Elli dört senelik kayıkçı Bir zamanlar kayıkcılık efendilikdi. Günde 1 mecdiye kazanırdık ama... İkinci Vilhelmi Bo Zamanın kayık meraklı Yemiş iskelesinden alıp Unka- dişlerini düşürmüş, saçını, etmiş, onu Adeta Fakat bütün bunlara zi ihtiyar bir türlü me Söylemek istemiyordu, Nihajet israr ettiğimizi görünce: > 1287 tevellütlüyüm, diyebildi. Bİz tiren seneleri hesaplamağa başla- dik. Hakiki yaşmı bulmak üzere ok “üğümuzu &ulıyan ihtiyar; — Altmış altıya mı gidiyoruz? Diyerek güldü. 54 SENELİK KAYIKÇI Ri) Kaç senedir kayıkçılık yapıyor- e bu kö Mind Mad, reklere gene bu Yemiş iskele. oturdum. Allah henüz kaldır. da pakçamızın adı Mustafa idi. Bun- | dört, sene evvel - onun tabirile - | tizeden, esen bir rüzgâr onu İstanbu- | çük 29 ve daha on iki yaşında kü- | ku Ver çocuk iken küreğe geçmiş, Gi bir ömür böylece, su üzerinde SİZİN bütün hırçınlıklarına ve zafi- İlerine katlanarak geçmişti. ayet ihtiyann çenesi açıldı. küreklere asılıyor, hem de eski rleri anlatıyor: Yordu, eski in çok para getiren hem de itibarlı 7 İsti. Cuma günleri gezintileri için larımız daha bir hafta evvelden turdu. O gün 18 arşın patiskadan po beyaz bir don zerine mavi li gömlekleri giyer, eteklerini kat, k edip belimize yığar, kuzusile, hel- kiye çengisi ve çalgısile alay alay thaneye (giderdik. Cuma günü Bdiğimiz elbiseler başka gün giyil- Mu Her yalının bir çok kayıkları, Mi vardı, Yahda çalışan kayıkçı- ön helâli gömlek altına penbe fil- kos fanile giymesi şarttı. GÜNDE BİR MECİBİYE > zaman kayıkçılık efendilikti, Da- henüz İstanbulda ne otomobil, ne Mr yardı, En çok 'Tarabyeden imabahçeye kadar kürek çeker, hu çok Beykoza kadar gider, daha İası için nazlanırdık. Günde bir mecidiye O kazanırdık ekmeğin otuz paraya, etin okka- MN dört kuruşa, şekerin altmış paraya Maletığı © devirlerde bir mecidiye bu- Bütün parasile üç lira demekti. O de- et artık roman oldu, , Ama Allaha çok şükür şu kayık Üzerinde çök iyi günler gördüm. Bo- Kişinin şenlik zamanlarında yaşa- . İkiyet VİLHELMİ GEZDİRMİŞLER en imparatoru ikinci Vilhelm bula geldiği zaman beylik tebdil ında yedi çiftede hamlacı idim, ki i imparatorunun karşısında Tek çektim. O zaman, imparator İ diye bize 110 kat çamaşır yap- ar. İmparatoru üç, dört, yedi Sitte on beş parça kayıkla Boğazda Wi rdik. Sultanahmeddeki çeşme de iğ zaman yapılmıştı, Biz arkadaş- gidip seyrettik. Sonra ben o zamanki Alman sefi- Mini, gi çiftesinde hüsüsi kayıkçı öl- m. Sefarethnne Tarabyada idi. Geç- Zaman, adamın İsmini unutmu- “İM; #akağ sık sık çay ziyafeti vermek ENi dört! On iki yaşımda iken | Şimdi kayıkçılık pek tatsız! di- f gamanlarda kayıkçılık | ! İ merakında, idi. Çarşamba günleri da- vetiyeleri bana verirler, ben de bütün yalıları, paşa konaklarını kayıkla do- laşır, davetiyeleri verirdim, Şimdi çay ziyafeti bizim Türklere geçti. BOĞAZDA KAYIK MERAKI Kırk elli sene evvel Boğüziçinde oturanların hepsi kayık meraklısı idi- ler. Şürayı Devlet azasından bir Kan- hcalı Bay Sami vardı ki üç çifte, iki çifte, dört çifte müteaddid kayıkları vardı, çok meraklı idi, ailece Boğazda dolaşırlardı. Bir gün Kanlıcadan aşağıda, Ça- kalburmunda bay Saminin sandalı devrildi. İki kızile beraber denize düş- tüler, Zavallının bir kızı bu kazada boğuldu, öteki kızımı benim arkadaşım lâz Osman kurtardı. Bay Sami kızını kaybettikten sonra bütün kayıklarını | kayıkhaneye kapadı ve bir daha deni- ze çıktığı görülmedi. Boğaziçi şenlik iken Kâğıthane de bir âlemdi, Sırf Kâğıthane için bir haf- ta evvelden hazırlıklar yapılır, kuzu- lar çevrilirdi, Şimdi nerede? On tane çiroz balığı alan «çek Kâğıthaneyels diyor. Hey gidi günler hey! RESMİ AMERİKAYA KADAR” GİTMİŞ Arkadaşım ihtiyar Osmanın resmi- ni alırken o güldü: — Benim resmim ta Amerikaya ka- dar gitmiştir. Bir tarihte Büyükada ile Heybeli arasında büyük kayık ya- rışlarına, ben de girmiştim. Büyüka- dadan Heybeliye tam 18 dakika 57 saniyede gidip gelerek birimei oldum. 20 mecidiye mükâfat kazandım, Sefa- rethaneden de on altın verdiler. İşte o zaman ben yarışta fken resmimi âl- muşlar, Amerikaya göndermişler. Ora- da bir gâzetede çıkmış, Amerikada ğaziçinde nasıl gezdirmişler? Eski ları - 304 dı e Halicin donması bulunan bir Rizeli resmimi görünce bana bir mektup gönderdi. «Tebrik ederim Mustafa, Rizenin şanını yük- selttin, var olş diye yazıyordu. Bunu hiç unutmam, 1304 de geçirdiği kaza — Denizde hiç büyük kaza geçir- öin mi? — 00000. Bir kere ölüyordum. 1804 de, yani bundan kırk sekiz sene evvel bir cuma günü idi. Mevsim kıştı, sâ- sbahtan (dehşetli bir fırtına koptu. Müşterilerimden bir reji müdürü var- &ı, onu evine götürüyordum. Onu bir sahile çıkarmağa mecbur oldum. Ks- yığı kayıkhaneye bırakmak için Ka- sımpaşaya geçecektim. Fakat ilikle- rim donuyor, soğuktan parmaklarım küreğin sapına yapışıyordu. O gün "Tarsus vapuru yeni gelmiş, bağlamış- tu. Hemen kenarına yanaştım. Üzerime bir ağırlık çöktü. Biraz dlnleneyim dedim. Derken bana tatlı bir uyku geldi. Sanki beni bir hama- mun göbek taşına oturtmuşlar gibi bir sıcaklıkduymağa başladım. Göz- Jerim kapanıyordu. Birden İnsanların donacskları za- man tatlı bir uykuya daldıkları hâtı- Tıma gelerek aklımı başıma topladım. Silkindim. Bir kaç kere kollarımı ha- yada salladım. Küreklere yapışarak kayıkhaneye geldim. Bütün elbiselerim buz tutmuş, kas- katı olmuştu. Bir kahveye girerek sö- banın başına geçtim, üzerimden par- ça parça buzlar düşmeğe başladı. İste bu müthiş soğuğun ertesi günü bir de baktık ki Haliç baştan aşağıya donmuştu. Karşdan karşıya araba- Jar geçti. On gün denize çıkamadık. Bir gün dehşetli bir lodos esmeğe baş- ladı. Büyük Hasköy yangını da o gün çıktı. Rüzgâr binaların tahtalarını kâğıt parçaları gibi havalarda uçuru- yordu. Haliçteki buzlar çözüldü ve rüzgâr hepsini 'Tersanenin önüne dağlar gibi yığdı. Bu hengâmede Ha- liç şirketinin 6 numaralı vapurunu buzlar kestiğinden battı. Işte o donmak üzere olduğum de- kikadaki üzerime çöken tatlı uyku hatırıma geldikçe hâlâ titrerim. Ş.M.R. İzmir kuru meyva ihracatçılar birliği bir rapor hazırladı İzmir (Akşam) — İzmir kuru mey va ihracatçılar birliği, 10 martta An- karada toplanacak Olan üzüm kon- gresi için bir rapor hazırlamıştır, Bu raporda üzümün Standasdize edil- mesi için, ihracsiçılarımızın noktai nazarına göre mütalealar vardır. İz- mir ihracatçıları, üzüm standardizas- yonunun tam bir şekilde yapılmasını doğru bulmamakta, kendi tiplerine uygun bir standardın kabulünü iste- mekteğdirler. Ticaret odası, borsa ve üzüm kuru- mu taraflarından da birer rapor ha- zırlanarak iktisad vekâletine gönde- rilmiştir, İnegölde tütün mahsulü İnegöl (Akşam) — Bu seneki tütün rekoltesi 1,5 milyon kilo olarak tah- min edilmektedir. Tütün inhisar ida- resile beraber yerli ve ecnebi firma- ,ların mübayaaya başladıkları, köylü- yü çok sevindirmektedir, Yakın bir zamanda köylünün elindeki tütünle- rin kâmilen satılacağı umuluyor. Inegöl postaları geç kalıyor İnegöl (Akşam) — İnegöl - İstan- bul postası tam üç günde gelmekte- dir, Techhürün sebebi, postanın ev- velâ Yenişehire vo oradan da araba ile İnegöle gönderilmesidir. Halk ve tüccar bu vaziyetten şikâyeteidir, posta idaresinin bu teehhüre bir ni- hayet vermesi temenni edilmektedir. niçin doğdu, Tefrika No. 30, Talât bey yeni bir “ «İttihad ve Terakki » nin son devirlerinde suikasdlar ve entrikalar Cemlyet nasıl battı? Teceddüd fırkası Sahile 7 nasıl dağıldı ? Yazân: Mustafa Ragıb smmm ihtilâfla cemiyetin zaafa uğramasından korkuyordu Bu, benim de, senin de hepimizin vazifesidir, Görüyorum ki, bu sefer ha- sımlarımız kurdukları plânda epi mu- vaffak oldular, senin gibi bir adamı bi- le istedikleri gibi doldurdular ve niha- yet seni Kemale tecavüz ettirmeğe muvaffak oldular!... Sen şayet hiddetine mağlüb olmı- yarak biraz soğuk kanlılığını muha- faza edeydin, bana gelip vaziyeti an- latacaklın. O zaman işi beraber tet- kik eder, Kemali de çağırıp sorardık. Böyle biçimsiz hâdiseler de olmazdı, Canbulat bey, Talât beyin verdiği bü- kümleri kabul etmek istemedi ve: — Beni doldüran kimse yoktur. Be- nim hakkımdaki iftiranm doğrudan doğruya Kemal tarafımdan tertip edil- diğine eminim, Bizzat tahkikat yap, göreceksin ki ben haklıyım! Talât bey, başını sallıyarak şiddet- Je reddetti: — Hayır, hayir yanlış düşünüyor- sun: Kemal, cemiyetin kuvvetli bir uzvu olan senin gibi bir arkadaş İçin böyle bir şey tasni etmez! TALÂT BEY HAKİKATİ BİLİYORDU FAKAT... «İttihad ve Terakki> nin bu pek kurnaz ve tecrübeli lideri, muhatabı- nın tamamile haklı olduğunu ve Can- bulat beyi şehremanetinden uzaklaş- tırmak üzere Kara Kemalin böyle bir isnadda bulunduğunu biliyordu. Ni- tekim Talât bey, bu dedikodudan ha- berdar olur olmaz, bizzat Kara Kemal beyi şiddetle muahaze etmiş ve cemi- yet erkân mensupları arasındakl tesanüd ve rabıtayı bozacak bu kabil dedikoduları çok çirkin bulduğunu söylemişti. Fakat Talât bey, Canbulat beyin (Merkezi umumi) de yaptığı hâdise den sonra hakikati inkâr ederek bu asabi arkadaşım teskin etmek, Kara Kemal beyle arkadaşlarına karşı kin beslemesine imkân veriniyecek bir va- ziyele getirmek zaruretinde idi, Çün- kü «İttihad ve 'Terakkl» ye ve kendi- sine son derece bağlı ve sadık olmakla beraber, bir çok işler karşısında ken- disinden ve (Merkezi umumi) den ay- kırı düşünüp münyferid hareket etme- sini tercih eden Canbulatı körükle- mek demek, cemiyetin bünyesinde va- him bir yara açmak demekti. Zatin «İttihad ve Terakki» içinde kendisine ve (Merkezi umumi) ye mu- arız zümreler vardı. Enver ve yahut Cemal paşaların olrafında birleşmek istiyen bu zümrelerin itirazları ve Şi“ kâyetleri yelişmiyormuş gibi imdi yeni bir Kemal - Canbulat ihtilâfının da çıkması cemiyeti büsbütün zdafa düşürürdü. Bahusus gerek Kemal, ge- rek Canbulat beyler, fik gündenberi, kendisile beraber yürümüşler, ne En- ver, ne de Cemal paşalardan birle hareket ederek kendisine karşı mua- rız bir vaziyete geçmemişlerdi. Talât bey, şimdi doğrudan doğruya kendi şahsiyet ve nüfuzuna istinad eden en yakın arkadaşları arasnda böyle bir münaferet havasının esmesi- ne katiyyen rıza gösteremezdi. Bina- enaleyh, pek vahim akıbetler doğura- bilecek bu gibi hallere şiddetle mâni olacaktı. Canbulatın öfkesini teskin ve) fikrini değiştirmek için Kara Kemali tarafından ortaya atılan bu dediko- duyu inkâr etmesi de bu mecburiyet. ten fleri geliyordu. «KEMALİN DE, HEPİMİZİN DE ON PARAMIZ YOK!» Bununla beraber Talât bey, muhata- bının yalnız kanaatini değiştirmek de- gÜ, ayni zamanda Canbulatın naza- rında çok çirkin görülen Kara Kema Mn iktisadi faaliyetlerini de müdafan etmek istedi ve dedi ki: — Şunu da ilâve edeyim ki, sen ne söylersen söyle. Kemal, şimdiye kâ- dar hiç birimizin yapmadığı büyük hizmetlerde bulundu: Daha düne kı dar müslümanlar, Türkler memuri yet kapısından başka bir yerde geçin- mesini bilmiyorlardı. Esnaf cemiyet- lerini, yeni Kurulan şirketleri hop Ke- malin gayretine medyunuz! Bu işler- den, Kemalin şahsi ön paralık istifa- desi yoktur. O'da senin gibi, benim gibi on parfâizdir, Bu şirketlerde his- sesi olanlarin irtifa eltikleri muhak- kaktır. Fakât Me Kemalin, ne de ar- kadaşlarının bir kârları, kazançları yoktur. Kemal, bu müesseselerden topladığı pâta ile ve sırf halkın işti- rakile yakında büyük kir banka âç- mak için çâlişıyör, Sen böyle bir ar- kadaşla çalışacak . yerde, yanlış yol tuttun! Ne ise olası oldu, artık, Fakat Talât bey Kara Kemali müda- faa için sarfettiği bu sözlere Canbulat inanmamıştı, gene asabi ve kısa bir cevap verdi: — Ben yapamam, Kemelle çahsa- mam, Esasen Talât böy de Canbulat beyi şeh- remanetinde mühafaza etmek ve istifa- Sını geri aldıriiak fikrinde değildi. Ancak bu faâl Ye her zaman ken- disine lâzım arkadaşının da gönlünü kırmamak için şöyle bir mukabelede bulundu: — Peki İsmall, mademki çekilmek istiyorsun. Buma bir şey demem, Git, biraz dinlen! Zaten sana bu şehreme- neti pek de uygun gelmemişti, Hele dür baki : Yakında seninle başka sahada gene boruber çalışırız, de- di, "Talât beyin bu son sözlerinden anlaşı- liyordu ki dahiliye nazırı, Canbula- tın istifasını kabul ediyor ve aneek bu eski arkadaşmı yakında başka bir vazifeye tayin #tmek istiyordu. (*) İşte bu muhâvereden sonra şefinin elini sıkarak odadan dışarı çıkan İs- mal! Canbulat beyin iki ay, yirmi bir gün devam eden şehremaneti İle İstan- bul valiliğinden bu suretle istifa etmiş- ti: 29 nisan 1331. TALÂT BEY CEMİYETE KARŞI BES- LENEN İTİMADIN SARSILDIĞINDAN MÜTEESSİRDİ.. Dahiliye kazırı o dakikaya kadar Canbulat beyden inhilâl eden valilikle şehreminliği için bir namzed düşün- meğe vakit bulmamıştı. Fakat şimdi mutlaka bir karar vermek mecburi- yetinde idi. Arlık, şehremanetini , Canbulat gibi dik başlı ve sert bir âr- kadaşına veremezdi. Talât bey de anla- mıştı ki İsmet beyin istifasından £ob- ra - biraz halkı memnun etmek makss- dile- Kemal beyin faaliyetini tahdid et- mek için Canbulat beyi şehremini tayin etmekle yaptığı tecrübeden iyi netice almamıştı. Canbulat ile Kara Kemal arasındaki mücadele yüzünden hiç bir iş yapılmadığına güre, bu karir- sızlık devrinde, halk büsbütün faşe sıkıntısına düçâr olmuş, buna muka- bil Kemal beyin kurduğu iktisadi şirket- lerde menfaati olanların cemiyete karşı beslediklöri rabıta ve emniyet zâafa uğramıştı. Halbuki Talât bey, Kara Kemal beyin riyaset ve idaresinde bulunan bat şirket lerden istifade gören tüccar, esnaf ve ssirenin «İttihad ve Terakkis lehinde en kuvvetli bir teşkilât halinde taaf- zuv edeceği kannatinde idi. Nitekim harbin ilâmi üğdörine İstanbul esnaf teşkilâtile yakindan alâkadar olan «Küçük efendiz yi sırf bu maksatin bu işlerin başına getirmiş ve iktisadi teşekkülleri :meydana getirmesinde bizzat kendisi âmil olmuştu. (Arkası var) müddet sonra (9) Nitekim az bi dehiliya nazareli Dılataşarlığına tayin etmekle bu eski arkadaşım — doğrudan doğruya kendisine muavin almıştı. İ <Ğ