8 Haziran 1937 SİYASI İCMAL ——. Çarpışan iki cereyan İspanya işleri Avrupada (ki siyasi fikir cereyanının fiiliyat sahasında Çarıışmalarına ve mücadele etmeleri- ne vesile olmuştur. Bir taraftan Al manya üle İtalya İspanyadakt muha- Tip taraflardan Valensiyanın aleyhine Yaptıkları siyasi teşebbüs ve hareket- leri ile Sovyet Rusyasını yalnız bırak- mağa ve Avrupa işlerine karışmaktan menetmeğe çalışıyorlar. Diğer taraftan Sovyetler bütün düm yâ Marksistlerini bir araya toplayıp Faşizme karş: siyasi sahada mücadele için ciddi teşebüslerde bulunmaktadır. Bu maksadla üçüncü enternasyonalın şefi ikinci enternasyonalın reisini İs- panyol Marksistlerinin davasına miza» Yeni bir dans «Strip - toase» diyörlür; © «S0- yun ve deli ete Ktir. Ne ok icad vi bir ın da Ç i vücutlu oln sahnelerde soyu! soyunmaktan ibarettir. Caz çalacak, aktris, cazın tempo- Suna âyak uydurarak çırıl çıplak 80- yunacak... Bu dansın Amerikada revaç buldu- ğunu söylemeğe hacet yok. Bu dansı &ösleren çalgılı kahveler dolup dolup boşanıyordu. Öylesine kalabalık olu- yordu ki, adliyenin nazarı dikkatini celbetti ve dans yasak edildi. Ameri- Ka gazetelerinin yazdığına göre, Ame- Tika hakimleri, bu dansı hususi suret- te oynatıp seyretmişler, haklı bir ka- rar verebilmek gayesile, tekrar tekrar tekrarlatmışlar ve nihayet: — Gayrı ahlâkidir! Demişler... Resimde Amerikadan İngiltereye kar çan «Soyun ve deli et» dansözlerini görüyorsunuz. Fakat İngiltere güm- rük memurları: — Kontenjan listesinde yok! Deyip kizları geri çevirmişler!... Ne dedi, ne oldu? İngilterenin meşhur mültefekkirle- rinden Wells bundan birkaç sene ev- vel Madridde İspanyol - güzidelerine bir konferans verdi; harp sonu Avru- pasının nasıl ekonomi bakımından $i- kınlıda olduğunu anlattı ve dedi ki: — Avrupa batıyor, bereket versin İspanya Avrupa değildir, onun istik- bali müemmendir... Hiçbir söz bu söz kadar kuvvetli ve vazih tekzib edilmiş değildir. Hayvanları koruma İngilterede hayvanlara işkence eden- ler ağır para cezasına ve hapse mah- küm olurlar. İlk hayvanları koruma kurumu İn- Bilterede teessüs etmiştir. Keşanda heret için muhtelif bir komize feşki- line davet etmiştir. Bundan başka her memlekette ko- mündstler ile sosyalistlerin İspanyada- ki arkadaşlarına yardım için mülşte- rek cepheler teşkil etmeleri için Mos- kovada çıkan Pravda gazetesinde bir makale neşredilmiştir. Bu mücadele karşısında yalnız İn- gütere bitaraf bir mevkide bulunuyor. Bu devlet her iki tarafın siyas fikir cereyanına taraftar olmayıp bütün dik şündüğü Avrupayı yeni bir harb ve ihtilâf ateşine düşmekten kurtarmak için çalışıyor. İngilterenin. soğukkan- lığı ve bitaraflığı şimdilik Avrupa sul- hünü kurtarmaktadır. Feyzullah Kazan Gece için Gündüzleri be- lediye. zabıtası, seyrüsefer - me- murları, bir değ- nekle işaret veriyorlar. Pe- ki, geceleri ne yapıyorlar? Londra, Paris, Nevyork gibi şe hirlerde yollar g i gün düzlerden da ha kalabalıktır. Nevyotk belediyesi, seyrüsefer me murlarına elektrik feneri verdi, Bu, bildiğimiz bir elektrik fenerine takıl- mış değnek gibi uzun bir ampulür, Bu suretle geceleri de rahat rahat seyrü- sefer İdare ediliyor. Öpmek mecburidir Paris şenlikleri komitesi, bir Direk- tuar gecesi yapmağa karar verdi. O gece, eğlenceye iştirak edocekler, Di- rektuar devrinin kostümlerini giye- cekler, anacak yüzlerindeki maskeyi çıkaracaklar... Amma yalnız bir çey- rek... Maskelerin çikarılabileceğini oparlörle haber verecekler... Eğer gü- zel bir bayan maskesini çıkarırsa, rast gelen biri tutup onu öpecektir; bu öpücüğe mukabil de vereceği para Paristeki işsizlerin ianesi olacaktır. Parisliler eğlence Icad etmekte her- | kesten üstün insanlar vesselâm!., Paris kulübeleri Pariste binlerce ve binlerce alle var ki, gün görmez, harap kulübelerde ya- şıyorlar. Belediye meclisi, bu kulübelerin yı- kılması için bütçeye 50,000 frank koy- du... Fakir halkı bu kulübelerden kur- tarmağa uğraşan sendikn âzaları bu parayı az buluyorlar. Bergerak beledi- yesi ayni işiçin bütçesine 500,000 İrank koyumuş... İyi amma, kulübesiz kalan fakir halk, nerede oluracak!.. Gazete bun- dan bahsetmiyor... Kuşlar oburdur 1000 tane sinek yiyen kırlangıcın kamı doymuş olmez. Bir çift serçe, yuvadaki yavrularına bir hafta içinde 4,300 solucan taşır. spor faaliyeti Keşan (Akşam) — Keşanda kuvvetli bir gençlik harekeli yardır. Spor fa- aliyetinin ön safında Keşan Gençler birliği geliyor. Gençler birliğinin hem futbol hem de güreş şubesi vardır, Yukarıkı klişemiz, bu kıymetli spor teşek- külünün futbol ve güreş ekiplerini gösteriyor. Ibni Sinanın 900 üncü yıldönümü Büyük Türk filozofu için ihtifal yapılacak İstanbul 7 (A.A.) — <Türk Tarih Kurumu başkanlığndan:> Türk Te- rih Kurumu büyük Türk hâkim ve #i- 1ozofu İbni Sinanın 900 üncü yıldönü- münün bu büyük ve güzide Alime 14- yık bir şekilde kullanmasını düşün- müş ve geçen sene azasından profe- sör Şemseddin Günaltayın başkanlığı altında bir <İbni Sinan ihtifali komite- si» seçerek işe başlamıştı. İhtifal 21 haziran, pazartesi günü saat 14 de Üniversite bioloji enstitü- sünde Türk Tarih Kurumu tarafın- dan açılacak ve muhtelif Türk ve ec- nebi âlimler İbni Sinanın ilme yaptığı büyük hizmetleri tebarüz ettirecek konferanslar vereceklerdir. Bu Alim» ler meyanında Beynelmilel Tıp Tarihi profesörü Dr. Tricof-Royer ile ayni ce- miyetine £Ut reisi profesör Dr. Gomolu da vardır. Bu münasebetle Türk Tarih Kuru- İ mu İbni Sinan komitesi büyük f1lo20- fun hayat ve eserlerine dair bir eserle İbni Sinanın eserlerinin güzel bir ka- taloğunu hazırlamıştır. Bu ihtifal mü- nasebetile Bioloji Enstitüsünde İbni Sinanın yazma ve basma eserlerin- den mürekkep bir sergi de açılacak- tır. Türk Tarih Kurumu, büyük âli- min Türk ve İslâm eserleri müzesinde bulunan orijinal bir minyatörünü renkli olarak Devlet basımevinde bas- tırmıştır, İhtifal programı ayrıca gü- zetelerle Uân edilecektir. Iki Japon gemisi geliyor Elçimiz, gemilerin komü- tanı ile Kurmay heyetine ziyafet verdi Tokyo 19 (Hususi muhabirimiz. den) — Filipin, Singapur, Cibuti ve Süveyşden geçerek Türkiyeye gide- cek olan Amiral Koğa komutasin- daki İvate ve Tağumo mektep gö mileri komutanı ile kurmayına bü- yük eiçiliğimizde mükellef bir ak- şam ziyafeti verilmiştir. Büyük elçi bay R. H. Gerede Tür. | kiyeye tarihi bağlarla bağlı olan Ja- pon babriyesinin kıymetli erkânma uğurlar dilemiş ve bu heyetin Tür- kiye bahriyesine Japon bahriyesinin selâmını götürürken iki milletin dostluğunu takviye uğrunda pek kıymetli ve şerefli bir gösteri yapmış olacaklarını düşünmekle büyük bir sevinç duyduğunu söylemiştir. Amiral verdiği cevapta Asyanın garbinde müstakil genç Atatürk ül kesini ziyaret ederek şereflenecek olan Subay ve subay namzedlerinin uzaktan sevdikleri Türkiyeyi yakın- dan görmekle malümat ve sevgileri- ni arttırıp dönmek saadetine maz- har olacaklarını düşünmekle şim- diden bahtiyarlık duyduklarını, Tür- kiyeye vardıklarında Ankaraya gide- derek Ulu Şeflerimize derin saygıla- rını sunacaklarını ve kalacakları kı- sa Zâmanda âzami istifade ile Tür- kiyenin muazzam tarihi eserlerini ve bugünkü Türkiyenin her sahada gösterdiği büyük ilerleyişleri görme- £6 çalışacaklarını söyliyerek 48 yıl önce Türkiyeden oNippona gelmiş olan Ertuğrul hârp gemisinin ziya- retini her Japon bahriyelisinin saygı ve hüzünle hatırladığını ifade et miştir. Kocaelinde köy eğitmenleri kursu Adapazarı (Akşam) — Arifiyede Ko- casli köy eğitmenleri kursu tedrisatı- na başlanalı bir ay oluyor. Vilâyetin muhtelif köylerinden seçilen elli köy- lü burada okuyup yetişmekte, alti ay sonra köyüne müfld bir eğitmen, yur- dunâ bağlı, sağlam ve tam karakterit bir vatandaş olarak dönecek... Her gün öğleden evvel öğretmenleri tara- fından okuma, yazma, hesab, umumi ve İçtimal görüşmeler üzerinde uğraş- malar yapılarak yetiştirilmekte, öğle- den sonra da ziraat muallimleri tara- fından ziraat bilgileri arttırılmakta ve ayrıca tarlada tatbikat yaptırı- maktadır. Vali Hâmid. Oskay sık sık Arifiye- deki kursa gelerek teftişlerini yapıyor ve eğitmenlerle yakından hasbıhal- lerde bulunuyor, Çocuklar arasında: 2 “Ah bir adam olsam babamı sahneden alsam..,, “Bir gün yemekte oturuyorduk birdenbire ev sarsıldı..,, EN Sanatkâr Naşidin oğlu Selim kız kardeşile beraber derse çalışıyor.. Dün babasi memur olan bir küçük okuyucumuzun muhtelif meseleler hakkındaki fikirlerini okudunuz. Bu- gün de bir sanatkârın çocuğile karşi karşıyasınız. İşte meşhur sahne artis- ti komik Naşidin oğlu dokuz yaşında» ki Selim... Babası sahnede insanı ra“ sü kahkahadan kırp geçirirse Selim de o kadar ciddi, ağır başlı, büyümüş te küçülmüş bir çocuktur. Odanın bir köşesinde bir piyano du- rüyor.. bir köşedeki masanın üstünde Selimin mektep kitapları... Bu sene üçüncü sınıfa geçmiş.. halbuki yaşı henüz dokuz... Yanımızda sanatkâr B. Naşld de var... Selim hayretler içinde; — Her zaman gazete için babamla konuşmağa gelirdiniz... Sahi bugün yalnız benimle konuşmak için mi gel- diniz? — Öyle ya.. söyle bakalım baban- dan memnun musun? Selim, babasının yüzüne baktı, gü- lümsedi; — Yanında söylemekten korkarım, Naşld: — Haydi, dedi, korkma.. söyle baka ım., söyle. biz de kusurumuzu anlı yalım. Meşhur adamları çocuklarının. ağ- zından dinlemek her halde çok hoş bir şey olacaktı. Bunun için Selimin cevabını merakla bekliyordum, Selim: — Babam, dünyan en iyi adamı dır. herkes onu çok beğeniyor. biz ne istersek alıyor.. amma bir tek kusuru var... Hem büyük bir kabahati var. B. Naşidle ben doğrulduk.. meşhur artist: — Ne imiş o-bakalım?.. dedi. Slim: — Babamın en büyük kabahati artist olması... dedi; 'B. Naşid ilâve etti: — Evet.. oğlum daima bundan şikâ- yet eder... Benim aktör olduğumu kat- İyen istemez... Ailemden sanatime iti- raz eğen iki kişi çıktı: Babam, oğlum... oğlum Selm ikide bir bana «<Büyi'ye- yim, adam olayım da seni sahnoden çekip alayım... der., Selim; — Evet.. büyüyünce, para kazanın- ca babamı artık sahneye çıkartmıya- cağım.. diye ilâve etti, Ben sordum: — Demek sen de baban gibi aklör olmıyacaksın.. — Dünyada olmamı... Benim iki şe- ye çok hevesim var: Biri musikiye, bi ri mühendisliğe, Daha şimdiden plya- no çalıyorum. Babamin oynadığı 0pe- retleri bir kere işitsem hemen yukâri- ya çıkarım.. piyanoda operetin bütün parçalarını çıksrırım.. amma aklör- lük dersen onu hiç sevmiyorum. B. Naşid: — Çok doğru söylüyor.. hiç sevmez babasının mesleğini. bak kızım öyle değildir. o sahneyi hem çok sever, hem de buna çok istidadı vardır... Bir odada yalnız kalınca hemen gramo- fonu kurar, bir eşarp alır.. bununla Mükâfatu ankete mek istiyen karileri reket edeceklerdir 20 çocuğun muhtelif meseleler hakkında fikirlerini neşredece- giz. Bu anketlerin her birinde bir numara bulunacaktır. «Çocuk- lar arasında: Ii» «Çocuklar ara- sında: ?» «Çocuklar arasında:3» iz şöyle ha- ikinciye 15, üçüncüye 10 Ilra, on üçüncüye kadar birer İş Ban- kası kumbarası, ellinciye kadar birer kitap, yüzüncüye kadar birer «Ev hesabı defteri» hediye edilecektir. öyle danlaslar yapar, öyle danslar oy- nar ki şaşar kalırım. O maşallah kan kırmızıdır... Selime sordum: — Olmasını en çok istediğin şey ne- dir?.. — Konservalunra girmek.. babam Cemal Reşid ağabeye söyledi. Konser- vatuarda çocuklar için bir sınıf var- mış. Oraya gireceğim, haftada iki ko- re ders... Şi Para biriktiriyor musun?.. Selim yüzüme dik dik baktı: — Şimdi kim para biriktirmiyor X.. herkes biriktiriyor. tabii ben de... İşte Diyerek koştu, 117522 numaralı İş Bankası kumbarasile yanıma yakluş- tı ve sevinçle: — A, dedi, dolmuş. şimdiye kadar para atarken farkında olmuyordum. Yerinden kaldırır kaldırmaz dolduğu- nu anladım.. bankaya gidip boşalte mal... Bay Naşid: — En hoşuna giden şey de dolmuş kumbara ile cakalı cakalı bankaya girmek.. büyük adamlar gibi bankada hesabı bulunmak... Bugünün çocuk- luğu ne kadar iyi.. bizim zamanımız- da çocukların bankada hesabı olmalı akla bile gelmezdi. Selime sordum: — En İyi para biriktirmek usulü no dir? Parayı nasıl biriktirmeli?.. — Pars biriktir de nasıl biriktirir. sen biriktir. amıma eski insanlar kü- pe para gömerlermş, paralarını öyle saklarlarmış.. babam anlattı, Doğru- su böyle para biriktirmek çok fena. parayı hem biriktirmeli, hem de ban- kaya koyup çoğaltmalı.. — En çok neden korkarsın? — Zelzeleden... Biz burada Uyatro- nan üstündeki apartımanda oturuyo- ruz. Burası çok yüksek.. bir ramazan. (Devamı yedinci sahifede)