Lu u m et B* BET sey# eyeRs ERŞE E TE YETERSE ART RE SERBEST SÜTUN: I Deniz fisesinde Halk Futbolden anlıyormu,anlamıyormu? Milit takımın ve Fenerbahçenin 0$- Mi solaçığı Bedrinin «Zavallı hakem- #derek yazmış olduğu makaleyi ve bunu takiben çıkan Sadun Baycının Yağsın okudum. Halkın yüzde dok- #tımın futbol kaidelerini iyice bilme- | Sİğİni İleri süren Bedri ile bunun ta- başlığı sitmda bana ithaf | Mâmile aksini iddia eden Sadun Sav- © Sihın bu meseledeki noktal nazar ve İlkir ibtilâflarında dört senelik ha- tecrübeme, oyuncu ve seyirci» Ver ile vaki temas ve müsahabelerime | katiyetle söyliyebilirim ki düşüncelerinde göğe kadar hak- Hun kavald ve nizamatını esâslı Su- Peta bilmiyorlar, Bunu su ve tevil bir hakikat olarak kabul €imek mecburiyetinde olduğumuzu Daria bugüne kadar bizzat şahid ol- bir çok vakalar ve hâdiseler etmiş ve bende bu kanaati kök- , Bunların hepsini burada #ayacak olsam sahifeler dolar ve muh- okuyucularımı da fazla yor- Müş 'olmaktan korkarım. Onun için Yalnız bir kaç misal zikretmekle ikti- İA edeceğim: Kaç defa bir maçı seyrettikten Sira avdet ederken yanımdaki arka- âhir o günkü müsabakanın tarzı ve bilhassa hakemin şek- İN İdâresine dair uluorta tenkitlerini dinlemişim, dir de gülmemek için Yetdimi zor tutmuşumdur. Bü erkidaşlar diğer seyirciler gibi Meselâ falan tarafa iki penaltı diğer a da üç olsaydin hakem tara- iddia ederler. Penaltınıni ne gibi ahvalde verlldi- Bini, penaltı çekilirken nelere dikkat €thiek Tâzımkeleceğini, oyuncuların Me vaziyette durmalarına müsaade Olunabileceğini, meselâ bunlardan bi- TİSİ kale yanında ve çizgisi üstünde dtrsa buna cevaz verilip verilmiyece- Eni, penaltı çeken oyuncunun ayağı rağa vürsa ve top yarım metre git- ikten sonra arkadan bir oyuncu ye- İlşetek topa vurup gol yapsa, bu go- dün sayılıp sayılmıyacağını, oyunun bittiği anda penaltı olsa çekilen şüt İye çarparak geri gelse ve bu sı- Tâda hemen yetişen bir oyuncu tara- İmdan gole tahvil edilse bu sayının Yerilip verilmiyeceğini ilâh.. Yıllar- danberi futbol meraklıları geçinen Ye hiç bir maçı kaçırmadıklarını ifti- barla söyliyen bu arkadaşlara sorsa- Mz - ki ben bunu bir çok defa yaptım - *min olunuz ki bu suallerden bir kıs- Buna yanlış cevap alacaksınızdır. Di- Ber bir arkadaşın da ofsayd hakkın- daki bilgisini inceleyiniz. Bir oyuncu De zaman ofsayd telâkki edilir ve ne Yaman edilmez? Bunları saymasını, hatta bundan sarfı nazar ofsaydi si- >e izeh etmesini rica ediniz. Görecek- #iniz ki verilen cevap hiç te sizi tat- Min edecek mahiyette değildir. Bu hal seyirciler için yüzde dok- san vaki olduğu gibi maalesef yuka- ride.da söylediğim gibi oyuncularımı- Zin ekseriyetine de şamildir. İdare “ettiğim bir çok maçlarda defsatla gördüm ki hattâmilli takıma Kadar yükselmiş oyuncularımız bile Mdirect vuruşlar ile direct vuruşları ayırd edemiyorlar. Ofsayd hakkındaki bilgileri çök nakıstır. Hal ve keyfiyeti böyle iken bunun aksini iltizam et- mek biraz inatçılık olur. Evet seyirei- lerimizin kısmı azamı harcı âlem olan bir çok tabirleri biliyorlar, Endbol, korner, penaltı, taç, gol, frikik ilâh... gibi tabirlerin delâlet ettiği mânayı Ve bunun icabatını öğrenmişlerdir. O da görenek olarak, Fakat bunların teferruat ve inceliklerine - pek azları Müstesna - katiyyen vaki değildirler. Hatta oyunun ruhu olan golün bile B. Sadi Karsân topun kaleye ne şekilde girmesile sa- ylıp sayılmıyacağını bir çoklarının bilmediğini gördüm. Gerçi futbol kavaldi 17 maddelik küçük hir kitaptır. Fakat bu 17 mad- de İngiliz maddesidir. Yani bu oyunu icad eden İngilizler, karakterlerinin bir misalini burada da göstermişler- dir, Az söz ile çok şey ifade etmek. İş- te bu 17 maddenin tefsiri bir kaç ki- tab dolduracak kadar yer tutar. Eski milli takımımızın kıymetli sol açığı Bedrinin takdire lâyık ikrar ve tasdiki karşısında &cizleri de bu ka- dar sene futbol oynamış ve milli ta- kımın şerefli formasını sırtında taşi- miş olmasına rağmen itiraf ederim ki bundan dört sene evveline yani hakem kurslarına dövam etmeye başlayıncı- ya kadar futbol kavaid ve nizamatıni hiç bir şey bilmiyenlerin gülünç hali- dir. R Ben şahsen asabiyet ve heyecandan yüzleri sapsârı kesilmiş, vücutleri tit- reyen, helecanın verdiği tesir ile ne söylediğini, ne istediğini bilmeden ba- Zıran, çırpınan, haykıran bazı imüf- rit kulüp taraftarlarına ve seyircile- re bakarım da hem bü biçarelerin hal- lerine acır hem de kendilerini niçin güreş müsabakası Müsabakalara önümüz- deki cumartesi günü de devam edilecektir Dün Heybelideki Deniz lisesinde, Askeri liseler artsında güreş seçme müsabakalarına; devam edilmiş, gü- reşlerden sonra müsabakaya giren as- keri talebe şerefine bir ziyafet veril- miştir. Bu , Müsabakaların neticesini yazıyoruz: 56 kiloda: Kuleliden Turgut ile Maltepeden Hüseyin arasındaki mü- sabakada Turgut galip gelmiştir, 81 kiloda: Kuleliden Kemal - Deniz Msesinden Riza arasındaki müsaba- kada Kemsi gene 6i kiloda Maltepe- den Haydar - Gedikli İhsan müsaba- kasında Haydar, 66 kiloda; Kuleli- den Cihad - Gedikli Muzaffer müsa- bakasında 36 saniyede Cihad, Deniz seinden Şükrü Maltepeden Hikmet müsabakasında Hikmet galip gel 72 kiloda: Kuleliden Cihad - Deniz. lisesinden Necmi karşılaşmışlar,, mü- sabakayı Necmi kazanmıştır. Ayni kilodan Maltepeden Fethi - Gedikli Şe- ref müsabakasinda Şeref hükmen galip gelmiştir. 79 kiloda: Deniz lisesinden Ereü- mend « Gedikli Mustafa karşılaşması Deniz liseinden “Ercümend lehine ne- ticelenmiştir. Kuleliden Yüsuf - Mal- tepeden Mehmeğ müsabakasında Meh- med galip gelmiştir.” 87 kiloda: Gedikli Halis - Deniz 1i- sesinden Fethi güreşmişler Fethi, Mal- tepeden Şani - Kuleliden Hulüsi ara» sındaki müsabakada da Hulüsi galip gelmiştir. Şimdiye kadar yapılan güreş müsa- bakalarının puvan - itibarile neticesi şudur: Kuleli 0, Deniz lisesi 15, Mal- tepe 18, Gedikli 6 puvan. A Müsabakalara önümüzdeki cumarte- si günü de Heybeli Deniz lisesinde de- vam edilecektir; Kermesin filmi Kırk gün kırk gece eğlenceleri mü- nasebetile Kımlay tarafından Tak- sim bahçesinde” tertip edilen kermes ve bebek sergisi filime alınmıştı. Bu flim önümüzdeki çarşamba günün- bu hüydan“vazgeçirmeğe çalışmadık. | den itibaren bazı sinemalarda göste- larma şaşarım. Sadi Karsan | rilecektir. Balkan kupasıneâlemde? Muallâkta duran bir Balkan Kupa- sı meselesi var. Bunun bazı noktaları efkârı umumiyece henüz vazıhan bi- linmemektedir. Bunları şöyle siraliya- biliriz: 1 —— Bu sene Balkan kupüsı maçla rı nerede yapılacaktır? 2 — Hangi aylarda yapılacaktır? 3 —- Bizim iştirakimiz kat'ileşmiş midir? Yani Balkan kupası protoko- Yunu spor kurumu tasdik etmiş midir? a — Öğrendiğimize göre, Sofyada toplanan Balkan kupası kongresinde alınan kararlar mucibince kupa mü- sabakası bu sene Yunanistanda yapı- laraktır, Ancak, Yunanlılar bu maç- Yarın organizasyonunu yeni bazı ma- X şartlara talik etmişlerdir. Bu şar- tın alâkadar Balkan federasyonları tarafından kabul edilip edilmediğini bilmiyoruz. Fakat kuvvetle tahmin ediyoruz ki, bu iş için bir sureti hal bulunarak Yunanblar bu organizas- yondan mahrum. edilmiyeceklerdir. b: — Maçların hangi aylarda yapı- lacağı da Balkan federasyonları, ve bilhassa bizimle Romanya federasyo- nu arasında münakaşa edilmektedir. Rumenler ancak teşrinisani ve kânu- nucvvel aylarında olmasını istemek- te, federasyonumuz ise bu kış ayları- nın bizim için müsaid olmadığını ile- ri sürmektedir, Federasyonumuz hak- Wi olarak Balkâri kupası maçlarının mayıstan teşrinlevvele kadar - pek &i- caklar müstesna olmak Üzere - Tür- kiyede yapılabileceğini söylemekte ve bu aylar içinde herhangi bir tarihin tesisiti için alâkadarlarla roüzakere- ye Amade bulunduğunu bildirmekte- dir, Ümid ediyoruz ki bu müsaid tek- lif Rumen federasyonunu tatmin eder ve kupa maçlarına iştirak imkânını bulur. Diğer taraftan Yunanlılar maç ları teşrinisaninin yirmi beşinden kâ- nunuevvel mihayetine kadar olan müddet zarfında yapmak istemekte- dirler, e — Spor kurumu Balkan küpası pro- tokolunu henüz müzakere ve tasdik etmemiş bulunmakla beraber, Anka ra stadının küşadında muttali oldu- ğumuz veçhile, sayın Başbakan İnö- nü bu maçların yapılmasını tasvib ettiğine göre, Türkiyede yapılacak organizasyonun ve maçlara iştiraki- mizin bir emri vaki olduğunu kabul edebiliriz. Şimdi, vaziyeti hulâsa - edersek, Balkan kupası maçları ancak on bir ay sonra Yunanistanda yâpılacağı ve 938 senesinde de Türkiyede organize edileceği netleesine varırız, Bazı gazetelerin, on bir ay sonra ancak yapılabilecek 937 Balkan ku- pası maçları için milli takımımızın hazırlanması hususunda gösterdik- leri isticalin de yerinde olmadığı bu Tefrika No, 2 İnhilâlin önü nasıl alınır? 1916 eylülündeyiz.. iki seneyi ge- çen harp, hâlâ biteceğe benzemiyor! Cephelerde henüz yorgunluk ve bez- ginlikten eser yok.. orduların çarpış- masından çikâri seslerde her İki ta- rafda da savaşmak ve zafere ulaşmak istiyen sağlam bir iradenin, cenkleş- mek emelinin kudreti yaşıyor. Yirminci asır tarihini kanla leke- Hyen büyük facianın şu geçen iki yı- h içinde, Türk milletinin hayatını, Türk ordusunun şeref ve haysiyetini kurtaran Çanakkaledeki tarihin eş- siz Anafartalar zaferinden ve İngiliz generali Tavnshendin geçen nisanda 'Türk ordusu eline esir düşmesile Irak cephesinde kazanılan mevzii bir mu- vaffakıyetten başka, harbin başlangı- cında beklenen parlak zafer ümidle- rinden hiç biri tahakkuk etmedi! Ne Kafkas kıtası devletin hâkimiyeti al- tına girdi, ne Kansl geçilerek Nil suyu kenarında Osmasılı ordusu çadır ku- rabildi, ne de cepheler yarılıp on bin- derce esir alınarak düşman orduları hezimete. uğratıldı!.. Bilâkis harp, bütün fecaati ve ıztırabile Osmanlı devleti toprakları üzerinde cereyan ediyor! Harp, fakir bir milletin gencinden ihtiyarna kadar silâhlanarak; canı- nı, malını, kanını vererek, bin bir fo- dekârlık ve zarurete katlanarak için- de bocaladığı bu uğursuz harp, artık tahammül edilmez, çekilmez bir belâ oldu! Ne zaman millet sulha erişecek? Ne zaman insanlar cepheden evlerine, barklarına dönüp kavuşacaklar?.. Harbin doğurduğu ıztıraplar ve mu- sibetler, halkta yaşama ve geçinme kudretinin azalmssile bir kat daha ağırlaşmış; halk, devleti harbe sokun hükümete karşı emniyet etmemeğe; hükümet aleyhtarlığı, ötedenberi hü- kümet siyasetine taraftarlık eden kimselere de sirayet etmeğe -başla- maştı. Halbuki -sİttihad ve Terakki? hükümeti, Balkan harbi felâketinden sonra tekrar idare makinesini eline aldığı zaman - hemen hemen - umu- mi bir sevgi ve taaftarlıkla karşılan- mış, millet, genç inkılâbcı partinin memleketi kurtearucağına - fıpkı meş» rutiyet ilânmda olduğu gibi - gene inanmıştı. Edimenin geri alınması, bu kanaati kuvvetlendirmiş, ittihader- lara düşmanı ve inuhalti olanların $es çıkarmalarma İmkân N İşte <İttihdd ve Terakki» ye karşı beslenen bu umumi teveccüh ve iti- yük bir sarsınliya uğramamış, umu- mi itimadi yıkmamış ve vatanı kur- tarmak gayreti Türk unsurunun Vic- danlarına hâkim olmuştu, Halkın bü- yük bir-ekseriyeti, meşrutiyeti istihs sal eden, Edirneyi geri alan âİttihad ve 'Terakkiz nin vaadettiği kurtuluş ve zafere inanmış, vatan hizmetine çağrılan gençler, candan gelen bir s€- vinç ve inanışla cephelere koşmuşlar- dı. Çanakkalede, Kafkas cephesinde, Irakta can veren valan çocukları, hep bu inanışla hayata gözlerini kapadı- lar... Fakat şimdi aradan iki yıl geçtiği halde, bu itimad ve neşe yerine kalble- re hüzün, fütur ve ümitsizlik çök- müştü. Bu fena değişmenin bir çok mahzurları, tehlikeleri vardı: Ruhlar- da beliren bu manevi çöküntü devam ederse halkın harbe ve harpten doğan ztıraplara, mahrumiyetlere mukave- zaeti azalacak, milletin manevi cep- hesi sarsılacaktı! Bu takdirde, henüz harbin «iki taraftan biri lehine - ne- ticesi belli olmadan, günden güne umumileşmeğe yüz tutan itimadsız- lık hükümetin nüfuzunu kıracak har- be devam etmek kabiliyetini körlete- cekti, Bu, her şeyden evvel memleket. hesabına telâfi edilmez büyük bir fe- Tâket olacaktı! Memleketin ruhu ve mânevi man- zarasi bu şekli almışken hükümetin ve onun. dayandığı «İttihad ve Terak- Kin nin vaziyeti nasıldı? i «Ittihad ve Terakki » nin son devirlerinde suikasdlar ve entrikalar Cemiyet nasıl battı? Teceddüd fırkası niçin doğdu, nasıl dağıldı ? Yazan: Mustafa Ragıb Milletin istek we ihtiyaçlarına hiç kulak vermiyeri gtüstebld bir idareyi devirmek maksağile ve bir ihtilâl ce- miyeti olarak teşekkül eden «İttihad ve Terakki», devlet idaresini ele alm- ca, iktidar mevldinde tutunmak ve gayesine erişebihmek için iki yolda yü- rümeği tercih eti Resmi hükümet teşkilâtı ve hükümetin dışındaki ce- miyet teşkilâğı, Bu ikinci teşkilât, Avrupadaki parla- manter partilerin vaziyetinden büs- bütün başka bit mahiyette idi, Çünkü <İttihad ve Terakki; nin birinci yolda yürüyerek - mdruf tabirle - (lerayi hükümet) etmösi-kâfi değildi. Bu yol, tutunabilmek, üzün zaman memleket mukadderatma Hâkim olmak için kâ- fi görülmüyordu. Cemiyet, benliğin- deki gizli mizaç ve hüviyete göre ha- reket etmeğe, 1908 temmuzunde aç“ tığı ihtilâl devresini daha uzun müd- det devam ettirmeğe çalıştı. Ve mem- leket içinde ve Gişrıda kendisine düş- man olan unsurları ezmek için, ken- di hususi teşkilitile, faatiyetinde de- vam etti. <İttihad ve 'Terekki; muha- Yiflerinin yıldıkları, hatta bitaraf Kim- Sselerin bile esmiyelin şahsiyetinde buldukları haşin, korkunç karakter, hep bu hususi ve gizli teşkilâlın faa- liyetinden ileri geliyordu. FEDAİLER Bu teşkilât, maşrutiyetten önce" meydana getirilen ve cemiyetin en ya» kın unsurlarından mürekkeb olar <fedailer» den ibâretti ki bu zümrenin yılmaz gayreti, cemiyetin varlığını korumuş, en tehlikeli ve buhranlı za- manlarda yıkılmasına mani olmuştu. «Fedailer; Leşkilâtına dahil olanlar, cemiyet mensupleri arasından gelişi güzel seçilip ayrılmış kimseler değil- diler. Bunlardan çoğu meşrutiyetin ilânından evvel «İttihad ve Terakkis- nin ilk günlerinde cemiyete fedai ola- rak girmişler - meye imal olursa ok sun - cemiyet gayeleri uğrunda ön son: çare olarak «ölmek ve öldürmek prensibine riâyet ededöklerine yemin etmişlerdi. Bu (feduiler) eemiyetten aldıkları emri - tam bir fstagat ve itaat İle - hiç bir kayda ve şarta tâbi, olmaksızın tatbik ederlerdi, . <İttihad ve Terakkiz namına yapı- lan tehdidler, siyasi cinayetler, baskın- Jar hep bunların elile meydana gel- miş ihtilâl hareketleri idi. Meşrutiyetin ilânı siralarında baş- yan bu kanlı teşebbüsler, hüviyetle- ri gizli tutulan, namlar, şöhretleri ortaya sürülmek İsleniniyen bu (sa- dık fedailer) incesori idi. Bu bakım- dan «İttihad ve Torakkis asıl gizli ve mühim kuvvetlerini bü teşkilâta bor Yu bulunuyordu. Cemiyetin bu-jera vasıtası - teşekkülündeki bütün gaye. lere sadık kalarâk-harbin. ikinci senesi ortalarına -| «kıymet, ve ehemmi- yetini Tm etti. eğ | Fakat günün birinde rakib için, düşman için iyibir silâh olan bu fe- dai teşkilâtınm artık bizzat cemiyete - daha doğrusu - «İttihad ve Terâkki» büyüklerinin Hayatları aleyhine bir (imha teşkilâtı) na istihale etmek Üze- re olduğu anlaşıldı. Bu fedailerdön bir kısmının artık hükümeti ve demiyeti dinlemiyecek surette kendi başlırına hareket etme- leri, bir kısınınin da cemiyetin manevi şehsiyetindan ziyade cemiyet tiderte- rinden bazılarına taraftar, bir kısmı- na da aleyhtar vaziyet almaları iyi bir alâmet değildi. YALÂT BEYLE ENVER PAŞANIN ş ARALARI AÇILMIŞTI Bilhassa «İttihad ve-Terakkiş feda- ileri arasında cemiyet -hesabına yapı- lan en tehlikeli ve kanlı macerelara en çok sevkedilen Çerkes Ahmedin son #amanlarda - hiç bir makamdan ve teşekkülden talimat olmaksızın - tam bir serbesti ile hareke etmesi, Yakub Ceinilin asulhu münferid» yap- mak hevesile hükümeti devirmeğe kalkışması, cemiyet ve hükümet için üzerinde çok dürelacak, ibretle mu- hakeme ye tetkik cüilecek hâdiselerdi. so (Alas Ba)