an <p e , örme a 23 Mayıs 1937 SİYASİ İCMAL Milletler Miletler Cemiyeti Meclisinin yarın | başlıyacak içtima devresi derin bir | merak ve endişe ile bekleniyor. Çün- | kü İspanyadeki merkezi Valensiya- | da bulunan sollar hükümeti anar- #isiler ile amele sendikalarını kabine- | min haricinde bırakan değşiklikler- | den sonra İspanya işlerini Londra- | daki beynelmilel ademi müdahale komitesinden Mülleller Cemiyetine makletmek için teşebbüsie buluna- | rak iekrar Avrupa polilikasım ş& girl: Eski Başvekil Caballero üe Hari- Ciye Nazırı bir buçuk ay evvel İspan- ya işlerine ecnebilerin müdahalesi, yani İtalya ile Almanyanın general Prankoya yerdem etmeleri üzerinde | Milletler Cemiyetinin vazıyed ederek İ Du müdahaleyi menedecek tedbirler âlması için teşebbüste bulunmuştu. Pakat o saman İngiltere hükümeti bu teşebbüsü tasvip etmediğinden ve | Pronsa dahi çok ileriye gitmediğin- der iş Milletler Cemiyetine ogelme- Mişti. Lâkin şimdi daha ziyade komü- mistlerin nüfuzu dltında bulunan Va- lensiyadaki yeni kabine, Fransa ile as cemiyeti konseyinin toplantısı Sovyetler arasındaki karşılık yar- dım misakının Pariste Fransa Hari- | ciye Nazırı Delbos ite Sovyet Harici- ciye Komiseri Lilvinof arasında ya- pal görüşmelerin neticesi olarak tazelenmesini ve teyid edilmesini sat bilerek Milletler Cemiyeti Mec- lisinin tam toplanacağı sırada * te- şebbüsünü yapmış olması bu işin Mületler Cemiyetine bakılmasını 28- yuri kılmıştır. Almanyanın tesir ve zoru tizerine İtalya, Londradaki komitede daha uysal hareket ettiği ve iliraz etmek için ileri sürmeğe hazırlandığı mese- leleri geri aldığı bir sırada Valensiya hükümetinin Mületler Cemiyetini işe karıştırmak istemesi bülün devletleri müşkil mevkide bırakmışlır. Almanya, Mületler Cemiyetinden damamile çekilmiş ve İtalya dahi bu müesseseye âdeta” boykot etmiş oldu- ğundan burada İspanya meselesinin görüşülmesi bu iki büyük devletin aleyhine bir hareket olacağından İs» panyadaki yeni kabinenin teşebbüsü zaten Avrupa polilikasınin nazik ve tehlikeli olan vaziyetini büsbütün karıştıracaktır. o Fuyzullah Kazan nema mm Kurtuldum zannetti, fakat adalet yakasını bırakmadı Birinci ceza mahkemesinde bir cerh vakasının muhakemesine başlandı Davacı Gülsüm kırkını aşmış, çatik kaşlı, çipil gözlü, iri vücudlü bir ka din. Suçlusu Ramazan da inadına kısa boylu, zeki bakışlı, koyu esmer çehreli bir delikanlı. Biribirlerile kan- hı bıçaklı kavga etmişler, mahkeme- ye düşmüşler, fakat birinci ceza mah- kemesinin önünde sıra beklerken baş- başa tatlı tatlı konuşuyorlardı. Mü- başir seslenince Gülsüm önde, Rama- zan arkada mahkemeye girdiler. Hü- | Yiyetleri tesbit edildikten sonra evrak Okundu, Feriköy civarında bir mahal- lede oturuyorlarmış, ailevi bir geçim- #izlik yüzünden kavga etmişler, Ra- Mazan bıçağını çekerek Gülsümü yar Tâlamış, Vakadan sonra (karakolda Verdiği ifadede Ramazan suçunu da Âlirat etmiş, Evrak okunduktan sonra Tels Gülsüme sordu: — Seni yaraladığı için bu adam- dan davacısın öyle mi?, Anlat baker «am vaka nasıl oldu?, # Gülsüm, hâkimleri, dinleyicileri ve hihayet yanındaki suçlu Ramazanı birer birer süzdükten sonra yulkuna Yulkuna: — Bay hâkim, dedi, ben davacı ma- Yacı değilim, Biz hısım akrabayız. De- Tikanlı bir cahillik yaptı, İşte ben de “iyi oldum, Boşuboşuna bunu hapse “Sökturup da ne kazanacağım? Davam- “dan vaz geçiyorum. © , Gülsüm anlatırken Ramazan heye- Can içinde ağzına bakıyor, sevincin- en gülümsiyerek arada bir etrafa göz .Atıyordu. Fakat netice umduğu gibi Çıkmadı. Akrabası Gülsüm davasın- dan vaz geçti amma, hukuku umumi- Ye, Ramazanın yakasını bırakmadı. Doktorun ve tedayi eden hastanenin Taporuna nazaran Gülsümün yarası <ı ay hasta yatıracak kadar ağır ve ol elinde daimi bir zayıflık eseri bi- Yakacak derecede derin olduğu anlaşıl- dığından kendisinin vaz geçmesile da- V& düşmedi. İddia makamı, davacı Gülsüm mahkemeden çıkarılarak Ramazan sleyhinde hukuku âmme amına muhakemeye devam edilmesi- Mİ istedi ve mahkeme kısa bir müza- sonta bu talebi kabul etti, Gülsüm mahkemeden çıkarıldı. Ramazan hiç beklemediği bu hare- Xet karşısında şaşaladı. Esmer çehre- #İ koyu sarı bir renk aldı. Davacı ye- Yinden çıkarak kapıya doğru giden Gülümün arkasından gurbet yolcu- ,3u teşyi eder gibi bakıyor, derin de- Yin içini çekiyordu. Hukuku umumiye amma dava Ya devam edilerek rels, suçlu Hama- Baha sordu: — Gülsümü bıçakla altı ay hasta yatacak şekilde yaralamışsın. Bu id- diaya ne diyeceksin?. Ramazan biraz evvelki Gülsümün kurtarıcı sözlerini bekler gibi bir müd- det etrafına bakındıktan sonra boğuk bir sesle cevap verdi; — Bay reis, ben o gece sarhoştum, ne yaptığımı bilmiyorum. Kavgadan da hâberim yok.. — Peki, sarhoşluktan ayıldıklan sonra sana vakayı anlatmadılar mı?, — Anlattılar bay bâkim, Gülsümü yaraladın da hastaneye götürdük, de- | diler, Bunu iştince içim sızladı am- ma, iş işten geçmişti. Velâkin bu işi yaptığıma da ben inanamıyorum ha. Şahid olarak dinlenen polis memü» ru da vakayı müteakip karakola ge- tirilen Ramazanın suçunu itiraf etti- Bini söyledi. Rels, bu şahidin ifadesi- ne karşı ne diyecğini tekrar suçludan sordu. — Ne söyliyeyim bay rels? Ben 0 Hadeyi verdiğimi de bilmiyorum. Şu rakı denilen berbad şey yok mu? İn- sanın aklını fikrini altüst ediyor. O gece biraz da fazla kaçırmışım. Ne yaptığımı bilmiyorum vesselâm. Ar- tık sizin vicdanınıza sığınıyorum., Diğer şahiğlerin çağrılması için muhakeme başka güne birakıldı. irad ve emlâk sahipleri bii İstanbulda «İrad ve emlâk sahipleri birliği, namı altında bir birlik kurul- muştur. Birlik kanuni merasimini bi- tirerek işe başlamıştır, Merkez Gala- tada Ada hannığaş 10, 11, 12 numara- dadır. Nizamnamesine göre birliğin kurul- masından maksad âzasının hukukunu muhafaza, emlâk, irad ve arazinin kıymetini gözetmek maksadile medeni kanunun bu hususa taallük eden me- vaddına tevfikan teşebbüsatta bulun- mak, bina ve arazi vergilerile alâkadar olmak, Kiracılar ve şağiller ve her ne suretle vazıyed edenler arasında ta- vassut eylemek, arzıt eğildiği takdir- de hâkem vazifesini görmek, irad ve emlâkin kıymetinin muhafazası için nakliye vasıtâlarından münasip Şe kilde tenzilât yapılmasını hükümet» ten dilemek gibi şeylerdir. Ondülâşyon makinelerini kullana- cakların imtihanları Ondülâsyon makinelerini kullana» cak berberlerin imtihan heyeti için berberler cemiyeti namına Ahmed Ferid, Şükrü ve berberler mektebi müdürü İhsan tayin edilmiştir. Be- lediyeden bir cild mütehassısı he. kim ile bir makine münendisi ayrık mıştır, Heyet imtihanlara hemen başlamıştır, . Yalovada yeni otel açılıyor Otelde kaplıca suyu ile banyo kabil olacak Akay işletmesi müdürü B. Cemli dün sabah Yalovaya gitmiştir. Yalo- ya kaplıcaları direktörü doktor B. Ni- had Reşad det Yuloyada bulunduğun- dan doktorla müdür kaplıcalarda son hazırlıkları gözden geçireceklerdir. Yeni otel 1 haziranda açılacaktır. Bu münasebetle otelin hazırlıkları ikmal edilmiş, kaplıca suyu İle banyo yapmak imkânı için hususi tesisat i- Jâve olunmuştur.. İmar plânına göre kaplıcalarda çalımalara devam edil- mektedir. B. Nihad Reşadın kaplıcalarda sıh- hi tertibat ve tesisat bakımından yap- makta olduğu tetkikler çok ilerlemiş- tir. Mülehassis doktor, kaplıcalarda tedavi usüllerini gösteren ve halka ö- ğüdler veren taliimatnamenin hazır- Bir irak askeri heyeti geldi İsmail Cami paşanın reisliği al- tında bir askeri İrak heyeti, dün 8a- bahki ekspresle şehrimize gelmiştir. İrak heyeti, pazartesi günü şehrimiz- den Ankaraya hareket edecektir. Balıkçılar şarkısı .. -. müstehcen değil Ehlivukuf buna ittifakla karar verdi Müstehcem addedilen (Balıkçılar şarkısını bestelemek, okumak, gramo- fon plâklarına vermek, bu plâkları ba- sıp satmak suçlarından dolayı aleyh- lerinde müstehcen neşriyat davası Açılan bayan Safiye, Neriman, Mah- mure ile Sadettin, Jak, Keteon, Mu- radyan, Nazmi, Kemal, Yani, Artaki, Refet, Bost ve Cevdet adlarındaki on bir erkeğin ınuhakemelerine dün ikin- ci ceza mahkemesinde devam edilmiş- tir. şarkısı” Dünkü de, 5 nın müstehcen alup olmadığı hak- kında tedkikaf yapan ebli vukuf he- yetinin raporu okunmuştur. Nalb se- gilen ikinci ceza mahkemesi Âzasın- dan B, Nurinin reisliği altında kon- servatuar musiki tasnif beyeti âza- sından B. Mesud Cemil Tanburi, Şar ir Halid Fahri Ozansoy, şair Yusuf Ziya Orlaçlan müteşekkil! ehli vukuf heyetinin raporu şu maddeleri ihliva ediyordu. 1 — Balıkçılar eseri, nevi itibarile bir Fars müzikaldir. 2 — Bu nevi eserler umumiyetle ha- ff ve şuh manalı olur. 3 — Bn nevi halk manileri, türkü. leri, kelime oyunları ve hayallerle doluğur. Halk edebiyatı antolojilerinde yer alan bir çok nümuneler, Balıkçılar şarkısı gibi kelime ve mana oyunları gösterir. 4 — Melodik ve Ritmik bünyesi iti- barile halk yausikisi usullerini muvaf- fakiyetle ihtiya etmektedir. 5 — Destanların da bu nevilerin- den mülheradir, Fars muzikal kıyme- ti vardır. 6 — Netice itibarile Balıkçılar tür- küsünün, halkın #r ve haya duygula- rmı incitecek mahiyette olmadığı kanaati müttefikan hasıl olmuştur. Rapor okunduktan sonra iddia ma- kamı mütalcasını söyliyerek, Sadet- tin Kaynak tarafından güttesi ve bes- tesi yazılmış olan bu eserin ehli vu- kuf tarafından sanat eseri mahiyetin- de görülmesine ve halkın Âr ve haya duygularını rencide edecek evsafda olmadığı beyan edilmesine binaen suçluların beraetlerini istemiştir. Mahkeme, kararını bildirmek ü- zere muhakemeyi başka güne bırak» mastır. İM Holantse - Bank - Uni n.v, 24 Mayıs pazartesi gününden iti- barengişelerini; adi günlerde sabah 9 dan 15 1/2 a kadar, cumartesi gün- leri sabah saat 9 dan 11 1/2 a kadar ve Galatadaki Kasa servisi adi gün- lerde sabah 9 dan 17 1/2 a kadar ve cumartesi günleri sabah 9 dan öğle- ye kadar açık bulunaçağını bildirir, Çok cüretkârane bir cinayet Pariste genç bir kadın yeraltı şimendiferinde öldürüldü Katil ortadan kayboldu, Fransız polisi kendisini şid Paris yeraltı şi- mendiferinde şim- diye kadar misli görülmemiş bir cinayet işlenmiş, otuz yaşında Yo- lande Toureux adında genç bir dul kadın akşam vakti, esrarengiz bir şeki'de öldü- rülmüş.ür. Katil, hiç kimse farkına varmdan cinaye- ti işlemiş ve hiç bir iz bırakmadan ortadan kaybol muştur. miz gibi, otuz yasında bir duldur. Kocası iki sene evvel ölmüştür. Gün- düzleri bir müessesede kasadarlık eder, geceleyin de bir barda elbise bi- Takılan kısımda vazife görürdü. An- nesi ve kardeşleri de Pariste oturmala» rma rağmen kendisi ayrı bir apartı- manda, bir antre, bir mutfaktan iba- ret küçük bir dairede otururdu. Kom- şuları, genç kadının çalışkan ve na- muskâr olduğunu söylerlerdi. Halbu- ki polisin tahkikatı, kadının iki yüz- lü bir hayat sürdüğünü, gardırop va> düşüp kalktığını meydana çıkarmış» , tar. Cinayet günü Cinayet günü maktul Yolande evin- den çıkmış, süslenerek annesinin evi- rek annesinin yanından ayrılmıştır. Evvelâ çalıştığı Cour d'As barına, son- ra dabaşka bir bara uğramıştır. Son uğradığı bardan biri gözlüklü ve uzun. boylu, diğeri de kısa boylu ve biçim- #iz bir adamın refakatinde çıktığı gö- rülmüş, yeraltı şimendiferinin birin- ci mevki vagonunda, saat sekizde sus- talı bir çakı ile idürülmüş olarak bu- lununcıya kadar vaktini nerede geçir“ diği bir türlü tesbit, edilmemiştir. Yeraltı şimendiferinde cinayet Akşam saat sekiz raddelerinde as- 'keri bir doktor, yanında genç üç ka- dın olduğu halde Şarestonda yeraltı birinci mevki vagonuna girmiş, bir kö- şede beyaz şapkalı genç bir kadının bir sırada görmüştür. Tren kalkacağı sırada sarsıntıdan be- yaz şapkalı kadının oturduğu sıradan yere yüzükoyun yuvarlandığı görül- müştür. Doktorun yanındaki kadın- lar, bu manzara karşısında çığlığı ko- parınca, doktor yere yuvarlanan kadı- nın yanına koşarak kaldırmak istemiş, fakat boynunun arkasından, ensesin- den ve yukarıdan aşağıya doğru Sus- talı bir çakının sapına kadar saplan- mış olduğunu ve çakınm yarada dur- duğunu görmüştür. Genç kadın can veriyor Çağıran polis memuru, sapına ka- dar saplanmış olan bıçağı, kadının Polis memuru genç kadına: — Sizi bu hale kim gelirdi? diye Polis tahkikata el koydu Derhal Parisin en mahir polis ha- fiyeleri tahkikata el koymuşlar, kadı- nın el çantasında buldukları evraktan hüviyetini ve evinin adresini öğren- mişlerdir. Polisler, derhal maktul ka- dının evinde araştırmalar yapmışlar, deste deste aşk mektupları bulmuşlar. dır. Bu mektuplar içinde polisin en ziyade nazarı dikkatini çeken, her gün detle arıyor olmuştur. Kadının Muzelde bulunan bir âşığı ona her sabah mavi zarflı bir mektup gönderiyordu. Cinayet mektubu, kadına Muzelden değil, fakat Liyan islasyonundan pos- ta kutusuna atılmış olarak gelmiştir. Bu mektupta o gece saat sekizde bir kahvehanede kendisine bir randevu tayin ediliyordu. Zabıta, bir ip ucu bulmak için, kar dının geceleri çalıştığı barda da tah- kikala girişmiş, orada çalışan garson- lardan Yolandın son zamanlarda tık» naz boylu ve Jan adlı bir askerle mü- muştu. Polisler, bu askeri aradıkları halde henüz izini bulamamışlardır. Katil nasıl kaçtı? Yine zabıtanın, cinayetin vuku bul- ğu vagonda yaptığı tedkiklere göre, cinayet şu şekilde ika edilmiştir: Kar til, kadımı adım adım takib etmiş, ye- ral; şimendiferine binince, arkasın- .dan o da kendisini hissettirmeden ay- ni vagona girmiş, kadına arkası dö- nük olduğu halde yaklaşmış ve var kuvvetile elinde açık tuttuğu sustalı çakıyı arkasından ve ensesinden yu- Birinci mevki vagonuna genç kadın» dan başka bir yolcunun binmemesi, Cinayetin görülmeden yapılmasını ve bu sayede katilin kaçmasını kolaylaş- tırmıştar. Fransız zabıtası bütün araştırmalar rına rağmen henüz bir iz bulamamış» tr, Yalnız maktul kadının eniştesi, bie Prunsiz gazetecisine demiştir ki: — Baldızımı öldüren adamı ben bir lirim, Fakat ismini söyliyemem, Bal dızımın intikamını kendi elimle alâ» Muzelden genç kadına gelen mektuplar) çağım. ,