“ YENİ KİTAPLAR: AEŞAM Bir Türk hekimi ve tıbba dair manzum bir eseri , B. Hasan Âli Yücelin bu nam altın- 'da yeni bir kitabı çıkmıştır, B. Hasan Ali Yücel bu eserinde, on beşinci asrın şair ve tabiblerinden Şeyhi hakkında malâmat vermektedir. Şeyhi divan edebiyatının en kudretli şahsiyetlerin- den biridir. Devrinde şairliği kadar hekimliği de duyulmuş, bu yolda şöh- reti bütün Anadoluya yayılmış ve adı (Hakim Sinan) diye halk arasında tanınmıştı. B. Hasan Âli Yücel bu şalr tâbib hakkında diyor ki; talığına uğramıştı. Devrin bütün he- kimleri padişahı tedavi etmişlerse de hiçbiri iyi edememişti. Germlan oğ- Tüntun yanında'bulunan Şeyhi tedavi için davet edildi. Şeyhi hastayı ilk görüşünde hasta- lığın sinirden olduğunu anladı, ken- disini Nâç içmekten mehetti, memnun- İuk' veriet bir haber * almak “suretile Çelebi Mehmede vasıl olunca düçar ol- duğu melânkoli yavaş yavaş geçti ve yeniden sıhhatini kazandı. Bunun üze- rine Şeyhi ihsan ve atalarla doyuru- up «vatanı melüfunâ isal> veya Do- küzl nam karye kendisine tımar ola- râk ita, diğer bir rivayette ise sekiz bin Akçe yazılarak tabibi has ve reisületib- bâ tayin olundu.> Şeyhi Nazmı Tabayi adında bir eser yazmıştır. Bu eserin edebiyat bakımın- dan büyük kıymeti vardır. Fakat he- kimlik noktasından ehemmiyeti daha çoktur. B.'Hasan Âli Yücel: «Bu eser- den edilecek istifadelerin bence en mühimmi o devirdeki yiyecek, içecek ve giyeceklerin ne olduğunu göster- mesidir> diyor, “«Bir'Türk hekimi ve tıbba dair man- sum bir eseri; nde Şeyhinin Nazxüt - 'Tabayı “eserinin metni ile'aslındin alınmış ikişer fotoğrafi vardır,. Eseri edebiyat meraklılarına ve-doktorlara, dahil olmak üzere (4300) lira sarfe- dilmiştir. Diyarıbekirin bu kadar esaslı uzun tedkiklere müstenid doğru bir tarihi yazılmış değildi. Aynı zamanda kıy- metli bir tarihçi olan Basri Fonyarın bu güzel eseri, sözü geçen boşluluğu hemen tamamile doldurmuştur. Tefrika: No. 58 Bugün âdeta o benden korkuyor gibi, aramızda açılan uçurumları her fır satta anlatmak için kelime kaçımı- yor. Emin olabilirsin Mithat! Şimdi ben balo sabahları duvarlarda asılı 'kalmaş, buruşmuş kâğıt fenerlere benziyorum, çük işıkları çoktan sönmüş. Güzel 'Mithati Sen de mi beni anlıyama- dın?. Pervin bülbülünkine benziyen sesi We durmadan konuşuyordu. Mesud olduğu her hareketinden beli idi, Et Tafımda başından nice felâketler geç- tiği halde maziyi tamamile unutup yine yaşamaktan zevk duyan insan- a m mada olduğuna inanmağa başlıyo- rum. Fakat bütün gayretlerime rağ- men ben unutamıyorum. Bu hissi içi- me koyan kuvvet demek benimi öte- Kiler gibi mesud olmümı istemiyor. © Mitat: — Bundan sonra kışın üç ay gelip bu apartımanda kalacağız, dokuz ayı da sayfiyede geçireceğiz, diye yaşayış- tarı hakkında tafsllât vermeğe başlan Italya Pantelleriayı ikinci bir Malta yapmak istiyor PANTELLERİA NASIL BIR YERDİR? EHEMMİYETİ NEDEN İLERİ GELİYOR İtalyanın cenubunda Sicilya büyük adası ile Afrika kıtasının şimalindeki Tunusun arasındaki Akdeni- sin ancak 90 mil tutan en dar yeri boğazın tam ortasın- da bulunan Pantelleria küçük volkanik ada şimdi dün- ya politikasının en mühim bir noktası olmuştur, Vakti- le İngilizler Akdenize gene Sicilya ile Trablusgarb ara- sındaki dar bir yerin ortasında bulunan Malta üssüne dayanarak hâkim olmuşlardı. Şimdi de İtalyanlar Pantelleria adasını tahikim ede- rek hem Maltayı körlelmek hem de bundan daha mü- him bir mevkide kuracakları deniz ve hava üsleri ile bütün Akdenize hâkim olmak istiyorlar. İtalya hükü- meti Pantelleria adasını memnu mıntaka ilân ederek üzerinde tayyarelerin uçmasını yasak etmiştir, İtalyan- lar burada tesis edecekleri tahtelbahir üssü ve Sicliya ile Tunus arasında mayin hatları iel Akdenizi ortası. “dan kesebileceklerine emin bulunuyorlar. Hulâsü Pantğiferiâ” adası İtalyanın elinde siki gk futtuğu bir ahshtar olacaktır. Bununla isterse Akde- nizin yolunu tam ortasından kapıyacak, İsterse açacak- tır. Bu âda artık İtalyanların Maltası olmuştur. Bahu- sus İtalya Habeşistan harbinden sonra Akdenizi İtal- yanın kendisi için hayat mıntakası olduğunu ilân ettik- ten sonra tam manası ile İtalyan Maltası sayılabilir. Susuz bir ada Pantelleria Sicilyadaki Marsaoddan 55 mil ve Tunus sahilindeki Bon burnundan 50 mil uzaktadır. Uzunluğu 14 kilometredir. En geniş yeri 8 kilometre tutar. Mesa- hası 85 kilometre omurabbaıdır. Burası Avrupalıların yaşamasına müsaid değildir. Tatlı su menbaları bile yoktur. Yağmur mevsiminde sarnıçlarda biriktirilen sular ile halk geçinmektedir. Kaplicaları boldur, Lâkin bunların sulari tuzludur. Arazi volkanik olup yüksek tepeler teşkil ediyor. En yüksek tepesi denizin sathından 836 metre yüksektir, İki iskelesi vardır. Fakat bu iskeleler rüzgârlara Karşı mahfuz değildir. Nüfusu 10,000 kişiye yakındır. Halk çok tatlı ve şe- 'kerli olan üzüm ve bir miktar pamuk yetiştirir. Keçileri ve merkepleri bol olup hayli ihracat yapar. Sicilya ile Tunus arasında işliyen vapurlar haftada bir defa ada- ya uğrarlar. Adanin yolları yoktur, Fakat keçi yollarında yerli halkın katırları mükemmel surette yürümektedir. Ada- nın yerli ahalisi Maltalılar gibi bozuk arapça karışmış bir dil kullanmaktadır. Pantelleria adası, İtalya ile İngiltere arasında uzun seneler dostluk hüküm sürdüğünden, yakın zamanlara, Kadar politika #leminde ehemmiyeti haiz değildri, Lâkin eski zamanlarda bu adanın Maltadan ziyade ehemmiyeti vardır. Çünkü Finikeliler Cossyro adını verdikleri bu adayı Akdenizin ortasına hâkim olmak için birinci de recede üs yapmışlardı. Romalılar bunu tahrib etmişler di, Yeni Roma ise bunu ihyâ ederek kullanmak istiyor, İtalyan Süveyşi İtalyanlar Pantellerla adasının ehemmiyet ve kiyme- Pantelleria adasızın Sicilya ve Tumus arasındaki mevkiini gösterir harita tini Habeşistan harbinin Akdenizde İngiltere ile İtalya arasında doğurduğu gerginlik esnasında anlamışlardı. Çünkü İngilizler iktisadi o mahiyetteki zecri tedbirlerin İtalyaya tesir etmediğini görünce Süveyş kanalını ka- patmağı düşünmüşlerdi. - Buna karşı İtalya da Pantelleria âdası vasıtasile AK- denizin ortasındaki Sicilya boğazını mayinler ve tah- telbahirler ve tayyareler ile kapatmağı kararlaştırmıştı. « O zaman İtalyanlar Pantelleria adasına ve iki tarafın- daki deniz kanalına İtalyan Süveyşi ismini vermişlerdi. E. Musolini buna güvenerek askeri mahiyetteki zecri tedbirlerin ittihazını ve bahusus Süveyş kanalının ka- patılmasını bir harp hareketi sayacağını resmen devlet- * Jere bildirmişti. Tahkim zorluğu İtalyanlar Pantelleria adasında tahtelbahir ve tayya- re üsleri kolayca kurabileceklerdir. Fakat burasının Cebelüttarık gibi tahkim edilmesi hem çok zamana, hem de büyük paraya bakar, Meselenin en müşkül ta- rafı bu adada tabii bir liman bulunmamasıdır. İtalyanlar şimdilik bu adayi son sistem bir müstahkem mevki hâ- dine koyacak değildirler, Akdenizdeki yeni buhran zall oluncıya kadar burasını tahtelbahir ve hava üssü ola- rak kullanacaklardır, Fakat ileride burasını birinci sımf bir müstahkem mevki haline getirecekleri muhakkaktır. Şimdilik bu adayı Sicilya ile Tunus arasındaki dar boğazın ortasın- da batmaz bir zırhlı olarak kullanacaklardır. Seyyar harb gemilerini bunun iki tarafında tayyarelerin ve tahtelbâhirlerin himayesi altında barındıracaklardır. F. KIRILAN BEBEKLER Nakleden : Zejmeb İdil dı. Bir an Pervinle bakıştılar. Bakış- larında «acaba Süziye söyliyelim mi?> diyen bir sual sezdim. Her halde ka- Yarlarını vermiş olacaklar ki bu defa da Pervin söze başladı. Beykoz civa- rında küçük bir çiflik almışlar, bun- dan sonra orada hayvan yetiştirerek yaşıyacaklarmış. — Hayvan mı yetiştireceksiniz? Mitat: ” — Hayret ediyorsunuz değil mi? diye sordu. Çiflik hayatı için daima hasret çektim. Yirmi yaşında iken Anadolunun bir köyüne kaçacaktım, fakat İstanbul hayatına kapılıp kal- Mitat çifliğini anlatırken tamami- le kendinden geçmişti, Acaba samimi mi? Yoksa kadın tehlikesini bertaraf etmek ve ölümlerden kurtulan güzel Pervin için yaşamak maksadı ile mi bu çareye başvurdu. — Yerleşince Süzi bize gelir, gün- lerce kahr değilmi Mitat? — — Elbette, Kahkaha ile gülmemek için dudak- Jarımı isirdım, Maamafih Pervin pek dö haksiz değil; Serelerce hasreti çe- kilmiş bu çiflik hayatına bir kaç za- man için olsuri niçin ben de karışmı- yayım? Şimdi Mitatla ben vücutleri, hisleri büyük tehlikeler geçirmiş, kanlı mücadelelerin sonunda istirap- Ja ruhlarını, vicdanlarını temizlemiş hakiki iki arkadaş değilmiyiz? Yemekten sonra sigara salonuna geçtik. Üçümüz de yine eskisi gibi ay- ni divana yerleştik. Pervin; — Artık sigara içmiyorum, dedi. Sigara içmediği için bana da ik- ram etmeği düşünmedi. Mitat, Ro- madan aldığı güzel bir tabakadan ye- şil bir havana sigarası çıkarıp ucunu ihtirasla islattıktan sonra dişlerinin arasına sıkıştırdı. “Yine eskisi gibi onun ciğerlerinden : geçen bu mavi dumanları zevkle içime çektim. Bu defa da hayatlarını paylaşacağım için gayelerini binbir ihtimam ile anlat- mıya başladılar, Mitat Avrupadan getirdiği hayvan - yetiştirme ilmine ait kitapları, broşürleri bana göster- mek için yerinden kalktı. Müsabaka kazanmış tavuk, hindi, ördek, keçi, koyun, inek resimlerini görmek için bir araya toplandık. Onlar da bu cins- lerden yetlstirecektermiş, Mitat: — Güneşle beraber kalkıp kümes- leri, ahırları dolaşacağım, dedi. Bana lâzım olan şey didinmek, uğraşmak. İnsan dimağı, zihni böylelikle dinle- nir. Pervin, hayvan yetiştirme ilmini kendine göre tefsir ediyor, Etrafında karışık seslerle dolaşacak civcivleri, avucunda barınacak tavşancıklardan. bahsederken sevinçten gözleri parlı- yordu. Mitat da gülümsiyerek karısı- nı dinliyordu. Vaktile fırtınalı hayatla- nni paylaştığım bu iki insanı şimdi kendimden o kadar uzak hissediyorum ki. Onlar nihayet uzun bir yolun ucunda ruhlarını : dinlendirecek bir cennet bulmuşlar. Onlar durmadan anlatırken ben düşünüyorum: Piş- man olan bu kadın avcısı İle saf, yor- gun genç Süzinin arasında düşündü- güm kadar bir uzaklık var mi? Bu anda ikimizin de duyduğumuz din- lenmek ihtiyacı benliğimizi her za- mandan fazla biribirine yaklaştırmi. yor mu?. Giderken Pervinle Mitat beni 80- kak kapısına kadar getirdiler. Yine Mitat eskiden olduğu gibi portman- todan ceketimi alarak giymem için yardım etli. Bu defa gülmüyordu. Pervinin bakışları altında muti bir hizmetçi şeklini almıştı. Karısını öp- tükten sonra; 24 Mart 1937. KADIN KÖŞESİ Çanta ve kemer kesri Yeşil po dösuet ve deriden çanta ile kemer. Bej veya gri tayörle kullamI- malıdır. Halıcılığımız ileri götürülecek İktisad vekâleti bu hususta tedkikler yapiyor Ankara 23 (Telefonla) — vekâleti hahcılığınızın bugün! rumunü tesbit ettirmektedir. Bu mak- Sadla muhlelif Ticaret odaları tire fından tedkikat yapılmaktadır. pe tedkikler bittikten ve neticeleri lete bildirdikten sonra halıcılığımızın inkişafı için alınacak yeni tedbirler tesbit edilecektir. Diğer taraftan İktisad vekâleti ha- Tıcılık işlerinde bilgi ve tecrübesi olark bazı tüccarlarımızı bu husustaki dü- şüncelerini bildirmeğe davet etmiş ve kendilerinden birer Yapor istemiştir. 'Tüccardan birisinin hazırbyarak verdiği bir rapora göre halıcılığımızı eski yüksek mevkiine çıkarmak için nı temin etmektedir, Bir halı ne ka- dar sanatkârane dokunursa dokun- sun madeni boya ile boyandığı müd- detçe kıymetini kaybetmeğe mah- kümdur. Çünkü madeni boyalar mu- Turu zamanla renklerini atarlar, ««- Memleketimizde her nevi boya ima“ line mahsus nebatlar mezbul bir sus rette bulunmaktadır. Nitekim madeni boyaların keşfinden evvel nebati boya, ihracat maddelerimiz arasında beli başlı. bir mevki işgal etmekte idi. 'Halıcılıkta nebati boya kullanılma" 6ı yeniden ihya ve temin edilirse; bü- tün madeni boya için harice verilen binlerce liranın memleket dâhilinde kalması da temin edilmiş olür ki bu da memleket için ayrı bir kazanç teşkil eder. 4 Memleket halıcılığı hakkında dik- kate şayan fikri ihtiva eden bu rapor İktisad vekâletince ehemmiyetle na“ zarı dikkate alınmıştır, Rapor hahei- lık bölgelerindeki Ticaret odalarına gönderilecek ve odaların bu hususta ki fikirlerini bildirmeleri istenecek- tir. — Beklerim, dedim. — Biz de seni bekleriz, dediler. Caddeye çıktığım zaman ikisi de yanyana pencereye dayanmış bana bakıyorlardı. Uzaktan ellerini salladıe lar. süren ei lugün öğleden sonra babamdı işi Kir için birlikte gezmeğe gicece- ğiz. Mitattan, Necdetten sonra bana kalan yegâne erkek babam. Şimdi be- ni eğlence yerlerine götüren hep 0. Sinemalardan, dans yerlerinden ziya- de açık havadan, kırlardan hoşlanı- yor. Bugün onun gönlünü etmek için: — Otomobille Büyükdereye gidelim mi? diye sordum. — Nasıl istersen! Asfalt caddenin üzerinde çılgıncas sına koşmağa, başladık. Babamın bu- gün neşeli günlerinden biri değil, Al nı derin çizgilerle örtülmüş, mütema- diyen içini çekiyor. — Bugün durgunsun baba! — Ben mi Süzi? Aksine, Parmağı ile şapkasına fiske Yurup arkaya iterek; bir şarkı mırıldanma- ğa başladı. Neşeli görünmek için her ne kadar gayret sarfediyorsa da göz“ lerinin kederli mânası değişmiyor. — Gezintimizden memnun musun? diye sordum. » (Arkası var)