8 Mayıs 1937 e am era m a mr — — AKŞAM Türk gençliğinin her şubesini alâkadar eden büyük bir anket > ——— ——ğ—ğ—ğ—ğ—ğ—ğÇğ—ğç——ğğğÇ—ğ—ğÇ—ğğ—ğ—— Gençlik nasıl yetişiyor ? .—. Türk diş hekimliğinde yeni bir merhale: Bedii dişçilik.. Bir profesör anlatıyor: “Bir lokantada etrafa bakındım yemeği adam akıllı, usulile çiğneyen iki kişi gördüm.. ,, Sofyada yapılan imtihanda Istanbuldan mezun Yanyana, sıra sıra, dizilmiş dişçi iskemleleri... Üzerle- ginde ağızları açık, kadın erkek hastalar... Bu açık ağız lara iğilmiş, ellerindeki pırıl pır aletlerle çalışan dişçi genç kızlar, dişçi delikanlılar... Dişçi mektebi son sınıf talebesi ders görüyor ... olan diş hekimleri daima bi Dişçi mektebi profesörleri ve talebe çalışırken Bu dersler bir taraftan gençlerimizin mesleklerinde ilerle- melerine yarıyor, bir tarttan da binlerce ovatandaşın dişleri çe kiliyor, tedavi ediliyor. Çarpık çene- ler, çarpık ve biçimsiz dişler düzel- biliyor. Yaşlı bir kadın, dişçi iskemlesine oturmuş, artık tedavisine imkân ol mıyan bir dişini çektirecek. İskemle- sinin yanında duran kar gibi beyaz Öntüklü sarışın genç kıza rica ediyor: — Aman evlâdım. hayatım sana emanet.. bayılır, mayılrsam Genç kız aletlerini yakarken temi- nat veriyor: — Hiç korkma valide. Biraz &onra ihtiyar kadın ağzını bir takım aletlerle karıştıran genç ki- za soruyor: — Çok acıyacak mı? Genç kız gülümsüyor: — Çektim bile... Ağzınızı oksijenli 8u ile yıkayınız.. Dişçi talebesinin ağızlarını Obakı- yorum. Dişleri pırıl pini yanıyor. tas lebe ağzını açtığı zaman uğulmuş se def gibi parlıyan dişlerle âdeta «ben ülişçiyim..» diyor. Sabahtanberi 12 ki- | ginin dişlerini tedavi eden bir talebe- nin yanına yaklaşıyorum. Soruyo- rum: — Meslek hayatınızda en büyük derdiniz nedir? — Buna derd demekten ziyade en- dişe demeli... Bizim de mühim bir endişemiz var, Dişçi mektebine giren her talebenin ideali nedir? Mektebi bitirdikten sonra şöyle şık, güzel, lâ- zım olan bütün aletleri içinde bir mu- ayenehane açmak değil mi?. Fakat bugünkü halde bir dişçi mu- ayenehanesi açmak o derece pahalı ve masrafh bir iştir ki. . Bilhassa bü- tün Jâzım olan aletleri temin etmek âdeta bir serveti feda etmektir. bu” nun için meslekte en büyük endişe miz bir muayenehane açamamakiır. Bize: «Anadoluda dişçi yok.. Ana doluya gitsenize.» diyorlar.. Anadolu- ya gitmek te nihayet bir muayeneha- ne açmak demektir. Bir kere bunu temin etmek bir meseledir. Ondan sonra haydi muayenchaneyi açtığın- zı tasavvur edelim. uğraşıp, didinip, bulduğunuz paralarla aşağı borca açtığınız muayenehanenin MAS- rafını küçük, nüfusu az bir şehirde çıkarabilir misiniz? — O halde mektepten her mezun olan muayenehâne açamıyor..- — Açamıyor tabii... Bu iş doktor- luk gibi değildir. Nihayet bir doktor muayenehanesi bir kaç ulak tefek âletle bir odadan ibaretti, Dişçi mua- yenehanesi, bilhassa bugünkü tek nikten, makineden çok istifade eden dişçilik sanatının muayenehanesi ÖY- le mi?. Genç talebe ile konuşurken düşün- düm. Acaba dişçi mektebinden meztn. böyle bütçesi müsaid olmıyan genç diş doktoru İçin bir devlet yardımı yapılamaz mi? Hazır Anadolunun pek çok yerlerinde dişçi, doktor, hat- tâ sıhhiye memuru bulunmadığı İle- i sürülüyor. Bu yardıma tâbi tutulan »r Anadolunun İstenilen yerlerine gönderilir ve hiç doktor olmıyan yer- de nihayet bir diş hekimi ayni zaman- da yarı doktor sayılır.. Bu gençlerden hem devlet istifade eder, hem de ken- dileri bir muayenehane sahibi olur- Jâr. “e. Bizi Türk dişçiliğinde yeni bir mer- olan bir ktinige soktular bu Kit bizde son zamanlara kadar ok | rinci geliyorlar Ve Sair Yerlerde diş yüzünden bir çok arızalar, şişlikler, çarpıklıklar Olu- yordu. Bunlara dişçilikle alâkası bu- lunmıyan operatörler müdahale edi- Yordu. Halbuki bu iş yalnız ve sadece “dişçi - operatör» lerin işidir. Bizde dişçi operatörler şimdiye kadar sade- <6 çenede ve diş etlerinde ameliyat Yapıyorlardı. Halbuki bügün bu diş yüzünden boyunda, boğazda, yüzün herhangi bir kısmındaki çarpıklıkla- TI, arızaları diş operatörleri düzelti- yorlar. Bu servisin mühim bir vazifesi de bedii dişçilik... Ağızda çarpık, üstüs- te çıkan dişleri yahut, ağızdan dışa- rıya fırlamış dişleri ve çeneleri düzel- tiyorlar, Ayrık dişleri birlbirlerine ! yaklaştırıyorlar.. Bir genç talebe bana tedavi ettiği bir hastanın iki resmini gösterdi. Bu bir genç kadının iki fotografı idi. Bi- Tİ tedaviden evvel, öteki tedaviden SONLA... Hani bazı mübalâğalı krem ilânları olur. Kremi sürmeden evvel çirkin bir kadın resmi görürsünüz. Kremi sü- rünce esrarengiz bir el bu kadını bir- denbire peri masallarındaki dünya güzellerine benzetir... işte dişçi mekte- binde tedavi edilen kadının iki resmi arasında da bu kadar fark vardı. Tedaviden evvel çarpik çeneli, diş- leri ağzından dışarı Cıvlamış, Korkunç bir kadın viden sonra ise dişler içeri girmiş. cens güyet munfazam bir (Dı m I0 uncu sâhilede) Hikmet Feridun Es L..... Tefrika No. 89, Sahife 7 “İttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Yazan: Mustafa Ragıb Merkez kumandan muavinine verilen salâhiyetler, Cevad beyin divanıharple münasebetleri B. Şerif, kendisi hakkında verilen emrin muhteviyalından haberdar öl- duğunu, ancak bu ane kadar hiç meş- gul olmadığı bir vazifede muvaffak olamıyacağı için Merkez kumandan- lık muavinliğini istemedeğini anlat- ta. Bunun üzerine Tevfikbey yarı şaka bir tavırla şu mukabelede bu- lundu: — Yoksa sulkasdcılarila beraber misin?... B. Şerif, Tevfik beyin bü sözü karşı- sında hiç bir şey anlamamıştı. Böyle hiç beklemediği bir sunal karşısında kalınca büyük bir merak ve tecessüs- le: — Anlamadım, nasıl sulkasdçılar?., dedi... Tevfik bey, B. Şerifin bu tereddü- dünü haklı bulmuştu. Kendisine iza” hat verdi ve Enver paşa aleyhinde son günlerde tertip edilen suikasdlara na- sil teşebbüs edildiğini, bu hususta Merkez kumandanlığının yapmağa başladığı tahkikattan şimdiye kadar nasıl müsbet bir nelice almadığını, Harbiye nazırının Merkez kumanda» nı Cevad beye artık enmiyeti kalma» dığını ve nihayet kendisinin ne mak- sadla İstanbula çağırıldığını uzun u- zadıya anlattı. Bunun üzerine B. Şe- rif; — Mademki, böyle bir zan hasıl 0- Tuyor, paşa hazretleri teveccüh ve iti- mad etmişler, bu vazifeyi kabul edi- yorum. dedi. B. Şerif, bu yeni vazifeye tayinine muvafakat ettikten sonra Enver paşa Me görüştü. Harbiye nazırı yeni Mer- kez kumandanı muayininin tayini emrini derhal yazdırdı. Ancak eski Merkez kumandan muavini B. Riza yüzbaşı rütbesinde idi, B. Şerif kay- makamdı ve fırka kumandanı salâ- hiyetini halzdi. Merkez kumandan- ağı da ayni salâhiyeti haiz olduğun- dan kadroda bir değişiklik yapmak Yizım geldi. Bu değişikliğe göre B. Şe- rifin orduda iktisap ettiği fırka ku- mandanlığı salâhiyeti uhdesinde ba- Yi kalmak üzere Merke? kumandan- ğı muavinliğine tayini ile stajmı bu vazifede yapması emrediliyordu. Cevad beyin salâhiyeti tahdid edilmişti Aymi zamanda Harbiye nezaretinde muhafız taburundan müfrez bölük teş- kfâtı halinde bir (kıtai muntazara) vardır. Bu (Kıtai muntazara) Harbiye nezaretine yapılacak ani bir tecavüz ve taarruza karşı icap eden müdafaa tertibatını alacaktı, Enver paşa, B. Şerifi bilhassa son günlerdeki teh- Yikeli hâdiseler ve teşebbüsler için bu memuriyete getirdiğinden o zamana kadar doğrudan doğruyu Cevad bey tarafından idare edilen (Kıtai munta- zara)yı şimdi B. Şerifin kumandası altma verdi. Cevad bey, hiç ümid etmediği bir sırada tâ Sina cephesinden getiri- Ien B. Şerifin Merkez kumandanlığı muavinliğine tayinini hiç beğenme- mişti, B. Şerifi çok soğuk bir tavırla karşılamış, fırka kumandanı salâhi- yetini haiz ve bu salâhiyeti muhafaza etmek şartile getirilen yeni muavini- nin ilk fırsatta kendi yerine geçece- ğini sanmıştı. Manamafih Cevad bey, bu hissiyatını hiç kimseye açmak is- temedi ve Enver paşanın emrine kar- şı koyamadığı için bittabi ses çıkara- madı, Halbuki Merkez kumandanının bu endişesi çök boştu, gerçi Cevad beyin haiz olduğu salâhiyetlerden bir kıs- mu alınmış, bilhassa artık siyasi hâdi- selere karışlırılmaması münasip gö- rülmüştü. Fakat Enver paşa, Tevfik beyin tavsiyesi üzerine Cevad beyi yerinden uzaklaştırmamağı da muva» fik görüyordu. Cevad beyin divanı harb heyetile de arası açıktı.. Ancak B. Şerife bu salâhiyetlerin vermesi, buna mukabil Cevad beyin elindeki salâhiyetlerin tahdid edilme- si resmi bir muamleye tâbi tutulma- Yapılan suikasd teşebbüslerinin fa illerini meydana çıkaramadığı İçin salâhiyeti tahdid edilen merkez kumandanı Cevad bey mışlı, B. Şerif Merkez kumandanı muavini sıfatile kumandanlığın her işile yakından alâkadar olacağından "Enver paşa, bundan sonra siyasi ve mühim gördüğü her işi B, Şerife ha- vale edecek, Cevad beyi bu İşlere kas Tıştırmıyacaklı. Merkez kumandanı yalnız cari muamelelerle meşgul ola» caktı. Fakat alınan bu tedbirlerden Ce vad beyin haberi yoktu. Tevfik bey, Enver paşadan aldığı emir-üzerine gerek kurşun hâdisesi- nin, gerek son suikasdın ihbarının Cevad bey tarafından meydana çikar rılamamasının sebeplerini araştırır. ken Merkez kumandanı ile divanı harb arasındaki münasebetlerin de iyi bir safhada olmadığını meydana çi- kardı. Cevad bey saktör Naşid mes&- lesinde ve buna kıyasen birçok işlerde- isteklerini divanı harbe yaptıramadı- ğı için divanı harbe etaniyet etmeme- ğe başlamıştı. Divanı harb, maznun olarak sevke- dilenler hakkında pek şiddetli hare- ket etmediğinden ve muaznunlardan çoğunu mahküm etmiyerek serbes bi- rTaktığından Merkez kumandanının fikrine göre divanı harb zamanın ne- zaketini kavramamış ve vazifesini ih- malle ifa etmiştir. Halbuki divanı harb heyeti, vazifesni kanuni mevzuat haricinde yapmak fikrinde değildi. Hususile uzun bir adliye memuriyeti olan divanı harp müstantiği B. Veh- bi, maddi ve kati delil görmeyince hiç bir maznun aleyhinde hareke etmiyor, Cevad beyin israrlarına rağ men kanuni vazifesini biran bile ih- mâl etmiyordu. Hem Cemal paşaya hoş görünmek, hem de.. Cevad bey, divanı harbin istekleri- ne alet olmadığını görünce topçu bin- başısı Hacı Hurşid beyi (vefat etmiş- tir) divanı harbe memur etti. Bu zat, eskiden beri Cevad beyin yakın arka» daşlarından olmakla beraber son za- manlarda Ayastafanosta da komşusu 141. Hurvşid bey, divanı harbin tahkik heyeti toplantılarına, muhakemelere iştirak ediyor, mâznunlar hakkında verilecek hükümlerde Cevad beyden aldığı talimat dairesinde hareket edi- yor, tahkik heyetinin, divanı harbin karar ve hükümleri Üzerine müâssir olmağâ çalışıyordu. Fakat bu gibi iş- lere pek yabancı olan Hacı Hurşid bey söze karışınca dethal diğer aza nın müdahalesini celbederek sözünün kesildiğini görürdü. Cevad bey, divanı harb muamelâti- ni yakından kontrol etsin ve sevkedk len maznunlar hakkında arzu ettiği gibi karalar çıksın diye diyanı har- be memur ettiği Hacı Hurşid beyin bu vazifede tutunamıyacağını görün- ce bu eski arkadaşına İstifa etmesini tavsiye etti, (Arkası var),