havyar- da içki, sonra otomobille dönüş. epi tuzluya mal olacak amma. Çocuk si- mifini Artık bugünde yapılacak hovardalık hesab edilmez doğrusu... — Öyle. öyle... yavrumuz sınıfını geçti ya. Peki amma. deniz kenarında iç- tikten sonra şöyle Bebekten bizi bir motâr alsa biraz da Boğazda 7 ta dolaşsak.. bir kaç ahbap ta çağır- am akıllı birşey yapsak. Vakıa bugün bü- sınıfını geçti.. bir kaç ahbabımızı çağı- Motörle dolaşırız. Amma deniz deniz üstünde Saip üşür. geç vakte kadar kalacağız. — Evet.. üşür. sonratmotörde içe- ceğiz, şarkı söyliyeceğiz çocuğun ya- nında doğru değil... Öyle ya, bu gü- mümkün olduğu kadar neşeli geçirmeliyiz. Acaba Saibi ne yapsak?. Bizimle gelirse mutlaka hasta ol — Onu evde Büyük annesile bırak- ralım İ dın geşti. Bu sevinçte senin de hissen — Bilmem ki... — Hem sıhhati için de iyi.. erken- den yatağına girer yatar. uyur değil mi? — Vallâhi bilmem... Eğeroda gelmek isterse biz gidemeyiz. Has lanır çünkü — Yooo. bizim gitmemiz doğru de- ğil.. çocuk sınıfı geçti bumu tesid et- meliyiz.. Saip erkenden yatıp uyumalı a.. onun yüzünden bu gü- zel günü tesid etmemek doğru değil Bu sirada kapı çalındı. Apartıman kapıcisı Osman gelmişti. Sami sordu: var Osman? — Küçük bay sınıfını geçmiş. Teb- Tike geldim. — Teşekkür ederim Osman Osman biraz kekeledi — Birşey rica edeceğim efendim, dedi, malüm ya küçük bayı hergün ben mektebe götürüp getiriyorum. Onunla beraber ben de mektebe de- vam ettim Şimdi o sınıfını geçti. Tatil yapacak. bana da bir | köyüme smfını geçm si şeri Sami tereddüd etti, sordu — Ne dersin Lây — A, izin ver Sami... Çocuk sınıfını geçti canım.. Bugünün şerefine o da gidip köyünü görsür.. Bami: — Haydi bakalım Osman, deği, sa- na bir ay izin. git İstediğin gibi kö- yünde eğlen... Bu sırada hizmetçi girdi: — 'Tebrik ederim, dedi, küçük bay sınıfını geçmiş... Leylâ — Teşekkür ederim Kadriye. dedi. Kadriye hık mık etti: — Küçük bay mademki sınıfını geçmiş.. bugünün şerefine ben de izin istiyecektim, — A git, git, Kadriy 7 Kadriye içeri Çocuk sını- olması gayet tabildir. eğlen... Bundan sonra içeriye ahçı girdi. Ahçı nişanlı idi. Yerden bir temenna çaktıktan sonra: — Efendim tebrik ederim, dedi, kü- | çük bay sınıfını geçmiş... | — “Teşekkür ederim ahçı başı İ — Efendim. bugü de nişanlım cariyeni: yorum — Haydi, git ahçı başı... nıfını geçti, tabii sen de sin. O gün Leylâ iki yeni şapka fle iki çift şık iskarpin aldı, Sami ile misa- firleri Büyükdereye otomobil gezintisi yaptılar. Sahilde içtiler. Havyar ye- diler, Mehtapta motörle Boğazı dolaş- tılar. Otomobille döndüler, Kapıcı Osman memleketine gitti. Hizmetçi | Kadriye dostunu buldu. Ahçı başı ni- | şanlısına gitti.. ehhh.. bugün, büyük gün çocuk sınıfını geçti. Yalnız Salp erkenden yatağına çekilip uyudu... (Bir yıldız) Git kızım git, in şerefine ben gitmek isti- Çocuk s1- eğlenecek- Karataş Dikis yurdunun bu seneki mezunları İzmir (Akşam) — İsmir - Karataş dikiş ve biçki yurdu bu yi 24 mezun vermiştir. Yurdun tesis tarihi olan 926 danberi müessese (600) mezun yetiş- tirmiştir. Resmimiz, yurd müdürü Bn. Ruhsar Hüsnü ile öğretmenleri ve bu seneki mezunları gösteriyor. 28 Haziran 937 Pazartesi İstanbul Türk musikisi, telif pik neşi neşriyatı: 1230: Havadis, 13 atı, 14: SON atı: 1830: Plâkla dans Afrika av hatır 8 an oğlü tarafından, 20 şları tarafından Türk mu- e halk şarkıları, 2030: Ömer Rıza tarafından arabon söylev, 2045: Bafiye tarafndan Türk musikisi Plâkla Muh- Ecnebi istasyonların bu akşamki en müntebap programı Viyana (Saat 1925) - 5068 — Nadir iğitilen Alman operaları konseri. Hamburg (Saat 20,10) 332 Çalgılı bahçe. | Kolenya - 458 — Koro konseri Münih « 1 - 405 Hayednin 1 Leipzik (sast 31 Leipzig Şarkı hocaları birli konseri. Borimümster (suat 1240 Operet saati. Roma (saat 21) - Şarkı gecesi. Londra (saat 2140 Goossenin eserlerinden Dans musikisi Lüksenburg (saat 23) — 1293 - Llubi (snat 23) — 437 - Towlese (sai 320 - Roma (saat 22.50) - 421 - Varşova (saat 22,35) - 1338 - Huversum (samt 22,50) 301 - - 1500 — 29 haziran 937 sah 1230: Plâkla Miuhte- İstanbul — Öğle neşriyat Türk musikisi, 1250 Havadis, 13 ME plâk neşriy Sant 1830 Plâkla 40 Konferans: Emniönü yardım şubesi Damma doktor Galib (Sosyal yardım ve örnek- leri). 20 Belma ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2030 Ömer Rıza tarafından «rabea söylev. 2045 Cemal Kâmil ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkıları (Bant ayarı). 2115 Radyofonik dram (Karmen). 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve erlesi günün proğramı. 2330 Plâkla #ololar, opera ve operet parçaları. 23 San. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Osmanbeyde Şark Merkez, Taksim: İstaklâl caddesinde Kemal Rebul, Beyoğlu; Tünelde Maikoviç, Yükzekkaldırımda Venikopulo, Gala- ia: Merkez, Kasımpaşa: Vasıf, Has- köy: Halıcıoğlunda Barbut, Eminönü: Hüsnü Onar, Heybellada: 'Tomadis, Büyükada: Merkez. Fatih: Hamdi. Karagümrük: Mehmed Arif, Bakırköy: eczaneler, Aks taş: Vidin, Kadıköy: | Pazar Hire Merkez, Modada Falk İskender, Üskü- dar: Ahmediye, Fener: Defterdarda Arif, Beyazıd: Yeni Lâleli, Küçükpa- zar: Hikmet Cemil, Samatya: Yediku- lede Teofilos, Alemdar: Divanyolunda Esad, Şehreinini: Ahmed Hamdi Kadınların gençleştiril- melerinde bir MÜGİZE: Dünyanın en büyük profi ve kuvvetli hayvanların hi den çıkardıkları özü insanlara aşılı rak ölen kuvvetli ve hayatı iade ediyorlar. Aş «sas üzerine genç ve dinç hayvanların cildlerini besleyen hüceyrelerin İfraz etikleri © kiymetli özü vesniti fenniye ile ikinci bir koru- yucunu olan acibadem yağı ile imtizaç ettirilir. Yağlı ve yağsız Hasan Acıba- dem kremleri elde edilir. Yüze, cilde sürüldüğü zaman mucize denilecek bü- yük değişiklik görülür. Gevşeyen ada- leler gerilir, yüzdeki çukurlar büyük düzen alır. Açılan mesamat kapanır. Cild elâstikiyetini kazanır. Çil ve leke- İeri kökünden temizler: 60 yaşında bir kadının bu krem ile buruşuk yüzünü genç bir kızın cildi kadar tazeleştirir, ve düzgünleştirir. Bu bal tecrübe ile sabittir. Hasan acibadem kremleri çir- kinleri güzelleştirir ihti İeştirir. Kadınlara fü bir cazibe verir. Cinsi cazibeyi ziyade- İeştirir, fakat acıbadem yağı kremini yapmak çok güç olup bu bir sanat ve fen meselesidir. Bazı itriyatçılar Acıba- 'dem esansını vazelin ve buna benzer Yağlarla karıştırarak acıbadem yağı kre- mi altında satmak isterler cildinizi acıbadem yağından (yapıldığını as la malim olmıyan acibadem kremlerinden . Aksi halde yü- #in esmerleştiğini ve tüylendiğini gö- #rsünüz. Yağlı Hasan acıbadem kre- mini gece yatarken yağız Hasan aci- badem krezsini sabahları kalkınca yüz- İşrine süren her Bayan cildlerinde bu değişikliği göreceklerdir. Her Bayan teninin güzelliğini, şeffaf e İetafetini ancak bu Hasan krem- Kubilây, KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli No. 94 gelinine: “Bir insanın bilgisinden başkalarının da istifade etmesi gerek, dedi, etrafındakilere faydası dokun- mıyan bilginler, kalp akçeye benzeri, Suyun üstünde mavi dumanlar dal galanırken, Kubilây gözlerini süze- rek dudaklarımı kıpırdattı — Şi-Yamayı görüyorum.. yerde yatıyor — Gözlerine dikkat ederseniz onun ağladığını da görebilirsiniz! Çok zayıflamış. yattığı yerde ışık ta yok galiba! Ne kadar karanlık orası... Hayaletler kayboluyordu. Hepsi birden susmuşlardı. Ti-Ma kollarını tekrar göğsünün üstünde çaprazlama kavuşturarak anlatmağa başladı: — Onu bir kaç kere gördüm. dai- ma ağlıyor.. eğer suçlu olsaydı, onu gözlerinin bakışlarından anlardım. Suçlu insanların üzerinden kara bir duman çıkar. Bilhassa adam öldüren veya öldürmek fikrinde bulunanların dumanları kapkaradır. Kubilây merakla sordu — Tiyen-Fonun dumani nasıldı?, — Onu ilk önce kara dumanlar için- de görmüştüm. Belki böyle bir fikri vardı. Fakat, şimdi tamamile değiş- miştir. — Mavi duman içinde mi görüyor» İ sun onu?. — Evet. Her zaman mavi dumanlar içinde görünüyor. Şimdi sizin gördü- ğünüz gibi. Kubilây genç kadının omuzunu ok- şamağa başladı: — Eğer Cin-Kinin karısı olmasay- dın, seni sarayıma başbakıcı olarak alırdım, Ti-Ma! Bunları kimden öğren- din sen?.. — Babamdan.. — Babanın bu kadar marifetleri var da bana şimdiye kadar neden bali setmedi?. — Babam çok mütevazi bir adam- dır, hakanım! O Çin bilginleri arasın- da tanınmak İstemiyor.. babam ken- di âleminde yaşamak istiyen bir adam- dır. — Öyle amma, bir insanın bilgisin- den, birçok insanların istifade etmesi gerek. Etrafındakilere faydası dak"ın- mıyan bilginler, kalp akçeye benzer Kubilây, Ti-Manın babasım şimdi biraz daha sevmeğe başlamıştı. — Ben onu vaktile kırmışlım.. aile- sile birlikte beş yıl zindanda yatırdım. Suçsuzluğu zindandan çıktıktan son- ra anlaşıldığı halde bana ağzını açip bir söz bile söylemedi. Baban gerçek büyük ve değerli bir adammış. Oğlu- ma Şanga gibi bilginin kızını aldığım için çok memnunum. Ona bilmiyerek ve İstemiyerek yaptığım işkenceyi, kendisine Tarhanlık (1) salâhiyetini vermekle ödiyeceğim. 'Ti-Ma yerinden kalktı. Hakanın ayaklarına alnını rak: & — Babam size canile, kanile bütün varlığile sadık ve bağlı bir kulunuz- dur, hakanım! O fenalık yapmasını bilmiyen ve herkesi iyi görmek iste- yen, bütün insanları iyiliğe sevkeden bir adamdır. 'Tekinboğanın gözleri ışıldadı.. O, yıllardanberi elde etmeğe çalış- tığı bu salâhiyetin birdenbire Şanga- ya veilmseine tahammül edememiş- 1. Başını önüne eğdi. sustu. 'Tekinboğa susmaktan başka ne ya- pabilirdi?. koya- Kubilây bu heyecanlı sahnenin per- 'desini kapamak istedi. Gelinine: — Haydi, odana git. ve kimseye bir şey söyleme! Dedi. Tekinboğaya, (Adalet istiyen köylü)nün serbes bırakılarak hemen evine gönderilmesini emretti. Kubilây, Tekinboğa çıkmadan saray muhafızını çağırttı ve onun yanında muhafıza şu emri verdi; — Şi-Yamayı zindandan çıkarıp ken- di dairesine götürünüz.. ve kendisine suçsuz olduğu için affedildiğini söy- e FE OBEİ Snii IFOBIL Dr. IHSAN SAMI Tifo ve paratifo hastalıklarına tutul- mamak İçin ağızdan alınan tifo iyi lardır, Hiç rahatsızlık arel; Haki alabilir, Kutusu 53 Kr, Çeneleri açıp birşey söyllyemedi.. yerlere kadar eğilerek, ikisi birden Kubilâyın yanın- dan çıktılar. Sarayım'loğ koridorlarında yavaş yavaş yürüyen saray muhafızı ile Te- kinboğa hizli hızir konuşuyorlardı — Nihayet maksadına erdin.. Şi-Ya- mayı zindandan kurtardın! Fakat, bunun cezasını çekeceksin! — Onu kurtaran ben değilim. Şi- Yamayı adalet kurtardı. : — O adaletin mihveri sensin, Te- kinboğa! Sen bu işe barmağını sokma- saydın, Şi-Yama zindandan kolay ko- lay kurtulamazdı. — Sen de onun idam edilmesini mi istiyordun?, — Evet, Çünkü, hakanın tahtı baş- ka türlü tehlikeden kurtulamazdı. — Tiyen-Fo da bu inanışla idam edilmişti, Fakat, onun ölümü görüyor- sun ki, hiç bir hadiesenin önüne geçe- medi, Ve s di; — Sen Şansinin peşinden gittikçe, iki ayağın da mezardadır. Hakan her şeyi biliyor. ayağını denk at — Ben ayağımı daima denk atarım. Hakanın bildiği şeyler birer sihirbaz uydurmasından başka birşey değildir. Gülerek ilâve etti: — Hakan şimdi de Şanga gibi sihir- bazlara bel bağladı. onlara inanıyor, değil mi?. ie — Şanga bir sihirbaz değil, ağır baş- hı, mütevazı bir bilgindir. Ve unutma ki, o, artık eski Şanga değildir. — İnsanların bu kadar çabuk de- gişeceğine sen de mi inandın?. — Şüphesiz. Göz önünde duran bir hakikati görmemek, güneşi inkâr et- mekten dahs gülünç olur. Şanga, Ti- Manın babasıdır. — Evet.. 'Ti-Ma da hakanın gelini. bunu mu demek istiyorsun? — Bunu anlıyabilâinse, başka ko- nuşacak lâtımız kalmadı demektir. Saray muhafızı zemin kalına doğ- Tu yürüdü. Zindan kapısını açtırdı. Ve hakan buyruğunu Şi-Yamaya tebliğ ederek, Kubilâyın sevgili göz- desini harem dairesine götürdü. O gün saray halkı, Kubilâyın ya- nında olup bitenlerden haberdar de- gili. Şansi bu haberi alınca şaşırmıştı. saray muhafızının kulağına eğil bi Şi-Yama zindandan çıkınca.. «— Şi-Yama zindandan çıkmışl.s «— Şi-Yama affedilmiş!.» «— Şi-Yama idamdan kurtulmuş!..» Bütün saray halkının ağzında “bu lâflar dolaşıyordu. Şi-Yama eski dairesine götürülmüş- tü. Japon dilberi zindandan çıktığı üç gündenberi yatakta yatıyor, kendi- sini ziyarete gelenlerle güçlükle ko- nuşuyordu. Kubilây, gözdesinin rahatsızlığını haber alınca, bütün saray hekimleri- ne Şi-Yamayı çabuk tedavi etmeleri için şiddetli emirler vermişti. Saray erkânının ağzında dolaşan bir isim daha vardı: Şanga.. Tarhan İşte buha saray halkından hiç kim- se tahammül edemiyordu. — Şanga Tarhan olmuş!.. Şanganın - Tarhanlığına hiç kimse inanamıyordu. Çok yakın bir mazide Hakanın gazabına uğrıyarak beş yıl ailesile birlikte zindanda yatan bir adam nasıl Tarhan olurdu?. (Arkası var) (4) «Tarhan ol kimseye denir ki, Han huzuruna ruhsalaız girip çıkar ve kendi- sinden hiç bir teklif alınmaz. Cünha işler- se dokuza kadar sorulmaz. Türlü evza ve etvarmda hür ve serbes olup hiç kimse tarafından itab ve tazir edilmez.» - Lehçei Osmani « uğark Sultanları beşminde böyle bir ka- mun var idi. Meselâ “biri, devlete mid çok büyük bir hizmet görse, mukabilinde hü- kümdar tarafından kendisine (Berat Tar- hanı) verilip artık ol kimseden hiç bir he- sap sorulmaz ve her arzusu isa olunurdu. - Bürhamı Katı tercümesi - Terhan « Azeri. Tarhan — Çağatayca" Eski Türk Uluslarında imtiyazh ve ber türlü tekâliften affolunmuş âyan (Berati 'Terhani) sahibi, . er eme rim