Türk museviler Umumi yerlerde türkçe konuşmak | meselesi ekalliyet haklarını, ekalliyet davası da musevilerin vaziyetini orta ya attı. Bir kâç gün evvel, musevi va tandaşlarımızdan ileri gelenlerin ga retelerde sözlerini ve yazılarmı oku- duk, Bunlar; «Museviler azlık (yani ekalliyet) değildir, Türktür ve türk çe konuşmalıdırlar!» diyorlar. Böyle söyliyen, cemaat residir, İlk tezad buradan başlıyor: Türk camiasında dahil olan, ekalliyet ol mıyan bir kütlenin «cemaat» halinde yaşaması, cemaat reisi bulunması na- sıl akla sığar? Osmanlı devrinde ekalliyet ve ce- maat bir hakikatti, O devrin en bü- yük yanlışlığı, dil, din, ırk ve dil, hat- tâ ülkü farkları için birlik teşkil et- meğe çalışmasıdır. Tam mânasile ekalliyet olmak için, yalnız dil ve din farkı değil, bilhassa ülkü başkalığı, başka bir anayurda bağlılık duygusu lâzımdır. Bu bakım- dan, eskiden Türkiyede Yunan emel- leri güden rumlar, kendilerine ayrı vatan istiyen ermeniler birer ekalli- yetti. - Hattâ, bunlardan bir kısmı Türk. vatanının parçalanmasına ça- lıştıkları için ekalliyet de değil, düş mandılar. O devirler geçti. Bu duyguda in- sanlar kalmadı, Şimdiki rumlar ve ermeniler, olsa olsa, sadece din ve dil bakımından “Türklerden (ayrılırlar, Türkiye cumhuriyeti lâik olduğu, ya- ni devlet resmen bir din tanımadığı için, din farkı Türkiyede bir ayrılık duvarı teşkil etmez. Arada yalnız bir dil kalıyor. Onu da kaldırarak Türk camiası içinde tamamen kaynaşmak kendi ellerindedir. Bu işi en önce, ve en iyi şekilde ya- budi vatandaşlarımız yapabilirler. Çünkü her yerde yapmışlardır. Bu- gün Fransada, İngilterede, yani milli birliğin en kuvvetli olduğu memleket- lerde yahudilerin, tam bir Fransız veya İngilizden asla farkları yoktur. İngilterede olduğu gibi Fransada da yâhudilerden devlet adamları, âlim- ler, adibler yetişmiştir. Fakat, bunlar Kendi dinlerini muhafaza etmekle be- râber, yahudilik diye bir sıfat akılla rına gelmez. Çünkü, ne kendi mek- tepleri, ne cemaatleri, ne dilleri var- dır. Su halde Türkiyedeki museviler de hakikaten Türk olmak istiyorlarsa, (ki bu da kendi menfaatleri içindir) havrayı bırakmıya lüzum kalmadan Türk olabilirler: İlk şart cemaat teşkilâtını bıraka- rak, hattâ kendi arâlarmdaki husu- si ve dar cemiyet çerçevesini kırarak Türk camiası içine dağılmak. İkinci şart husust cemaat mektep- lerini - kendileri - kapatarak Türk mekteplerine gitmek, ve bu suretle türkçeyi yavaş yavaş ana dili haline getirmek, cenebi dilleri Türkler gibi «yabancı dil» olarak öğrenmek. Bunlar yapılmadıkça, ortaya atılan Türklük iddiaları göz böyamıya mah- sus süs kalır, , Yeşilköy hattında tenzilât Devlet demiryolları 9 uncu işletme müdürlüğü banliyö hattı tarifelerinde tenzilât yapılmak üzere tedkikatta bu- lunulduğunu yazmıştık. Bu hususta- ki rapor Nafıa vekâletine gönderilmiş, İakat henüz kati tarife tesbit edilme- miştir. Yaz için tarifede tenzilât yar pılacağı muhakkak görülüyor. — Adın ne bayan? ... — Fatmal,.. Yaz hazırlığı Akay, Adalar tarifesinde deği- şiklik yapacak Akay işletmesi ilkbahar tarifesini hazırlamak üzeredir. Yeni tarife ya- kında tatbik olunacaktır. Bu yaz ta rifede bazı yenilikler yapılmıştır. Yaz tarifesinin tatbikine başlandığı zaman her vapur yalnız bir, nihayet iki ada ile köprü arasında sefer yapacak, 26 dakika daha evvel halkı adalara veya İstanbula çıkaracaktır. Şimdi süratli vapurlar Kınalı ve Burgaza 50-60 da- kikada, Heybeli ve Büyükadaya 65 - 15 dakika ve birçokları da bir buçuk saatte gitmektedirler. Yeni tarife tat- bik edilince Kınalı ve Burgaza 30-40, Aksamcı aş Heybeli ve Büyükadaya 49-50 dakika- da gitmek mümkün olacaktır. Bu ta- rifeye göre İstanbuldan kalkan vapur yalnız bir veya en çok iki adaya uğrı- yacağından Akay idaresi adalar ara- sında da Haliç vapurlarından birini iş- letmeğe karar vermiştir. Bu vapur ay- ni zamanda Büyükadadaki Yörükali plâjına da muntazaman yolcu taşıya- caktır. Eski Kadıköy iskelesinin du- da yandan çarklı Neveser vapurunun işletilmesi kararlaştırılmıştır. Neveser Kınalıdan kalkarak bütün adalara uğradıktan sonra Büyükadadan kar- şı sahile geçecek ve Modaya kadar muntazaman sefer yapacaktır, Yangın başlangıcı Yenikapıda Yalı mahallesinde Çor- bacı sokağında bir kiracının oturmak» ta olduğu evden yangın çıkmış, yeti- şen itfaiye tarafından söndürülmüş- tür. Asfalt caddeler yapmağa karar verdi Belediye yeni sene bütçesine kana- ilzasyon inşası için 500 bin lira tahsi- sat koydu. Bu para ile Beyoğlu tara- fında açık bulunan eski lâğımlar, Ci- hangir kanalizasyonu ve Kasımpaşa deresinin temizlenmesi işi tamamla» nacaktır. Belediye, on senelik mukaveleye gö- re vaktile tadilen kabul ettiği kanali- zasyon projesini tamamile tamamla» mak üzere daha iki sene bütçeye tah- sisat koyacak, bu suretle projenin ta- mamlanması için bir milyon ilra da- ha sarfedecektir. Üçüncü seneden son- ra yani 940 senesinden itibaren bu ya- rım milyon liralık tahsisat, belediyenin! hazırlamağa başladığı yeni yol prog- tamına tahsis edilecektir. Evvelce de yazdığımız Şibi, şehirde cadde ve sokakların temizlenmesi için parke ile döşenmiş caddeler pek elve- rişli olmadıklarından büyük caddele- rin asfalt olarak inşası münasip gö- rülmektedir. Ancak hangi caddelerin parke olar rak muhafaza edilecekleri, hangileri- nin asfalt olarak yapılacağı belediye tarafından hazırlanacak programda gösterilecektir. larında Harbiye ile Hamam arasında | asker Hasanın tramvay altında par- | çalanarak ölümüne sebebiyet vermek- | ten suçlu vatman İdris oğlu Hasan muhakemesine dün öğleden sonra cür- | mümeşhud işlerine bakan asliye dör- , düncü ceza mahkemesinde bakılmış- | tır, Mevkufen mahkemeye getirilen vatman Hasan kendisinin bir kaba- hati olmadığını söyliyerek: — Ben arabayı yavaş sürüyordum. Askerin önüme çıktığını ve yuvarlan» dığını da görmedim. Biletçinin zil çek- tiğini duymadım. Kazanın farkına va- rır varmaz derhal lâzım gelen tedbir- leri alarak tramvayı durdurdum. Bun- | |.da benim kabahatim yoktur.. demiş- tir, Bundan sonra şahidler dinlenmiştir. Vaka tahkikatını yapan Şişli nahiye müdürü Hulüsi kaza esnasında tram- vayın içinde olduğunu ve birdenbire duyulan gürültü üzerine tramvay du- Tunca çıktığını ve kazayı gördüğünü söylemiştir. Diğer şahidlerden komi- ser Nazmi, Cemil, Ramazan, polis Ni- yazi, Zeki, Osman kazayı görmedikle- rini, sonra haber alınca vaka ma halline gittiklerini ve askeri parçalan- muş bir halde tramvayın altından çi- kardıklarını söylemişlerdir. Kazayı yapan arabanın biletçisi Rüştü ifadesinde: — Arabada altı yolcu vardı, Tünel den Şişliye gidiyorduk. Ben arka se hanlıkta duruyordüm. O sırada kıta halinde yan taraftan geçmekte olan askerler birdenbire «tramvayın altın- da adam kaldı. Dur.» diye bağırdılar, Derhal tehlike zili şektim. Vatman ğımı bilmiyordum; dedi. Araba beş Vatman Hasan bir sene | hapse mahküm oldu Şahidler evvelki akşamki tramvay kazasını nasıl anlattılar ? Evvelki akşam saat beş buçuk sıra- | mil süratle gidiyordu. Yolda valma- nın çan çalıp çalmadığının farkın da değilim.» demiştir. Bunun arkasındaki vagonda bilet- | çi Zeki de araba Harbiyeden Hamama doğru giderken askeri talebelerin bağ- | rıştıklarını duydum. Biraz sonra tram- vay durdu ve kazayı öğrendim... de- miştir. İ Bundan sonra dinlenen şahid İhti- yat zabit mektebi talebesinden Kemal vakayı şöyle anlatmıştır: — Saat on sekize yakındı. Tatbikat- tan dönerek caddenin sağ tarafından mektebe gidiyorduk. Hidayet sokağı- nın ağzında Şişliden gelen tramvay durdu. Bunun arka sahanlığından bir asker indi ve arkadan dolaşarak karşı kaldırıma geçmek istedi, O sırada tü- nelden gelen araba ile karşılaştı, Bi- sim seslenmemize vakit kalmadan tramvay hızla askere çarparak bir metre kadar ileriye ve hattın ortasına fırlatıp yuvarladı. Asker kendisini t0- parlıyamadan tramvay üzerine yürü- dü ve kendisini hat üzerinde yuvarla- mağa başladı. Derhal bağırarak kıta- dan ayrıldım ve askerin imdadına koş- tum. Fakat ben yetişinceye kadar as- kerin 801 kolu tekerleklerin altına gir- di. Ben tramvayın yanına koşarak vatmana durmasını (söylüyordum. Vatman durmadı, o sırada askerin boynu da tekerleklerin altına girdi. Tramvay artık askerin üzerine çıkmış ve parçalamıştı. O zaman tramvay durdu. Sıdkı, Takohi, Kemal, İsmali, Altay ve Antero da hâdiseyi bu şekilde | gördüklerini söylemişlerdir. Mahkeme müzakereden sonra kâ- Tarını vermiş ve vatman Hasan bir sene müddetle hapse, otuz lira'da para cezası ödemeğe mahküm olduğu bildi- rilmiştir. Bir Rumen vapu- | ru karaya oturdu Vapurun kurtarılması için çalışılıyor İskenderiyeden Tunaya giderken Yeşeliköy feneri önünde karaya otu- | ran Romanya bandıralı Bucuresti va- purunun kurtarma ameliyatına baş- lanmıştır. Kazaya uğryan gemide pirinç, pafhuk, hurda demir gibi cins- leri muhtelif 2,000 küsür ton yük vardır, oturüş eti, tam yolla ka- yalar üzerine çıkmıştır. Geminin hasara uğramadan kurta- rılmasına çalışılmaktadır. Maarif müdürünün teftişleri Maarif müdürü B. Tevfik dün de şehrimizdeki ilk mektepleri teftiş et- miştir. Maarif müdürü geçenlerde de ilk mekteplerin bir kısmını gezmiş ve derslerde bulunmuş, geçen yıl başın- dan itibaren tatbik edilen yeni müfre- dat programının nasıl tatbik edildi- ğini todkik etmiştir. — Nerede oturuyorsun? ... — Şeyde... Hani... Şey... Bay Amcaya göre... Bayan Nezihe : . Muhiddin 6 gün hapse mahküm edildi, fakat cezası tecil edildi Eski Kadınlar birliği re'si bayan Ne- he Muhiddin dün Beyoğlu cürmü- meşhud mahkemesinde muhakeme €- dilmiştir, Tahkikata nazaran bayan Nezihe Muhiddin dün 'Tünelden Şişliye git- mek üzere bir tramvaya . binmiştir. Tramvay Şişli istasyonuna yaklaştığı sırada vatman Ali etrafına, bakınmış, o sırada ön sahanlıkta bulunan ba- yan Nezihe Muhiddin bundan sinirle- merek: — Daha dün akşam dikkatsizlik yü- zünden bir adam parçalandı, Sen ni- çin hâlâ etrafına bakınıyorsun?, Diye bağırmış ve hakaret etmiştir. Bu vaziyet karşısında vatman Ali po- ise müracaat ederek bayan Nezihe Muhiddinden davacı olduğunu söyle- İ man en büyük şaheseri Süleymai Gençlik Bir arkadaşımız ezeli bir derdimi- #e elkoymuş: Yaş meselesi. arkada- şımız diyor ki: «Biz Türkler kendimi- zi kırkından sonra ihtiyar sayarız, halbuki insan kırkından sonra olgun- laşır, eser vermeğe başlar, Koca Si yeyi yaptığı zaman 80 yaşında idi. Galilea en büyük keşiflerini yetmişin- den sonra yaptı, Dünyanın en büyük heykeltraşı Mikel Anj 89 yaşında hâlâ eser yapıyor. Giadston 80 yaşında İn- Uhap kavgalarına karışmış 83 yaşın» da başvekil olmuştu. Hindenburg ci- | han harbinde Tanenberg zaferini ka- zandığı zaman 67 yaşında idi» Hakikaten doğrudur. Biz gençlik yaşını kısalta kısalta kırka kadar İn- dirmişizdir. Kırk' yaşını geçen adan bizce ihtiyardır. Yirmisine kadar ise insanlara çocuk nazarile bakarız. Ya- ni topu topu hayatımızda genciz diye O yirmi sene de iş bulmak, işte mu- vaffak olmak çalışmak çabalamakla geçer. Tam kırkma geliriz, şöyle ve- ziyetimizi bir düzeltiriz. o zaman da alnımıza bir damga yapışır: İhtiyar... Halbuki geçenlerde elime bir kitap geçti. Çok meşhur Avrupalı bir dok- torun kitabı. İsmi O «Hayatın dört mevsimi». Doktor insan hayatını şöyle ayın- yor: Otuz yaşına kadar hayatın ilk baharıdır. Yeni gençlik ve çocukluk devri... Bu ilkbaharın martı vardır, fırtına- lı günleri var, çiçekli ve güneşli za- manları çoktur. Otuzundan sonra yaz başlar. İlk- bahar nasıl otuz sene ise yaz da ta- mam 30 yıldır. Yeni altmışına kadar sürer. Hayatın yazı insanların en ol- Zuk günler başlamıştır. Fakat onun da kendisine göre bir zevki, bir lezz& ti vardır. Yetmişinden sonra da kış başlar...» Rica ederim, şimdi biz bu hesaba Bütün bünlar güzel günleri pek bol olan aylar ve zamanlardır. Vak- tlnde gençlik kapılarını kapatmak kadar manasız bir şey olamaz. Genç kalalım. hayatımızın en mühim ko- zu ve en mühim gayelerinden biri de budur. Halbuki biz bu işe karşı o ka- dar lâkayıdız ki. bakın Avrupalıla- ra.. gençlik üyeleri ne kadar geniş. gazeteler mütemadiyen «Genç hari- ciye nazırı» , «Genç hariciye nazırış diye B. Edenden bahsediyorlar, B. Edene bütün dünya bıyıkları henüz terlemiş bir delikanlı o nazarile ba- kıyor.. halbuki genç nazır kirkım geçkindir. H.F miş ve evrakı tanzim olunarak Bey- oğlu cürmü meşhud mahkemesine ve rilmiştir. Yapılan muhakeme neticesinde hü» karet suçu sabit olduğundan bayan Nezihe Muhiddinin altı gün müddetle hapsine karar verilmiş, fakat bu ©& zası tecil edilmiştir. | |