3 e Bi Hasmına karşı çok enerjik oynıyan Gençlerbirliği gi ilk mi Güneşle 1 dün Tak- spf. Hakem Cihad - Faruk, , Riza, İsmail - Mi haddin, Rebii, İbeshim. nçlerbirliği: Rahim - İhsan, Ha- Kadri, Hasan, Salâhaddin - Se- lim, Mustafa, Ra: Niyazi, İhsan, Para al kaybetti ve ol- dukça sert csen rüzgârın altına dü; tü. Buna rağmen Güneşin hücum- ları epi düzgün ve güzeldi. Fakat Reşad - Necdet, ; bir müddet sonra bu hücumların sey- | rekleştiği ve, Gençlerbirliğinin ener- jik bir oyunla mukübeleye başladı- ğı görüldü Güneş muavin halı iyi bir oyun çıkaramadığı mühaeimleri kolaylıkla Güneş kale- sine İniyorlardı. Bununla beraber Güreşliler daha az akın yaptıkları halde Gençler kalesi için daha teh- Jikeli vaziyetler yarattılar, Sağ açık Melih üç kere sürati sayesinde müda- faayı geçip gol vaziyetine girdiği halde çektiği şütler Gençler kelecisi tarafından dutuldu. Güneş,bu ve buna benzer bir iki firsatı kaçındık- ça Gençlerbirliğinin manevi kuvveti yükseldi, enerjileri o nisbette arttı. Sol açıkları vasıtasile yaptıkları akınlar bilhassa tehlikeli oluyordu. En mükemmel oyuncuları sol iç Ni- yazi, Güneş müdafaası tarafından daima yakından kontrol ediliyor ve bu genç tehlikeli şütlerini savurma» ğa bir türlü fırsat bulamıyordu. 27 nci dakikada Güneşin İbrahim vasıtasile yaptığı tehlikeli bir hücum- da ortaya geçen topu Salâhaddin sıkı bir şülle kaleye havale etli ise de kaleci ayni mükemmeliyette bir yumrukla bunu komere atarak ka- lesini tehlikeden uzaklaştırmış oldu. Oyunun her dakikası heyecan için- de devam ediyor. Zaman zaman her iki kale de golle neticelenecek vazi- yetlerle karşılaşıyor. İlk devrenin sıfır sıfır beraberlikle neliceleneceği tahmin edilirken tam 42 nci dakikada Güneş aleyhine bir korner oldu. #min çok güzel çektiği korner tarafından nefis bir kafa vu- ruşile Güneş kalesine girerek Genç- lerbirliğini 1-0 galip vaziyete ge- çirdi. Ve devre bu şekilde Güneşin aleyhine neticelendi. İkinci devre Güneşliler ikinci devreye büyük bir enerji ile başladılar, Vaziyeti te- lâfi etmek için bütün varlıklarile ça» ıştıkları belli oluyor. Beklemedikie- ri bu canlılık karşısında bir ikida- kika bocalıyan Gençlerbirliği oyun- cuları rakiplerinin netice alamadık- larını görünce tekrar açılmağa ve Güneş kalesini tehdit etmeğe başla- dılar. 10 uncu dakikaya kadar müteva- zin ve orladadevam eden oyun, Salâhaddinin iki müdafiin arasın- dan bir bel hareketile sıynlarak çek- tiği şütle 1-1 berabere şekle girdi. Bu golden sonra Güneşlilerin açıl- için, © Gençlerbirliği ! | | dıklarını ve Gençlerbirliği kalesini sıkıştırdıklarını görüyoruz. Bu sira- da soldan yaptıkları bir akında mü- dafi İhsanın topu elile çelmesi pen- allıya sebebiyet verdirdi. Necdet s- kı bir şütle bunu gole tahvil ederek Güneş 2-1 üstün vaziyete geçti. Güneşlilerin galibiyet sevinçleri he- nüz dinmemişti ki soldan inkişaf eden bir Gençlerbirliği akınında Pa- ruk 8ol açık İhsanin ayaklarma ya- tarak topu kornere altı, Bu sırada hakemin düdüğünü işittik, korner için çalındığını zannettiğimiz bu dü- dük sonradan anlıyamadığımız bir sebepten penaltıya tahvil edildi. Ni- yazi de bedava verilen bu penaltıyı sıkı bir şütle gole tahvil etmekte ge- cikmedi. Gençlerbirliği bu şekilde beraberli- ğe kavuşunca ümidin fevkinde canin bir oyun çıkarmağa ve Güneş kale- sini tehdide başladı ve oyun 26 inel dakikaya kadar bu baskı altında de- vam etti 'Tam 25 inci dakikada müdafilerin ileride bulunmasından istifade ede- rek demarke vaziyette topu yakalı- yan Niyazi sahalarımızda çoktanbe- Tİ göremediğimiz vole bir vuruşla takımının üçüncü golünü yaptı Bu gole tereddütsüz günün değil, mev- simin yeğâne nefis gölüdür diyebi- Jiriz. Bu sayı Güneş oyuncuları Üze- rinde bir kamçı tesiri yaptı. Bütün hatlarında- birden faaliyete geçtikle- Ti ve oyunu Gençlerbirliği sahasına kolaylıkla intikel ettirdiklerine şa- hid olduk. 10 dakika devam eden bü hâkimi- yet devresinde Gençlerbirliği ancak birdefa oda Rasimin şahsi bir gay- retile hücum yapabildi. Müdafilerin ileride bulunmasından istifade eden Rasim Faruku arkasına takarak Gü- neş kalesine indi. Ve zaviyeden çek- tiği şütü Cihad muvaffakıyetli bir Plonjonla komere attı. Çekilen kor. ner avut oldu. ae meli son ee kaybetti kalesine attığı ilk golü bir Necdete geçirdi. Ve Necdet bilgil bir vuruşlatopu mü- dafilerin üstünden aşırarak Gençler- birliği kalesine soktu. Üçüncü defa olarak beraber vazi- yete giren takımlar son dört dakika- Dün Güneşle çetin bir maçtan sonra 3-3 berabere kalan An- kara Gençlerbirliği takımı ikin- cı maçını bugün Taksi stad yomunda saat 15,30 da Galata- sarayla yapacaktır. Maçı gene İzmirli Mustafa ida- re edecektir. Davis kupası Almanya ile Çekoslovak- ya Avrupa finalini oynıyacaklar Davis kupası maçlarında Cejnar, Siba, Hecht ve Menzelden mürekkep Çekoslovakya takımı Pallada ve Puncec'in teşkil etliği Yugoslav tar kımını dört tek ve bir çift maçta 5-3 yenmiştir. Diğer taraftan Von Cramm, Deti- mer, Henckel ve Leitimerden mü- rTekkep Alman takımı, Belçika takın mını 4-1 mağlüp etmiştir. Belçika liların yegâne galibiyetini Tacroix al- mıştır. Bu suretle Almanya ile Çekoslo- vâkya takımı 9, 10 ve 11 temmuzda Berlinde Avrupa mıntakası finali- nl oynıyacaklardır. Finali kazanacak takım daha sonra Londrada Ameri- kalecisinin. 18 çizgisi üstüne kadar | Amerika ile karşılaşacak, bu kargı- çıkarak tuttuğu ve sonradan #'in- den kaçırdığı topu Salâhaddin ufak | tan İngitere ile laşmanın galibi de kupayı elinde tu- çarpışacaktır. Avrupa finalistleri olan Almanya ie eger Luan ve BABIÂLİNİN İÇ yüzü | Yâzan: SOLEYMAN KÂNI İRTEM — Ta mia. | iktibas hakkımahfuzdur. Telrika No. 902 Murad bey Londra döyaralirder. sonra Mısıra gidiyor yin başkâtibinden öğrenen ser ha iye Kadri bey telâş etmiş; efendi- $ini büyük bir tezaletfen kurtarmak gayretine düşmüş; kendisi hünküra yazdığı gibi Ebulhüda efendiyi de sevkeylemiş; Ebulhüdanın bu işin Hindistana varıncaya kadar bütün islâm âlemine sui tesiri olacağı yo- Iundaki mütalâası matlüp tesiri ya Pparak iş geri kalmış; başkitip Tah- sin paşanın tekdiri İle kapanmış. Mürad bey bu işin böyle kapan- masını o günlerde artık Selâniğin Yıldız nazarında umacı mevkinde olmasına atiediyor. Görülüyor ki, büyük ülemaden biri- ni kurtarmak için sarfedilmiş gay- rette payı olduğunu iddia edenler çok! Buna bakarak (mühim bir şahsi- yeti istibdad pençesinden kurtarmak için bütün bu içli, dışlı gayretlerin muhassalası ancak kâfi olabilmiştir.) Der isek, şimdiye kadar izah ettiği- miz ahvale göre, pek aykırı bir iddi- ada bulunmuş sayılamayız! Memle- ket dahilinde tezyikler böyle arttık- ça artarken hariçte Jön türkler ne yapıyorlardı? Takdimi ettiği ıslahat projesin- deki fikirlerinin Abdülhamid tara- fından kabul edilmediğini anlıyan, etrafında haliyeler dolaşan, nihayet bir yere sürülerek iskât edileceğini düşünen Murad bey Avrupaya ka- çınca Jön türklerle mesaisini tevhid eylemişti. Bugünler Jön Türklerin parlak günleri idi. Pariste Economiste Pran- çais ve Revue Française gibi mecmua- lara yazan mümtaz muharrirlerden Dimitri Yorgiyadis daha 1391 de Jön Türk fikirlerinin mürevvici olmak üzere tesis ettiği La Turgule Contem»- 'poraine gazetesinde diyordu ki: (Biz idaredeki fenalıkları bütün çaplaklığile ortaya koymak istiyo- ruz, Ta, ki millet yaraları kapatmak için çareler arasın ve bulsun. Mez- heb farkı olmıyarak bütün münevver- leri bu talihsiz, iyi ve çalışkan halkı düştüğü sefaletten kurtarmak. üzere kuvvetli bir grup teşkil etmeğe. davet ediyoruz.) Ayda üç defa intişar “edecek olan bu. gazetenin ömrü az olmuştu. Yedi | nüsha çıktıktan sonra Fransa hükü- meti neşrini yasak etmişti. Dimitri Yorgiyadiş de 1892 de vesikalara is- tinad eden La Turgule Actucile ese- rinde bu fikirlerini müdafa eylemiş- ti. Jön Türklerden Suriyeli Halil Ga- nem efendi de - ilk mecliste mebus - Pariste Eclair gazetesine gönderdiği bir mektupta Jön Türklüğü ve Jön Türkleri şöyle tasvir ediyordu: (1) (Jön Türk partisi kimsenin değil- dir. Ne umumi davaya zekâsı ve feda- kârlığı ile hizmet etmiş bir şahsiye- tin, ne de herhangi bir komitenin ma- hdır 0. Jön Türklük istibdad ve taz- yikten doğmuş milf emellerin heyeti mecmuasıdır. Vicdan ve hamiyet sa- iplerinin yardımlarile ve neşriyat yolile kendini kuvvetlendirmeğe ça- balıyor. Camilerde, kiliselerde, aileler arasında, nerede bir ziruh var ise, nerede bir kalb çarparsa orada ezici istibdad rejiminden kurtarması için Allahtan istitne ediliyor. Biz bu emellerin ancak bir yanku- suyuz.) Murad bey ilk evvel Terakki ve İtti- had girmiyerek Abdülha- midi ıslahat projesini kabule icbar elmek üzere üç ay kadar serbest ça- lışmağa karar vermişti. Paristeki Ahmed Rıza, doktor Nâ- am gibi Jön Türklerle münasebete fikrine muarız bulunuyorlardı. Mu rad bey Fransada siyasi ricel ile, gör Zetecilerle bir çok mülâkatlar yaptı; Tondraya gitti, Salsbori ile görüştü. Bu sırada Paris sefaretile mabeyin arasında cereyan eden muhabereler Üzerine kendisine rütbe, maaş, maa rif veya maliye nezareti gibi mansıp- Jar teklif olundu. O ise Mizanını Mi sırda çıkarmağa karar verdi, Abdil, Kamld ile arası iyi gitmiyen, Murad Antopolo pa- e görüştü. Fakat inde muallimlikte bu- ş rda hasıl olmuş doste rağmen o da Murad beyi Tuklarına fikrinden döndüremedi, Murad bey Hürriyet gaze! tesini çi- karan ve Jön Türkler srasında (Ci- van Pir) diye anılan Selim Faris ya- Londra Ermeni komitesile an- laşmağa çalıştı. Lord Salsbari Os ılık hakkındaki düşünceleri etmeğe uğraşan Murad beye: — Siz kendi arzunuzu, heyalinizi hakikat zannetmek hâtasından kur- tulamıyorsunuz. Demiş ve şu müştü: (2) — Osmanlı heyeti denilen etnog- rafya sergisi müthiş surette feverana mail ve müstaid bir volkandır. Bu feveranı meneden yegâne kuvvet te mutlak hükümettir. İstibdad kaldırı- hır, yerine serbesti ikame edilirse Os- manlhı unsurları arasında yüzlerce s8- nedenberi hasıl olup kesafet kesbet- miş olan kin ve adavetin de birden patlamasından, ortalığın karma karı- şık olmasından korkulur. Demek ki Avrupanın en büyük dev» let ricali Abdülhamidin istibdadını beşeriyet ve medeniyet için bir leke, Avrupanın huzur ve rahatı için bir tehlike saymakla beraber bunu iki şerrin ehyeni buluyorlardı! Murad bey Ermeni komitecilerinde Osmanlı devletinin ıslahat ile bakası değil, yıkılması ve enkazı üstünde bir Ermeni hükümeti kurulması emeli- nin kati olduğunu da anladı. Buna rağmen Osmanlı unsurlarını ittihada sevkeylemek ümidinden fariğ olmadı. Londrada iken Osmanlıların umu- men ittifak ile hareket etmeleri lüzu- muna dair Ahmed Rıza beye Meşve- ret gazetesine yazılmak üzere bir mektup gönderdi. Fakat bu mektup neşrolunmadı. Parise avdelinde neşredilmemesi sebebinin mektubun başında Ahmed Rıza beye (oğlum) diye hitab etmiş olması olduğunu anladı, Arada so- ğukluk bulunduğu iyiden iyiye görü- nüyordu. Murad bey Mısıra gitti. Lord Kru- merle görüştü. Hidiv kendisine Abi- mütaleayı İleri sür- (1) 9 Ağunton 1897 nüshasında. 42) Murad beyi Tatlı emeller ve açi, hakikatler,