k Sahife 6 İSTANBUL HAYATI: Gördünüz mü intikamı! Dünyanın dört bucağında insan di- mağı her gün yeni bir harika yaratır- ken bâzan öyle zavallılığı tutuyor ki, saplandığı en basit safsatalardan ken- dini kurtaramıyor, Meselâ (13) raka- mına isnad olunan şeamet bunlardan değil midir? Geçen gün ben de garip bir hadise ile karşılaştım. İstanbulun meşhur semtlerinden birinden geçer- ken cadde üzerinde yeni yapılmış bü- yük bir apartımanm göz alıcı manz&- Tası pek hoşuma gitti. Kübik pencere- leri, iğri büğrü balkonları seyrederek dalgın dalgın ilerilerken omuzuma bir el dokundu. Döndüm. Üstü, başı temiz kırkı aşkin bir adam kulağıma eğildi: «— Bayım, buranın yabancısı oldu- gun anlaşılıyor. Herhalde vakadan ha- berin yok. Yalnız, benden sana bir dost nasihatı olsun, sakın bu apartı. manı kiralamağa kalkışma...» Böyle bir niyeti kendi bütçeme gö- re bir cüretkârlık addederdim. Fakat «damın vaziyetine merak ederek tav- siyesinin sebebini sordum. 4 «— Haydi söyliyeyim de gene ben- ,aparlımanı kurdu. Ve lâkin, iyi saatte olsunlar buna tahammül eder mi ya?.. Şimdi gece yarısı apartımana giriyor, bütün: dairelerde “dolaşıyor, herkesi korkutuyorlar, İşte bunun için şimdi bu apartımanı kimse tutmuyor. Tu- tanlar da kaçıyorlarmış..» Adamın hikâyesi merakımı büsbü- tün arttırdı. Su içmek bahanesile o Civarda bir tütüncü dükkânına girdim. Bir vesile ile apartımanın bahsini açtım. Amân yarabbi... meğer apartıman hak- kında biraz evvelki adamın söyledik- leri solda sıfırmış. İyi saatte olsunlar neler yapmıyorlarmış, neler... Her ge- Ge bir kıyafete girerek kiracıların oda- Jarını dolaşır, sandık, sepet karıştırır, ortalığı velveleye verir ve en üst kat- taki taraçadan uçup giderlermiş. Bu halleri birçok kimseler görmüş” Jer. Merakım gittikçe arttı, Birer vesile ile o-civarda daha birkaç yere baş vur- dum, Ve her yerden başka bir şey din- Jedim, Hikâyeleri dinlerken tüylerim ürperdi. Fakat merak bu yal,, Dinle- diklerimi de anlatanlar gibi yutup ge- çemedim, Ve nihayet işin iç yüzünü öğ- , fenidim. Zavallı apartımana kara dam- ga halinde yapışan hikâyenin hakikati he olsa beğenirsiniz? Meğer bunun ar- “Kü tarafına daha evvel başka birl bir âpartıman yaptırmış, Sonradan yeni , partıman yapılınca ötekinin manza; Yâsı bozulmuş ve bittabi Kıymeti de düşmüş, Bunun sahibi boş durmaz “yâ... Elbet intikam alacak.. Birkaç boşboğazın eline beş, on kuruş sıkıştı» Tip sokağa salıvermiş. Allah kimseyi dile düşürmesin, diye tevekeli söyle- memişler, paralı çıgırtkanlar derhal yukarda yazdığım hikâyeyi uydura- rak sağda, solda ağız neşriyatına baş- “lâmüişlar. Eh, şimdi bu vaziyet karşısın- 'dâ'hahginiz cesaret edip yeni apartı- niana taşınabilirsiniz?.. Gördünüz mü ifitikamı?! C.R. AKŞAM Amerikada sırf çocukların oturduğu bir şehir var Bu şehrin memurları, belediye reisi ve hâkimleri hep çocuklardır 20 yaşına basan bir çocuk bu şehri bırakmak mecburiyetindedir, yerine başka bir çocuk alınır Dünyanın sırf çocuklara mahsus yegâne şehri şimali Amerika müttehid. hükümetlerinden Nebraska'da bulu- nuyor, Şehrin adı Boystown olup in- gllizce çocuklar şehri demektir. Bu şehir yirmi sene evvel tesis edilmişti; Gelecek hafta bunun yirminci yıldö- nümü parlak merasimle tesid edile- cektir, Çocuklar şehri Amerikanın en bü yük beldelerinden biri bulunan Omo- © ha'nın 15 kilometre uzağında bulunu- yor. Bu çocuklar şehri yalnız. çocuk- lara mahsus bir belde değil, ayni za- manda çocuklara mahsus bir hükü- mettir. Boystown şehrini ve civarını idare eden hükümetin şefleri ve bü- tün memurları çocuktur, Şehrin bele- & diyesi de çocukların elindedir. Şehir ve hükümet çocukların elinde bulun- duğu halde şimdiye kadar idaresinde ve maliyesinde bir suiistimal ve mu- vaffakıyetsizlik görülmemiştir, Bele- diye ve hükümet ve mali işler diğer Amerika şehirlerine nümune olacak derecede mükemmeldir. Belediye meclisi âzaları ve hükümet erkânı en yaşlı çocuk hemşehrilerden intihap edilmiştir. En yaşlı hemşehri- ler demek, 15, 16 ve 18 yaşında bulu- nanlar demektir. Bunlar küçük yaşta- ki kardeşlerine hem ağabeylik, hem de belediye ve hükümet nasıl idare olunacağını anlatmak üzere rehberlik yapıyorlar. Bu büyük çocuklar, büyük- lerde az görülen dikkat ve kavrayış ve bahusus gayretkeşlik ve hararet ile cemiyetin vefalı ve spadeline çalışı- yorlar, ŞEHRİN MÜESSİSİ Çocuklar şehrini ve hükümetini te- sis etmeği düşünen Flanagan isminde bir. mürebbidir. Bu adam Amerikada .serseri halde gezen kimsesiz ve yetim çocukları bir araya toplayıp bunlar- dan hem kendilerinin, hem de kendi yaşında, bulunanların refahına çalı- şan serbest adamlar yetiştirmeği dü- şünmüştür, Mister Flanagan işe metrik bir fabrika binasını isticar ederek başla- mıştır. Hapishane yolunu tutan ser- seri beş çocuğu kefaletine alarak bu bi- naya yerleştirmiştir. Bunları idare için doksan dolarlık bir sermaye koy- muştur, Çocuklar şehri bölediye reisi 17 yaşında Kampan Bugün Amerikada örnek -tutulan bu çocuklar şehir ve hükümetinin ida- resi için tahsis olunan bu küçük ser- maye birkaç sene sonra on bin dolâra baliğ olmuştur. Çünkü serseri çocuklar muntazam surette çalıştıklarından kazandıkları paralar, masraf çıkarıldıktan sonra sermayeye ilâve edilmiştir, Bu büyücek sermaye ile Omoha şeh- ri civarında bir çiflik satın. alınmıştır, Daha sonra sermaye büyüdükçe ci- vardaki yerler satın alınarak çifilk büyütülmüş ve nihayet küçük bir şe- hir ve hükümet meydana gelmiştir. ÇOCUK BELEDİYE REİSİ Bugün Çocuklar şehri ve hükümeti mesahası 320 hektara baliğ oluyor. Şehrin başlıca, binası hükümet ve be- lediye dairesi, muhtelif mektepler, tezgühlardır. Belediye ve hükümet da» iresi kule gibi yüksektir. Belediye ve hükümet şefi Dan Kam- pan isminde zeki bir çocuktur. Zeki olduğu kadar yakışıklı bir delikanlı olan belediye reisini bütün hemşehri- leri sevmektedir. Boystown'un kendisine mahsus pos- tanesi de vardır. Bir buçuk sene evvel bu şehir şimali Amerika müttehid hü- kümetleri resmi beldeleri cetveline it- hal edilmiştir, Bununla şimdi bütün Boystown şehri sekenesi çocukları if- tihar ediyorlar. ÇOCUKLAR CENNETİ Boystown, şimdi âdeta çocuklar cen- netidir. Fakat öyle bir cennet ki içi- ne girenler hayatlarını çetin olarak kazanmağa macbur oluyorlar. Bir ço- Cuk bir defa bu şehrin ve hükümetin âza ve tebaası yazıldı mı, kendisinin mizaç ve temayülüne uygun bir işe girmek mecburiyelindedir. Eğer çifçi- Mğe müsaidse hükümetin çifliğine gönderilir ve eline saban tutuşturu- ur, Burada kâfi derecede staj gördük- ten sonra asıl çifçi sınıfına ithal edi- lir. Yüksek istidadı varsa yüksek sa nayi mektebine verilir. Belediye meclisi her haftanın 80- nuda toplanıp gelecek haftanın me- sai programını tesbit eder, Belediyenin emniyet, maji, sıhhat, umuru nafıa işlerine bakan ayrı ayrı encümenleri vardır. ÇOCUK CEZALARI Her seno kânunusani ayının on be- şinde belediye seçimi yapılır. İntiha- ba şehrin inkişaf ve terakkisinde hiz- metleri görülen hemşehriler iştirek edebilir, Umumi mesai nöbetle yapı- ır. İş hususunda tam müsavata dik- kat edilmektedir. Şehrin zabıtası mükemmel ise de nadiren müdahaleye lüzum görür. Ekseriya küçük çocuklar arasında za- Tarsız kavgalar olmaktadır. Bu gibi işlerde suçlu olanlara, gelecek futbol oyununa iştirakten menedilmek ve si- nemaya sokulmamak gibi cezalar ve- rilir, Çocuklar şehri ahalisinden yirmi ya şına gelenler bu şehir ve hükümetten ayrılmak ve büyük adamların arasın- da hayatlarını kazanmak üzere baş- ka taraflara gitmek mecburiyetinde- dir. Bu suretle çıkan adamın yerine yeni bir çocuk alınmaktadır. Âdeta bir hayat mektebi olan bu Çocuklar şehrinden çıkanlar hariçte Tefrika: No. 16 Zavallı adam bilgiçliğimize fazla hayran kalmış olacak ki arasıra «Şilr | mütcassıp, can sıkıntısından patlar- yazmak veya tenkid etmek herkesin İ harcı değildir» demek ister gibi başı nı iki tarafa sallıyordu. Bugün o Fa- giletin tesiri altına bir sanatkâr ruhu ile değil, fakat hürmetle, istiye istiye giriyordu. Tam tehlikeli dönemeçteyim, Hava Nakleden : Zeyneb İdil dik, lâkin arkadaşımın ailesi fazla sın, Bak ben bile mecbur olduğum için gidiyorum, Kızcağızın başıma bir sürü felâketler gelmiş, sevdiği adam aldatmış kaçmış, uzun mesele, Belki bir arkadaşa, teselli edilmeğe ihtiya- cı vardır. Fakat annemin görüştür- mek istemediği bu gileden evde k&- tiyyen bahsetmiyeceksin, anladın mı? Her şeye boyun eğen saf Şuşut hat- ta biraz da sevinçle teklifimi kabul etti. — Sakın erkeklere göz kırpma, us- lu otur, Şuşuttan aynldıktan sonra olduk- ça tenha bir sokağa saptım. Bahçe- lerden gelen taze yasemin kokuları ile etraf mis gibi kokuyordu. Bir hayli yürüdükten sonra, yemiş ağaçlarının arkasına gizlenen Mithatın güzel evi- nl gördüm, Bahçivan kıyafetinde bir adam kapıyı açtı ve Mithat koşarak geldi, — 6iz, verdiği sözü tutanlardan- muşsınız. Teşekkür ederim, «Kalbim hrıyacakmış gibi çarpıyor. du. Demek Mithat geleceğime pek te emin değilmiş. Cümlesinde «bu dere- ce kolay elde edilir bir kız oldüğunuz için teşekkür ederim; diyen gizli bir mâna vardı. Hemen hemen kaçmak istiyordum, Fakat o beni atölyem de- diği bir yere doğru Âdeta itmeğe baş- Tadı. Vaktiyle bu odada resim yapar- mış, şimdi resimden de sıkılıyormuş. Bir gün; — Çok zaman öldürüyor, demişti. Atölye şimdi bir arabsek salon halini almış, dört duvarında cinsimin zera- fetini gösteren tablolar asılı. Güzel bahçeye açılan büyük bir camekân- hı kapı odaya neşe veriyor. Köşede fil- dişi işlenmiş alçak bir masanın üs tünde içi gül dolu kocaman yuvarlak bir vazo var, Mithat lâübali bir sesle: — Şapkanı çıkarsana! dedi. Bu ana kadar aramızda esen soğuk» uk havası birdenbire eridi, kayboldu. «Şapkanı çıkarsana» demek: «Fazla nazlanma, buraya nelere maruz kala- cağını bile bile geldin: demek. Evet tamamiyle bilmiyor değildim ve fazla ısrar etmesine meydan ver- meden şapkamı çıkardım. Mithat önümdeki küşük masanın üzerine yi- yeceğe içeceğe ait ne varsa hazırlar» ken, ben sedire uzandım, Bu uzanış sonsuz zevklerin ateşli başlangıcının Zununi; geldiğime esef mi ediyorum? Hayır, yalnız başim uğuldüyor, Ken- di kendime: — İşte genç bir kiz, diyorum, Eğer, asrımızın icap ettirdiği çıl- gınlıklar diye hemen bir mazeret bul- masam bu düşüncem beni belki delir- tecek. O anda aklıma arkadaşlarımın maceraları geldi, biraz sükünet bul- duma, Evet hepsi hepsi, en gençleri en güzelleri hatta korkmuş ceylân göz- lüleri bile bu tehlikeli yoldan çoktan geçmişler. Ben de onlar gibi yapmak istiyorum; heyecanla yaşamak, hisse- me düşen memnü zevkleri gelişi güzel kapmak, Başım yastıkların arasında olduğu halde bir genç kıza yakışmıyacak bir şekilde sedire yerleşiyorum. Fakat bir- denbire başka bir ses kulağıma fısıl- dıyor: «Dikkat süzil Sen hayatı mü- samahakâr düşüncelerine göre tefsir ediyorsun, fakat, yanılıyorsun. Muhi- tim dediğim ve fazla miktarını sonra- dan görmüşlerin, kosmopolitlerin teşkil ettiği genç neslin yanında az tanıdı- ğın, sevmediğin, terbiye sistemlerine gözlerinden yaşlar boşanıncıya kadar güldüğün genç kızlar var. Onlar gü- zel Mithatla oynamıyor, garsoniyerin- de sigaralar, saraplar içmiyorlar» Bu ses İsrar ediyor, musallat oluyor. Eğer şu anda alçaklık zevkini tatmış, esrarengizlikten başka her şeye Ji dakikanın ihtiva edeceği | kadar zaman hissetiğimi 7 Şubat 1937 KADIN KÖŞESİ Çay masası a 3 Tekerlekli çay masası: Açık renk ağaçla nikelden yapılmıştır. Izmir limanı 35 bin liraya bir liman konağı yaptırılıyor İzmir 8 (Akşam) — İzmir liman iş* letme müdürlüğünün 35,000 liraya im şa ettirmekte olduğu konak betonaf” me İskelesi “inşaatı ilerlemiştir. Mayı9 ayında İnşaat tamam olacak ve kö rak ahşap iskelesi yıktırılacaktır. İZ mir ve Karşıyakalılar, rahat ve mo dern bir vapur iskelesine kavuşacak* Jardır. Felemenk konsolosunun ziyareti Şehrimizin Felemenk konsolosu düM vali muavini B. Hudaiyi ziyaret ek miştir, Fabrikaların senelik hesapları Fabrikaların 936 senesine aid bir senelik hesaplarını gösteren cedveller tanzim etmeleri ve sanayi müfettişli- ğine vermöleri kendilerine bildiritmi” tir. Cedvellerde hesap ve bilânçodan başka bir yıllık faaliyetleri hakkında da izahat bulunacaktır. Sanayi müfef* tişliği bunları tetkik edecek ve merke 26 gönderecektir, Şark demiryolları memurlarına ikramiye Şark Demiryollarının hükümetçe satın alınmasından sonra sabık şirket tarafından memurlara tazminat yerik mesi için teşebbüslerde bulunulmuş ve şirket 10,000 lira ikramiye verme ği kabul etmişti. Bu paranın memur lara tevziine başlanmıştır. Tevziatt tasfiye heyeti tarafından yapılıyor. emer büyük muvaffakıyetler gösteriyorlar. Amerikanın sanat, maliye ve memü riyet âleminde temayüz eden şahsi- yetlerden birçoğu Boystown'da yetiş” miştir. İşte bu garip şehrin yirminci yıldönümü şimdi kutlanmaktadır. F. kayt kalmış olmasaydım belki bu 589 yürüdüğüm yoldan beni çevirirdi. Vic danım henüz ölmemiş, sadece uyuyor. Şimdilik uyandırmak istemiyorum. Mithat bir elimi tutmuş raş ya” vaş okşuyor. Sakin bir sesle: «Cildin kadife gibi yumuşak» diyor. Ben de şaşkınlığımdan ne söyliyöeeğimi bil miyerek: «Öyle icap ediyor» diyorum. İkimiz de biran manasız güzlerle bar Kışıyoruz. O, biraz sonra koluma iğilip yukarıs dan aşağıya doğru çabuk çabuk öp- meğe başlıyor... Ne eğlenceli bir oyun! Zevkimi belli etmemek için diş“ lerimi sıkıyorum. Fakat birdenbire yanımdan kalkıyor: — Biraz bir şey yiyip içelim, diye kadehime şarap dolduruyor. Benim mahçup çekingen tavırlarımın yanın da onun soğuk kanlılığına hayran ka» lıyorum. Konuştuklarının arasından yalnız tatlı sesi hoş bir müsiki gibi kulaklarımda uğulduyor. Kadehimi masaya koyarken bilek- lerimden yakalayıp beni kendine doğ” Tu çekti. Bütün mevcudiyetimi içen bu harekete itiraz etmedim, lâkin bir sevki tabii ile başını geriye attım. Mithat bu zavallı başı ellerile tutup yastıklatın arasına tekrar yerleştir di. Sıcak nefesini dudaklarımda n8 (Aren yevar)