istanbul — Öğle neşriyatı: Saat 12,0: Plâkla Türk musikisi; 12,50: Havadis, 13 Muhtelif plik neşriyatı, 14 Son. tef EAA : iyutız 17 İnkılâp dersle- 'Ti-Ping'in babası, Sung İPİN okunu da attıktan sonra: Akşam 'neşriyali: p Tünun Kardeşi, yani Sung veliahdı | Se goze devirdim. Artık esir | ri Üniversiteden naklen Mahmud di. (1) Bk cam yemem, Ecdadımın | Esad Bozkurt, 18,30 LÂKİN dans mu- ka 2 a lü bye: rı  ört tr Kişilik Bİ aeası gele Bu, şü) ve z Ahmed Asım Onur (Kanserden ko- di. Kubilây se gitmiş. Pekinde el ve binden fazla telefat ve bir o kar runma), 20 Belma ve arkadaşları ta- | ker yok. Fırsattan istifade ederek dar da esir sonra, akşama | rafından Türk smusikisi ve balk şar- İ kümetimizi kurup, Kantons ç doğru tamamile teslim oldular. kıları, 20,30 Ömer Riza tarafından ceğimiz kundakçıları derhsl seçelim |“ reyn büyük bir mebaretle kazar. | arapça söylev, 20,45 Cemal Kâmil ve gönderelim. Kan Moğol mea duk bu harbi üç gün içinde bitirmişti. | arkadaşlar tarafından 'Türk musiki- sanı dağıtmağa muvaffak Olur İ gakat, tütün bu muvatfakıyeler | e halk şarkıları: Saat ayarı, 21,15 sak, Moğollar bizim kolay &9- | yağmen, Ergün memnun O | Şehir tiyatrosu dram kısmı (Munon), lay yere 7 ME brendi camlı olarak esir almak | 22:15 Alana ve borun haberleri ve er yolda giderken KS tipi halde talihi ona yardım et- | tesi günün programı, 2290 PiAkla se. da haber &ldı.. ya ir memişti. (Sandağ) m yo- | olar, opera ve operet parçaları, 23 piping'e uyumadığın* Jun üstüne birinin düştüğünü gördü- | Son. maa göstermeliyiz. — Koşuştular... onu herkes tanıyor” | yani ia Dört saat sonra on bin kişilik Moğol |“ peens Ti Ping. İ Müntehap Programı ordusu, (Sarı dağ) yamaçların ira bağrışarak yanına koştular. Roma (420,8) saat 23,15 Torino fa- İ tu. Sunglar hâlâ shp tutuyorlardı- si Tı.Ping parça parça olmuş, çakıl | şist bandosu tarafından konser. Brük- ğolların gelişinden haberleri yoktu nı rasında cansız yatıyordu. | “sel Ji (3218) 21 «Pipistrello operet. p Atlarından inmişler.. yayların ağaçlar Küçük Sung prensi yakayı ele vere- (straüss) in Monako (405.4) 21,10 I ra asarak çimenlerin üzerine uzan” | çeğini anlayınca kendini dağın tepe- Operet. Oslo (1153) 21,30 Radyo or- sinden kestrası tarafından könser Paris P. | muşlardı. aşağıya atmıştı. İ Prens Ti-Ping çadırında plân hazır” ... lamakla meşguldü. Küçük prensin, en çok yıldığı kuvvet Kantondaki Tr. T. (431/7) 21,30 Senfonik konser. Bordo (278,6) 21,30 Schumann fes Ergun'un harpten dönüşü. #iveli, Berlin (366,7) 22 Filarmonik ğol donanmasıydı. Donanma amir «Sarıdağ? açlarında Sunglar- | orkestra, Kolonya (455,9) 20 (Sehir | Bütşo, Sunglarım eski düşmanıyd- | gan esirleri biribirine bağlı- | bert) in sonata Re majör op. 53 pİye- Ti.Ping onun eline düşmemek İçİn, yarak yol çikamışlar. ho için. Viyana (506,8) (Sehubert) in hazırladığı hücum plânlarında dak | * oğol ordusu Pekine dönerken bin- | sonata do majör. Yaylı sarlar ie, ma «ricat yollarısnı göz önünde tutu- den fazla esir getir du, Viyana (506,8) 21 Viyana musikisi | yordu. Moğol ordusu Peki: İ Peşte (5495) 0,20 Tripan orkestrası, bili mak diği yaman İpar? Dans Musikisi Bungiarın payitahtını dermişlerdi. ” 8 tün Sung hanedanın esir aldığı 73 Moğol ordularının savaş dönüşü Inan Les Pins (235,1) saat 23,16 - i man Ti-Ping babasile şehirden first | gama törenle karşılanırdı. beri Breslav (315,8) 23,30 - Varşova (1339) İ muvaffak olmuştu. T-Ping © samam | Tparatoriçe Tiyeni. bu baberi | 2345 - Darsilya (400) 0,15 - Londra beş altı yaşında bir çocuktu. alınca şaşırmıştı. Bu Kadar age (asa dalga) 1850, O gün öğleye li ae manda bir ordu asıl ve niçin © 7 Nisan 937 Çarşa noda otururken, Uz tan a wi mba halinde bir ordunun (Sarıdağ) Ya” ri düşman çek mu kuvvetli” | | İstanbul Öğle neşriyatı — 1230 maçlarını sardığını haber verdiler, di? . ” 'Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, le prene çadırında firindi VE | © yarkuki tmiparatorlçeye gelen ha- | 13,05 Muhtelif pidk neşviyatı, 14.00 affer olarak dön- | Son. Akşam neşriyatı — 18,30 Plâkla dans musukisi, 19,30 Mandolin orkes- tras, 3000 Nezihe ve arkadaşları ta- rafından Türk musikisi ve halk sarki- ları, 2030 Ömer Riza tarafından | arapça söylev, 20,45 Bimen Şen ve arkadaşları tarafından 'Türk musiki- si ve halk şarkıları, saat ayan, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa ha- berde Ergunun MUZ: düğü bildiriliyordu. ; vE İmparatoriçe derhal bâssa bölük- lerine emir verdi. sarayın önüne di- z0)en zırhlı ve atlı hâssa askerleri bo- ru çalarak Ergunu karşılıyorlardı Binlerce halk 89! dara, meydana dökülmüştü. Herkes: —— Yaşasın İran fatihi. — Yaşasın Sungları Moğollerla çevrildiğini görünce şaşır dı lar birdenbire ayaklandılar... yüz elli met- umuyordu. İlk n istifede yaktı. (ateş) © verdi. a ok yağmuru yağ" Ti.Ping karargâhı ? r yüksekte bul iş bu vaziyetten re yapıl ederek n püskürten | fazla bir kolu teslim Galata: Karaköyde Hüseyin Hüs- Jarın bin kişiden halkı heyecan ve m : b lar ün saray Hasköy! olmağa mecbur olmuştu. Sung) dar bütün akma yere inerek atlarını siper eğip Ok Aİ” | payret içinde Ne yapacağ yo çok telef | gu. yorlardı. Bu döğüşmede en olan Sungların 6 i Ergun: si TİPİ, Merkez, F: N "Slng askeri atını kaybedince sür — Sungların ban YEL Jİ ragümrük: Ali Kemal, Meral: yacak bulama: ai ü ; Osman, Tarabya: ae in ohayardu. Künden bastırdım. Diyordu ai an like İsi ene TiPing tehlikeyi gördü. bu sözleri bütün ordu #abitle- Panik, TAM ve Pier olsalardı, isya- | daki siyon me eğ, —— a > z manda bastırıl. Paş , di 11) «ayan Bahadır Sare banedani- | nen bu Ke nesil dik man Receb, Kadiköy Söğüklüçeş- gk Velinkd Ti - Pingin pe- ei seraya girdi. Kubilâyın al e ar ; e gine düşmüştü. Veli i, Moğulların eli- hakana naib olan sapan ne düşeceğini anladı Yay #das imanın» ve -Foyu ziyaret ede- > ike; ve e ae çalişırken ei Bahadır ik rek, isyanı mesi! ade sal yedik Samatya: mili ile veliahdın etrafını sarmıştı. Ti — Ping — Bundan ri il paşada Ridvan, Alemdar: Çem- Yartulup yolu göremeyinte, Hk önce zev. | kalmamışiır. cizme berlitaşta Sırrı Rasim, Şehremini ei ora çocuklarını denize gu bu muvaffakıye- tesini, daha sonra s9 Tiyen-Fo, Ergu” kıyı Topkapıda Nazım. Seri kıkasından kendisi de denize etldi: |. tinden ötürü zrledez Salaş li . 'ubilây namına erdi. Mağa ing bir ii tar İL Bu gece sabaha kada bütün İİ PK bir şömi kadan kurtanlıp başka bir sahile > Ze akkaya ullanılmış bir şömine yılnişii- Velidi ölümün gören “A. | Akşam üstü sarayın önündeki mey- aranıyor binlercesi Velahdın | dana ebin bir meşale» dikildi.. meşa- Eski konaklardan çıkmış veya lerden gi z i k için BER ellere teslim olma Vyoğul. | eler sabaha Kadar yağ dökülüp ya- | orada mevcut sağlam ve iyi bir şö- arkasından kemi bir Çinli ailesi | yıldı, Meydanda eğlenceler, güreşler, (İğ mine aranıyor. (Akşam) iin me- dular. re Bir gün, onu denizden | koşular tertib olundu. Şehir baştan murluğuna müracaat. Tel. 24240 mesi kendisine bu hikâyeyi 9 | başa donandı. Yerliler bile Sungların isli 8 püskürtülmesinden SEVİNÇ duymuş» 3 ma z sala ban, düşman #eelim olmadı. | Jardı LS UKLUĞU j Gezi ve kendini suya sit. Fakat, bike eğer vaktile Pekini istilâ Dr “ndi, elin silâh tutacak Sungiz ri kılıçtan İLİ t m kard indi ve sed | etmi $ anlardı, Çinlileri kılıçtan ge- smiley m çağa geldin. Har ing silâhlan- | gireceklerdi. LİE MAC ge İl dediler. Ti Ping si va mn öcünü ce sl al. Sarıdağ | Yerler bn ATO İİ Mİİ) İnan rizkandı (Sone istklAl) | eşler ve gil i TA LE dd dr LL temin etmekti.» Sungların inhidemi - Çin taribiz Mora kahraman. berleri ve i ik ertesi nün programı, | Moğollar bunu daha önceden dü- Diye bağrışıyordu. lerinden ba- | “2290 Plâkla eken a operet sünerek ik saflara zırhlı ve kalkanlı İmparatoriçeler pencerelerine parçaları. 23,00 Son. akıncıları sürmüşlerdi. Yayorlardı. Ö 4 kule (Sarıdağ) 3 çevirme hareketi uzan | Tiyemie surların ys sd him di.. o gün öğleden sonra muha- | den, Ergunu ve Ergun! : süre © gi Sa maş ve MO | a karama Slm ne İm Nöbetçi eczaneler gollar o kadar kuvveti! bir hücum İmparatoriçe CAT urun anası) || ge Pangaltıda Nargileciyan, yapmışlardı ki.. iki buçuk saat süren | paratoriçe in ( ardı Taksim: Limoncuyon, Beyoğlu: bu çevirme hareketinden sönra, SUNE- | da pencerelerdön gr be İstiklât caddesinde Della Suda, Yaz mevsimini geçirmek için Av- rupa payitahtlarından bir yere git- miştim. Pek yakın dostlarımdan Ce- lâ) orada sofarette oldukça mühim bir memuriyette idi. Celâl yeni bir otomobil almıştı. Hem bunun tecrü- besini yapmak,-hem kendilerine bir sayfiye intihab etmek için karısile beraber büyücek bir cevelâna çıka- caklardı. Beni de davet ettiler. Doğrusu, Celâlin karsı Atıfeti “ya- kından tanımayı pek istiyordum. Çünkü Celâl ile erienmeleri epeyce dedikodulu olmuştu. Celâlin ana ve babası onun Atıfet ile evlenmesini İs- tememişlerdi, Nihayet epeyce gürül tüden sonra muvafakat etmişlerdi. Tam kararlaşan satte Celâlin apar- tımanında idim. Beni görünce: — Vay, huyunu değiştirmişsin! de- di, Sen vaktinde bir randevuya git meğe alışkın değildin. — İşin içinde hanımlar olursa bek- letmâk kabalık değil midit? Ben bu kompilmanı Atıfet için ya- pıyordum. Genç kadın son derece 78- ri, sade bir beyaz esvap giymişti. Yü- zünde esrarlı, gurlb bir gülümseme uçuşuyordu Celâl volana geçti. Atıfet ile ben arkaya oturduk. Hareket ettik, Genç kadının hafif fakat çok güzel lâvan- tası bana garib bir raşe veriyordu. Başka bir kadın olsa onun yanında böyle uslu uslu durmak çok 20r olur- du, Fakat lecrübesiz bir çocuk gibi sıkılgan ve Mahcub idim, Yan gözle kendisine bakıyordum Fevkalâde se- vimli bir profili yardı. Bir şey Konuş- muyorduk. Bu Mânasız sükütu kir- mak için !âf olsun diye: © — Ne fena hava, dedim. Âdeta son- bahar gibi... Hiç cevap vermedi, Bütün bütün sıkıldım. Başka bir bahane ile tekrar bir konuşma zemini aradım, Gene ce- yap vermedi. Bütün bütün şaşırdım. Artık ben de ağzımı açmamağa karar verdim. Otomobil uçar gibi koşuyor, bizi dünyanın en lâtif manzaraları ara- sından geçiriyordu. Birdenbire, içim- de bir isyan hissi parladı. Kasti su- rette genç kada doğru biraz sokul- dum. Bu hareketi “yaparken Kolum koluna dokundu. Atıfetin hafifçe kı- zardığını gördüm, Fakat kolunu çek- medi, Hattâ, biraz dayanıyor gibi gel- di bana. Hafif bir işaretle bana ara- İ banın önündeki aynayı gösterdi, Bu- radan Celâlin bizi görebilmesi kabil- di, Artık Atifet benimle suç ortağı ol- muş demekti, Küçük aynanın içinde Celâli gördükçe şimdi okızarmağa, utanmağa başladım. Fakat harareti- ni duyduğum bu güzel kadın kolu ba- na böyle mânalı mânalı dayamrken bu düşündüğüm şeyleri akbmdan ge- çirmez de ne yapardım? Öğle üzeri lâtif bir mevkide sade ve konforlu bir otele geldik. 'Tarasada yemeğimizi yedik. Buranın son dere- ce hoş bir manzarası vardı, Celâl, kâh bir âşık tavrile, kâh endişeli bir hal ile karısının yüzüne bakıyordu. Bir | aralık sordu: — Burası hoşuna gitti mi Atıfet? Arada sırada kendilerini kolayca ziyarete İmkân bulmayı düşündüğüm için, söze karışarak burasını pek met | bettim. Atıfet de münasib gördü. Celâl bir şey söylemedi. Fakat o düşünceli, dalgnı ve müteessir tavrı gene göze çarpıyordu. Otelci kendile- rine oda göstermeyi teklif ettiği vakit Celâl hemen yerinden kalktı. Fakat sonra durdu. İhtimal'ki Atıfeti benim- le yalnız bırakınak istemediği için: — Sen de gelmez misin Atıfet? di- ye sordu. Bana hiç bir şey söylemediği için ben yerimden kımıldamadım. Düşün- meğe başladım. Hayır, Celâl gibi bir dosta böyle bir muamelede buluna- mazdım. Atıfet ile temastan mümkün olduğu kadar ietinab etmek benim için bir vazife idi. Fakat Atıfet Celâl ile beraber tek- rar tarasaya gelince bütün bu me- muaskârane düşünceler, kararlar zaa- fa uğradılar. Atıfet oteli pek beğenmişti. Celâl itiraz ediyordu. Atıfet âdeta inad etti. Celâl bana karısından bahsederken: *Atafet güzeldir, iyidir, fakat onu ol- gibi kabul etmelidir; demişti, Şimdi onun bu sözlerini hatırlıyor- dum. Birdenbire Atıfet yorulduğunu, av- det etmek istediğini söyledi. İçimde bir korku başladı. Otomobilde tekrar Atıfetin yanımda oturacaktım. Ken- dimi zapta muvaffak olacak mıydım? Arabaya biner binmez Atıfetin ko- Tu derhal benim kolumu aradı. Tâ- varitası bana gene sarhoşluk verdi, Harareti gene vücüdümde Taşeler uyandırdı. Kendi kendime: Namuslu bir erkek olmak ne kadar 70r! iye düşünüyordum. Şehre gelip te oto- mobilden indiğimiz zaman artık Ce- lâl ile aramızda her türlü dostluk ra- hatası bitmiş gibi hissediyordum ... Aradan iki gün geçti. Atıfet ile Ce- lâli gidip görmedim. İçimdeki fena hislerin zaman ile yatışacağını ümid ediyordum. Üçüncü günü bana bir mektup getirdiler, Atıfetin mektubu! Gözlerime inanmak istemedim. Son- ra bu mektubu tekrar tekrar, belki yirmi kere okudum, Atıfet beni sevi- yordu. Ben de onu seviyordum. Şimdi ne yapacaktım? Mektuba c8- vap mı verecektim? Vermemek kebil miydi? Yazıhaneye oturur oturmaz, özü önüne Celâl geldi. Ta ço cukluktanberi kardeş gibi seviştiği- miz bir dosta karşı bu alçaklığı nasil yapacaktım? Ogün böyle geçti. Akşam oldu. Arada koca bir mektup yazıvor, fas kat : bitirince hemen yırtıyordum Mektup Celâlin eline geçer diye i de bir korku yoktu. Benim elimi tu- tan kuvvet vicdan azabı idi. Gece sar baha kadar gözümü kapıyamadım. Kendi kendimle mücadele ettim, Ati- feti seviyordum. Fakat bu alçaklığı yapmak kudretini de kendimde bula- mıyordum. Nihayet mantık ve ahlâk galebe çaldı, Kısa bir cevap yazdım ve kendi kendime buradan gitmek kararını verdim. Bir zâaf dakikasına mağlüb-olmamak için hemen posta” ya koşup mektubu yollamak is'ivor- dum. Tam bu sırada oda kapısına vurul- du. İçeriye Celâl girdi. Sapsarı kesil- mişti; Yatağa kadar ileriledi: » . Atifet sana mektup yazdı, Ğe- ğil mi?sdedi. Yazdığım biliyorum. Sen de cevap verdin. Mektubu uzattım: — İşteyazdığım cevap; al oku, de- dim, — Hayır. Buraya senden izahat İs- temeğ> gelmedim. Çünkü kabahatin serde olmadığını biliyorum. Kendisini bir koltuğun üstüne attı. — Bu ilgi değil, dedi. Sen namus- lu bir adamsın. Ya ötekileri Ya öte- kiler! Şimdi nasil bir vaziyette bu- Tuuduğumu anlıyor musun? Celâl ruhumu büz gibi donduran bir sesle devam etti: — Atıfet hastadır, dedi. Zihninden hasla, Birdenbire halinden bir #Y anlaşılmıyor. Doktorlar, ailem beni bunun için Atıfeti almaktan mene- diyorlardı. Ben ehemmiyet verme- dim. Şimdi cezasını çekiyorum. Öte- ki erkekler benim için bir yabancı idiler. Yakat sen! Rica ederim, bize gelme, mektuplarma cevap verme, Hasta da olsa, yaplığının farkında da olmasa o gene benimdir, benim karımdır. : Anlıyorsun değil mi? Ne yapayım? Seviyorum onu... Celâlin yanına oturdum. Ellerini tuttum. — Merak etme, dedim, Ben her za- man senin bir kardeş gibi dostun ola- İkimiz de kırkar yaşmda erkektik, Onun sırtı kanburlaşmıştı, benimi şa- kaklarımda saçlarım ağarmıştı, Şim- âi ikimiz de çocuk gibi ağlıyorduk. e Iş bulmak için Uzun uzun düşünecek yerde AKŞAM gazetesine bir KUÇUK İLÂN koydurunuz. 3 defası 100 kuruş