Amerikadan yeni gelen bir arkada- şım anlattı: — Nevyorktan trene bindim. iç Amerikan şehirlerinden birine gidiyor- dum. Trende, bizim kompartıman- de üç kişi idik. Bir ben, iki dirhem bir çekirdek, zayıf, ince, züppe bir delikanlı... Geniş göğüslü, ilk bakış- ta uzun müddet sporla meşgul oldu- gu anlaşılan yakışıklı kalı... Kompartımanda kadın olmadığı için kalın yaprak sigaramı dudakları- mın arasına soktum, Tüttürmeğe baş- ladım. Vay efendim sen misin bunu tüt- türen?.. Çıtkırıldım, zayıf genç ba- na döndü: — Rica ederim. dedi, komparti- manı dumana boğdunuz... Bu söz üzerine kan tepeme çıktı: —. Vay efendim vay.. dedim, ne kadar da naziksiniz?.. Bir kadın bile kendi kompartimanında sigara içen bir erkeğe daha nazikâne ihtarda bu- Yunur... Bu ne sinirlilik böyle küçük bay?... Sporcu delikanlı bizim münakaşa- mıza gülmeğe başlamıştı. Çıtkırıldım genç buna büsbütün kızdı: — Burada, dedi kendi keyfinize gö- ze hareket edemezsiniz. Madem ki üç kişilik bir cemiyet halinde seyahat ediyoruz. Bu üç kişilik cemiyetin men- faatini, rahatsız olmamasını düşün- melisiniz.. sigaranızı söndürünüz... Bu züppe genç beni sinirden çatla- caktı. Maamafih gayet soğukkanlı bir tavırla gülümsedim: — Gurtlağınızı yırtsanız ben sigarâ- mı söndürmem.. Çıtkırıldım: — Aman yarabbi. dedi. ne kadar 2, bir Ameri- — Ağzını topla.. şimdi seni pence- Bu tehdidim üzerine sustu. Somurt- tu.. köşesine çekildi. Cebinden bir mecmua çıkardı. Baktım bir sinema mecmuaz:... Kadın tuvaletleri hulk kında tarsilât veren bir sahifeyi üku- per. Hey gidi iki dirhem bir çekirdek miştim. Hem sigaramı içiyor, hem de inadıma dumanlarını onun tarafı- na doğru üflüyordum. Oda bu du- manlardan dehşetli rahatsız oluyor, #kide bir öksürüyordu. Biraz sonra kalktı. Vagonun camını açtı. Ben yerimden sert bir sesle bağır- dım: — Pencereyi kapatınız. O sapsarı kesilmiş bana döndü: — Size ne?, Pencere önünde oturan benim... Camı ister açarım, ister ka” patırım. — Yok, dedim, olmaz. Burada ken- di keyfinize göre hareket edemezsi- niz. mademki üç kişilik bir cemiyet halinde seyahat ediyoruz. Bu cemi- yetin rahatsış olmamasına dikkat bir bike Çıtkırıldım genç | etmeniz lâzımdır... O diretti: — Olmaz. pencereyi kapatmam. — Size kapafacaksınız diyorum, Aramızdaki münakaşa daha ziyade ateşlenecekti. Berekt versin ki kom- partimanın üçüncü yolcusu sporcu adam işe karıştı. İkimize de: — Yapmayın.. etmeyiniz. şunun şurasında bir iki günü beraber geçi- receksiniz... Dost olalım. dedi. Gü- zel güzel hikâyeler anlattı. Öyle ki bir müddet sonra hakikaten Üçümüz de iyi arkadaş olmuştuk. Fakat çıtkırıldım, zayıf genç pek sulu bir şeydi... İkide bir bana: — Beni niçin #inirlendirdiniz?, San- ki elinize ne geçti?... diye bir soruşu vardı ki boğazına sarılacağım geli- yordu. Yemek zamanı gelmişti. Lokantalı vagona gidiyorduk. Çıtkırıldım; ii — Ben yemeği sizinle yiyeceğim... dedi, İçimden bir «lâhavle; çektim. He- yeti umumiyesile fena delikanli de- ğildi. Candan ve samim? idi. Tâkin şu züppeliği ve iki dirhem bir çekir. Yemeği beraber yedik, Arkamizda- ki masada da sporcu adam oturu- Bir aralık «çıtkırıldım:: — Aman dedi, benim yataklı va- kompar- ve. Onunla ayni kompartimanda yatmağa korku- yorum. Gene alay ettim: — Vah.. vah. vah... Ne büyük teh- Mike... Yahu siz nasıl erkeksiniz böy- 167... A — Ne yapayım korkuyorum., elim- Bir müddet geçti. Bu sefer sordu: — Sizin kompartımandaki yatak- lardan biri boş mu? — Boş... — Müsaade wlet edistniz konditğ. re söyliyeyim de... Eşyalarımı sizin kompartımana, — Yooo.. dedim.. imkânı yok. Ben iki yatağın da parasını verdim. Kim- se ile beraber yatamam... O şimdi rica ediyordu: — Ne olur?.. Öyle korkuyorum ki... O haydud kılıklı adamla gece- yi geçiremem ya... — Rica ederim.. ısrar etmeyiniz... İmkânı olmıyan bir şeyden bahsedi- yorsunuz. Eğer hekikalen korkuyor. sanız sporcu gence söyleyiniz. Onun da kompartımanındaki yataklardan biri boş... «Çıtkırıldım; bana adamakıllı kız- dı, Yemeğini bitirmeden Kalktı. Spor- 15,000 liraya satılık apartıman Kurtuluş tramvay caddesi üze- rinde ve durak yerinde altışar odalı üç ve üçer odalı üç yani al- tı daireyi ve altında bir dükkân muhtevi güneşli, havadar iyi bir apartıman on beş bin liraya satı- hıktır. (Akşam) ilân memurluğu- na müracaat. Telefon 24240 cunun yanma koştu... Şimdi spotcu delikanlı başından bir belâ, burnundan bir sinek kovar gibi: — Peki, peki. rica ederim ne ya- pacaksanız yapınız. Fakat beni kom- partımanda rahatsız etmemeli, fazla konuşmamalısınız... İçimden: — Eyvah, dedim, sporcu delikanlı yandı. Bu «çıtkırıldım; çekilir belâ- mıdır?... Gece oldu. Hepimiz kompar- timanlarımıza çekildik. Kapımı kilit- lerken memnundum: — Oh, diyordum, başımdan bü- Yük bir belâyı defettim, öyle böyle değil.. harikulâde bir ka- tanıyorum?.. Aman dün akşamki çıtkınıldım gence ne kadar benziyor. Tren bir istasyonda durdu... Bir Ame- rikalı istasyondan bu muhteşem ka- dını gördü. Kadın pencerede, öbüdü yerde konuşmağa başladılar. Adam: — Vay madam Meri... Nasıl oldu. Erkek elbiselerile gezmekten artık vaz mi geçtiniz. canım güzel bir kadına erkek elbisesi pek gitmiyor.. Meri kahkahalarla güldü; — Erkek elbisesile seyahat ediyo- rum amma.. dün gece birdenbire ka- dın olmak aklıma geldi. Bir gece için- de erkeklikten tekrar eski kadınlığı- ma döndüm.. Onlar konuşurken sporcu adam ya- nıma gelmişti. Bana: — Birader. diyordu, sana teşekkür ederim. Ne iyi olmuş ta onu benim me attım. O bunu gördü güldü: — Niçin sigaranızı içmiyorsunuz? — Mademki üç Kişilik bir cemiyet halinde seyahal ediyoruz. Ona göre hareket etmem lâzım. $izin pence- renizi açayım mı?, — Teşekkür ederim.. teklif etseydiniz... — Yatağınız rahalsız olsa gerek. isterseniz bu gece benim kompartı- mana buyurunuz... — Mersi.. geçti. dün olsaydı bel ki... Fakat sporcu dostumuz çok iyi bir yol arkadaşı imiş.. yerimden mem- NUNUT. .. (Bir yıldız) geçti. dün Yazan: İSKENDER P. SERTELLİ Levendlerden biri ankaz altında #nliyen bir kadın gördü.. can çekişi- yordu ve bir yudum su diye haykırı- yordu. Gemicilerden biri: — Ayşe ölüyor.. Diyerek yanına koştu. Su vermeğe meydan kalmadı.. genç kadının başı omuzlarının üstüne düştü. Yürüdüler. Bir zengin köşkünün harab olan bahçesi önünden geçiyorlardı. Bura- daki ölüm sahnesi pek fecidi.. iki ço- cuk, kömür haline gelmiş bir cesedin başı ucunda: &teş yanıklarile korkunç bir şekil al- mıştı. Levendlerden biri: — Şu çocukları alıp gemiye götüre- im. Diyerek yanlarına sokuldu. Kollarından çekip götürmek istedi, Çocuklar bağrışmağa başladılar; KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ No 136 — Burakımız bizi annemizle birlik- te öleceğiz! Bu çığlık o kadar acı, o derece yü- rekleri yakan bir çığlıktı ki.. levend- ler ellerini çekerek ouzaklaşmaktan başka bir şey yapamadılar, Satlerce aradılar.. Adanın altını üstüne getirdiler, En izbe, en tenha yerlere varmcı- ya kadar aradılar, Türk denizcileri « aylardanberi bu- rada oturdukları için - adanın en giz- li köşelerini bile kendi evleri gibi bi- Yirlerdi. Rüstemin izini bulmak kabil ola- madı, Bu cesur ve kahraman Türk deniz- cisi meydana çıkmadan, donanmanın Mayorkadan ayrılması nasıl müm- kün olabilirdi? Kemal reis Türk gemicilerine; — Rüstemi sizden isterim! 'Diye bağırıyor ve önüne geleni haş- yordu. Rüstem gibi «donanmanın biricik aslan yavrusunu» o yadellerde burakıp dönmek kabil miydi? Kemal reis: ' «Yelkenleri indiriniz işaretini ver- mişti, 'Türk denizcileri heyecan içinde kaynaşıp duruyordu. Rüstemi sevenler ağlaşmağa baş- lamıştı. O gün akşama doğru Receb rels de gözleri yaşarmış bir halde, bir kaç gemici ile adayı dolaşmağa inmişti, birdenbire titrek bir sesle haykırdı: — İkte bir iz. Rüstemin cepkeni yol üstünde duruyor, Receb reis yere iğildi, —'Ta kendisi.. onun cepkeni, Hat- tâ düğmesinin kenarında benim vak- tile ona verdiğim küçük mavi bon- cuk bile sallanıyor. Etrafı araştırmağa başladılar, Rüstemin buralara kadar inmesi- nin sebebi ve mânası ne idi? Rahilden bu derece uzaklaşmağa neden lüzum 20 Mart 937 Cumartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: Saat 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Ha- vadis, 18,5 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son. Akşam neşriyatı: Saat 18,30 Plâkla danş musikisi. 19 Şehir tiyatrosu ko- medi kısmı tarafından (Tristan Ber— narın La Gloire Ambulunaröre). 20 Fasıl heyeti. 20,30 Ömer Rıza tarafın- dan arabca söylev. 20,45 Fasıl heyeti, saat ayarı. 21,15 Orkestra. 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün proğramı, 23 Son. Ecnebi İstasyonların Bu Akşamki En Müntehap Programı Milano (368,6) saat 22 «Francesca da Rimini» (D'annunzio) nun 4 per- delik facıası. Besteliyen R. Zandonai, Roma (4208) 23,15 Dans konseri, 1 - Yedinci asır dansları, 2 - Köy dans- car dansları. Bükreş (364,5) 2035 Karmen operası, Operadan nakil, Berlin (256,7) 21,30 Opera. Brüksel TI (821,9) 22 «Deniz gelini» opera. Viya- na (506,8) 21,15 Orkestra ve şarkı, (Muhtelif opera ve operetlerden) Lüksemburg (1295) 2330 Senfonik ortekstra. Berlin (386,7) 20,15 Keman ve piyano konseri, Peşte (549,5) 29,15 Dans musikisi Oslo (1153) Saat 23,15 - Viyana (506,8) 23,20 - Breslav (315,8) 23,30- Peşte (549,5) 0,15- Paris P.T.T. (4317) 1. Kadın hekimleri aylık toplantısı 'Türk Ginekologi kurumu bu aym toplantısını doktor Orhan 'Tahsinin başkanlığı altında yaptı. Bu celsede: Ahmed Asım Onur yumurtalık ve yu- murtalık yolu iltihabı arazları veren müteaddit böbrek taşı vakasını tak- dim ve ameliyatla çıkar'an piyesi ve buna si filimleri gösterdi. Bu rakam olmalaşarna Orhan "Tahsin, Ahmed Asim Onur, ürolog Ab- dülkadir iştirak etti. Nuri Süleyman; bazı hususiyetler gösteren bir vakası anlat. tı ve ameliyatla elde ettiği piyesi tak- dim etti. Bu vaka, Kenan Tevfik, Or- han Tahsin, Ahmed Asım Onur, Hadi İhsan, Zeki “Tektaş ve Nuri Süleyman tarafından münakaşa edildi. Hadi İhsan bir kordon anomalisin- den ve bunun doğumda yaptığı ihti- lâttan bahsetti. Bu vaka hakkındaki görüşmelere Kenan Tevfik, Orhan Tahsin, Ahmed Asım Onur, Zeki Tek- taş ve Hadi İhsan katıldı. Cemiyet önümüzdeki nisanın seki- zinci perşembe akşamı, onuncu yıl dönümünü kutlayacağından, o günü yapılacak tören programı kararlaştı- rılmış ve toplantıya son verilmiştir. — İşte bir iz daha. Fakat, bu çok feci bir izdi. İz değil, acı bir hakikatti.. Yolun kenarında Rüstemin kesik kolunu bulmuşlardı. Hem de ornuzundan kesilmiş sağ kolunu. Receb rels adanın arakasında bir büyük kayanın üstünde duruyordu. Yol kenarında Rüstemin sağ kolu- nu bulan Türk denizcisi hiddetle hay- kırdı: — Ah şu nankör adalılar.. nasl da kıydılar bu aslana?.. Receb reis birdenbire kayanın di-” binde yatan bir cesed gördü. yere he Yaf oran, Ve arkadaşlarına acıklı bir sesle haykırdı: — Rüstem burada uyuyor, çocuk» Jar! : Gemiciler birdenbire Rüstemin sar- hoş olarak sahilde uyuduğunu sandı- lar., yarı sevinç, yarı tereddütle Koş- tular., taşın dibine geldiler, Istanbul 19 Mart 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ)” Eaham ve Tahvilât İst. dahil ; 96,75). B. Hamiline 10,50 Küponsuz 1933 » Müessis 83,— istikrarı 9,—İT.C. Merker Ünltürki 19,40,—| Bankası 9d, » N 18,85,—)| Anadolu his, 23,— * MN, 18,75) Telefon 6,25 I 42:50) Terkos 11,25 » MN 4040) Çimento o 1450 İttihat değir. 10,90 Şark » 1,10 Para (Çek fiatleri) ! Prağ 22,66,94 Berlin 1,96,58 Madrit 1,44, Belgrad — 34,62,75 Zoti 4,17, Pengo 4,36,90 Bükreş ( 107,92,88 Solya o 66,40,12İMoskova ( 24,68— Ticaret ve zahire borsası 19 Mart flat ve muameleleri 1 — İthalatı Buğday 345 arpa 65 çavdar 35 misir 37 un 17 razmol 36 iş ceviz 2 zeytin yağı 21 peynir beyaz 9 Wl- tik 2 ton çökal 1545 kunduz 115 sansar 902 zerdeva 209 tilki 6841 tavsan 115871 adet. İhracat: Yağak 19 tiftik 3 kuşyemi 36 aİyon | ton sansar 978 zerdeva 227 til- ki 2340 tavşan 30000 adet, i g5 Gİ di ll ih iri zi 28 i ; i z İ g8 i ; iş li E Ti 1 3ş i 5g T i hi İ j reriricizeri