Grönobul'da, iki komişu yardı. Bi- rinin adı Lansölon, ö adı Be- Tardı. İlki kömürcü, ikirelsi çifçi idi. İkisinin de bir çitle ayrılmış yanyana büyük bahçeleri vardı. Birkaç sene iki komşu iyi geçindiler. Biri ötekine kömür verip yemiş alıyor, öteki yemiş veriyor kömür istiyordu. Nihayet kömürcünün kizi on sekiz, çifçinin oğlu yirmi yaşına geldi. Biri- birlerile evlenmeğe karar verdiler. Andre babasına isteğini söyledi. Be- rar: ş — Tabii dedi, Jaklinle beraber bü- yüdünüz, bir gün onunla evleneceğini biliyordum. Şimdi gidip babasından kızı istiyeceğim. Düğün gününü ka- rarlaştırır, sana söylerim. Berar gitti ve gelmez oldu. Nihayet bütün kan başına çıkmış, gözleri ye- rinden uğramış geldi .dre dedi, bir daha o kaba, vah- et adama selâm vermiyeceksin. Veden baba, ne oldu? mı sana vermiyör; bebi... Sebebini söylemiştir el- bette. — Senin namuslu, İyi bir genç ol- duğumu tasdik ediyor, fakat onun ser- veti benden çokmuş, bunün için seni damatlığa kabul etmiyor... O günden sonra iki komşu biribir- | lerine can düşmanı kesildiler. Kömürcü hiddetinden, geceleri giz- Mice çifçinin bağını, yemişlerini, ekin- lerin harap ediyordu. Çifçi düşünü- yordu: — Bahçeyi harap etmek kolaydır, fakat ben onun kömür yığınlarına ne yapabilirim?. Bir yağmur yağsa... Havalar da inadına iyi gidiyordu. 29 Mayıs 1937 —ı Bunun üzerine çifçinin aklına başka birşey geldi. Bahçesinde büyük bir ku- yu kazdırdı ve bir gece komşusunun kömür yığınlarını su içinde bıraktı. Kömürcü dava etti, çifçiyi ağır pa- ra cezasına mahküm ettirdi. Bunun üzerine çifçi başka bir inti- Yeryüzünün en büyük kâşifi bir fizik âlimi değil, bir botanik pro- fesörüdür. Bu profesör ih- tiyardır ve Dİji- tali kalb hasta- lıklerında Okul alnmanın usulü- nü keşfetmiştir. Bu botanik pro- fesörü, (İngiliz Vilberdingdir. Bazı kimyevi madde- lere dijital katarak di kalb hasta- Avustralyalı İrertiler, ağaçlara esimde gördü. x gibi bir tutunarak ar ve çıkar ken ağacın ka- buğunu sıyırıp basamak yapar- lar. Bu suretle en yüksek ağaç- ai lara kolaylıkla tırmanabiliyorlar, İşte size upu- zun bir davul, Afrikalılar çalar. kam çaresi düşündü ve buldu. Kuyu- sundan çıkan taşları, komşusunun çu- vallarına koydu. Bu suretle kömür alanlar onun sahtekirlik yaptığını görecekler ve bir daha alış veriş etmi- yeceklerdi. Çifçi bir gece kömür çuvallarına taşları doldurdu. İki gün sonra arzi- yat bilginlerinden Sir Arşibald telâş- la kömürcüye geldi: — Bu taşları nerden buldun?, dedi, — Bu oyunu bana o hain komşum yaptı, dedi, bakınız bahçesinde yığın- la taş var. — Yığınla mı?. Alim hemen çifçinin bahçesine koş- tu. Pertevsizle taşları muayene etti; — Bunları satmak için kaç para is- tersin? dedi. — Para etmez ki.. — Ne diyorsun. Burada tarihten evvelki zamanlara aid abideler var. | Bu taşlar onlardır. Seneler var ki ari- yordum. Milyon değer.. Andre koşup gelmişti. Öte yanda İ kömürcünün gözleri dönmüştü: — Artık milyoner oldun, bir kömür- cünün kızı ile evlenmezsin. Andre: : « — Sözüm söz, dedi, verirseniz Jak- linle evlenirim, Bu süretle iki komşu arasında da- va bitti, çocuklar da evlenip mesud oldular, > 430 4 Evvel zamanda dünyanın en mal olmuştu. Fener 14 üncü asra kadar muhafaza edildi; ondan sonra nasıl ve kimin tara) 22 nci okuldan fından yıkıldığı malüm değildir. büyük neri Kindos mimarlarından Sostratos yapmıştı. 170 metre yüksekteki bu fe- her İsa doğmadan önce 283 senesinde bitti. Bugünkü para ile yüz bin liraya Perger takımı ka- Kahire feneri Da EE ve en güzel feneri Kahire feneri idi. Fe- Davul, oyulmuş bir ağaç gövde- sinden yapılmış- tır, fakat çalın dığı zaman sesi il 30 kilometreden duyulur. Pekinin göbeğinde «mem- nu şehirş vardır. Bu şehir Avrupa Bu şehir Avru- pa merkezlerinin hepsinden o bik yüktür, Eski de- virlerde Çin ha- kanları orada otururlardı ve o şhere ayak basan yabancı öldürülürdü. Bugün artık o şehir yasak değildir. Herkes giriyor. Şehirde en -şayanı tam tır. Dağ kömürden yapılmış, üstü toprakla örtülmüş ve ağaçlar dikil- miştir, Ağaçlardan biri kurumuş bir çınardır. Çınar paslı zincirle bağlıdır. Efsaneye göre, mağlüb olan Çin hü- kümdarlarından biri kendini bu ağa- ca asmış. Bunun üzerine ağacı katil diye müebbed hapse mahküm etmiş- ler ve zincire vurmuşlar. BiLMECE İsim: Çözümü: Tarih — 29 Mayıs 1937 2 harfli bir rengim sonuna Suriye- nin 3 harfli meşhur şehrini koyunuz, seve seve okuduğunuz güzele meyda- na gelsin. se. Bilmecemizi doğru halledenlerden birinciye: Futbol topu. İkinciye: Bo- yâ takımı, Üçüncüye: : Asyadan bir güneş doğuyor eseri, Ayrıca 200 karii- mize muhtelif hediyeler verilecektir, t 4 Sm zanan Üsküdar uu, bay Zeki dikkat şey, suni dağın üstündeki ağaç- Tavşanla kirpi 'Tavşanla Kirpi, yanyana kırlara gidiyorlardı. ikisi de ah- irlerini çok seviyorlardı. Dediler ki: mizden hiç ağrılmıyalım, (daima birimize yardım edelim, birimiz teh- a nun imdadına koşsun...» Bunda olmıyacak bir şey yok. Biribirlerinden ayrılmama- © ğa karar verdiler. Tavşan kirpiyi evinde oturmağı dav etti. «Pek geniş değil amc, sıkışırız» dedi, Kirpi tavşanın yuvasına girdi. Fakat bütün tavşanları di- kenlerile rahatsız ediyordu. Onlar biribirlerine sokulup Y: e İtayori Ama en ufak gürültü olsa, kırpi dikenlerini kaldı- fği İrıyor, tavşanları incitiyordu. < Rahat etmenin, rahat uyumanın imkânı kalmıyordu Sözün kısası: Herkes kendi küfvü, kendi benzeri ile bağ- Jdaşmalıdır. 2 | Doktorün sözü p Afacan öksürüyordu. Babası doktora götürmek istedi, © Afacan'. dedi ki — Boş yere para vermiye rım, Doktorun yolunda bekledi ve geçerken önüne çıkıp sor- du: — Bay doktor, soğuk aldığınız zaman ne yaparsınız? Doktor Afacanın kurnazlığını farketti ve sadece: — Öksürürüm! Diyip yürüdü. m baba, ben bedava ilâç al Hırsızlar nasıl yakalandı? Fatma, bebeğini arabasına koymuş gezdirirken, uzakta bir takım insan- - Lirın bir otomobile eşya yüklediklerini gördü. Birkaç adım yaklaştı: «Aca ba pembe köşkün sahipleri taşınıyorlar mı7; diye düşündü. Faket adam- lar eşyaları duvardan aşırıyorlardı. Bunlar hırsızdı... Polise gidip haber verirse, polisler gelinceye kadar hırsızlar kaçacaktı. — Ca bebeğin arabasını hursızların otomobilinin arkasına bağladı, Birkaç daki- ka sonra hırsızlar otomobile bindiler. Otomobil süratle yol almağa başladı... Fakat yoldan geçenler, otomobi- lin arkasında bir çocuk arabası olduğunu görünce telâşlandılar. Polisler oto- mobili durdurdular. Bu suretle yakayı ele verdiler. Pembe köşkün sahipleri ik Fatmayı mükâfatlandırdılar, Kir ZN Sal A eri TN Örümcekle sinekleri bir mukavvaya yapıştırınız, doğru çizgilerin üstünden kesiniz. Üç oyuncuya bir tane, Oyunun kaldesi: Başlangıçta örümcek ortadadır. Sinek oynıyanlardan bi- ri bir zar atar, Sayıya göre 1 ve 2 numaraları çizgilerin uçlarından gayri yer- lerden, sineği ortaya doğru ilerletir, 1, 2 ye3 sayıda bir kare, 4, 5, 6 sayıda iki kare atlamak şartile, Örümcek oyuncusu da zarı atar, 1, 2, 3, attı ise | numaralı hatlı müsta- kimden, 4, 5, 6 attı ise 2 numaralı hattı müstakimden örümceğini ilerletir. Bu suretle örümcek, sineğin bulunduğu noktaya gelirse, oyunu bir puan kazanır, On puan birikince oyun biter ve sineğini en az yakalatmış olan ö- rünceği alı, oyuna bağlar, NA Aklına başka birşey geldi. Dolaştı, arabasından bebeğini çıkardı ve usul - /