—... | rinde Sedadın yal- Öyle bir makine » mektup- vermek bu ma- su düşünmüş, e leyi halle muvaffak olamamıştı, Fa- kat deniz altımda yürüyen, havalarda esleri taşıyan makineler yö- mra bu kadar basit bir muvaffak olmak zor bir şey #cada miydi? Postanede postrestant memuru olan Sedad, böyle bir makine yapılıncıya kadar, bu vazifenin başka birine ha- lmesini görmek isterdi. Pakat et verip te vazifesinin değiştiril- mesini rica edemiyor, her gün çekti- ği azaba katlanıyordu. Filhakika, pek hassas kalbi vardı. Birisi gelip te postrestant bir mektup sorduğu zaman, yüreği atar. Birik- miş zarfları birer birer elden geçirir- ken çok müteheyyle olurdu. Beklenen mektup burada zuhur ederse alanın gözleri parlardı. Fakat bir şey yok! cevabını işilenlerin yüzündeki hüznü görmek Sedad için bir işkence teşkil ediyordu. Erkeklere © kadar aldırış ettiği yoktu. Fakat ya kadınlar! İşte bun- İara karşı Sodadın kalbi pek müte- hassis ve nazikti, Onların ıztırabları- nı sezmeğe tahammül edemiyordu. Bir sabah yeni gelen mektuplart ayırmakla meşgul iken, az kalsın zih- ni felce uğryacaktı. O kadar şaşırdı. Çünkü mor renkte zarif, ipek gibi hı- şırtılı bir zarfın üzerinde «Hatice 'Muallâ ismini gördü. Bu kadın Seda- da az mı göz yaşı döktürmüştü! Ha- tice Muallâ. «Aşk mücadeleleri» roma- nımı yazmış bir kadın değil miydi? Bu roman, kimbilir nevden, bir gün Sedadın eline geçmiş ve onu pek alâ- kadar etmişti. Romanın bir çok yerin- de göz yaşları dökmüştü. Kitap bitti- ği zaman da onu yazan Hatice Mual- YAyı uzaktan yüksek bir aşk ve hara- retle sevmeğe başlamıştı. Ondan son- ra haftalık risaleleri karıştırıyor, han- gisinin kapağında onun hikâyesi bu- Tunduğuna dair bir işarete tesadüf ederse hemen satın alıyordu. Bir tatl günü, nadir yaptığı bir hovardalık ile, Beyoğlunda meşhur bir gazinoya girmiş, sütlü çikolata içiyordu. İçeriye genç, zarif ve çok güzel bir kadının girdiğini görmüştü. Bunun yanında şişman, manasız bir erkek de vardı. Yanındaki masadaki gençler ara- sında hafif bir fısıldı işit -——- Hatice Muajlâ ile kocası, âlyor- Tardı. Sedad kendinden geçecek kadar kuvvetli bir heyecan içinde, bu uzak- tan sevdiği muharrir kadına gözleri- ni kaldırdı. Hatice Muallâ onun ha- yalindeki kadından da güzeldi. Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ Eğer Allahın gözü bu korkunç fa- ciayı görmüşse, bu istilâ ordusundan bugün değilse yarın, intikam almayı ihmal etmiyecektir. MAYORKA YANGININDAN SONRA.. Adanın her köşesi küllenmiş bir ha- Malkadan gelen mücahitlerin kale- nin sukutuna dair verdikleri haberler Kemal reisi rahan hastalandırmıştı. Türk denizcileri Adada perişan ve sefil olan müslümanlara yardıma. ko- şuyor ve aç kalanlara yiyecek dağıtı- yorlardı, Levendierden Tahip Ciyovaniyi öl- dürmek için fırsat kollıyanlar az değil» di. Bilhassa Mayorka yangınından sonra Romalı rahibe karşı herkesin busumeti artmıştı. Ateşli Türk akıncılarından bir çoğu! — Bu herif içimizde hâlâ neden ve nasıl yaşıyabiliyor? Kemal reis onun cezasini neden vermiyor? Diyerek ortalığı kışkırtmaktan geri durmuyordu. KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Şimdi bu kadın kendisinin karşısı « na gelerek namına gelen postrestani mektubü istiyecekti. Romanile Seda- dı o kadar ağlatımış, tath hayalile ona o kadar saadet vermiş olan bu kadın şimdi kendisi göz yaşı döküyor ve mesud oluyor demekti, Çünkü bu mektubun bir Aşıktan geldiğinde şüp- he yoktu. Sedad, Hatice Muallâyı büyük bir sabirsizlık ve heyecan ile bekliyordu. Filhakika, ertesi günü Hatice Mu- allâ geldi. Çekine çekine, kimseye görünmek istemez gibi bir hall vardı. Acele ediyor, mektubu hemen alıp savuşmak istediği her halinden belli oluyordu. Sedad onun bu sabırsızlı- ğını, bu endişesini uzaktan görünce farketmiş, kendisini hiç bekletmiye- rek, &deta ismini bile söylemesine ya- rı meydan bırakmadan zarfı uzat- mıştı. Artık bir müddet Hatice Muallâ her gün postaneye uğruyordu. Sonra, görünmez oldu. Bir haftadan fazla bir zaman hiç gelmedi. Hatice Mual- ya gönderilen mektuplar birikmeğe başladı: İki, üç, dört... Bedad hayret içinde idi, Kendi ken- disine bir roman tahayyül etmeğe başlamıştı. Genç kadın ihtimal ki da- rılmıştı. İhtimal ki sevdiği erkek onun hayallerine, ümidlerine uygun çıkma- mıştı, Hatice Muallâ bedlahttı ve ar- tık bu aşktan kendini kurtarmak is- tiyordu... Ah Sedad onu ne Kadar sevebilir, ne kadar mesuğ' edebilirdi! Fakat Hatice Muallâya hiç lâyık miy- dı 0? Bir gün, Sedad, uzaktan Hatice Muallânm geldiğini gördü. Yüreği birdenbire çarptı. Genç kadının yüzü bembeyaz ke- silmişti. Gözlerinde büyük bir endişe okunuyordu. Arkasından şişman, yü- zü hiddetten ateş gibi kınkırmızı ke silmiş bir erkek geliyordu.” Sedadın hatırasında birdenbire bir şimşek çaktı. Bu bir yerde okumuş yahut işitmiş olduğu bir hikâye idi. Kocasını aldatan bir kadın hastala- nıyor ve kırk derece hararet içinde iken bazı şeyler sayıklıyordu. Bu sa- yıkladığı Vâkırdılar onun kabahatli olduğunu anlatacak mahiyette idiler, Kocası kadının sözlerini duymuş ve şüphelenmişti. Kadın iyi olduğu za- man, tenezzüh bahanesile otomobile bindiriyor ve postanenin önünde if- direrek onun namına gelen postres- tant mektupları ahyodu. Sedad zihnindeki bu hikâye hatıra- sını düşünürken Hatice Muallânın titrek sesi kendi namına gelmiş post- restant mektup olup olmadığını sorü- yordu. Sedad birikmiş mektupları gözden geçirir gibi yaptı. Seri bir muayene den sonra, mor renkli ipek gibi kâğıt- Jar ellerinin altında hışırdarken: — Bir şey yok! cevabım: verdi, Erkek garib bir sesle söze karıştı: No 135. Azapkapılı Hasan, öteki de Cibalili Ahmed - baş anbara hücum ederek: — Bu kara cübbeli şeytam bize tes- Mim ediniz! Diye bağırışmışlardı. ” Eğer Kemal reis bu hücumdan vak- Padişaha, teslim edeceğini söylemişti. Bütün ge- miciler rahibin cezalandırılmasını is- tiyorlardı. — Biz İstanbulâ kadar bekliyeme- yiz.. Dindaşlarımızı ateşte yaktıran ve ocaklarını kül eden bu mel'un ca- navarı burada gebertmeliyiz.. Narelerile ortalığı ayaklandırıyor- lardı. Ayni anbarda hapsedilmiş olan rek- kase Verona da korku ve heyecan için- de titriyordu. Rahip hakkındaki Türk Hâttâ yangının ertesi günü iki aslan! gemicilerinin neler düşündüğünü bil- yapılı Türk denizeisi » bunlardan biri | miyorsa bile, gürültüden ve hücumlar. 19 Mart 937 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla 'Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Muhtelif plâk nesriyatı, 1£ Son. Akşam yatı: 17 İnkılâp dersleri, Üniversiteden na Yusuf Hikmet Bayur, 18,30 Pi s musikisi, 19, 30 Spor , 20 Ömer Riza | 20,45 Vedia ndan 'Türk musikisi vö halk şarkıları, saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertösi günün programı, 22, 80 Plükla sololar, opera ve operet par- çaları, 23 Son Ecnebi İstasyonların Bu Akşamki En Müntehap Programı Milano (368,5) saat 22 Senfonik konser, lil (247,3) 2230 Operadan nakil. Bordo (278,6) 23 Koro konseri 850 kişinin iştirakile. Paris P.T.T. (431,7) 20 Keman konseri, Oslo (6153) 21 Piyano konseri, Viyana (506,8) 22.30 Viyolonsel ve piyano. Dans musikisi Hamburg (331,9) saat 21,10 - Frank- furt (251) 23,50 - Juan Des Pins (235,1) 0,15 - Peşte (549,5) 025 - Londra (kısa dalga) 14,30 - 18.50 - 22,35. 20 Mart 937 Cumartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: Saat 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Ha- vadis, 13,5 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 San. Akşam neşriyatı: Saat 18,30 Plâkla 'dans musikisi. 19 Şehir tiyatrosu ko- medi kısmı tarafından (Tristan Ber— narın La Gloire Ambulunaröre). 20 Fasıl heyeti. 20,30 Ömer Rıza tarafın- dan arabca söylev. 20,45 Fasıl heyeti, saat ayarı. 21,15 Orkestra. 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün proğramı. 23 Son. — İyi baktınız mı? diye sordu. — Bir şey yok diyorum, 'Hatice Muallânın gözlerinde ufak bir minnettarlık şulesi parladı. Erkek hem menun hem sukutu hayale uğra- Mış bir tavır aldı. Sonra, karı koca daha sakin ve müslerih bir tavr ile yavaş yavaş uzaklaştılar, Sedad ilk defa olarak vazifesinde bir kusur işlemişti. Fakat bununla 4htimal ki bir faclanın onünü almış olduğunu düşünüyordu. Onun için en büyük facia uzaktan sevdiği kadr- nın müşkül bir mevkie düşmesi idi, Hatice Muallâ ertesi günü gene gel di. Ürkek, çekingen bir hali vardı. Sanki takib edilmekten korkuyordu. Sedad birikmiş mektuplarını ona uzattı. O bu mektupları alırken, deli- kanlı içinden gelen mükavemet din- Jemez bir arzuya mağlüb oldu, © uzun, yarı şeffaf ince parmaklı eli tuttu ve 4#Aşk mücadelelerini» yazmış olan parmakların ta ucundan öptü. Sonra bu kadar cürete kendi de şaşmış gibi iskemlenin üzerine düşer gibi oturdu. Hikâyeci korkudan ağlıyordu. Verona eski cesaretini çoktan kay- betmişti. Yangın gecesi rahibe anbarın| lumbuzundan ateşi göstererek: — Adayı Türkler mi yaktı acaba? Diye sormuştu. Sinyor Ciyovani soğukkanlılığını muhafaza ederek; — Mayorkayı bir rahib ş Cevabını vermiş ve o rahibin kendi- #i olduğunu ima etmişti, Verona o gündenberi rahibe karşı sert davranıyor ve: — Bu küçük adadan ne istedin? Gü- cün yetiyorsa Garnatayı, Kurtubayı, ateşleyip yakmalıydın! Diyordu. Verona bunu müslümanlara acıdı ğından değil, Türklerden korktuğu Için söylüyordu. Gerçi Kemal rels Veronayı İstanbula götüreceğini ve padişaha takdim ede- ceğini söylemişti. Fakat gemicilerin geleyanı bir gün bu kararın bozulma» İ«SÖYLEYİN EY NANKÖR ADALILAR,| arayınız! sına sebebiyet veremez miydi? İşte Verona bu endişe içinde kıvra- niyor ve Romalı rahibe küfürler savu- Rahiple rekkasenin arast iyice açıl- dan onların ne istediklerini seziyor ve | AKŞAM'ın Çocuk dünyası tarafın- dan çocuklar için tertip Bu müsabakada kazanacak 22 küçük okuyucumuza (50) lira mükâfat tevzi edilecektir AKŞAM her seviyedeki karileri için her yıl açtığı büyük müsaba- kadan başka çocuklar için de bir müsabaka tertib etmeği düşün- müştür. Müsabakanın çocuklar için faydalı olması şart olmakla beraber onları derslerihden alı- koymaması da lâzımdır. Bunun için müsabaka şekli mümkün ol duğu kadar kolaylaştırılmıştar. Müsabaka aslındaki bilgi değeri- ni muhafaza edecek, fakat iştirak edenlerin kiymetli saatlerini lü- zumsuz yere işgal etmiyecektir. Müsabaka şu şekilde yapılacak- tar; 1 — Her gün (AKŞAM) m (5) inci sahifesinin beşinci sütu- nunda bir hayvan resmi neşredi- lecektir. 2 — Müsabakaya girmek isti- yen çocuklar bu resimleri kesip biriktireceklerdir. 3 — (20) tane hayvan resminin neşri bittikten sonra küçük oku- yucular topladıkları bu resimleri önlerine dizerek dikkat edecekler ve BİRBİRİNE DÜŞMAN OLAN hayvanları yanyana yapıştırıp isim ve adreslerile beraber (Ak- şam güzetesi ÇOCUK DÜNYASI bilmece memurluğuna) göndere- ceklerdir. 4 — Halledilmiş mektüplann hangi güne kadar kabul edileceği resimlerin neşri bittikten sonra ayrıca ilân edilecektir. 5 — Mektupların kabul müd- deti bittikten sonra hepsi. birer birer tedkik edilecek ve resimleri doğru olarak sıraya koymuş olan- lardan (22) kişiye sıra ile şu he- diyeler verilecektir: Birinciye 2 nci ve 3 üncüye beşerlira 10 4 kişiye İkişer buçuklira (10 8 kişiye ikişer lira 10 alıp bu resimleri saklayınız. Emniyet Sandığı Müdürlüğünden: Silivri ikinci ilkokul baş öğretmeni Bay Veysi Asal 17/4/936 tarihinde Sandığımıza bıraktığı © para için veri- len 8039 No. hı bonosunu kaybettiğini söylemiştir. Yenisi verileceğinden eski- sinin hükmü olmuyacağı ilân olunur. linde bırakarak, İspanya sularından den, teessürümüz artmadan yola çi- kalım. BU ASLANA KİM KIYDIN Kemal reis o sabah erkenden uyan- mmışta. Donanmayı teftiş edecek ve öğlene kadar herşey tamamlandıktan sonra yola çıkılacaktı. Bütün gemiler hareket işareti çek- mişlerdi. Bu sırada paşa gemsindeki levedler edilen müsabaka tafsilâtı| | ist. dahi BORSA Istanbul 18 Mart 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât 96,75 |'ş. B. Hafbiline 10,50 Kuponsuz 1933 » Müessis 83,— istikraz W,—İT.C. Merkez Önltürki 19,20,—| Bankası 94,50 ». N iğ, Anadolu his. 23,10 >. MN ,65İ Telefon 6,2 Mümessil 1 - 42,40) Terkos 11,25 » MN 40,40) Çimento 14,45 » n İttihat değir. 10,90 İş Bankası 10,50) Şark O» o 1,10 Para (Çek fiatleri) Paris 17,26,—| Prağ 211 Londra 9 60,17,—| Berlin 1,96,88 Nev York 79,30,—| Madrit. 11,45,86 Milâmo 150425) eğgrad 34,680 a EİN zi 417,66 Cenevre | 347,80 > Briksel 470,90 s1) Amsterdam 1,4484 Soya 6â,50,56 amaa a Ticaret ve zahire borsası 18 Mart fiat ve muameleleri : i 5 m çi MR İ i ; © 5 54 kuruştan 58 ği İriş il i il 354 Kunduz derisi çifti 1100 kuruştan 1600 kuruşa kadar. Tilki derini çifti 450 ku- ruştan 1250 kuruşa kadar. Porsuk de- risi çifti 500 kuruştan 600 kuruşa kadar. Tavşan derisi adedi 24 kuruştan 27 ku- : : ş İ i Hi ; ş i a ar