© İçin söylemedim ki. ses- Necdet yatağından kerisına lendi: — Sana kaç defa söyledim canım... Kalkınca sırtına birşey el diye... Bak gene Düttürü Leylâ gibi yataktan fır- lamışsın... Selma birdenbire döndü: — Kuzum.. bana daima böyli ihanendeki odacıya bile « tap ediyorsun... Bana gelince -Neo- detin kalın sesini taklid ederek- «Sana kaç defa söyledim... kalkınca sırtına bir» Şey al... Bu ne emir böy- 1e2.. Necdet şaşırmıştı — Karıcığım.. ben senin fenalığın! sırtına birşey ala- sn ve üşümiyesin diye ağzımı açtım. — Ağzınızı daha tatlı, daha nezaket- Mi de açabilirsiniz... | - Canım bunca senelik karı kocayız Yahu.. artık biribirimizle konuşurken | de etikete rlayet edecek değiliz ya. | — Ne demek?. Sen kadın ruhunu bilmiyorsun Necdet.. ince ruhlu bir | kadına en büyük iyilik temennisini bir-! Ne oluyor? © 8x nezaketten uzaklaşarak söylerseniz | « derhal alınır... Meşhur sözdür: «Ke- | dına küfür ediniz razıdır. Fakat son | derece nezaketle küfür ediniz.» derler. | Necdet karısının bu sözlerine adam Akıllı içerlemişti. Lâkin bu esnada ak- | ına şeytanca bir fikir geldi. İ Bu evde kendisi tam bir kılıbık bir koca olarak yaşıyordu. Sözlerini | Selmaya dinletemiyordu. Şimdi karısı onun eline mühim bir si-) lâh vermişti. Bu silâhla Selmaya her İstediğini yaptırtabilirdi, Onun için Necdet: — Peki karıcığım.. dedi, bundan son- Ta sana tezakette kusur etmiyeceğim... Selma gülümsedi: — Mükemmel... Hem tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarırmış malüm ya.. Necdet içinden söylendi: «Tatlı dil yılanı yola getirebilir, lâkin acaba seni de yola getirir mi?. Burası şüpheli iş- te.» Artık o günden sonra Necdette ne- zaket gırla gidiyordu. Kar:sı sabahleyin yataktan çıkınca Necdet arkasından sesleniyordu: — Karıcığım.. lütfen arkana bir şey alır mısın?.. Selma hemen: — Peki kocacığım. Diyor, eskiden huylanıp inadına ar- kasına bir şey almazken bu sefer he- men sırtına kalın bir şey geçiriveriyor- du. Necdet tatlı dille hakikalen Selma- ya her istediğini yaplırtabileceğin! an- yordu. Genç adamın bir gün aklına pastır- malı yumurta geldi... Pastırmalı yu- murtayı ne kadar severdi.. Fakat ne zaman karısına: — Pastırmalı yumurta. diye ağzını açacak olsa Selma — Pöf.. aman ağzına alma,, şimdi kokusu burnuma geldi... Diye sözünü yarıda bırakırdı... Nec- det şimdi içinden: — Dur bakalım dedi, şunu bir de bi- zim yeni silâhla «tatlı dil» silâhile tec- rübe edelim.. « Karısma döndü: — Ah karıcığım.. pastırmalı yumur- ta gözümde tütüyor. Acaba bu gece Tütfedebilir misin?, Selma bu nezaket karşısında yelken Teri suya indirdi — Peki kocacığım. Akşam Necdet eve geldiği zaman pas- tırmalı yumurta sofrada hazırdı... Ertesi günü aklına yeni bir fikir da- ha geldi. Selma onun evde arkadaşlari. le braber içmesini yasak etmişti. Hal- buki Necdetin burnunda tütüyordu. Şöyle bir arkadaşları toplamak. güzel güzel mezelerle içmek... Necdet sabahleyin evden çıkarken: — Karıcığım.. dedi... bir saniye beni dinlemek lütfundâ bulunur musun?. — Söyle kocacığım.. — Ah karıcığım.. Yütfetsen, müsaade buyursan da bu gece arkadaşlarla şöy- Je bir toplansak... Bir iki kadehcik iç- sek.. o senin güzel parmaklarınla ha- zırlıyacağın mezeleri de yemek-kimbilir ne kadar tatlı olacaktır. Selma bir an tereddüd etti: — Peki kocacığım amma, sıhhatine muzır değil mi bu?. - Madem ki, öyle istiyorsun, içmem. Peki kariciğım. Senin arzularını münâ- kaşasız kabul ettiğimi bilirsin... Bu sefer Selma: — Yoo.. dedi., madem ki, çok istiyor- sun... Bu akşam arkadaşlarını çağır., sana güzel bir sofra hazırlıyayım. — Nasıl teşekkür edeceğimi bilmi- yorum, benim lütufkâr karıcığım. O akşam ari beraber eve gelen Necdet mükellef bir rakı sofra- sile karşılaştı... Karısı ne fevkalâde mezeler hazırla- mıştı. Necdet kadehini kaldırdı: — Tatlı dilin şerefine içiyorum.. Arkadaşlar bu «tatlı dilşin manasını pek kavrıyamamkla beraber hep birden kadehleri kaldırdılar. İki gün geçti geçmedi... Arkadaşları Necdeti hep birlikte Bey- oğlunda bir birahanede içmeğe davet etmişlerdi. Derhal karısının karşısına dikildi: — Karıcığım.. senden bir şey Tica Senin İ edeceğim amma.. beni o derece Tütufla- rma boğdun ki, imkânı yok cesaretle bulunamıyorum. Acaba bü gece arka- daşlarımla Beyoğlunda bir birahanede birkaç duble bira içmem için müsaade- ni rica etsem kızar mısm?. Selma düşündü: — Git amma geç kalma.. dedi. Selma kocasının son derece centil- men bir erkek olduğuna memnundu. Necdetin memnuniyetine ise hiç hudud Zavallı Selmacığın «tatlı dil» deni- KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ Sular henüz kararıyordu. Mayorka meyhanelerinde, meşhur İspanyol rakkasesi Molinanın yerini tutan çingene kızları gitara çalarak, Hüsrev reisin dizinin dibine Kadar s0- 'kulmuşlardı. Rakkaselerden biri: — Bana bir kadeh şarap ısmarlayın da talihinize bakayım, aslanım! Diyerek Hüsrev reisin sağ elini avu- cunun İçine aldı: — Sen çok meşhur bir adam ole- caksın! dedi. Hüsrev rels gülerek başını salladı: — Sonra?. — Şarap gelmeden söylemem ie sini. 'Türk kaptanı meyhaneciye: — Bir şarap getir. Diye bağırdı. Mehmed, reisin kulağına iğildi: — Yaman falcıdır bu karı. Geçen gün benim bütün foyalarımı meyda- na çıkardı. İspanyol çingenesi anlatmağa baş- tadı: — Dokuz defa evleneceksin sen, as- No 97 lanım! Kadına karşı fazla temayülün var.. bir dişi mahlök gün zaman kendini 20r tutarsın! — İşte bunu doğru söyledin ama.. ben şimdiye kadar ancak üç kere ev- lendim. — Daha gençsin, yavrum! Yaşın müsald... Ellisinde ya var, ya yoksun, değil mi? erkek ancak bu yaştan sonra azar.. Hüsrev rels keyiflendi.. iri göbeğini hoplatarak güldü: — Başka ne görünüyor elimde. doğrusunu söyle.. sana bir şarap da- ha ısmarlıyacağım! — Pek âlâ, Beni dinleyin öyleyse!.. Şarabını içti.. ve entarisinin kolile ağzını sildi: — Size meşhur bir âdam olacağınt- n söylemiştim. Bu sözümü yabana atmayınız! Seksen yıl kadar yaşıya- caksınız.. bu şöhret size hemen bü- günlerde görünüyor. Ayni zamanda da çok zengin olacaksınız! Zengin ol- manıza bir ârkadaşınızın da yardımı AKŞAM Radyo 6 Şubat 937 Cumartesi İstanbul — Öğle neşriyatı; 12,30 | Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13, - 18.80 Güneş koro heyeti tarafın- dan Konser. Akşam neşriyatı: 18,30 Güneş klü- bünden naklen Necip Fazıl tarafın- dan bir konferans, 19 Şehir tiyatrosu komesi kısmı tarafından bir temsil, 20 Türk musiki heyeti, 20,30 Bay Örer Riza tarafından arapça havadis, 20,45 | Münir Nureddin ve arkadaşları tarâ- fından Türk musikisi ve halk şarkıla- rı, saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,10 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü- nün programı, 22,30 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23 Son. Eenebi İstasyonların Bu akşamki En Müntehap Programı Torino (263,2) saat 22 (Garp kızi) opera 3 perde Puccininin. Roma ope- rasından nâkil-Brüksel TI (321,9) 22 Verdinin (Traviala) operası. Paris P.T.T. (431,7) 2230 Büyük Mogol 3 perdelik operet, Tuluz (328,6) 0,15 Faust operasından parçalar. Peşte (0405) 2305 Orkut. Lüksenbure | Ticaret ve zahire borsası (1293) 23.15 Mendelshonun senfonisi Lil (1213) 22.80 «Dünyanın en güzel gözleri, (Sarment) in komedisi, Dans Musikisi Peşte (540,5) saat 22,10 — Praga (470,2) 23,40 — Viyana (506,8) 23,50 Hamburg (331,9) 1 — TANEYE ZE AMDEZ ŞE emme iki emi imiein ninesi Kullanılan her şeyin ömrü kısalır! Yalnız RADYOLIN ile fırçalanan “beyaz, parlak ve temiz dişler müstesna len kalın bir zincirle eli ayağı sıkı sıkı bağlanmıştı. Hayatta büyle ayni zin- cirle bağlı kaç milyon kişi vardır... (Bir yıldız) | Diye homurdandı. Rakkasenin gözleri süzülüyordu. ikinci şarap kardehini de içmeğe baş- Jadı: — Ölümün denizde olacak, aslanım! Padişahlata meydan okuyacaksın! Denizlerin eşsiz ve yenilmez bir Kar- tali olacaksın! Ahı, ne mutlu sana! Keşki ben de erkek olsaydım da senin geminde çalışsaydım'.. Para. para, para.. o kadar çok para görünüyor ki, ne yapacaksın bu kadar parayı?.. Hüsrev reis falcıların sözüne inan- mamakla beraber, bu güzel rakkase- nin sözleri -anlaşılamaz nedendir- tec- rübeli deniz kurdunun kafasında yeni Ümidler yaratmıştı. «SAHİLDE BİR SES İŞİTİLDİ: — RÜSTEM GELİYOR!.» Hüsrev kaptan, arkadaşile hâlâ m İSORSA| Istanbul 5 Şubat 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst. dahili o -96,50)İş, B. Hamiline sü Kuponsuz 1933 » Müessis 83, istikrazı 96,50|T.C. Merkez Ünitürkt 22,60,—| Bankası 101,— » U 2140, İAnadolu his. 24, 151 » Mi 21,20,—İ Telefo 6,50! Mümessil | o 41,80) Terkos 11,25) » NM 38,90) Çimento 14,40 ». N —) Mtihat değir. 10,92 İş Bankasi 10—İ Şark O» 1,10 Para (Çek fiatleri) Paris 17,06,75| Prağ 78, Londra 616,—| Berlin 1,97,25 Nev York 79,20—| Madrit (| 11,36,75 Milâno - 15/09,10) Belerad.. 34,52,75 Atina 8847175) 420. Cenevre 3,47,40) © vE Erüksel | * 470,60) Penso 438,80 Amsterdam 1,44,92| Bükreş ( 108,76,62 Solya © 64,44,B0İ Moskova 24,91 5 Şubat fiat ve mu ve muameleleri | i — İbalât: Buğday 210, arpa 30, | yapak 13 1/2, misir 75, un 30 1/4, yu. laf 8, fasulye 2, Zeytinyağ 27 1/4, vE tik 3 1/4; nohut 4 3/4 ton. Çakal 634, kedi 314, kunduz 51, sansar 915; tav- şan 49029, tilki 3128, zerdeva 190 adet. Ihracat: Yapak 102 1/2, tiftik 3 3/4, ton, sansar 768, zerdeva” 84. tavsan 40000, tilki 6 adet. 2 — Satışlar: Buğday yumuşak kilosu 6 kuruş 19 paradan 6 kuruş 28 paraya kadar, buğ- day sert kilosu 6 kuruş 34 paradan, çavdar kilosu 6 kuruştan. mısır sarı ki- osu 5 kuruştan, mir beyaz kilosu 4 kuruş 32 1/2 paradan, beyaz peynir tam yağlı kilosu 44 kuruş 4 paradan, be- yaz peynir yanm yağlı kilosu 32 kuruş 10 paradan, kaşar peyniri kile 40 kuruştan 44 kuruşa kadar, pamuk ki- losu 41 kuruştan 43 kuruşa kadar, tif- tik mal kilosu 150 kuruştan, tfük de- ili kilosu 142 kuruş 20 paradan, zey- tinyağı 1. ci yemeklik kilosu 55 kurus- tan 58 kuruşa kadar, :sansar çifti 3300 kuruştan 4300 kuruşa kadar, tilki çifti 510 kuruştan 1200 .kuruşa kadar, zer- deva çifti 4200 kuruştan 5000 kuruşa kadar, kunduz çifti 1000 kuruştan 1400 kuruşa kadar, tavsan adedi 20 kuruş tan 25 kuruşa kadar. 3 — Telkgraflar: 4/2/937 Londra Mısır Lâplata şubat tahmili korteri 23 Şi. 10 1/2 Pe Ki. 3 Kr. 39 Sa., Londra keten T. Lâplata şubat tahmili tonu 11 Ster. 12 Şi 6 Pe. Ki 7 Kr. 07 Sa, Anvers: Arpa Lehistan şubat, mart tahmili 100 kilosu 123 B. Frank Ki. 3 Kr, 22 Sa.,- kiverpul: Buğ- | day mart “tahmili 100 © bibresi 8 Şi | 7Pa Ki 5 Kr.84Sa, Şikağo: Buğ- | day'Hartvinter mayıs tahmili buşeli 131 sent Ki. 6 Kr. 05 Sa, Vinipek: Buğ- day Manitoba mayıs tahmmili buşeli 124 sent Ki, 5Kr, 73 Sa, Hamburg: Fındık — Artık gemiye gidip yatalım.. Diyerek ayağa kalkmak istedi. Kaptan, Mehmedin kolundan tüttu: —Otur. birer kadeh daha içelim. Gideriz. ne acele ediyorsun? — Çok sersemledim, Uykü gözleri- mi bastırdı. gidelim ağam, gidelim ve yatalım, Bu sırada sahilde duran kayıkların arasından bir ses işitildi: — Rüstem geliyor.. gözünüz aydın.. Hüsrev reis ayağa kalktı: — Keş, Mehmed! Meyhanelerin a Karıyorlar. Mehmed omuzunu silkerek bomur- 'dandı: — Hangi Rüstemden bahsediyor- sun ağam? Kemal reisin evlâtlığın- dan mı? — Öyle ya. aramizda başka Rüs- dip ADA YE NN iel Ens tığı zaman sahilden aksedeh söşler artmıştı: 1 — Boş geldin, koca aslan! “Demek | yaşıyorsun ha?.. Ve bunun arkasından e Rüstemin gür sesi işitildi; — Öldü mü sanıyorsunuz siz beni? Hüsrev bu sesi duyunca şaşaladı: dar, türlü, badım. HASAN Özlü Unlarile çocuklarınızı besleyiniz ve büyü- tünüz. Vitamini ve Kalorisi bol olan bu özlü unlardan istedik- lerini ve şevdiklerini biklırmıya- rak değiştire değiştire yediriniz. Çabuk büyürler, çabuk diş çıka- rırlar, Hasan markasına dikkat. Baş- ka mârka verirlerse almayınız ve aldanmayınız. Bütün €czane- lerde Ye bakkallarda o bulunur. Hasan deposu, İstanbul, Ankara, Beyoğlu, Beşiktaş, Eskişehir, Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangaltıda Nargileciyan, Taksim: > Ltmonciyan, Beyoğlu: İstiklâl caddesinde Dellâsuda, Te- pebaşında Kinyoli, Galata: Hü- seyin Hüsnü, Kasımpaşa: Vasıf, Halıcıoğlunda Barbut, Eminönü; Mehmed Edam, Hey» beliada: Halk, Büyükada: Halk, Fatih: Şehsadebaşında Asaf, Ka- ragümrük: Mehmed Fuad, Bakır- köy: Merkez, Sarıyer: Nuri,. Ta- rabya, Yeniköy, Emirgân, Rume- lihisarındaki eczaneler, Aksaray: Yenikapıda Sarım, Beşiktaş: Nail, Kadıköy: İskele caddesinde S0- tiryadis, Yeldeğirmeninde . Üçler, Üsküdar: Selimiye, Fener, Balat- ta Merkez, Beyazıd: Cemil, Kü- çükpazar, Yorgi, Samalya: Çula, Alemdar: Ankara caddesinde Eş- ref Neşet, Şehremini; Ahmed Hambdi. iç Giresun derhal tahmil 100 kilosu 155 R. Mark Ki 78 Kr, 46 Sa,, Hamburg: Fındık iç Kevan derhal tahmil 100 ki- losu 154 R, Mark Ki, 77 Kr. 95 Sa, — Mehmed — Ne var? — Bu piç Hâlâ ölmemiş. görüyor. musun? — Ölmesini'mi istiyordun? «« ; — Elbette. Hem de ne münasebet- lar z Korkuyor musun ondan? ama,. işimizi alt- üst ederse diye düşündüm de canım sıkıldı. ? — Onun ne hükmü olur, ağam? Rüstem, amiralin maiyetinde çalışan Jevendlerdön farksız bir gençtir. -— Öyle sma, Kemal reisin ona çok itimadı vardır. Garnataya bile onu seçip gönderdi. — Kulak asma! İşimize engel olur-