15 Mayıs 1937 Türk gençliğinin her şubesini alâkadar eden büyük bir anket Kürk gençliğimin Ser şuheğni Mar e Se Dye Re AKŞAM Gençlik nasıl yetişiyor ? Tıb fakültesi bugün göğsümüzü kabartacak bir haldedir Tıb fakültesi profesörlerinin hususiyetleri - Kılıbıklık Üniversitenin kapısında bir otomo- ç bil durdu. Evvelâ meşhur doktor Maz- | har Osman indi. Arkasından ağızlar Tımı, burunlarını oynatan bir takım Acaib kimseler üstadı takib etti. dum: — Profesör Mazhar Osmanın ya- nındakiler kim?.. — Akıl hastaları. Bu profesör Mazhar Osmanın hususiyetlerinden biridir. Kendisi okuttuğu her bahsin hastalarını derse getirir... Bunun için üstadın her derse bazan 4-5 deli ile akıl hastasile geldiği olur. i İşte bu Mazhar Osmanın hususiye- ti.. şimdi gelelim öiğer meşhur b profesörü doktorların hususiyetleri- ne... Profesör Akıl Muhtarın derste'en fazla kullandığı söz <ağlebi ihtimel..> dir, Profesör Neşet Ömer sık sık elini beynine götürür ve parınaklarını saç- ları üzerinde gezdirir. İki elinin-on parmağının uçlarını birleştirerek ken- disine mahsus “sevimli bir hareketi vardır. Arada birde meşhur tab dsta- dı Volharddan bahsederek: — Volhardın taksimine nazaran... diye söze başlar. ü Yaptığı tecrübelerden bahsederken. sık sık asistanı bay Muzaffere döner ve: — Değil ami bay Muzaffer. diye 80- rar.. Üstad Neşet Ömer - anladığıma na- zaran - İâtince astılahlara şiddetle muarızdır. Bunun için sık sık: Kırk yıllık otomobil olur mu on- tomobil der... Genç profesör ve meşhur opera- tör Nissen sınıfta başlı başına bir Alemdir. Her profesör sınıfa bir do- çentle yahut asistanla gelir.. halbu- ki Nissen derse büyük bir muavin grupile girer. Talebe bu grupa «Nis- sen kolonisi yahut «Nissen ve erk nıharbiyesiz ismini koymuştur. Onlara Nissen ve erkânıharbiyesi demek daha doğrudur. Çünkü Nissen ve erkânharbiyesi harita üzerinde çalışır gibi insan vücudünün üzerin- de en ince noktalara kadar tetkikaf yaparlar... Üniversitede imtihan hazırlıkları Yanımdaki genç “Tibbiyeliye sor- . ilim mevzuu olur Üniversitede bir sınıfta ders dinliyen talebe Profesör Nissenin boynunda mut- laka bir papyon kravat wardır. Meş- hur “operatör herne hikmetse düz kravata bir türlü alışamamıştır. Dai- ma papyon kravat takar. Profesör Nissen, dünyada esprileri, nükteleri, güzel sözlerile meşhur 10 kişi varsa bunlardan biridir. Biz ha- riçten Nissenin yalnız operatörlüğü- nün şöhretini işitmişiz. Halbuki onun yaptığı nükteler talebe arasında son derece meşhurdur. O değme mizah muharrirlerine taş çıkartacak derece- de esprili bir adamdır. Nissenin bir hususiyeti de derste her cümleden sonra bir yudum su içmesidir.. Profesör Şvarts da ameli derslerde arasıra türkçe cümleler söylemek, türkçe konuşmak meraklısıdır. ... Profesör Tevfik Remzinin dersleri de pek hoşlur. Meselâ profesör kadın- larda çaşermes yi anlatıyor değil mi?, Profesör müfrit aşermeyi bir nevi şi- marıklık olarak telâkki eder. Profe- $ör bugün kadınlarda aşermenin ni- çin azaldığını aşağı yukarı şöyle izah eder; «— Eskiden aşerme vakaları daha çoktu. Çünkü eskiden kadınlar erkek- lerine hiç söz geçimediyorlardı. Hal- buki kadında velev ki biran için olsa bile erkeğine hâkim olmak, ona zul- metmek ihtiyacı yar.. eski kadın, ha- başladı, talebe bahçede çalışıyor... yatının hiç bir zamanında kocasına söz geçiremiyor. Yalnız bir devir müs- tesna.. gebelik zamanı.. İşte bu zamanda <aşerme> denilen şeyden istifade ederek kocasına hâ- kim-oluyor. Kış ortasında: —'dit bana üzüm bul.. diyor. Er- kek gidip buluyor ve bu suretle kadın kocasına hâkim oluyor. Bugün modern hayatta niçin aşer- me vakaları azdır? Çünkü kadında erkeğe hâkim olmak, söz geçirmek hususunda bir çok salâhiyetler var- dır. Binaenaleyh «aşermek> den isti- İfadeye lüzum kalmamıştır.» Şurası gözle görünecek, el ile tutu- lacak derecede muhakkaktır ki bu- gün Tıb fakültesi hemen hemen ku- rulalıdanberi en kuvvetli bir ilim kad- rosile çalışıyor ve profesörler klâsik, can sıkıcı kitab takrirlerinden ziyade hayattan (alınmış o müşahedelere, kendi yaptıkları ilmi tecrübelere isti- Dad ederek ve son dereer zevkli bir tarzda derslerini veriyorlar, Tıbba, hayatımın hiç bir devresin- de hiç bir merak duymadığım halde fakültenin bir çok derslerinde bulun- , dum. Şimdiye kâdar hiç alâkadar ol- madığım bahisler, anlamadığım ba- hisler anlatılıyordu, O kadar hoşu- ma gitti, “öyle merakla dinledim ki ders sonlarma “gelince âdeta üzülü- " yordum. Bugün Tıb fakültesinin he- men hiç bir dersine alâkadar olma- manın imkânı yoktur. Profesörler en ağır teb bahislerini, bayattan aldıkları gayet enteresan vakalarla öyle güzel anlatıyorlar ki İnsan şöyle bir temenniden kendisi- Bi alamıyor: Bütün ilim sahasında bütün dersler, bütün ilmi konferans- lar böyle güzel anlatılsa ne iyi olur. Muhakkak ki o zaman herkes âlim ol- mağa kalkar.. ... Meselâ profesör Fahreddin Keri- min dersine talebe arasına karışarak girdim. Bir köşeye büzüldüm. Genç üstad fetişismi anlatıyor.. ka- dınlara âit bir çok eşya ve kadınlara ait bir çok şeylerden “zevk alanları anlatıyor: — Öyleleri vardır ki, diyor, kadın- ların mendillerini “çalarlar, bunları toplarlar. Bazıları son derece kirli ka- dın mendillerine merâklıdırlar, “Bu mendilleri zevkle koklarlar. Resimle- Te, heykellere âşık olanlar vardır, Me- selâ Venüs heykeline âşık olan genç- ler görülmüştür. gölgelerine âşık olanları düşündüm. Sinema yıldızlarına yanıp tutulanlar rın kulakları çınlasın... Profesör böyle fetişisme git bir çok şeyler daha anlattıktan sonra sadism, mazöhismden yani zulmetmekten ve Hikmet Feridun Es ( Devamı 11 nci sahifede ), | Talât beyle arkadaşlarını “İttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Tefrika No, 96, Yazan: Mustafa Ragıb Es -atı Enver paşa Cemal paşayı sadarete getirmeği düşündü, fakat.. Şimdi ayni ihtiyacı, levazım telsi- nin bu ikazile duyuyorlardı. “Demek ki Enver paşa da esas itibarile böyle bir harekete taraftardı. Aksi takdirde İsmall Hakkı paşa, her birinin Enver paşs ile münasebetlerini bildiği bu muhatablarına hükümeti devirmek gibi tehlikeli bir teklifi ulu orta ileri- ye sürmekten çekinirdi. Ayni gaye ile senelerce birlikte çar lışan bu arkadaşlar, B. Hüsrev Sami- nin mütaleasına derhal iştirak ettik- deri ve bu işi tahakkuk ettirmek için tekrar birleşmeğe karar “verdikleri halde, araya giren bir çök hâdiseler, hususile biraz sonra çıkan (Yakub Cemil meselesi) bir daha bu fikir et- rafında meşgul olmalarına imkân ve fırsat vermedi. Levazım reisi İsmail Hakkı paşa- nın yaptığı bu teklifin Enver pâşadan aldığı talimata istinad ettiğinde şüphe yoktu. Acaba hakikaten En- ver paşa, kendisini vaktile Harbiye nezaretine getirmeğe önayak Olan, Talât beyle mücadele etmekten Şe- kinmiyen bu zümrenin delâletile devirme- ğe mi hazırlanıyordu? “Enver paşa gibi böyle bir maksadını tahakkuk ettirmeğe elverişli, büyük ve müsel- lâh Kuvvetlere malik olan bir şahsi- yetin muarıylarının fasliyetine ni- hayet vermek için bu yolu tercih et-. miyeceği “düşürülebilir. Fakat mu- hakkak olan “bir şey varsa, Enver paşa, Kâmil paşı hükümetini de virmek için Babrâti baskınını yaptı- ğı gibi ayni tarza yakın bir hare- ketle Said Halim paşa kabinesini ve (Merkezi umumi) yi devirmek iste miyordu. O, yalnız orduya değil, memleketin idevesi için «İttihad ve Terakkisye de hâkim olmanın Z& ruretini takdir ediyordu. Binacna- leyh ittihad ve Terakkiş içinde bi- rer vazife ve mevki sahibi olan bu sivil arkadaşların yardımına müh- taçtı. Çünkü nihayet devletin idaresi için yalnız ordunun değil, bir çok si- yil elemanların da elde bulundurul- ması lâzımdı. Bu şahsiyetler de bu suretle kendisine taraftar olanlar- dan teşekkül edecekti Enver “paşa, levazım reisi İsmail Hakkı paşanın Şişlide USeyrisefain acentesi Ahmeg beyin evindeki top- lantının neticesinden hiç memnun olmamıştı. Kendisine o kadar gü- vendiği bu arkadaşlarının da - öyle tahmin ettiğ gibi . ber fikrine der- bal mütavaat edemiyeceklerini am lamıştı. Enver paşa, Cemal paşayı sadarete getirmek istiyordu ciddi mi idi? Yani B. Hüsrev Sami itiraz etmemiş olaydı bunların yapacakları bir ha- Enver paşa bu tasavvurunu nasıl tat- bik edecekti? Devlet işlerini mün- feriden kendi eline almağı doğrü bulmıyan başkumandan vekili, bir aralık kendisi için ikinci bir rakip olan Cemal paşayı kendisine büsbü- tün bağlamak ve Talât paşadan ayırmak üzere her İkisinin birlikte Talât paşayı istifaye sevk etmelerini ve sadarete de Cemal paşayı getrit- meği düşündü. Cemal paşa, her şeyden evvel bir Asker olduğu için harbin vaziyetleri- mİ daha iyi kavrayabileceği gibi bü- tün memlekette kuvvetli bir askeri İdare tesis edecekti. Enver paşanın asıl istediği de bu idi. Cemal paşanın etrafında münevver bir zümre toplanmıştı O, şayet Cemal paşayı kandırır da iktidar mevkiine getirirse Cemal pa- şa ile aralarının tamamile düztlece- ğini ve kendisinden ziyade Cemal paşanın etrafında birleşen memieke- tin sivi, münevver zümresini de dolayısile elinde bulundurdağını tah- min ediyordü. Bu tarihlerde haki- katen Cemal paşa, ne Talât, ne de Enver paşaların muvaffak olamadı- ğı memleketin ilim, edebiyat ve fikir âlemine mensup bir çok şahsiyetle- rini kendisine bağlamıştı. Messjâ o zaman memleket gençliğinin toplan- dığı ve Enver paşanın takip ettiği islâmcılık politikasına rağınen Türk milliyetperverliğinin yegâne hars ve propaganda merkezi olan (Türkoca- ğı) Cemal paşaya büyük bağlılık duyuyordu. Cemal paşa, Enver ve hattâ Talât paşaların (Türkocağı) aleyhinde almuk istedikleri tavır ve harekete karşı koyuyor, (Türkoca- ğı) na her türlü müzaherette bulu- nuüyor, arasıra paraca ön yardım ediyordu. “Bundan başka harbin do- gurduğu bin bir müşkülât karşısın- da geçinme (omüşkülleri içinde bulunan memleketin bir çok mü- nevveri, ucuz bedellerle Bahriye ne- zareti ambarından erzak vesair ihti- yaçlarını tedarik edebiliyorlardı. İşte bu gibi yardımlar, Cemal paşa etra- fında münevver bir.siyli zümrenin toplanmasında çok milessir olmuştu. Cemal paşa, sadrâzam ölmağı ötedenberi kurmuştu Bu sivil zümre haticinde ya En- ver paşaya doğrudan doğruya yana- şamıyan, yahut ta Talât paşanın taraflarları arasına bazı zevat ta vardı ki bunlar bir vesile ve yolunu bularak mütemadiyen Ce- mal paşaya karşı sadakat gösterecek mektuplar yazıyorlar, kendisini gök- lere çikarıyorlardı. Enver paşa, Ce- mal paşanın daha İstanbul muha- fızlığına geçmeden evvel sadrâzam olmağı ne kadar kurduğunu ve ba- zı vesilelerle bu emelini izhar etmek- ten çekinmeğiğini de bilmez değildi: Babifili baskını için tertibat almak üzere çalışan ttihatçı zümre, o za- man menzil müfettişi umumisi bulu- nan Cemal paşanın menzil müfettiş- Miğindeki makamında (şimdi Eminö- nü Halkevi ölan bina) toplanmışlar- dı. Bir aralık Kâmil paşa hükümetini tstihlâf edecek olan yeni kabineden babsedildiği sırada Cemal beyin de Bahriye nazırı ölarâk köbineye işti- rak etmesi münasip olacağı söylen- di. Bu sözler üzerine masasının önün- deki (Memaliki Osmaniye) haritasına göz gezâiren Cemal bey haritayı göstererek: — Bu memleketi idare etmek için ben sadrazam olamaz mıyım?, Demişti. Henüz daha kabineye gir- miyen, maamafih <İttihad ve Terak- kis hâdiselerinde mühim roller oyni- yan bu eski arkadaşlarının bu emeli- ne mubataplarından hiç birisi ses çı- karmamışlar, fâkat itiraz da etme- mişlerdi. Mahmud Şevket paşanın ka» tili üzerine gene sadarete geçmek Ve kırdılarım arasıra sarfetmişti. Cemal paşanın bu arzusu hem Enver, hem Talât paşalarca malümdu. Enver paşa, sadrâzam olmak için bu kadar derin bir arzu besliyen Cemal paşanın bü arzusunu tahakkuk et- tirdiği takdirde Telât paşanın entri- kalı siyasetinden tamamile kurtula- cağına, ayni zamanda Cemal paşanın Suriyedeki münferid hareketlerine de nihayet vereceğine emindi. (Arkası var)