Mahmud Nafi her sabah dizlerini Kıyırmadan yere otuz kere parmakla- rının ucile dokunduktan sonra soğuk bir banyo yapar, giyinir, klöbün ye- mek salonuna iner, orada kafeinsiz bir kahve içer, takim edilmiş fki yu- murta İle kızarmış ince üç dilim ek- mek yerdi. Sıhhi bir takaddiye oda jimnastiği- ne ve soğuk su tedavisine onun büyük bir emniyeti vardı. Yalnız çok yaşa mak için yaşadığı idö'a edilse yanlış olmazdı. Kendisi gibi klübde yatıp kalkan bir dostuna bir sabah: — Azizim Jule, demişti, insan âti- dal dairesinde hareket eder, sıhhatine itina gösterirse doksan yaşına kadar yaşamaması için hiç bir sebep yok- tur, Şiddetli bir romatizma buhranın- Gan yeni kalkmış olan Jule homur- dandı: — O kadar uzun yaşamak istene- cek bir şey mi? Şimdi bunu bırakalım da sizin yeni daktilodan konuşalım. kadar da mehareti var mi? Mahmud ciddileşti, kaşlarını çattı. Mevhibeyi düşünmek hoşuna gitmi- yordu. Kadınların erkekler için bir derd olduklarını, Trahatlarını kaçır- dıklarını, üzüntünün ise hayatı kı- #alttığını biliyordu. — Güzel ni, çirkin mi, onunla meş- Bul olmağa vaktim yok, dedi. Herhal- de şikâyet edilecek bir sebep görmü- yorum, Jule bir şey söylemedi. Dostunun hikotinsiz tütününden bir sigara İç- mesine bakıyordu, — Biliyorum, dedi, sizin mesleğiniz kadınlardan, mikroplardan ve otomo- billerden sakınmaktır. Fakat arada mademki tünele biniyorsunuz, tram- yaya biniyorsunuz, elli yaşma kadar yaşarsanız kendinizi bahtiyar addedi- niz, Jule cebinden bir pastil kutusu çı- kardı, Ağzına bir pastil attı. Sonra burnunun deliklerine iki küçük pa- muk soktu. — Şimdi, dedi, sokağa çıkabilirim. ağızdan nefes alırım, pastil havayı sterilize eder, biç bir mikrob içime gi- çemez. ... Yarım sat sonta, Mahimnd yanhas nede idi. Çok geçmeden Mevhibe pat- ronunun yanına geldi, Esmer gözeli, geytan bakışlı bir kızdı. Mahmudun huyunu derhal anlamıştı. — Bu sabah, maşallah, çehreniz çok iyi, dedi. Mahmud başını kaldırdı ve dikkatle Benç kızın yüzüne baktı, Doğrusu cidden güzeldi. Mahmud: — İnsan yazhanede bile baharı hissediyor, dedi. Öyle değil mi, bayan Mevhibe? Maamafih, İstanbulda be- har çok tehlikeli bir mevsimdir, Bir kararda kalmaz, İnsan baharda s0- uk alırsa çabuk allatamaz. Bu mev- Yazan: İSKENDER FP. BERTELLİ — Adın ne senin? — Salvato kontu İsprano.. Güvertedeki releler hayretle biri- birlerine bakıştılar. Receb reis: — Ben önün mühim bir adam ol- duğunu denizde yüzerken (o anlamiş- tım. Diye mırıldandı. 'Tekrar sordular: — Bu cephaneleri nereye götürü- yordun? — İspanyaya.. Kemal reis birdenbire ağzını açtı. Kontun ağzından çıkan bu bir keli- me, top ağzından fırtıyari bir gülle gibi ortalığı altüst etmişti. Demek İspanyollar Portekizliler. den de yardım görüyorlardı! Balvato Konti Türk kaptanlarının yüzüne ayrı ayrı baktı: — Niçin şaştınız.. İspanya donan- ması cephanesiz kalmış. Bir kaç ay önce bizden cephane satın almıştı. Malka llmanıma götürüyorduk bun- ları, Bu bir ticaret işidir. siz bizim yerimizde olsanız, para kazanmak 1s. temez misiniz? KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ simde vefiyat nisbeti çok artar. Mevhibe cevap vermedi. O bu bahis- erden anlamazdı. Oturdu, Mahrruda baktı. İnce yüzlü, sempatik bir deli- kanlı idi. Ne yank ki mikrob korkusu, mhhstins merak etmesi onu şimdiden ihtiyarlarmş bir hale sokuyordu. Mah- mud: “— Yazuız, deği ve bir iki mektup müsveddesi tarif etmeğe başladı. Ara- da wrada gözlerini kaldırıyor ve genç kızm Koyu kestane renkli saçla- n arasında yaldızlı kıvılcımlar yarat- makia eğleniyordu. Bilhessa Mevhi- benin ensesindeki hafif tüyler bir al- tan tozu gibi pırıldıyorlardı. Mahmud © sabah garib bir şeyler hissetmeğe başladı. Kalbine bir rahatsızlık geldi korkusile mektubu yarıda bıraktı. İş- te kadına biraz dikkatli bakmca böy- de olurdu! Sonra, şaşırmamağa dikkat ederek tekrar mektubu yazdırmağa başladı. Maamafih, arada, zihninden geçiri- yordu: Kendisini yemeğe çağırsam ama mutlaka et filân yer. Ben ise pas- Wörize bir bardan süt, bir parça zerze- vat ile iktifa ediyorum. Ona da bunu ikram edemem yal. ... O gün çok çalıştılar, Mahmud saat beşe kadar yazıhanesinin başından kalkmadı. Yerinden kâlktığı vakit ber tarafı tutulmuş gibi'tdi. Biraz yü- rümek Yizumunu hissediyordu, Onun için merdivenden yayan inmeyi dü- kurtulmuş olurdu. Odasının kapısını kapadı, öteki odaya geçti. Mevhibeyi görmedi. Pen- cerenin önünde pudra sürüyordu. Maamafih, Mevhibe onu gördü. Hâ- 1A genç olan bu adamın klübde bir koltuğa gömülerek çok kıymetli sant- lerini heder ettiğini düşündü ve ona ecıdi. Sonra, pudra kutusu elinden düştü, odanın ortasına kadar yuvar- landı ve tam o sirada oradan geçen Mahmudun ayakları dibinde durdu. Fakat Mahmud kutuyu pek geç gör- müş, üzerine basmıştı ve... Bir saat sonra Mahmud gözlerini hastanede açtı. Başı ve kolu sargılar içinde #di, . "Tatlı ve okşayıcı bir s€s: — Çok şükür iyisiniz, dedi. kımıldayınız. Mahmud başını çevirdi, Mevhibeyi gördü. Genç kız gülümsüyordu. Mah- mud sordu: © — Ne oldu bana? — Ayağınız kaydı. Öyle bir düştü- nüz ki! Fakat ... Mahmud içini çekti, Herhaide has- tanede yatmak o kadar nahoş bir şey değildi. Odası geniş, temiz ve sydın- hk idi, Hava temizdi. Mayıs güneşi içerisini dolduruyordu. Hiç bir şey yapmadan, hiç bir çey düşünmeden rahat yatakta yatmak pek keyifli #di. Hele yatağın bâş önünde Mevhibe gi- No 140 Kemal reis bu söze cevap vermedi. Cephanelerin nasıl ve neden yandı- ını merak ediyordu, Kont İsprano sözüne devam etti; — Kamaramda oturuyordum. Bir. denbire gemide bir sarsıntı duydum. bardaki yangın bombalarının tutuş- tuğunu gördüm. Bir anda geminin her tarafını kızıl alevler kaplamıştı. Kuftaluş ümidi yoktu, Tehlike gittik» çe büyüyordu.. biraz sonra barut fiçis Yarı ateş almağa başlayınca, kendimis si ateşten kurtarmak için denize atılk maktan başka çare bulamadık, Kemal rels, İspanyaya yardıma gis den bu büyük cephane gemisinin bu Suretle yanıp batmasından çok mem- nundu. Diğer kaptanlar gemiyi yan- madan ele geçiremediklerine yahıyor» lardı, Denizden toplanan esirleri gemile- re taksim ederek, donanma yoluna devam etti. Bu akşam Şişli: Maçka, Taksim: İstiklâl önddesinde Kemal Rebul, Kurtlu iuş caddesinde A. Galopulo, Bey- oğlu: Galatasaray, Posta sokağın- da Garih, Galata: Topçular cad- desinde Hidayet, Kasımpaşa: Vo- #f, Hasköy: Halıcıoğlunda Bür- but, Eminönü: Hüsnü Haydar, Heybeliada: Tomadis, Bilyükada: Merkea, Fatih: Veznecilerde Üni- versile, Karagümrük; Mehmed Arif, Bakırköy: İstepan, Sarıyer: Asaf, Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarındaki eczaneler, Ak- saray: Ziya Nuri, Beşiklaş: Vidin, Kadıköy: Pazaryolunda Merkez, Modada Faik İskender, Üsküdar: Ahmediye, Fener: Defterdarda A- Tij, Beyazıd: Yeni Lâleli, Küçük- pazar: Hikmet Cemil, Samatya: Yedikulede Teofilos, Alemdar: Ali Riza, Şehremini: Ahmed Hamdi, Kongreye davet Türkiye Emgen (Eczacı) kurumun- dan; Kurumumuzun senelik kongresi 20 nisan 1937 salı günü saat 14 de Eminö- nü Halkevinde yapılacaktır. Bütün arka- daşların o gelmesini sa; Tea ederiz. İdare Heyeti Akba müesseseleri Ankarada her dilden kitap, ga- zete, mecmua ve kırtasiyeyi ucuz olarak AKBA müesseselerinde bu- İnbilirsiniz. Her dilde kitap, mec- mua siparişi kabul edilir. İstanbul gazeteleri için ilân kabul, abone kaydedilir. Ündervodd yazı ve hö- sap makinelerinin Ankara acentesi, Parker dolma kalemlerinin Ankarada satış yeridir. Telefon: 3377. bi güzel bir kız beklerse! — Çok iyi kaibiisiniz siz, dedi Genç kız parmağını dudaklarına götürerek: — Sus! dedi. Lâkırdı yasak. Mahmud gülümsedi ve düşünceye daldı Bir şey vatdı ki onu me haplarla, ine büşka tedbirlerle, hattâ kafelni alınmış kahve, nikotini çıkarılmış si- gara İle bile uzaklışlırmak imkünt yoktu. Bu da aşktı. Bunu yüksek 863- le söylemek üzere idi. Fakat Mevhibe bir tevbih ifadesile başımı salladı, O zaman Mahmud, içindeki hissiyatı işaret ve jest ile ifade etmekten baş- ka çare olmadığını gördü. Kolunu uzattı, Mevhibenin elini tuttu, yüzüne götürdü ve uykuya dal- o ? Mevhibe bir kaç dakika delikanlı” nin yüzüne bâklı, Düşünüyordu: — Onun nazarı dikkatini celb için pudra kutusunu yere düşürecek yer» de mendilimi düşürmeli idim... Maa- mafih böyle daha iyi oldu! Uyuyan delikasılıya doğru iğildi ve yanağından yavaşça öptü. görülebilirdi. Kont İsprano da böyle söylüyor- du: i ii ie e laa yordu. Kemal relsin anlamak tstediği hir nokta vardı, Kafasında kıvrılıp kalan bir düğümü çözmek sırası gelmişti, «— Ticaret işi herkes için, her dev- kt için şüphesiz faydalıdır. Bundan ötürü hiç kimseye hesap sorulamaz, dedi, fakat siz acaba bu işi para mu- Ye, 24 Mart 937 Çarşamba İstanbul — Öğle neşriyatı: Bast 12/30 Plfkle 'Türk musikisi, 12,50 Ha- vadiz, 13,5 Muhtelif piâk neşriyatı, 14 Bon, Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,80 Könlerans: Tayyare cemiyeti namına Naciye Toros, 20 Ne- sihe ve arkadaşları tarafından Türk müsikisi ve halk şarkıları, 20,30 Ömer Riza tarafından arapça söylev, 20,48 Bimen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkılar: Sa- at ayarı, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâkla solalar, opera ve öperet parçaları, 23 Son. Müntehap Programı Roma (420,3) Saat 22 «Garp Kum» opera 3 perde. (Puccini) nin. Skala tiyatrosundan nakil. Strasburg (349,2) 22,15 Operadan nakil. Nis (253,2) 22,30 (Guillaume Teli) opera 4 perde. (Rossini) nin. Breslav (315,8) 2145 Konser, Varşova (1339) 23,10 Senfo- nik orkestra. Berlin (356,7) 20,15 Arp, Keman, Viyolonsel ve piyano. Sottens (443,1) 21 Lanber: «Triyo>. Flüt, ke- man ve piyano. Belgrad (437,3) 23,20 Bethoven:. Triyo, Frankfurt O (251) 23,30 Keman, Dans Musikisi Breslav (315,8) Saat 23,40 - Monako (805,4) 24 - Juan Les Pins (238,1) 0,15 - Lüksemburg (1293) 0,45 - Lon- dra (kısa dalga) 18:50 - 043. 25 Mart 937 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 18,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son, Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi. 19,30 Konferans: Üsküdar Halkevi namına Reşat Kaynar (Ter- biyede tenkidin rolü). 20 Sadi ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve Halk şarkıları. 20,30 Ömer Rıza ta- rafından Arabca söylev. 20,45 Safiye ve arkadaşları tarafından Türk musi- kisi ve Halk şarkıları. Saat Ayarı, 21,15 Orkestra: 22,15 Ajans ve borsa habör- leri ve ertesi günün programı, 2280 Plâkla sololar, opera ve operet parça- ları, 23 SON. Bi i i li i i ii ; Abi : ; etegi İl İçin Mi e İç di f Istanbul 23 Mart 1937 TAKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst, dahli — 98,50/İş. B. Hamiline 10,20 Kuponsuz 1933 » Müessis 83,— istikrarı o 99,50İT.C. Merkez Ünltürkt 19,52,50) Bankası 90,80 » UN — 18,85) Anadolu his. 23,15 » MM 18,75İ Telefon 6,25 Mümesali 1. 43,20) Terkos 1125 », H. 4090) Çimento 14,50 . Ni İttihat değir. 10,90 İş Bankası (o 10,20) Şark O» o 110 Para (Çek fintleri) Paris 171,25) Prag © 22,65,37 Londra 618,—| Berlin 1,96,56 Nev York 79,-5<İ Madrit © 11,445 —— 1SOLASİ Belgrad 34,62,73 G | 2 41666 Brüksel 4 4,69,43) Pengo oo 400.50 Amsterdam 1,44,44| Bükreş | 107,92.88 Solya o 6440,12İMoskova o 24,69,— Ticaret ve zahire borsası 23 Mart flat ve muameleleri 1 — İthalâri Buğday 345, çavder 105, arpa 1055'ün Gl, xnısır 30, susam 284, yulaf 83,“ yapak 6, fasulye 21, iç fındık 33, işiceviz 2, kendir tohumu 14 ton. Ihracat: Porsuk 3800 adet. 2— Satışlar ; Buğday yumuşak kilosu 6 kuruş $- paradan 6 kuruş 8 paraya kadar, buğ- day sert kilosu 6 kuruş 10 paradan, arpa kilosü # Kuruş 10 paradan 4 kur Tuş 22 1/3 paraya kader, çavdar kilo” su 4 kuruş 35 paradan 5 kuruşa kadar, susam kilosu 18 kuruştan, iç ceviz ki- losu 35 kuruştan 38 kuruşa kadar, tiftik deri kilosu 103) kuruştan, yapak Anadel kilonu 53 kuruş 20 paradan 60 kuruşa Kadar, güz yünü kilosu 75 kuruştan 84 kuruşa , , #ahsar derini çifti 3063, kuruştan, kunduz derisi çifti 1200 ku- ruştan 1450 kuruşa kadar, varşak de sisi çifti 1600 kuruştan 1800 kurusa ka- dat, çakal derisi çifti 225 kuruştan 250 kurüşâ kâdar, porsuk derisi çif ş il , p 5 HI nz 7 a # BE i ii ? £ 5 2 ö e z ; MU ilgi # Pr ii z yil — Hayir. Fâkat, mademki denizde boğulurkeh “bizden imdat istediniz. sizi ve bir çok arkadaşlarınızı ölüm- den kurtardık. İstanbula kadar bizim- Je beraber gitmeğe mecbursunur! — Beni; Akdenizde (Halki) ndası- na bırakamaz mısınız? -— Halki adasinda ne yapacaksınız? — Papanın gemileri oraya sik sık uğrarlar. : Bunlardan birine atlayıp memleketime giderim, ' — Papa ile aranız bu kadar iyi mi? — Bir kendisile dostuz. — Bu dostluk sadece bir his mese- Jesi mi? Yoksa bir mukavele İle bağlı- lık var my? dostlukların ne olduğunu siz benden