1 Mart 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

1 Mart 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Mart 1937 ZEŞAM ».. .. - “. n ve Da Küçük balık neden azaldı? BUGÜNLERDE YALNIZ BÜYÜK ORKINOSLAR TUTULUYOR Bütün balıkları korkutan bu deniz ejderinin aklını başından | Canbula alan dehşetli bir ejder vardır ki, o da «Insan oğlu» dur Yukarda sağdar 291 kilo a ağırlığırda bir Orkinos balığı solda: Orkinos: salıkhaneğe kantara vurulurken, Aşağıda: Bugünlerde bol bol tutulan büyük balıklardan tofk ve palamutlar takilan içeri girip İstanbul de- Da di © dolaşırken balıkçılarm ağı- büyü, Yeya oltalarına yakalanan kaya Küçük bütün balıklar her gün lerek Ve Küfelerle balıkhaneye getiri- Ye an, ürada müzayede suretile satılır Sak bundan sonra şehrin dört ta- balıkçılara dağılırlar, dağa senenin bu içinde bulun- Oldu Uz âyları bol balık çıkan aylar $u için satışlar çok hararetlidir. ça 3Y balıkhanede 934,242 yani aşa. Td bir milyon kilo hamsi, istav- tap, kumunu gibi küçük balık, 558,180 Palamut ve torik, 2,319 tane de Z satılmıştır. Onun için bugünlerde balıkhaneye dan İz dalma balıklar ve insanlar- ie Mürekkep büyük bir kalabalıkla -aksınız. Bütün balıkçılar tut- en kilolarca balıkları sepetlere dol- üşlar ve satılması için sıra bekle- rağ dirler. Fakat işin asil garip ta- bundan on, on beş gün evvele ka- to balıkhaneye daima hamsi, Istavrid, si Ve salre gibi küçük balıklar Via Üç dört günden beri bunlar or- xd tamâmen kaybolmuşlar; buna Da 0 palamut, torik ve hattâ orki- zi Mi ağırlığı 250 kilodan fazla olan Kün Flâr yakalanmaktadır. Hele son €rde İstanbul sularında sürü ha- e dolaşmakta olan orkinoslârdan 45 - 50 tanesi tutulmaktadır. B ALIKLAR İSTANBUL SULARINA NASIL GELİRLER? men zaman İstanbul sularına küm, İf cins balıklar düşer; bazan uş Tu bol çıkar, bâzan lüfer, bazan mut. Zanneder misiniz ki, bu çeşid balıklar sadece ziyaret maksadi- »Airf şehrimizi yakından görmek ar- Dna, kapılarak İstanbul sularına ki bir tedirler? Hayır! Balıkhanede es- ii ap kçının söylediğine göre balık- kis seyahatten katiyen hoşlan- iler pa Onları zaman zaman &ü- talinde büyük seyahatlere, daha be isu muhaceretlere mecbur eden P Ölüm korkusudur. a püyük denizlerin büyük balıkları 'madiyen küçük balıkları yemek üreti hayatlarını devam ettirobil- Blmek; İçin onların nerelerde giziendik- lerini, #ürülerin saklandıklârı “yerleri aramakla meşguldürler. Bir küçük balık sürüsüne rasgeldi- ler mi derhal peşlerine düşerler, bu va- ziyet karşısında koca bir balığın kar- nma girmek korkusile akılları başlar rından giden zavallı balıklar bütün süratlerile kaçmıya başlarlar. Bu heye- canlı takip bütün sühillerce devam eder. Ve bu balıklar ekseriya şaşkınlık» la boğazlardan içeri düşerek Akdeniz- den Karadenize döğru geçerler. DENİZLERDE HAKİM OLAN EBEDİ PRENSİP Denizlerde hâkim olan öbedi prensip kuvvetlinin zayıfı sadece ezmesi, hük- mü âltındâ bulundurması değildir, de- nizde «kuvvetliz «zayıfı» yer, her küçük, balık cüsse itibarile kendinden bir de- rece büyük balığın gıdasını teşkil eder, Hamsi uskumrunun, uskumrtu pala- mut ve toriğin; palamut ve torik de 250 kiloluk orkinosun iştihasını kabar- tan bir mahlüktür, Bu sürüler halin- deki takip esnasında her balık ken- dinden küçüğün peşine düşer, her ba- lık önündekini yemek arzusile süratini arttırır ve hepsi biribirlerini yemeğe çalışırlar, Zaten denizde bu ebedi ka- nun olmasaymış balıklar süratle çoğa- Jan mahlüklar oldukları için deniz kı- sa bir zamanda başlan başa balıkla dolarmış. Balıkçıların söylediğine göre İstan- bul sularında bugünlerde sürüler halin. de dolaşan ve yukarıda resmini gördü- ğünüz orkinoslar bundan on beş yir. mi gün evvel önlerine kattıkları küçük balıklardan mürekkep muazzam bir sürüyü Akdenizden Çanakkale boğa- zına sokmuşlar, balıklar korkularından İstanbula kadar gelmişler ve tabii bu esnada bizim balıkçılar da bol bol us- kumru ve lüfer yakalamakta iken bir kaç gün evvel orkinoslar da İstanbula vasıl oldukları için bütün küçük balık- Jar yeniden kaçımağa başlanuslar. Kü- çük balıkları ayni zamanda palamut- Jarla torikler de kovaladıkları için bu- günlerde yalnız bu büyük balıklar kalanmakta ve buna mukabil dalyan- larda küçük balığı tesadüf edilme- | mektedir, Çünkü hepsi soluğu Karade- nizde almış bulunuyorlar! ORKİNOSLAR NASIL YAKALANIR? | Örkinoslar gayet büyük balıklar ol- dukları için yakalanmaları hayli tehli- kelidir. Yukarıda resmini gördüğünüz orkinos balıkhanede tartıldığı saman tam 291 kilo geldi. Onun için hususi olta ve büyük dikkat lâzımdır. Orkinos- lari tutmak için kullanılan öl ta iğnesi bir kuyu çengeli ka- dar büyük ve keskindir. İğne bir ipe değil bir tele bağlanmak- ta, üç dört metre uzunluğundaki bu telin diğer ucu da bir parmak kalınlı- ğında uzun bir ipe tutturulmaktadır. Orkinosu tutmak için kullanılan yem iki kilo ağırlığında bir toriktir. Torik iğneye geçirildikten sonra olta denize salıverilir, Toriği pek seven orkinos de- niz dibinde kımıldamadan duran bu hayvanın derhal üzerine atıldı mı ol- tanın iğnesi de ta midesine kadar gir- miş ve kaburgalarına saplanmış de- mektir. Yukarıda zaten bu vaziyeti bekliyen balıkçılar, üç dört Kişi birden ipi çek- meğe başlarlar. Fakat ipi mütemadiyen çekmek çok tehlikelidir. Çünkü gâyet kuvvetli olan orkinos bu mukavemet karşısında geriye doğru kaçmıya büş- ladı mı, kayığı devirebildiği gibi ipin ucundan tutan balıkçıları da alıp gö- türebilir, Onun için balıkçılar ipi mütemadi- yen çekmeyip bir miktar çektikten son: ra gevşek bırakırlar ve bunu tekrar ederler, bu suretle orkinos farkında ol- madan yavaş yavaş suyun yüzüne çı- kar. Tam sırtı göründüğü zaman balık- çılardan biri elindeki keskin uçlu zip- kını bütün kuvvetile orkinosun vücudü. ne saplar, ortalık kan içinde kalır, ve orkinosun su üzerinde aldığı yara tesi- rile tamamen ölmesi beklenir, Ve an- cak öldükten sonra kayığa ahnır. Balıkçılar orkinosa «canavâr» diyor- Jar. Hakikaten bu bir canavardır. Mil- yanlarca balık bunların azgın iştiha- sından kurtulmak için Akdenizi terke- dip Karadenize çıkmağa mecbur ol- muştur. Fakat yeryüzünde bütün balıklar gi- bi orkinos Gahavarının da aklını ba- şından elan dehşetli bir ejder vardır ki, ona da «İnsan oğlu» adı verilmiştir Balıkhanede sırtı zıpkınla delinmiş yüzlerce orkinos Kilosu dört kuruştan. satılıyor!. —Ş. H.R. <Ittihad ve Terakki » nin son devirlerinde suikasdlar ve entrikalar Cemiyet nasıl battı? Teceddüd fırkası niçin doğdu, nasıl dağıldı ? TTelrika No, 28, Yazan: Mustafa Ragıb t ile Kara Kemal arasında şiddetli bir hadise: Canbulat Kara Kemale tokat atıyor «İttihad ve Terakki» nin bu iki maruf şahsiyeti arasmda yapılacak boğuşma için, ikisinden birisinin, diğe- rine ağır bir söz söylemesi kâfi gele- cekti, Odada bulunanlar, bu tehlikeli vaziyeti açıkça anlamışlardı. CANBULAT BEY BAĞIRDI ARTIK HADDİNİ AŞTIN!.. Canbulat bey, hiç bir mukaddeme- yo lüzum göstermeksizin Kara Ke- mal beye bağırarak çu sözleri söyledi: — Bana baksana, efendi! Sen tık haddini aştın! Hakkımda çevirdi- ğin entrikaların, çirkin isnadların hepsini biliyorum.. Bunları sana. fiilen iade ekmek, bir Şehremini sıfatile de senin muamelelerinin hesabını anla- mak, bunları âleme göstermek istiyo- rum! N Bu, çok ağır bir hakarel ve ittiham- dı. Kara Kemal beyin de bu hakare- tin altında kalmak istemiyeceği mu- hakkaktı, Bu anda «Küçük efendis nin daha evvel davranıp Şehremininin Üzerine atılarak şiddetli bir boğuştöa- nın başlıyacağı muhakkaktı. Vaziyeti gayet nazik ve telhilikeli gören Ba- haeddin Şakir bey, bir taraftan Can- bulat beyin sert, yılmaz mizacını, di- ğer taraftan Kara Kemal beyin de bu haksrete tahammül edemiyecöği- ni göz önüne aldı. Bu ağır ve şiddetli ağız kavgasının bir silâh düellosuna müncer olması ihtimali çoktu. Bu takdirde (Merkezi umumi binası) bir faclaya sahne teşkil edecek ve bunun hariçteki akisleri pek fena olacaktı.. o zaman halk, araların- da su sızmaz sanılan İttihadçıların bi- Hbirine ne kadar düşman olduklarma hükmedecek, «İttihad ve Terakkisnin ve hattâ hükümetin de şeref ve nüfuzu kırılacaktı, (Merkezi umumi) deki böy- le bir hâdiseden istifâde etmek istiyen cemiyet muhaliflerinin Ye gayri mem- nunların da hatekete geçmek istedik- leri görülecekti, BAHAEDDİN ŞAKİR BEY, HER İKİ TARAFI TESKİN EDİYOR Bu tehlikeli sahneye şahid'ölân Bar baeddin Şakir bey, bu muhakemöyi biran içinde yaptı ve hemen iki muarı- zın arasına atılarak ve ikisini de âde- ta sürüklercesine bir koltuğa oturttuk- tan sonra; — Ne yapıyorsunuz Allahaşkına, de- di, hele durun bakalım, yaptığınız ayıp- tır. Nedir? Ben bir şey anlamadım. Or- tada bir sui tefehhüm var gibi geliyor bana.. Doktor, bir taraftan her iki asabi ve hiddetli arkadaşını oturturken, diğer taraftan Canbulat beydeki hiddetin tes- kin ve zaptedilemiyecek bir dereceye gelmemesi için Kemal beye de susma» sını işaret etti. Bözlerinin mukabelesiz kaldığını gö- ren Canbulat bey de biraz sakinleşti. Şimdi her iki muarız, doktor Bahaed- din Şakir beyin sözlerini dinliyecek va- ziyete gelmişlerdi. Tam bu esnada bu gibi kavgalara hiç de elverişli bir ini- zacta olmıyan Ziya Gökalp bey de ken- dini odadan dışarıya atmış, o sırada (Merkezi umumi)de bulunan diğer ar- kadaşlarına Canbulat beyin bu apan- sız ziyaretini bildirmeğe koşmuştu. Ha- cı Adil bey de, tıpkı Ziya bey gibi oda- dan sıvışmak için davramyordu. Fakat Bahaeddin Şakir bey, eski Dahiliye na- arma işaret etti ve Hacı Adil bey de 0- turduğu koltuğa yerleşmeğe mecbur ol- du. CANBULAT BEY; «BU ALÇAK BİR İFTİRADIR!» DİYOR Doktor Bah&eddin Şakir bey, bu asa- bi havayı biraz dağıtmağa muvaffak olduktan sonra mütebessim bir çehre ve samimi bir tavır ile Canbulat beye dönerek dedi ki: —E. anlat «SEN alım dostum, seni ne- dirmişler? Bu- rada sakin, arkadaşçasına münakaşa edelim. Şehremininin hâlâ hiddetli geçme mişti. Fakat Bahaeddin Şakir beyi,de kırmamak için kendini zor zaptetiği anlaşılan titrek, asabi bir sesle hat vermeğe başladı: — Biliyorsun'ki, ben kabul ettiğim vazifelerde muvaffak olmaklığım için kendime çizdiğim bir program daire- sinde serbesçe hareket eder ve © resmi vazifeye aid kanum ve nizamlardan aza- mi derecede istifade ederim. Talât, ba- na Şehreminjiğini teklif ettiği zaman, Emniyeti umumiyede olduğu gibi, Şeh- remanelinde de'bu prensip dahilinde hareket edeceğimi biliyordu. Şehrema- netinin hak'wve salâhiyetlerinin (Kara Kemali göstererek) bu adamla arka- Gaşlarının yüzünden hiçe indiğini gör- düm, Şehremlanetinin kanuni vaziye- tini tedkik ettim: Epi çalışıp müvaffak olmak üzere birmizamname hazırladını Dahiliyeye verdim. Fakat daha ük adımda bin türlü entrikalar başladı, nizamnameyi çıkarmamağa gayret ei- liler. Şehremanetindeki muavinle be- raber çalışamaşdım, azlettim, benden hesap sormağa ikalkıştılar, bana şikâ- yete gelen (gene Kara Kemali işaret ederek) su efendinin adamını koğdüm, yet ettiler, aldırmadım! Şimdi de iza çalışıyormu: uğum endah de kendi adamlarıma ateş talimi yaptı nları hazırladıktan sonra hükü- meti basacak, hepinizi devirecekmişim!i Bu, alçak bir iftiradır. «SENİ BİR KAŞIK SUDA BOĞARIMIı Kara Kemal 'bey asabileşiyor, mu kabele etmek istiyordu, fakat Baha Şa- kir beyin sükünet tavsiye eden bakış- ları Karşısında .susmağa ve mukabele etmemeğe çalışıyordu... Şehremini sözüne devamı etti: — Ben bu entrikaların neden ileri geldiğini biliyorum: Maksad beni Şeh- remanetinden atmak, meydanı boş bu- larak gene İstedikleri gibi hareket et- mektir. Fakat ben bu dalaveraya gek miyeceğim. İstediğim gibi, bildiğim gi- bi çalışacağım! Kara Kemal beyin ağzından şu keli- meler döküldü: — Bunlardan bana ne? ... Şehremini, «Küçük efendisnin bu bil memezlikten gelen sözüne büsbütün içerledi, biraz daha hiddet ederek ve se sini yükselterek: — Sanami ne? dedi, bülün bu enin. kaların başında sensin! Bana en çir- kin iftirayı yapanları tahrik eden sen- sin! Şimdi sıkılmadan inkâr ediyor- sun! Ben bir ihtilâl hareketi hâzırlayıp seni ve etrafındakileri devirmeğe bile- tenezzül etmem! Seninle arkadaşlarını tek başımız. bir kaşık suda boğarım!... «BANA BAK CANBULAT AĞZINI TOPLA!» Bu, çok ağır bir tehdiddi: Yalniz Ka» ra Kemal bey değil, Bahâeddin Şakir bey, hattâ 'bir köşeye büzülüp seyirci kalan Hacı Ağil bey de sinirlenmişler- di.. artık Kara Kemal bey dayanamadı ayağa kalktı, sert, yüksek bir sesle ce- vap verdi: Bana bak Canbulat! (Merkezi u- mumi)de olduğunu unutma! Serkeş- liğin lüzumu yok; ağzını topla!.., «Küçük efendisnin ağzından bu son kelimeler çikar, çıkmaz «İttihad ve Te- rakkiznin eski fedaisi Canbulat bey, tehevvürle ayağa kalktı ve muhatap- larının anlıyamadığı bir kelimeyi alei- âcele sarfedetken Kata Kemal beyin yüzüne kuvvetji bir tokat indirdi! Ar- tik ok yaydan çıkmıştı: Şehremini- nin tokatına mukabele etmek için Ka- Ta Kemal bey 'de elini süratle kaldır- muşta, Şimdi döğüşme başlıyacak ve bek ki de tabancalar çıkarılıp kanlı bir dü- ello olacaktı... böyle tehlikeli ve kanlı bir hâdiseye sebebiyet vermek istemi- yen Bahaeddin Şakir bey, tetik dav- randı, Kara Kemal beyin yukanya doğru kalkan elini tuttu ve «Küçük dinin mukabele etmesine imkân bırakmadı. ddin Şakir bey, iki muanzu a bulunmasını doğru bulmadı nbire geriye dön Canbulat beyin koluna girdi ve odadan dışarıya (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: