Galatasaray . Tamire karşı gol rekoru yaptı Sarıkırmızıların onbiri İzmirin bir tek Saidine karşı oynadı çü çin nkü İzmir takımında yalnız 0 oynıyerdu İzmir kalesi önünde bir enstantane Gerek Fenerbahçenin geçen hafta İzmirde uğradığı muvaffakıyetsizlik- ler, gerekse Sarıkırmızılıların Mi küme şampiyonasındaki vaziyetleri bu maç üzerinde büyük bir alâka uyandırmış ve sahaya dört beş bini geçen bir kalabalık toplamıştı. Evvelâ gin almamadığı için gelmesi şüpheli bulunan İzmir oyuncuları da gelmiş, Üçoklular yalnız Basriden mahrum i olarak sahaya çıkmışlar, buna muka- bii Sarı kırmızdılar da kaleye Sa- cidi ve merkez muavine dö Hayrulla- b ahnmış bulunuyorlardı, Dünkü yazımızda da her gün bir genç oyuncuya yer vererek sahada görünen Gelatasaraylıların bu çok isabetli hareketlerile muvaffak olma- ları pek tabii olduğunu kaydetmiştik. Sarı kırmızılıların dünkü aldıkları farklı netice tabii idi, Fenerbahçe ta- raftarları dünkü İzmir takımını Ga- latasaray karşısında gördükten son- ra hiç şüphe yok ki İzmirde mağlü- biyet acısını daha çok duydular. Bu takım karşısında mağlübiyet ne saha alan avantaj ile ve ne de hakem musamahasile tevil edilemez. Dün gördük ki Gelatasarayın oyuncuları İzmirin bir tek Seidine karşı oynadı- lar. Çünkü İzmir takımında gözeçar- pan ve oyun oyniyan yâlnız Said var- dı. Oyunun ilk on dakikası müstesna öyuna Galatasaraylılar başladılar ve derhal İzmir kalesini saran muhacim» leri bir de gol fırsatı kaçırdılar, Bu devamlı tazyik beş dakaka ka- dar devam etti. Bir aralık sol açıkları vasıtasile hücuma göçen İzmirliler Galatasaray müdafaasına kadar in- dilerse de bu hücum neticesiz kaldı. Tekrar oyunu İzmir nısıf Sahasına ge- Çiren Galatasaraylılar bir hücumda İzmir müdafiinin #opu elle tutması bir penaltı cezasına sebeboldu ve Reşad bunu çok arkı bir şütle ve kale- cinin kolları arasından ağlara taka- EAA a lesinde oynanıyor ve ara sırada Gala- tasaray muavin hattmda kırılan İz- mir hücumları da seyrediyorduk. Bu basıktı oyun neticenin Galatasaray le- hine pek büyük bir farkla neticele- neceğini gösteriyordu. Süleyman üçüncü ve Necdet te dör- düncü golü de yaparak devreyi 49 bitirdiller, İkinci devre başladığı zaman Sarı kırmızılıları bir parça gevşek, buna mukabil İzmirlileri de çon canlı gör- dük. Birinci devrenin 4-0 gibi büyük bir farkla bitmesi Sarı kırmızılıları gevşetmiş, maçtan evvel ümidvar ol- duklarını söyliyen İzmirlileri do bu vaziyet karşısında bir parça canlan- dırmıştı. İşte bu gevşekliğin devrenin başlarında İzmirin yegâne oyuncusu Saidin bir şahsi hücumile yaptığı çok güzel bir gole mal oldu. Bu gol Sarı kırmızıllları kemçila muş gibi bir tesir yaptı ve derhal İz- mir nısıf sahasına inen Galatasaray muhacimlöri Necdetin ayağile beşin- ci gölü de yaptılar. Galatasaray bü- cumları birbirini tekib ediyordu. Bu hücumlardan binrinde Süleyman ne- fis bir şütle altıncı defa topu İzmir ağlarına taktı. Çok geçmeden gene Süleymanın ayağile yedinci golü de. yaptılar. İzmirliler de Said vasıtasile arasıra Galatasaray kalesine inyorlardı ve gene Sald şahsi bir gayretle topu Sa- ri kırmızı müdafaasına indirdi, Uzak- tan ve nefis bir sağ şütle İzmirin ikinci golünü de yaptı. Bundan sonra gene Galatasaray'ıların yedi golün verdiği gururla oalcak gevşediklerini gördük. Şununla beraber şunu ds. kaydedelim ki İzmirliler MW küme maçlarında bir göl rekoru karşısında kalmalarına rağmen bozulmadılar, Gene büyük bir gayretle oynuyorlardı ve hücumda Galatasaray müdafaasının hatalı bir hareketini hakem penaltı ile tecziye ve gene Sald bunu gole çevirerek üçüncü İzmir golünü de yapmış ol- du ve oyun da 7-3 Sarı kırmızılıların galibiyeti ile neticelendi, Bugün Izmirliler Güneş takımı ile karşılaşacaklar Dün Galatasaray karşısında 7-3 gibi büyük bir farkla yeni- len İzmirin Üçokunu bugün Tak- sim stadında Güneşin karşısn- da göreceğiz. Dünkü neticeden sonra bu kar- şılaşma bizee ehemmiyetini kay- betmiş bulunmaktadır. Geçen hafta Ankarada aldığı neticelerle formuna girdiğini gösteren Gü- neşlilerin bu maçı kazanmama- larına hiç bir sebep göremiyo- ruz, Yalnız bir nokta, bu maç üzerinde bir alâka uyandırabilir. Rasihin tekrar Parise gitmesile ondan mahrum olan Güneşlile- rin genç Galatasaraylılardan sonra nasil bir netice alacakları noktadır. Eğer Güneşliler de şuurlu ve enerjik bir oyun çika- rırlarsa nelicertin gene farklı ola- cağını ümit ederiz. Fenerbahçelilerin yirmi dokuzuncu yıldönümü 6 haziranda kutlanacak Sarı lâcivertler yirmi dokuzuncu yıldönümlerini 30 mayısta bir İngiliz takımile kullama teşebbüsünde bu- lunmuşlar ve bu teşebbüs te müs- bet bir netice vermişti. Fakat İngi- liz futbol federasyonunun bu takı- mı bazı sebeplerle seyehattan me- nelmesi üzerine İngiliz futbolünü görmek fırsatını kaybelmiş olduk. Fenerbahçeliler bu vaziyet karşı- sında Avusturyanın (Rapit) ini ge- tirmek üzere teşebbüse girişmişler ve müsbet bir netice vermek üzere olduğunu da haber aldık. Bu suretle Fenerbahçeliler büyük bir merasim programile 6 haziranda bu meşhur takımla yüdönümlerini kutlayacak. lardır. Nişantaşında İngiliz erkek mekte- bi dün Hürriyeticbediye tepesi ci- varında spor şenlikleri tertip otmiş- tir. Şenliklere saat 1430 da baş- lanmış ve muhtelif spor hereketleri yapılmıştır. Yukarıdaki resmimiz Şenliklerden âki enstantaneyi göste- riyor. vi Yunan güreşçileri Avrupa şampiyonasında * Paris sergisi şanasebetile 20 ma- yısta yapılacak olan Avrupa güreş şampiyonasına girmeğe karar veren Yunanlılar, bu müsabakalara iki gü- reşçi ve bir idameci göndermişlerdir. Giden güreşçiler 56 kilodan Selis ve 61 kilodan da Birisdir. Yunanlılar yalnız Grekorumen güreşlere girecek» lerdir. e A RM Kiryakidis Amerikaya çağırıldı Yunan atletlerinden meşhur mu- kavemet koşucusu, Amerika atletizm federasyonu tarafından 50 müsaba- ka yapmak üzere Amerikaya davet olunmuştur, Kiryakidisin 10 Yunan rekoru var dır. Kendisi henüz Amerikaya gidip i gitmemek hususunda bir karar Wer- SARAY ve BABIÂLİNİN İç YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. Tefrika No, 886 23 Mayıs 1937 Terakki ve İttihad cemiyeti ve Pariste çıkarılan gazeteler Ben mektepte daima müdür mua vini Recai efendinin gözüne batıyor- dum. Ne olsa ilk hamlede Sorguya çekilenlerden biri ben oluyordum. (Filibe) de türkçe neşrolunan bir gazetede (Mülkiyeden Süleyman) im- zasile idare sleyhinde bir makale neşredilmiş. Makale sahibinin müstear bir nam kullanacağı hiç düşünülmiyo- rek ben sorgu altına alınmıştım. Me- ğer makalenin aslı bu gazete sahi- binden para mukabilinde elde edil- miş. Yazımın makale sahibinin yazı- sına benzemeyişi beni belâya uğra- maktan kurtarmıştı! Daha bir kaç defa böyle tehlikeler atlatmıştım. Altıncı sınıfta idim. (1895) bir gün son derste müdür muavini Recai efen- di beni çağırttı; odasının kapısı önün- de beklememi tenbih etti, Ders s0- nunda arkadaşlarım ikindi namazı için mektebin camline giderlerken ben de onlara iltihak ettim, Tam bu sırada Recai efendi beni aratmış; bulamayınca mektep allak, bullak olmuş; kaçtığıma hükmedile- rek yaklanmam için mubassırlar 80- kaklara dökülmüşl - Namaz bittikten sonra ben tekrar müdür muavininin kapısında görün- düm. Recai efendi büyük teselli du- yarak beni bu defa odasının içinde gözü önünde tuttu. İşi bitince mek- tepten çıktık; bir arabaya bindik. Arabada beni sorguya çekti. Mülkiyeliler urasında Beyoğlu ci- hetine geçmemek gibi garib bir yasa- ğa aldırmıyanlar çoktu. Ben de o haf- ta cuma günü Beyoğluna çıkmıştım. Müdür muavini cuma günü vaktimi nasıl geçirdiğimi, Beyoğlunda hangi birahameye uğradığımı sordu. Biraha- neye gitmediğimi söyledim. O tazyik- lerinde devam etti; nasihatler etti; Hayırhahlıklar gösterdi; ben ifademi teyidden başka bir şey söylemedim. Böylece mabeyine vardık. Methal- deki odada bir saatten ziyade göz hap- sinde bekletildim. Karanlık bastı. Bir memur gelerek beni tavanları ba- sik bir daireye götürdü. Odada masa başında şişman bir zak oturuyordu. Evvelce bir arkadaşı” mın bana göstermiş olduğu askeri mektepler müfettişi İsmall paşa ile mektep müdürü Recal efendi ve daha bir kaç kişi vardı. Masa başında otu- ram iaomur şiddetli sorularına baş- ladı. Recal efendiye verdiğim ifadeyi tekrar ettim. — Yalan söylüyorsun! Deği, — Yalan söylemek itiyadında deği- ml — Şimdi görürüz! Diye bağırdı. Dayak faslı başlıya- cak sandım. Fakat o elile kapının açı- lan kanadı tarafına işaret ederek hiddetli, hiddetli: — Bu mıydı? Diye sordu. Kime hitab ettiğini anlamak için başıraı çevirim. Tiyat- rolatda görerek şahsen tanıdığım bir kolağası, kapıdan girenin göremiye- ceği surette köşede oturmuştu. — Hayır efendim. Bu değildi! Cevabını verdi. Bunun üzerine tah- kik heyetinde bana karşı muamele değişti. İsticvabı kimseye açmıya- cağıma söz aldiktan sonra beni ser- besi bıraktılar. Beni bu daireye geti- ren hademe yol gösterdi; saraydan çıktım. Ertesi günü İsmail paşa ve bu kol- ağası ile diğer bir kaç kişiden mürek- kep bir heyet mülkiye mektebine gel- di. Talebe sınıflara girerken birer, ayar m Ler eğe te bulunmıyan Selânikli Rahmi Emin beylerle Eğribozlü Hüsnü bey hariçte tutulup tevkif edildiler, Bu atkadaşlarım Beyoğlu caddesinde Strazburg birahanesinde oturdukları esnada, Abdülhamid ve idare aleyhin- de bulunmakla ittiham ediliyorlardı. Benim bu hükümet ve hükümdar aleyhinde tefevvuhatta bulunmuş ol- mak messlesinden “dolayı mabeyine götürülerek isticvabım şahsen Emin beye benzetilmekten ve böyle madde- lerden mektepçe daima zan altında tutulanlardan oluşumdan ileri gek Mnişti; birahanede tefevruhatta bulu- nanların eşkâli mektebe bildirilir, bil- dirilmez Recai efendi beni hatırld- zşta! Mevkuf üç arkadaşımın isticvap- ları epey sürdü. Fakat Şurnalcı kol- ağası ihbarını bir bürlü ispat edeme- di. Üç gence iftira etıniş durumunda kaldı, Aralarındaki karabet dolayısi- le zamanım büyük ulemasından Sa hib Molla bey Rahmi beye ve dolayı sile arkadaşlarına tesahüb etti. Kol- ağası Yemene sürüldü. Rahmi ve Emin beylere onar altın sihsanı şahaneş çıktı! Hüsnü bey de mülkiye mektebine leyli alındı. Mese le bu suretle kapandı. Bu yolda maceralar o senelerde kimlerin başlarından geçmemiştir? Vilâyetlerde şüpheli görünenler hak- kında takibat icra edilmekte idi. Hüdavendigâr vilâyetinde maarif müdürü olan İngiliz Ali beyzade Ahmed Rıza bey ıslahat hakkında bir lâyiha verdiği için aleyhinde başlıyan tecessüslerin arttığını görerek Avru- paya kaçmağı tercih eylemişti. (1892) Manastır askeri rüştiyesi muallim- lerinden Bursalı Tahir bey (Osmanlı müellifleri eserinin sahibi) Avrupa- dan ve hassaten Mısırdan getirttiği müelifatı, gazeteleri, risaleleri efkâ- rı tenvir için Arnavutluk içine gön- derâmeği kendisine vatani bir vazife biliyordu. Bu hali hükümetin dikka- tini celbettiği için Manastırdaki evin- de araştırma yapıldı. (1895) Fakat Tahir beyin her tarafta dost- ları, sevenleri çoktu. Zaptiye nezare- tinden gelen emir vilâyet yaveri Sü- leyman bey tarafından kendisine ha» ber verilmiş olduğu için «evrakı mu- zırra» bulunamadı. Ancak hükümetçe mimlenmiş olan Tahir bey bundan sonra bu yolda izaclardan kurtulamadı. Usturumca- da melâmi şeyhi meşhur Arap şeyhe İntisap eylemiş olduğu için tasavvuf mesleğini «ehli sünneti dalalete sev- keimek» yolunda tasvir ederek hak- kında jurnallar eksik olmuyordu. Tahir bey Manastırdan Üskübe, Üsküpten Selâniğe gönderildi. Nere- ye gittise orada fikirleri tenvire, irşa- da çalışmaktan hali kalmadı. Selâ- nikte Terakki ve İttihad yâranile bir- leşerek feyizli mesaisine devam etti Fakat nihayet meşrutiyetten bir se ne kadar evvel menfi gibi Anadoluda Alaşehire gönderildi. (1) ti. Ahmed Rıza bey neşriyatında Pa- riste vefat eden Ali Şefkati beyin bi- raklığı evraktan istifade ediyordu. Ahrardan İsmali Hakkı paşanın (ci dal yahut makesi hakikat) risalesin- de yazdığına göre Ali Şefkati beyin med Rıza bey şapka ile hazır bulunu- yorlardı; bu istisnanın sebebini 80- ran birisine Ahmed Rıza: — Sirkeci garından silindir şapka ile serbestçe inilip gezilecek bir hür- riyet görmedikçe İstanbula dön- mermi Demişti. Doktor Nâzımla yaptığı müzakere- ler neticesinde Ahmed Rıza bey cemi- yete girdi. Ahmed Rıza beyin tekli- fi ve cemiyet merkezinin muvafakati ile cemiyet (Osmanlı Terakki ve İtti- had cemiyeti) namını aldı. Sonra bu isimde İttihad, Terakkiye takdim olunmuştur. Cemiyet namına çıkarı- Jan Meşveret ve Osmanlı gazeteleri muhtelif vasıtalarla dahile sokulup cemiyet efradı tarafından tevzi olu- nuyordu. Hükümet te şiddeti arttır. dıkça arttırıyordu. (Arkası var) (1) Muallim Vahyiz Bursalı Tahir beye