— Saat kaç Afacan? Vay!.. Küçük iğne sağa doğru ini- yor, büyük iğne yukarı doğru çıkıyor. Saat iki olacak. — Amma ilerliyor'bu saat... Daha hastanenin saati ikiyi çalmadı. Ziyanı yok, geç külmaklansa er- ken gitmek hayırtıdır. — Hazır mısın?.. Âlâl.. Ne var? Ne istiyorsun? — Kasketimi bulamıyorum. — Bulma. Dişçi senin kasketine değil dişlerine bakacak, Doğru, doğru ama, kasket de yep- yeniydi. Kasketini giyip gidecekti, — Buraya gel, gene ng var? — İskarpinimin kağları çözülüyor, — ÖL... Bıktım senden! Afacan protesto ediyor, Onun ne ka- bahati var, Hem her zaman iskarpin- lerini annesi bağlamaz mı?.. — Ya... Ya bağlara basar da düşer- sem.. ya... ya düşüp bir yerimi kırar- sam... ya o zaman iş büyür, dişçi ye- rine hastaneye gideriz, hem daha çok Bir yumak yeşil yün, Bir yumak mavi yün. Bir tığ. 0,18 genişliğinde bir mukavva alı- nız ve seksen kere yeşil yün dolayınız. Sonra yumağı mukavvayı uzatarak çekiniz. (Şekil 1-2) mukavvaya kö- peğin surat şeklini veriniz, tekrar yün sarınız. Yünün bir kısmını kesiniz. (Şekil 3 e dikkat) geri kalan yünü üçe taksim ediniz. Küçük iki kısımla ön ayakları yapınız, Resimlere dikkat ediniz (şekil 4) kuyruk ve arka ayak- ları da buşekle göre yapınız. Köpek ayak üstü durduktan sonra tığ ile kulaklarını ve gözlerini mavi yünle tutturursunuz, Mektepli fakir çocuklara yardım Mekteblerde gıdaya ve yardıma muhtaç olan 1500 çocuğun gıda larını, mekteb ihtiyaçlarını temin et- mek üzere teşekkül edeni birlik yar. dım idare heyeti dün ilk toplantısını Parti binasında yapmıştır. Dünkü toplantıda muhtaç hiç bir çocuk mah- rum kalmamak üzere yapılacak olan yardım etrafında ihzari bazı kararlar verilmiş ve yardım tahsisatının ne su- retle arttırılması muvafık olacağı gö- rüşülmüştür, | Afacan ısrar ediyor: | — Halbuki diş acımaz değil mi? Hiç acımaz değil mi? — Acımaz dedim ya... Hem bugün sana ne oldu? dün dişçiye gideceğin için seviniyordun, bugün neye böyle çarpıldın? — Çarpılmadım, — Budala olına. — Akıllıyım ben!.. Annesi doğru söylüyordu. Oğluna: «Yarın gidelim de şu dişini göstere- lim» dediği zaman Afacan pek sevin- mişti... Öyle ya, dişçiye hep büyük- ler gider, Büyüklerin yaptığını yap- mak ta küçüklerin hoşuna gider. Dişçiye gitmek evvelâ Afacanın hö- şuna gitti. Derken, dişçinin koca koltuğuna oturup da ağzım açınca titremeğe başladı. Dişçinin kocaman eli koca- man bir âleti Afacanın ağzına soktu. Dişçi dedi ki: — Bir şey değil. doldurmak lâzım.. perşembeye. Ohi.. İşler yolunda, Artık tehlike yok ya, Afacanin korkusu geçti. — Anne, uslu durursam dişçi bana aletlerinden birini hediye eder mi? Ertesi gün Afacan arkadaşlarına haber verdi: — Perşembeye “İşçiye gidiyorum! Ve asıl arkadaşı Tokmağa da: — Sana saat dörtten sonra gelirim! dedi. İşte bugün perşembe... Afacan dü- şünceli, — Anne, bugün dişçi hasta ise baş- ka bir gün gideriz değil mi? — Tabii, ama hasta olmasın... Merdivenlerde Afacanın gene içine doğdu. Geçen sefer dişçi nezleli idi, Belki yatağa yatmıştır. İ Kapı açıldı, hizmetçi: — Buyrunuz! dedi, Salona girdiler. Afacan biraz Re- simli mecmuaları karıştırdı, sonra annesine sokuldu: — Anneciğim dişim hiç ağrımıyor. «köpek» 5, 4, 3, 1, 2 im «tavuk düş- manı bir hayvandır. 3s. Bilmecemizi doğru halledenlerden birinciye: Fotograf makinesi. İkinci- ye: Mürekkepli kalem. Üçüncüye: Asyadan bir güneş doğuyor eseri. Ay- nca 200 kariimize muhtelif hediye- ler verilecektir. Pargerkazanarl 1,2,3 üm «bir nevi toprak» 4,5im 6 mart 1937 tarihli bilmece mizi doğru hak leden o Emirgân orta okul tale- v l | Bilmecemizi: halledenler peel ö “| Boşu boşuna para sarfetme... — Sus! Bir kapı açıldı, koltuğa oturdu, Ağ- zını açtı. Canı acımıyordu ama, gene de korkuyor, titriyor, terliyordu. Terleyinciye kâdar, titreyinceye ka- dar, korkuncıya kadar iş oldu bitti bi- ie... — Gördün ya, korkacak ne varmış? — Korkmadım ki... Kimbilir dişçi korkak çocuklardan neler çeker... Di- Jimi dişime götürüyorum, delik yok. Altın doldurdular değil mi?.. Değe- rim de arttı. Evde akşam babasına anlattı. Ba- bası sordu: — Arkadaşın Tokmağa gitmedin mi?, — Gittim ama o daha çocuk, diş- çiye bile gitmemiş. Hendese Bu on üç dağınık noktayı, beş doğ- ru çizgiile biribirinden ayırmak mümkündür. Eğer bu beş doğru çiz- giyi lâyıkile çizebilirseniz, on üç nok- tayı biribirlerinden birer çizgi ile ayırmış olursunuz. Hediye — Tonton, bayramın geliyor, ne he- diye istersin?. — Bana bir bisiklet al.. — Bisiklet nasil yazılır. Tonton düşündü: — Vaz geçtim, dedi bir top ali. KESİP YAPIŞTI le me Kemirici hay- vanlardan bir ço- gu, gündüzleri yuvalarında sak- karın- larmı doyurmak için geceyi bek- derler, ortalık ka» rarınca yuvalarından çıkarlar. Yal nız Avustralyada resmimizde görülen bir nevi kemirici hayvan vardır, ki gündüzleri meydanda dolaşmaktan çekinmez ve kuşları avlar, SİVRİSİNEK Amerikada, Sen- Luide, büyük bir fabrikanın ma- kinelerini sivri- sinekler durdur- du. Sivrisinekle- rin durdurduğu makinenin kuv- BESEN veti 700 baygirdi. Uzun incelemeler- den sonra, makineleri sivrisineklerin durdurduğu anlaşıldı. Mliyonlarca sivrisinek makinelerin yağlarına yapışıp kalmış ve nihayet öyle bir külçe teşkil etmişler ki, ma- Kineler işliyememiş. Seylân oadi- sında cesareti ile meşhur bir nevi kelebek (vardir. Bu (kelebekler kapkaradır, çi- çeklerden ziya- S. de ekinlere mu- sallat olup tarlaları harap ve kendi- lerinden yüz kere büyük olan kuş- lara hücum ederler, Çıkma oyunu Bu oyun en az | beş kişi ile oyna- mar, Oyunculardan biri topu alır ar- kadaşına doğru alar. Eğer o to- pu yakalarsa, derhal başka birine fırlatır. Eğer top birine dokunur da o topu tutamazsa oyundan çıkar, eğer topu tutarsa; o zaman topu atan oyundan çıkar. Son kalan oyuncu partiyi kazanır. 12 Kânunuev- vel 1936 tarihli bilmecemizi doğ- ru halleden Fa- tihte Altay ma hallesinde (o 185 numarada Fet- biye ikinci hedi- yemiz olan alin uclu kalemi Ka- zanmmıştır. DUYGU Meşhur Fran- sız edibi G. Flo- ber madam Bo- vari romanında, kabanın (o zehir- Jenişini yazdığı sırada, kendi ağ- zında zehirin ta- dını duyarmış. Büyük bir ressam da, bir yangın resmini yaparken arada sırada Orta- lığı koklar: «Yanık kokuyor» dermiş. KAYALAR Tolon civarm. yi da, kıyıdan yüz SE metre ötede iki kaya vardır. Bu kayalara («İkiz Tardeşler» der. ler. Bu kayalar bi- rer adacıklır, fakat kimse oturmaz. Çünkü yalçın kayadır. «İkiz kardeş- ler» adının verilmesi de, biribirlerine tıpatıp benzedikleri içindir. giderseniz . gö MAYMUN 0) GL, Resim çeken maymun gördü- nüz mü?, Görme- mişsinizdir. OE- ğer Berlin hay- vanat bahçesine Bu maymun fotograf kullanması- nı pek çabuk ve kolaylıkla öğrenmiş- tir. Şimdi de elinde fotoğrafla gezi- yor ve kendini seyredenler arasında gülünç bir adain görürse hemen res- mini çekiyor | Rİ Halkalar Bir ipin orta- sına bir halka bağlayınız ve bu halkanm üstüne üç halka daha koyunuz. İpin uç4 larını birine ve- riniz: — Sakın ipin uçlarını obırak- ma? Halkaları bir mendille o örtü- nüz, sonra bir- denbire mendili çekiniz, halkalar düşer. İlk hal kayı ikinci resim- de gördüğünüz gibi bağlayınız. Resimde düğüme dikkat © ediniz, açılması ne ko- iaydır. — Tonton neden leylek bir ayak üstü durur?. — Çünkü öbür ayağını da kaldırır. sa düşer.