15 Nisan 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

15 Nisan 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YY A A YE AN İN 7 EE eh e Ge — Korkma, şimdi gider bir kaç kişi çağırırım, sen o zamana kadar köpeğin ipini sıkı tut! Alkış Konseri veren bayan kolise girdi ve bir dakika sonra tekrar sâhneye koşmak istedi. Perdeci kolundan tuttü: — Nereye? — Sahneye gidiyorum, şarkımı tekrar edeceğim. — Siz çıldı:dınız mı?.. Duymuyor musunuz islik çalıyorlar, — Ama arada alkış sesleri de du- yuyorumi. — Onlar ıslık çalanları alkışlıyor- lar. Tamam! — Oğlum şu beş kuruşla bir gaze- » te al, şu beş kuruşla da potinlerini Çocuk gitti, iki dakika sonra gel- di. Babası şaştı: — Ke çabuk geldin. — Ne yapayım baba, hangi beş kuruşla gazete alacağımı, hangisile potinlerimi boyatacağımı unuttum!. Nefsi Çocuk reçel ve şeker dolabını karış- tırıyordu, Annesi odaya girdi: — Ne yapıyorsun orada? — Nefsimi körletmeğe idman edi- yorum anne... Kendimi dayandırma- ga alıştınıyorumu.. * * : r Tetkik Evlenme memuru bir gün Kâtibi- nin dalgın dalgın nikâh defterlerini gözden geçirdiğini gördü. — Ne yapıyorsun? dedi. Kâtib başını kaldirdi! — Erkekler mi çok evleniyor, ka- dınlar mı diye tetkikat yapıyorum. Öğrenmeli — Haberin var mı, töyzem anasız babasız kalmış bir İspanyol çocuğunu evlâtlık aldı. — Çocuk kaç yaşında? — Altı aylık. — Öyleyse teyzen ispanyolca öğ- rensin. — Neden? — Çocuk büyüyünce ne dediğini anlamak için... Tehdit — Fona korkuyorum azizi, bir mektup aldım: «Eğer kızımla kur yapmakta devam ederseniz sizi öldürürüm» diyor. — Bunda, korka: de kızı rahat bırak. — Söylemesi kolay, mektupta & ne var, sen — Karıma zorla günde sekiz saat | piyano çaldırıyorum. — Bıktıracaksın, bir daha hiç çal | muyacak. EN — İyi ya işte! 1 Kiübde üç İngiliz, yemeklerini ye- mişler, sigaralarını tüttürüyorlardı. Üçü de geniş, rahat koltuklara gö- mülmüşlerdi. Bir aralık dışarıda bir motör sesi duyuldu. İngilizlerden biri kulak ka- barttı ve yarım saat sonra: — Rolls otomobili, dedi. Tekrar sustular. Derin bir sessizlik yarım saat devam etti ve ondan sön- Ta ikinci İngiliz: — Hayır, dedi, Sunbom otomobili, Yarım saat daha geçtikten sonra birinci İngiliz başını salladı: - Hayır, Rollstu. Yarım saat sonra ikinci İngiliz tek- rar etti; — Katiyyen değil, Sunbomdu. Yarım saat daha geçince üçüncü İngiliz yerinden fırladı. şapkasını al- dı: — Ben münakaşaya gelemem! di- yip çıktı. Adı Konfera"ıs veren birinin konferan- sında, dinleyiciler arasından bir ses yükseliyor ve Kisa fasılalarla haykırı- — Yalancı! Bunu onuncu kere söyleyişinde konferansçı dedi ki: — Aranizda biri var, mütemadiyen mesleğini söyliyeceğine lütfen bir ke- re de ismini söylesin!.. Tuhaf Avcının oğlu ateş etli, kuşu vurdu. Babası çok sevindi ve oğluna beş lira verği. Biraz sönra avcı oğlunun derin de- rin düşündüğünü gördü ve sordu; — Ne düşünüyorsun? — Şu nişancılık tuhaf şey, biraz evvel ben köj Bi b. Muallim düşündü düşündü de: — Müphem şey demek, insa nın gözönüne getirebildiği, fakat elile dokunamadığı şeydir. ) (o Sonra bir misal istedi, Çocuk- lardan biri kalktı: — Dün bana on iki tavşan vurdu» ğunu söyledi, — Bana yirmi “dört tane vurdum dedi. — Seni benden bir misli fazla ap- tal bulmuş. | Basta inledi: Fena doktor, çok fen mi hiç iyi hissstmiyorura, günden gü- ne iztur n artıyor, Bu hastalıktan kurtulamıyacağımı Böyle şeyler söylemieyiniz. Ge- çen sene bın ayni hastalığa yakalan- dım, İyi oldum. yle ise doktor Bana sizi tedavi eden”'doktorun adresini veriniz! O halde Vagondaki bayan nihayet sabirsız- landı ve karşısındaki baya dedi ki — Bir şey okumak istemez misli, Bay ağzından sigarayı çekti: — Teşekkür ederim, dedi, lütuf- kârsınız, ne okuyayım? - Şu kapısın yanindaki tabelâyı okuyunuz: «Sigara içmek yasaktır» yazıl. Arkadaşlar — Sarhoşmuşsunuz, hem de çok sarhoşmuşsunuz, büna ne diyeceksi- niz? | — Hep kötü arkadaşlar yüzünden | bay rels. Bir masa başında dört ar- kadaştık, masamın üstünde dört de rakı şişesi vardı ama, öbür üç arka- daşım sudan başka bir şey içmiyor- Jardı!.. Şair Şair Ahmed şiirlerini neşretti ve bir hafta sonra gazeteleri dolaşarak sordu: — Yeni eserim hakkında tenkid yazan olmadı mı? — Hayır, dediler, yalnız yüz bin Ahmedden mektup aldık, kitabımızın Şairi kendileri olmadıklarını söylü- yorlar!.. : Ses Şık bayan opetadan çıktı. Kapının önünde tesadüf ettiği geniş omuzlu yakışıklı delikanlıya yaklaşarak: — Aldanmıyorsam, şehrimizin gür sesli mugannisile müşerref oluyorum değil mi? Költukları kabaran delikanlı: — Evet bayan, dedi, ne emreder- siniz? — Otomuobilimi bulamıyorum. Lüt. fen gür sesinizle «Şoför Ahmed» diye İ bağırır mısınız? , | otelimden aldi | hunuanlamağu çok yurdım eder. Me İngiliz köylüsü Yazan: Selim Sırrı Tarcan ılı ağustosunda Londrada beni civar köylere gü- i beş yıldır yaptı hatlerinin hiç bir yi hmal etmedim. İsveçte, Danimarkada, Almanyada, Fransada Belçikada, Mâcaristanda, Bulgaris- tanda köylülerle temas ettim. Onla rın yaşama, düşünme, görme, çalış” ma şekillerini tetkik ettim. Firsat buldukça kendi memleketimin de muhtelif yerlerinde yaşıyan köylüleri- ni ziyaret ettim, Hiç şüphe yok ki türdü, Zâten yler halkın ru- deniyet milletle i hayatında büyük değişiklikler fi halde, ı mazisinin çehresini muhafaza eden köylerdir, Genç üniversiteli beni gez- dirirken direystli bir tercüman gibi bana çok İaymetli şeyler de öğretti. Ondan bakınız neler dinledim: er insanlardır. İngil- ticaret çok İleri git. tiği halde ki gene toprağa b: kalmıştır. İngilterede “başka baş- ka köylü tipleri vardır, Bu bir ta- raftan adanın muhtelif cihetlerin- öc iklim farklarından, bir taraftan da vaktile cenuptan gelen müstevlilerin tiklâl £ ahdinde durmayı bilir. Verdiği tutmıyan köylüye nadir tesadüf edi- Mir. İngiliz karakteri denince şehirli- den çok köylü hatıra gelmelidir. Ya- bancılar İngilizlerin omenfaatperest olduklarım iddin ederler, İngiliz şe- hirlisi köylüsüne ayni tenkidi yapar. İngilizler ticarete çok kiymet verirler, hâttâ Avrupada bize dükkâncı millet diyenler pek çoktur, Bu ticaret zevki | köylüde de görülür, bir çok köyleri- mizde alışveriş mübadele şeklindedir. i Et alan yerine Kömür, süt alan yu- | murta, domuz alan elbise verir. Köylerde dükkân açmak âdeta bir lüks veya fantezi mahiyetindedir. 'Bir dükkânda her şey vardır. Hattâ biribirile münasebeti olmıyan seyler, kasap dükkânında pantofla bulunur, yemişçi kitap ve gazete de satar, Hem bu dükkânların sahipleri günün yal- nız bir kaç saatinde orada bulunurlar, Ekserisi ya balık tutmağa, ya avlan- mağa veya spor Yâpmağa gider ve yerine seki# on yaşında çocuğunu bi- rakır, Hele basad vekti büyüklerin hepsi tarlalara gittiği için bu dük- kânları küçük çocuklar idare eder, ' e olduğu gibi bir doku- bulunurdu. Giydikleri 1. Fakat bu ân alnız onu değil, bir yok etti. Şe- aneyi kaldırdı. çok el j hirlerle ki 3 - Jarı kolaylaştıkça münasebetler de arttı. Köylüler şehirlilerin nüfuz ve tesiri altında kaldı, bir çok köylüleri- miz âdeta şehirlileşti. Onlarda dâ yeni yetişen nesil başka türlü düşünmeğe, iylü hayatını tatsız ve sıkıntın bul- mağa başladı. Giyim kuşam, yiyip iç- me, yaşama hususunda şehirliyi tak- Dide başladılar. Bütün köylerimizin hemen hepsi- nin de hariçten görünüşü biribirin benzer, Dar fakat temiz sokaklar, tuğ- ladan duvarlar, kara taş damlar, her bir çimenlik ya bir yolun sonund küçük Kilise vardır. Pencereler dar, kapılar sağlamı Köylünün en çok sevdiği renkler kırmızı ile beyazdır. Kövlüde çi rakı çok ileri git- miştir. Bir katlı evlerin hiç birivin penceresini ve bâhiçesini çiçeksiz gö- remezsiniz. İngilizlerin bu çiçek me- rakı şimendifer garlarınde çok gü- zel görülür. En küçük isi bile itina ile bakıl: evsiunğ, alarmın de açan gül sardunyalara tesa- »difer kumpanya- Köylerin en Il binası küçü Kilise ile onun yanındaki köy mezar- lığıdır. Her mezarlık bir minimini parktır. Vakit mü olsa bunları gezerdik. Mezar taşlarının üzerinde çok garib yazılar da vardır. Meselâ bir köylünün taşında szair benim hü Jimi gördün ya! Sen de yarın arkamdan geleceğin için ona göre ha- sırlans. yazılıdır. Bunu okuyan bir köylü bir tahta Üzerine büyük - harflerle şu satırları yazıp onun yanına dikmiş «senin han- gi yoldan gittiğini bilmediğim için arkandan gelmeğe hiç niytelm yok!» İngiliz köylüsü dindardır. Ondan başka batıl itikadlara da inanır, Hâ- )â köylerde bazı evleri cinlerin perile- Tin ziyaret ettiğine İnanan safdiller bulunduğu gibi mezarlıklarda hort- Jak çıktığını iddia edenlere de tese- düf edilir. Meklep, tahsil ve tesbiye bu gibi mânasız düşünceleri kafalar- dan ayıklarnaktadır, Radyo merakı şu son on sene zar- fında bütün köyleri sarmıştır. En mü- tevazı bir köylünün 'bile evinde bir makinesi vardır. Bu sayede köylüler en yüksek hatibleri en güzel sesleri ve en mükemmel orkestraları dinliye- biliyorlar, Selim Sırrı Tarcan Izmirde turist otelleri inşasına karar verildi , İkinci turist otelinin inşa edileceği Kadife kalesinden bir manzara İzmir (Akşam) — Vilâyet, İz- mirin güzel manzaralarına hâkim yerlerde turist otelleri inşağina ka- Tar vermiştir. Bunun için vilâyet büt- çesinden tahsisat ayrılmıştır. Turist otelleri, her türlü konforu havi ola- caktır, İlk otel, Karşıyakada, Soğukkuyu- da çam ormanları içinde yükselen (Değizmentepe) mevkiinde . 16,000 Braya inşa edilecek, bunu Kadifeka- lesi üzerinde inşa olunacak, ikinci turist oteli takip edescktir, Kadifeka- lesindeki otel, daha büyük olacaktır. Bu sene Kadifekalesinin üzeri teş- eir edilmiştir. Belediye burada bir güzino yaptıracaktır. İzmirin bütün güzel manzaralarına hâkim olar Kâ- difekalesi üzerinde inşa edilecek ote- lin, çok rağbet göreceği anlaşılmak-

Bu sayıdan diğer sayfalar: