26 Nisan 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

26 Nisan 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Sahife 6 PAZARTESİ KONUŞMALARI İHTİYAT Her 'Türk askerdir, Çünkü Türk vatanına herhangi bir taarruz yapılacak olursa Türk mille- tinin hiç bir ferdi bu taarruzdan kur- tulmuş olamıyacaktır. Bir şehrin Üüs- tünde gezen düşman tayyarelerinin attığı bomba, bu çocuklar askerlik ça- gına girmemiştir, öldürmiyeyim; bun- lar kadındır, nezaketsizlik edip onla- rı perişan etmiyeyim; bu ihtiyarlar yazık olur, dokunmıyayınm demez. Düştüğü ve patladığı yerde kim var- sa hepsini yaralar, hepsini öldürür. O halde memleket müdafaası vazi- fesini üstüne alan ve alması lâzumge- len, şu veya bu ferd değil, bütün mil- lettir. Çocuğlle, ihtiyarile, erkeğile, kadınile bütün bir cemiyettir. Onun içindir ki, çocuk, ihtiyar, erkek, ka dın, kuvvet halinde, hepsi askerdirler. Beden, fikir ve ahlâk terbiyesinin en yüksek gayesi, insanlığın zararını do- guracak bir taarruza uğrıyan milleti- ni ferdlerin koruyabilecek kudrette bulunmasıdır, Demokrat ve ileri milletlerde asker- Tik, bu bakımdan, her vatandaşın va. tana, millete, kendi varlığını yaşatan ceriiyete karşı yapması icap eden bir vazifedir. Türk milleti uzun asırlar- dan.beri bu vazife hissini bütün feda- kârlıklarile duymuştur. Yenildiği 2a- manlar, başındaki adamların irfan- sızlığından, iz'ansızlığından, vicdan- sızlığından dolayı yenilmiştir. Yoksa ondan ne istenilmiş de o yapmamış” tır? Yürü, demişler, yürümüş; öl de- mişler, ölmüştür, Daha ne yapabilir- di? Cümhuriyet devri, gençleri ve ka- dınları da vatan müdafaasında vazi- feli kılmak fikrini ileri sürmekle âs- kerliğin en yüksek telâkkisini orta- ya koymuştur. Bugün demokrat Tür- kiyede askerlik ne bir ocak, ne de bir imtiyazdır. Çünkü her vatandaşın bir cani vardir; onu da vatanının selâmeti ve saadeti için vermek borcundadır. Meşlek, mevki, rütbe, makam her ne olürsa olsun vatan ve millet için öl- mekte, yüksek vazife ve hak bakımın- dan, hiç bir ayrılık ve hiç bir üstün- lük.yektur. Eski şövalyelik devrinden kalma asilzadelikler, filân hanedana mensup oluştan gelme imtiydzlı gu- Turlar bizde . yaşamıyor. - Çünkü her Türk böyle asil, her Türk böyle kah. raman bir soyun evlâdıdır ve bu asilli- ği göstermeğe kendini mecbur bilir. &oh hafta içinde askerlik tahsilini bitirip Türk ordusuna giren 1700 genç yedek subayın Cümhuriyet abi- desi önünde hep bir ağızdan okuduk- Jan İstiklâl marşının yıldırım sesi yü- reğimde akislenirken hep bu düşün- celer kafâmdan geçiyordu. Her biri yarının bir ilim ve ihtisas adamı ola- cak bu vatansever gençlerin -doktor, muallim, mühendis, dişçi, eczacı, ri- yazi, hukukçu ve daha bilmem hangi Esad Mahmud Karakurd. 26 Nisan 1937 ZABİTİ meslek mensubu olursa olsun- yurd | müdafaası için bu noktada beraber olduklarını görmek ve düşünmek, Türk milletinin istiklâl ve hayatı için €n büyük bir emniyettir. 'Tarihleşen adile (İhtiyat zabiti), bugünkü söyleyişle (Yedek subay), Türk milletinin hayatında yepyeni bir ruhun şerefli bir remzi olmuştur. İstanbullunun, mekteplinin ve med- res&linin askere alınmadığı, daha doğrusu askerlikten muaf tutulduğu devri bilmiyen var mıdır? Sanki âs- kerlik, bir belâ, bir âfetj bir felâket- miş de mahallebici ve nazik yapılı İs- tanbullu rahatsız olmasın; mektepli, kafasile çalışsın, zihnini o böyle şey- lerle yormasın; medresede softa, ilmi şerifle meşgul olsun, okuduğu tefsir ve hadisi unutmasın diye kendi hal- ene bırakılmışlardı. Makikat tamamile başka idi. Vata- nın bir parçası olarak diğer parçala- rından üstün hiç bir meziyeti olm. yan İstanbulun çocukları, esasen meklepsiz kimse olmaması İğzımge- len millet içerisinde mektepli, askere alınmamak suretile şerefsiz bir halde bırakılmışlardı. Mahallebici denilen İstanbul çocukları, Balkan harbinde ve'umumi harpte, bilhassa Çanakkale müdafsasında, fedakârlık, yiğitlik ve ölüme seve seve gidişte, yurdun öbür çocuklarından bir adım bile geri ol- madıklarını isbat etmediler mi?, İhtiyat zabitliği, Türk gençliğinin yetişmesinde bahtiyar bir merhale teş- kil eder. Bunu nefsinde tecrübe eden- lerden biri olarak diyebilirim ki, ne lise, ne üniversite talebesi iken bu müesseselerin bana veremediği bazı itiyadları, ben ihtiyat zabiti olarak ordudan aldım. Bugünkü varlığımda askerliğe ve orduya borçlu olduğum birçok şeyler olduğunu *söylemekle vazifesini yapmış bir insanın kalb hu- zurunu duyuyorum. Türk ordusu, her Türkün girip diploma alması lâzımge- len yüksek bir mekteptir. Askerliğin dışardan mübalâğalı gö- rünen sert inzibatı, bize çok lâzımdır. Mekteplerimize bile girmesini şahsen lüzumlu bulduğum bu inzibat sistemi, Erzincan ovasını sulama işine mayısta bşlanacak Şehrin haritası, içme suyu projeleri kasabanın elektrikle tenviri bu yıl yapılacaktır Erzincânın umumi görünüşü Erzincan (Akşam) — Bu yıl Erzin- canda kış bütün şiddetini göstermesi- ne fağmen, geçen yıllara nisbeten ilk- bahar mevsimi çok erken gelmiştir. Yağmurlar devamlıdır. Bu yıl mezru- atın bereketli olacağı şimdiden tah- min edilmektedir. Erzincanda imar işleri de dev adımlarile ilerlemektedir. Tatbikine başlanan imar progra- mının esaslı hatları şunlardır: 1 — Ovanın sulanması projeleri bitmiş olduğundan bu işin yapılması kısım kısım veyahut toptan eksiltme- ye konulacak ve mayısta işe başlana- caktır, 2 — Şehrin müstakbel haritasının yapılması için Diyarıbekirde bulunan heyet mayısta Erzincana gelerek işe başlıyacaktır. $ — Girlevik şelâlesinden istihsal edilecek elektrik projesi Nafra vekâle- tince tasdik edilmiştir. Şehrin elek- trikle tenviratı, projesine göre münâ. kasaya konacak ve bu yıl içinde ya- pılması temin edilecektir. 4 — Şehrin içme suları projelerinin terbiye edenlerde olduğu gibi terbiye edilenlerde de yüksek bir şuura er- mek şartile, Türk milletini iyi işliyen ve bile bile işliyen idrakli bir makine haline getirecek yegâne yoldür. Ya- panla yapmıyanı ayırıcı, muvaffak 0- lanla olmıyanı bir tutmayıcı bir ter- biye usulüne muhtacız. Yedek Subay olarak orduya giren ve yarın İlim, idare ve ihtisas şubelerinde birer yer alacak olan bu gençleri, bugünden tebrik ederim. Hasan-Âli YÜCEL 1 Mayıs yas bahar b bayramı günü izi, Türk Maarif Cemiyiti Rozetlerile süsleyiniz. SON GECE!.. Yüzbaşı şimdi balkonu Gradina Publika meydanına bakan büyük bir odanın pencereleri önündedir. Karşı- sındaki kanepede belediye reisi otu- ruyor... Çay içiyorlar... Yüzbaşı tam bulundukları binanın karşı tarafına isabet eden küçük, fakat temiz bir evi göstererek: — M. Radilesku rica ederim şu ev- de kim oturuyor? diye soruyor... Belediye reisi yerinden doğrulmus- tur. — Kırmızı evde mi? — Evet!,, — Madam Mihailesku isminde dul *ir kadın!... — Yalnız mı?. — Hayır kardeşinin kızile beraber oturur... — Başka kimseleri yok mudur?. — Hayır., yalnız bir kardeşinin oğ- Ju vardır amma şimdi burada değil!.. zabitidir, — Acaba M. Radilesku ben bu evde oturamaz mıyim?, Kumandanlığa çok yakın da!... Herhalde benim için pek münasip bir yerl... ş Tefrika No. 17 Belediye reisi biraz duraklıyor... -- Yüzbaşım bu kadın, derdli bir kadındır. Kardeşini birkaç ay evvel kaybetti. Yeğenlerile barınmış oturu- yor şimdi burada!... İsterseniz daha münasip bir ev bulup size tahliye et- tireyim, — Ben onları evden çıkaracak deği- lim kil,. — Ha, evi boşaltmak istemiyorsu. muz demek?, — Hayır!... — O zaman olabilir belki bilmem!, — Tabii... Bana bir oda versinler kâfi!... Hem bilığiyorum vaziyetleri- ni, kimbilir belki benim onlara biraz da yardımım dokunabilir!... — Çok huysuz kadındır yüzbaşım!, — Zararı yok canım; ben kavgacı | düzgün iki silâhlı asker ver... insan değilim, uyuşuruz... yapılması hususunda Nafia vekâle- tince buradaki su mühendislerine emir verilmiştir. 5 — Erzincan istasyon caddesine ait projeler Nafız vekâletince tasdik edilmiştir. 6 — 1 nisanda toplanan Belediye meclisi 937 senesi bütçescini 62 bin lira olarak kabul etmiştir. Bu sene bütçede son sistem bir arozözün alın- ması için 4500 lira ve mezbahadan et taşımağa mahsus bir kamyon için de 2500 lira tahsisat vardır. Haziranda bunlürın mübayaası yapılacaktır. 7 — Orduevine ait sinema binası- nın resmi küşadı yapılmıştır. Mera- simde general Tevfik, vali Bahri ve — Niçin burayı tavsiye elmiyorsü- nuz?. — Ne bileyim, belki rahat edemez- siniz de!... — Ederim efendim ederim!... Hem ne olacak canım, şunun şurasında ebediyen kalacak değiliz yal... Bir gö- rüşelim bakalım ev sahibi ile, belki uyuşuruz.., Yüzbaşı, çay bardağını masanın üstüne koyuyor... Kayışını takiyor.. ta- bancasını alıyor. — Haydi M. Radilesku, sizinle şimdi bu eve uğrar, oda işini hallettikten sonra hastaneyi işgale gideriz. Olur mu?... Belediye reisi, çarnaçar kabul edi- — Peki yüzbaşım, nasıl isterseniz!... Kalkıyorlar.... — Hastane uzak mıdır?, — Hayır, on dakika!... Yüzbaşı kapıdan sesleniyor... — Bana başçavuşu çağırın! İki dakika.. başçavuş geliyor... — Çavuş şimdi bana, kıyafetleri Gidip kendim için şu karşıdaki kırmızı evi x Belediye relsi belli ki yüzbaşının bu | işgal edeceğim. Sen de bir manga ile eve girmesini istemiyor, Mütemadi. | on beş dakika sonra beni askeri has- yen bahaneler bulmağa çalışıyor. tanenin önünde bekle!.. — Yüzbaşım beni dinleyin size baş- | gelmeden içeri girmeyin... » Sakın, ben Yerliler. m den birisini bulun, götürsün oraya ha- Olur, e sermiş va DAİ an birçok subaylarımızla sivil memurlar bulunmuştur. Sesli sinema birçok flimler göstermeğe başlamıştır. 8 — Halkevi inşası için 65 bin lira havale gelmiş ve binanın inşası mü- nakasaya konmuştur. Köy eğitmenleri Bu ay başından itibaren köy eğit- men kursu buradaki ziraat mektebin- de faaliyete geçmiştir. Kürs ta- Jebe kadrosu yüz kişiliktir. Bunlar 25 ilâ 40 yaşları arasında askerlikte ça- vuşluk etmiş pratik ve açıkgöz kimse ler olup Erzincan, Erzurum, Gümüş- hane, 'Tünçeli vilâyetlerinden gelmiş» ierdir, Kurs müddeti altı aydır. Okutulan dersler; Toprak ziraati, sebze ve mey- vacılık, hayvan ıslah ve yetiştirme ve bakımı ile hayvan hastalıkları, süt ve peynircilik, bağcılık, arıcılık, ipek bö- cekçiliği, konservecilik, tavukçuluk, türkçe ve riyaziye dersleridir. Dersler ilk okul öğretmenleri ile vilâyet zirar at ve baytar müdürleri tarafından okutulmaktadır. Kursu ikmal eden çavuşlar köyler. de ilk okul öğretmeni olmakla bera- KADIN KÖŞESİ Elde örme elbise Elde örme renkli keten tiresinden elbise ile mantosu, zum Yarınki Istanbul (Baş tarafı 5 inci sahifede) Harika nevinden yapılan bu muazzam işlerin yanında İstanbulu imar et- mek, genç cumhuriyetizin banlii haki- kisi ve Türkiyeyi gerçekten inkıraze dân kurtaran, istiklâlini kazandıran Büyük Önderimiz Atatürk için büyük bir iş değildir. İşte İstanbulumuzün yeniden inşası, medeni, asil bir kis veye sokulması şerefi de çocuklara, bizden pek sonra geleceklere, torun- larımızın torunlarına değil, akıllara hayret veren ve başarılması imkân haricinde olan birçok işleri başaran şu bulunduğumuz Kemalizm devrin- de halâskâr Atatürke nasib olacaktır? ber bulundukları köyün her hususta Eski Şehremininin bu kitabını oku- Basis maahi mahsulleri müdürlüğü Ankara 25 (Akşam) — İktisad ve- kâleti deniz mahsulleri müdürlüğüne yan bir muharririiniz Operatör Gene- ral Cemille görüşmüştür. B. Cemil kitabının ciddi suretle tenkid edil mesini ve bu suretle faydalı bir mü- doktor Kemal Bayrakçı tayin edilmiş- | nakaşa zemini açılmasını temenni et- tir. Doktor Kemal Bayrakçı memleke- timizin ilk balıkçılık mütehassısıdır. Kendisi İktisad vekâleti hesabına Av- Tupanın muhtelif şehirlerinde yedi se- ne balıkçılık tahsil etmiştir. Eski deniz mahsulleri müdürü B. Mazlüm beynelmilel sergiler müşayir- liğine nakledilmiştir. — Başüstüne efendiml... — Zabitler geldiler değil mi?. — Aşağıda çay içiyorlar, — Pekâlâ, yarım saate kadar avdet edeceğimizi söyle... Başçavuş çıkıyor, yüzbaşı belediye reisine dönüyor.. — Gidelim mi efendim?... — Hay hay buyrun! Odadan çıkıyorlar! .. Küçük, yayvan, kırmızı tuğladan yapılma bir evin kapısı önündeyiz şimdi... Bütün perdeler, camlar, pancurlar indirilmiş... İçerden tek bir ziya sız- mıyor... Çıt yok... Yüzbaşı kapıyı vuruyor... Bekliyorlar... Bir daha vu- ruyor... Gene cevap yok... sesi, ne bir hareket... danıyor... — Tuhaf şey, içerde kimse yok mu acaba?... Belediye reisi elile sakalını karıştı- rarak endişeli nazarlarla pencerelere bakiyor. Bir dakika daha... Yüzbaşı arkasındaki neferlere: — Âdet burada bu galiba, dayanın bakalım şu kapıya!... Neferler, tam kapıya abanacakları sırada kapı, gârip bir gıcırtı ile yavaş» ça arkaya doğru açılıyor... Eşikte, kır saçlı, uzun boylu, ihtiyar bir kadın!.., Belediye veisi hemen ilerliyor... Rus. tiğini ve yapılacak itirazlara (Akşam) vasitasile cevap ereceğini söylemiştir. Arkadaşını kazma ile yaraladı 'Haydarpaşada oturan İbrahim, ar- kadaşı Mustafayı kazma ile yaralamış” tar, İbrahimle Mustafanın niçin kavga ettikleri belli değildir. İbrahim yaka» lanmıştır. mence birşeyler konuşuyorlar. Kadının yüzünde karmakarışık çiz- gileri... Gözlerinde birdenbire duman» hı, vahşi bir bakış peyda oluyor... Ho. murdanıyor, murıldanıyor ve sonra bir anda başını yüzbaşıya çevirerek: — Giriniz!... diyor. Yüzbaşı, eli tabancasının üstünde, kapıdan içeri giriyor... Geniş bir hol, dört beş basamakla çıkılan bir sofa ve sofanın üzerine dizlimiş iki üç odal, Holün ortasında bir masa var, masa» * “nın üstünde de alçıdan yapılmış bir tayyare kabartması! | Zabit, kadına doğru yaklaşıyor... Munis, yumuşak bir s65.. — Madam, kabul ederseniz, sizde birkaç gün misafir kalmak istiyorum, Elimden geldiği kadar rahatsız etme» meğe çalışırım sizi!... Nk mar Tok, dik ve sert bir cevap!.. ci cümle... — Kabul edip etmemek elimde “ saydı düşünürdüm. İkinci cümle... — Madem ki, elimde değil, o halde hangi odayı istiyorsanız alınız!... -—- Zabit gülüyor... ı — Teşekkür ederim. ie — Teşekkür etmeğe sebep yok, se dece emreder ve İstersiniz!... Yüzbaşı tam bir soğukkanlılıkla mus kabele ediyor, Hibesi ww (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: