15 Mayıs 1937 — AKŞAM Yeryüzünde garib âdetler, gülünç itikadlar Dünya üzerinde tabiat ile temaslarını henüz kaybetmemiş insanlar da var Bunların başında gelen Genub adaları yerlileri incecik kayıkları ile engin güvenmiyorlar denizlere açılırken kendi inançlarından başka bir kuvvete Arılar kovanlarını, güvercinler gidecekleri yeri nasıl buluyorlarsa, bunlar da zifiri karanlık gecelerde en tehlikeli geçitlerde pusulasız, kıyılarda fenersiz ve bir işaretsiz sırf kendi hislerinin sevki ile yollârını bulabiliyorlar Medeniyet kademelerinde çok yük- #elmiş olan milletlerde insanların ta- biat'ile temasları o kadar azalmış ki arasırâ kırlara çıkmak, denizlerde dö- laşmâk ve tâbiati arayıp ona yaklaş- mak kendini şiddetle hissettiren bir ihtiyac ve bir arzu şekline girmiş. Halbuki bugün dünya üzerinde henüz bu teması kaybetmemiş olan insanlar da var. Bunların başında cenub de- nizlerine serpili adalarda yaşıyan yer- Miler gelir. Şurası garib ki bu yerlilerin dilinde bizim anladığımız mânada bir «tabiat» kelimesi mevcut bile değil- dir. Fakat bu yerliler yer, gök, deniz hava, ateş, hayvan ve insan diye ayır- dıkları unsurlar arasında yaşarlar ve Hayat için daimi bir uğraşma ve didinme mecburiyetinde bulunurlar- ken bu unsurları bizlerden daha iyi tanır ve anlarlâr. Hele bu iptidai in- sanlarin çok basit vasıtalarla hırçın deniziöre açılarak yüzlerce mil mesâ- felete kadar gidip geldiklerini öğren- diğimiz vakit bu yararlıklarına şaşıp kalmaktan kendimizi omenedemiyo- ruz. Acaba bü iptidai insanlar tabia- ta karşı koyabilmek için lâzım olan kuvveti nerede buluyorlar. Son s€- nelerde cenub denizlerindeki tetkikle- rile şöhret almış Viyanalı bir âlim var, Dr. Bernatzik, bu buluşu yerlile- rin inançlarında aramalı diyor. Biz kuvvetli makinelerle donatılmış, sağ- lani yapılı büyük (transtlantiklere bakarak emniyet hissederiz, onlar bu hissi, canı isterse insanlari himaye eden, canı isterse mahveden bir takım görünmez ruhlara inanmakta bulu- yorlar. Bu ruhların hoşuna gidecek Ayinleri yaptıktan, adakları verdik- ten sonra incecik kayıkları ile en hir- çın denizlere açılmaktan çekinmiyor- lar, Bir cihet dahâ var: Bü iptidai in- sanlar gidecekleri yeri kendiliklerin- den bulmak istidadını da kaybetme- mişler, Arılar kovanlarını, güvercin- ler gidecekleri yeri nasıl buluyorlarsa bunlar da zifiri karanlık gecelerde pusulasız, kıyılarda fenersiz ve işa- retsiz, yollarını bulabiliyorlar. En tehlikeli geçitlerden, en korkunç mer- can döküntüleri arasından sıyrılıp çıkabiliyor ve bir beyazın gündüz gö- zile ve bir çok aletlerin yardımı ile yapmıya cesaret edemiyeceği yolcu- İukları büyük bir meharet ile beceri- yorlar, İşin esası deniz perilerini gü- cendirmemeye dayandığına göre ce- nub adaları yerlileri, daha kayıklarını yapmıya başlarken bu ruhları mem- nün edecek merasimi ihmal etmemeye bakarlar, Basit aletlerle kesip hazır- ladıkları keresteleri birleştirir ve son- ra bunları kendi usulleri üzere kala- atlarken ve nihayet kayık meydana çıktıktan sonra onu denize indirirken bütün kabile halkı dini danslarla bir çok merasim yaparlar. Yalnız bu sırada kadınların bu şen- liklerden uzak kalmalarına dikkat ederler, Hattâ denize indirilinciye ka- dar bu kayıklara bir kadının yaklaş- masını istemezler ve onu denizde hi- maye ödecek ruhlârı darıltmaktan korkarlar, İleride bir kazaya uğradık- ları vakit te bunun sebebi vaktile ka- yığa bir kadının yaklaşmış olmasıdır sanırlar. Cenub adaları içinde iptidalliğini en iyi muhafaza etmiş olan Owa Raha adasında bir müddet kalan Mr. Ber- nalzik anlatıyor: Owa Rahalılar da- ha çocukken denizciliğe alışırlarmış. Bir erkek çocuk on iki yaşına gelince kabilenin delikanlıları onun için kü- çük bir kayık yapar ve çocuğa mera- simle hediye ederlermiş, O gün çocu- ğu köyün meydanına kurulu yüksek bir kerevete çıkarırlar ve arkadaşları- snın omuzları üzerinde taşıyarak ge- tirdikleri kayığı yanına korlarmış, Bu sırada sihirbaz ruhları davet eder, onların himayesini diler, dualar olur, danslar yapılır ve kayık yeniden ço- cukların omuzunda suya indirilirmiş, nihâyet bu merasim için suslenmiş olan çocuk kayığına girerek kıyıdan uzaklaşır ve arkadaşlarının sevinçli çığlıkları arasında yoruluncıya kadar kürek çeker, denize alışırmış. Cenub adalarının gemicilikte en meharetli yerlileri Mailu adasında oturanlardır. Bunların oru dedikleri gemileri biribirine bağlı iki kayık şek- bindedir, Bu iki küçük tekne bambu dalları ile birleştirildikten sonra üze- rine dikili bir sırığa yelken açıyorlar, Bu kayıklarda hiç bir Avrupalı mal. Sağün yukarıda: Owa Raha yerlilerinden bir çocuk ilk denize açılma merasimi için süslenmiş. Ortada: Küçük bir kayık modelile oynıyan Owa Rahalı bir çocuk ile, Mailu- ların yelkenlileri - Aşağıda: Çocuğun ilk kayığını denize indirme merasimi yapılırken zemesi kullanılmış değildir. Üzerlerinde ne bir çivi, ne bir vida vardır. Bütün parçalar biribirine palmiye liflerinden örülmüş iplerle ve ince bam- bu tellerile bağlanmış. Yel kenleri de bezden değil, pak i | miye. yapraklanydan örül- müş bir hasırdan ibarettir. Kayığın rüzgâra göre her vol- ta vuruşunda 180 dereeclik bir kavis ya- parak geminin başını arka ve arkasını baş vaziyeline getirirler ve ağır dümeni| bir yandan öbür tarafa taşırlar. Bu ge- miler üzerinde dümen kullanmak ta ayrı bir marifettir. Dümenci bir ayağı kayığın kenarında öteki ayağı salla- nıp duran dümenin üzerinde ayakta durur ve uzun bir tahta parçası ile bunu idareye çalışır. Rüzgürli, fırtı- nalı havalarda bü kayıklar dalgaların içinde sallanırken sular bir taraftan girer, öte taraftan çıkar, nasıl batıp boğulmadan yüzlerce kilometre uzak- lara giderler bir türlü anlaşılmaz. Böyle bir yerli kayığı ile bir yolculuk yapan Bernatzik bu yolculuğunu şöyle anlatıyor: «Aletlerimi ve kıymetli eşyamı bir lâstik torbaya koyarak kayığın dire- ğine astık, Kayıkta on kişi idik. Gemi- nin kaptanlığını yapan yerli kısa cüm- Jelerle tayfaya emirler veriyordu. Kuv- vetli bir cenub rüzgârı bizi dalgalar Üzerinde koşturuyordu. Bir vapur kadar hızlı gidiyorduk, fakat hepimiz sırsıklam ıslanmıştık, Şimdiye kadar muhtelif vasıtalarla “denizlere açıl mıştım, fakat bu kadar iptidal olanı- na daha canımı teslim etmiş değil dim. Yalnız, Mailu yerlilerinin bu ba- sit kayıkları kullanışlarındaki meha- reti gördükten sonra, Okyanusyalı- ların asırlarca evvel bu engin denize serpili adalara yayılmıya ve binlerce kilometre uzaklara kadar gitmiye na- sıl muvaffak olduklarını şimdi daha iyi anlıyordum..» Faik Sabri Duran Manisanın Rahmanlı köyüne dolu yağdı Manisa (Akşam) — Hacırahmanlı köyüne fındık büyüklüğünde yağın dolu civardaki bağları tehrib edetek pamuk fidanlarını bozmuştur. Haxa- nın düzelmesi üzerine züra çalışarak kaymak tutan pamuk köklerini çapa- lamış ve çürüme tehlikesinden kur- tarmıstır. Geçen seneye nisbetle bu sene vi- layetimizde tütün ve pamuk ekimi fazladır. Zirai kredi kooperatifi zürra Azami teshilât göstererek geçen sere- kinden fazla ikrazatte, bulunmuştur. Mahsulün busene bereketli. olacağı şimdiden tahmin edilmektedir, Bir İngiliz torpidosuna taarruz edildi (Baş tarafı 1 inci sahifede) husule getiren bir Franco tayya: nin, muhribin yanına attığı bomba dır, Tahtelbahir hücumuna mı uğradı? | Almeria 14 (AA.) — Dün öğleden İngiliz muhribi Hünterde geniş bir rahne açaninfilâkın sebebleri henüz anlaşılamamıştır. Efraddan 7 kişi öl- müş ve 15 kişi yaralanmıştır. Muhrib, panya hükümetine ald bir topçeker | tarafından Almeria limanma getiril- miş ve büyük müşkilâtla bağlanmis- | tır, Bir rivayete göre, muhrib hüviyeti | meçhul bir tahtelbahir tarafından tor- | pillenmiştir. Diğer bir rivayete göre de gemi bir mayne çarpışmıştır. Bu- nunla beraber o havalide son zaman- larda hiçbir mayne tesadüf edilme- diği kaydedilmektedir. ! İntilâk esnasında Almeria limanın- da bulunan Lazaga ismindeki İs yol hükümetine aid torpido sahilin | iki mil açığında bulunan Hunterin ya- nına gelen ilk gemidir. Hunterin omürettebetı, hükümet zırhhsı Jsime Ve » ve yaralılar Almeria hastanesinde te. | davi altına alınmıştır. İ Teknedeki rahnenin tedkiki neti- | cesinde in m bir mayne çarpma | neticesinde vukubulmadığı anlaşıl- | mıştır. Filhakika, “merminin bir de- | likten girdiği diğer bir delikten de | çıktığı tesbit — edilmiştir. İngiliz Ak- deniz filosu kumandanı vuku bulan Ingiliz - Italyan | (Baş tarafı 1 inci sahifede) B. Mussolini, B. Gocving ve B. Von değil, bizzat Fuhrer ile takdirde acaba daha müs- ihsal etmek bahtiy lığına nail olacak mi? Bir İngiliz gazete muhabi İtalyadan çıkarılıyor Roma 14 (A.A.) — News Chronicle gazetesinin muhabiri mis Betice Mac- kensie hakkında henüz hiçbir karar verilmemiştir. “Muhabirin İtalyada yevmiyelerin arttınlacağı hakkında verdiği haber, liret kıymetinin yeni- den düşeceği zannı tevlid etmiş ol- duğu için kendisi hudud harlei çıka- rılmakla tehdid edilmektedir. Bir Alman gazetesinin makalesi Berlin 14 (A.A.) — B. Kral Megrel- le, Berliner, Bosrsen Zeitung gazete- sinde yazdığı bir makalede, Çekoslo- vakya başvekili B. Hodzenım Morning Post gazetesi muhabirine yaptığı be- yanattan bahsederek bu beyanatın, doğruluğundan şüphe edilecek kadar tahrikâmiz fikirlere terceman oldu- Eunu kaydediyor ve ezcümle diyor ki: «Bazı İngiliz mahfillerinin Alman- yaya taalluk eden her hususta en gayrimüsaid tefsirlere olan temayül ve gayretleri, İngilterenin Avrupa kı tası üzerinde oynaması icab eden rol hakkında Avrupa efkârı umumiyesi üzerinde tesir yapmaktan - hali kal mamıştır. .Bu noktai nazar, siyasi bünyelerinin - esasını ınesul büyük devletlerin rekabetinde arıyan bazı devletlerin mümessillerinde bilhassa kendini göstermektedir. Bu adamla- rın siyasi hesâblarıncs, İngilterenin her tarafta siyasi ve iktisadi sahalar- da Almanyaya karşı durması lâzım- Sohbet (Baş tarafı 3 üncü sahifede yazılar, yapılan resimler, tertib o edi- len besteler gerçekten birer sanat ese- ri değildir. Onlarla iktifa denler de, sanati severiz dedikleri zaman ancak kendilerini aldatmış olurlar, Her ye- ninin karşısında: «Anlamıyoruz!» di- | ye bağıranlar bunların arasından Çi- kar: anlamamak, bu manada, hassa- siyetimiz olmadığını, yahut lâzım ge- len cehdi göstermekten kaçındığımızı itiraf etmektir. Eseri değil, söyliyeni küçülten, bize onun vasıflarını bildi- ren bir hükümdür. Kari çoğaldıkça arlamıyanlar da çoğalıyor, çünkü briçok kimseler ka- riliğin vazifelerini kabul etmeden şe- relinden istifade etmek istiyorlar. Kariliğin bir sanatkârlık olduğunu ve her sanatkârlık gibi ıstıraba, müşkü- Mta katlanmağı iltizam ettiğini anla» | | | ittihaz edeceğine miyorlar, Nurullah Ataç yardımdan dolayı hükümet ve maka- mais teşekkür etmiştir. Londrada heyecan Londra 14 (A.A) — Hunter muh- ribinde husule gelen hasar, burada büyük bir heyecan uyandırmıştır. Pek muhtasar olan ilk haberler, bu husus ta büyük bir ketumiyet muhafaza edilmesini emretmektedir. Deniz ma- kamatı tarafından kazanın sebebleri hakkında hazırlanan mufassal rapor, kabineye tevdi edilecektir. Kazanın harici sebebler dolayısile vukua geldiği tahakkuk ettiği takdir- de hükümetin İnfilâkın müsebbibleri hakkında pek kati bir tarzı hareket şüphe edilmemek- tedir. İngiltere hükümetinin, bundan ev vel daha az ehemmiyeti! hadiseler do- layısile bile gemilerine karşı hiçbir dahale kebul elmiyeceğin! beyan ettiği hatı adır. Gemi mayine çarpmış Londra 14 (AA) Amirallikten bildirildiğine göre, Hunter torpldosu hakkında yapılan ilk tahkikat torpi- donun sabih bir mayne çarparak ya Talandığını tesbit etmiştir. Yaralanan gemi Hunter İngilterenin en yeni torbi- do muhriplerindendir. 936 senesinde yapılmıştır. 1350 ton kacmindedir. Sürati te 355 :nildir. Müretteba- t1145 Kişidir. Bu sistemde 8 gemi vardır, Ziraat bankası (Baş tarafı birinci suhifede) Bundan sonra encümene tevdi edi- len maddeler müstesna olmak üzere diğer maddeler kabul edilerek kanu- nun müzakeresi bitirilmiştir. Mısır parlâmentosundan gelen teessür telgrafı Geçenlerde .Memsk © civarındaki mermi tamir atelyesinde vuku bulan infilâk 'dolayısile Mısır parlâmentosu tarafından gönderilen teessür telgra- fı okundu ve meetis-riyaset divanın. Ca karşılık verilmesi tasvib edildi. Ecnebilerin seyahat ve ikametleri Kamutayın bugünkü toplantısında ecnebilerin seyahat ve ikametleri hak kındaki kanunun bir maddesinin de- Biştirilmesine aid lâyihanın birinel müzakeresi yapılmıştır. Kamutay pazartesi günü top'ana- caktır. Italya, Avusturya ile , Macaristanın anlaşma- sın hoş görmüyor (Baş tarafı birinci sahifede) İtalyan ve Macar devlet adâmiları Macaristanın herkezi Avrupadaki di- ger devletlerle olar - münasebetlerini de gözden geçireceklerdir. Avustürya Reisicumhüru B. Miklasın Budapeğ- teye yaptığı seyahat görüşülecek ve Avusturya, Macaristan, İtalya üna- sebalı gözden geçirilecektir. Parola daima şudur: #İtalyasız, Almanyasız hiç bir şey yapılamaz» İtalya eski Avusturya - Macaristan imparatorluğunu diriltmeği andıracak bir hali düşmanca bir nazarla görecek- tir, İtalyanın Tuna havzasında geniş ve müstakil bir anlaşına vücuda ge tirmek tasavvurunda olduğuna İhti- mal verilmemektedir. İtalya B. Benesin geçeni rde Tehes- ke Beideve Jovice'de söylediği nutuk büyük bir ihtiyatla karşılanmıştır. Çekoslovak Relsicumhuru bü nut- kunda, Prague'ın Küçük itilâfa sadık olduğunu, ancak Almanya, Lehistan, Macaristan ve diğer devletlerle müza- kereler icra etmesi İzm geldiğini söylemişti, Avusturya Hariciye nazırının Paris seyahati Paris 14 (A.A.) — Diplomatik ma- hafilde söylendiğine göre, Avusturya Hariciye nazırı salı yahut çarşamba günü Londradan Parise gelecektir. Yugoslavya kral naibi de Londra dö- nüşünde Pariste bir müddet kalacak ve bu esnada Reisicumhur tarafından kabul edilecektir, İŞ m yi ERİR