2E isik ERARERRE.E ŞE $0 Künunusani 1937 Müzecilik âleminde bir hadise .. Istanbul müzesinde açılacak para kolleksiyonu son derece zengindir AZŞAM Bu kolleksiyonda insanların ilk kullandıkları en eski paraları bile görebileceğiz Yakında İstanbul Arkeoloji müze- Sihde büyük bir para kolleksiyonu, ma» (Galye kolleksiyonu ve terihi ziynet eş- Yaları salonu açılacaktır. Yeryüzünde kullanılan ilk paradan son devir meskükâtına kadar lerce para ntümunesini bu son dere- G8 zengin kolleksiyonda görmek kabil #iacaktır. Bilhassa bu para kolleksiyo- munda tarihte en zengin adam olarak tanılan ve halk dilinde «Karun kadar Zehgin; diye anılan Karunun, tarihin €n sefahat düşkünü kadınları arasın- da sâyılan meşhur Kleopatranın para- ları vardır, Sonra gene bu yeni salonda Karunun ulâde nefis ziynet eşyaları" bu- ir. Para kolleksiyonu için İstanbul mü- İlân bütün meskükât tasnif edilmiştir. Bunun için biri Alman ve biri Türk ol- Mak Üzere iki meskükât mütehassısı, başlarında müze müdürü bay Azizle Eceli gündüzlü çalışmektadırlar. Bu- Dün için yeni meskükât, madalya ve Siynet eşyası kolleksiyonları salonunun! Açılması, bu koleksiyonların son dere- © zengin olması dünya arkeoloji âle- inde büyük bir hâdise olacaktır. Bir kolayını bulup yeni salonu gez€- bildim... İLK PARALAR > — İşte ilk paralar... Bakınız üstle- #inde hiç bir şey yok.. tek bir şekil bile... Sayet küçük ve dümdüz. — İlk defa parayı yapmak insanların! akıllarına gelmiş ve para hangi asır- İN einen Kai Mik olarak yahud ayni zamanda Pire €ivarında Egina adası halkının aklına bu fikir gelmiş ve Lidyalılarla beraber Egina adasında da para kullanılmağa başlanılmıştır. Bu gördükleriniz Lidya v vii EE a e a e Yeni para, mücevher ve madalya kolleksiyon dairesi açılacak olan İstanbul Arkeoloji Para kulleksiyonun bir yerinde dur- duk: — İşle meşhur Karunun paraları. Baktım, üzerlerinde birer aslan res- Mİ... — İşte Kleopatranın paraları... Altın ve son derece süslü paralar... Eski paraların üstlerinde ne resimler yok, ne resimler... Lüfer balığından tur- tunuz da türlü türlü hayvanlara ka- KIYMETLİ MÜCEVHERLER Bunda sonra bulunan birçok define- lerdeki harikulâde kıymetli kadın ziy- net eşyalarının camekânları önüne gel- dik. Altından iki dudak şeklinde, taşlı bir ziynet gözüme ilişti. Sordum: — Bu ne?. müzesi. — O vakitki devirde ve bu bileziklerin bulunduğu arazide yaşıyan kadınlar ek- seriya dekolte gezerlerdi. Kolları tama- mile çıplaktı. Bunun için kadınlar bu kocaman bilezikleri bileklerine değil, Pazularının üstüne takarlarmış... KARUNUN HAZİNELERİ — Karunun hazineleri önündesin 'Hikmet.. nereden gelip nereye gidiyor- sun?. Açılacak salonda tamamile altından yeni iki büyük tacın kıymetine şimdi- Jik baha biçilmemektedir. Müzeler idaresinin fevkalâde itina ile ve gayet güzl bir şekilde tasnif et- tiği bu salondan çıktıktan sonra mü- zenin kütüpbanesini gezdim. Meğer İs- tanbulun en zengin kütüphanelerinden! — Karunun en zenginlik devirlerin- Paralarıdır. Ve üzerinde hiç bir şekil den kalma bir kadın ziyneti... O vakit Olmuyan ilk Lidya parasıdır. Bakınız sonra ilk paraların üstünde karşı karşıya duran aslan ve öküz Te- #imleri yapılmağa başlanılmış. Şu da Bandırma civarında buldu- umuz en eski paralardır. Bakınız ü- Zerlerinde palamut balığı resimleri var. Bu Bandırmadaki altın paralardan mühim miktarda geçenlerde Büyüka- dada bir ağacın altında bulundu. Kim- bilir buraya gelmiş olan hangi bir tüc- Car allınlarını adaya güminüş... Asır- Jar sonra bizim elimize geçti. Gayet Bengin bir kolleksiyondur. ALTIN ÇUBUKLAR — Paradan evvel insanlar alış veriş- fe kimbilir ne kadar sıkıntı çekiyorlar dı. — Yoo.. mübadele usulü de fena bir usul değildi. Sonra bu bizim bildiğimiz #ikkelerden, toparlak paralardan evvel de para mukabilinde kullanılan acalp şekilde maden külçeleri vardı... Meselâ Para yerine geçen uzun bir takım altın! Bakınız bizim kolleksiyonda bunlar- dan da var... İşte şu uzun altın çubuk- lar toparlak sikkelerden evvel para ye- Tine kullanılırdı. Ve bunlar Lidyalıların, Eginalıların paralarından çok evvel Çinde, Anado- İunun şimal sahillerinde geçirdi. Çok €ski olan bu paralar kâh böyle uzun çubuk şeklinde, kâh aynen bir traş us- tarası şeklinde, kâh uskumru balığı Şeklinde, kâh da sacayağı şeklinde idi. Sonra ok şeklinde olanları da vardı, Demek oluyor ki, ilk defa insanla- Tın aklına para yerine elden ele geçmek Üzere yapılacak s r toparlak değil, balık şeklinde, sacayağı şeklinde, traş Usturası şeklinde ok şeklinde olarak gelmiş, yüzük, bilezik, gerdanlık gibi kadınlar dudaklık takarlarmış.. altından dudak-| lık... Demek ki, kadınlar o zaman du- dak boyası yerine altından, taşlı dudak| lıklar takarlarmış... Bu ziynetlerin ço- ğu açılan eski mezarlarda bulunmuş- Muhakkak ki, eski devrin kadınları süs cihetinden bugünkü hemşirelerini Büyük, çok geniş altın bilezikler gö- züme ilişti. — Acaba dedim.. o zamanki kadın- lar çok mu irlyarı idi. Öyle ya bu.ka- biri de burası imiş. Bir kitap göster- diler. Birkaç cild. her cildi beşer yüz Jira kıymetind.. lâkin bulunduğu salonun harikulâde bir manzarası var. Marsilyada öldürülen “Yugoslav kralı Aleksandr İstanbula geldiği zaman bu kütüphaneyi gez miş.. ve bir aralık pencerenin önüne gelmiş.. müze miidürüne: — Burada böyle bir zengin kütüpha- ne yapmakla hiç iyi etmemişsiniz., Müze müdürü şaşırmış... Ölen kral ilâve etmiş: — Bu güzel manzaranın karşısında bir insanın kitap okumasına imkân dar kocaman bilezik takmak için ne ka, | Yoktur. dar geniş kol lâzımdır... zmir (Akşam) — Yıllık Kızılay ba» lou, 13 şubat cumartesi günü akşamı- na bırakılmıştır. Büyük balo, hükü- met konağı salonlarında verilecektir. Balo tertip heyeti, İzmir banka direk- törlerile mühim tüccarlarından ve ©6- nebilerden mürekkep (150) kişiliktir. Kızılay balosu münasebetile balo tertip heyetine Ege palasta bir ziyafet veril» miş, balo hazırlıklarının fevkalâde iti- na ile yapılması kararlaştırılmıştır, Zi- Hikmet Feridun Es yafette vali Fazlı Güleç, müstahkem mevki komutanı general Burhaneddin ve belediye reisi doktor Behcet Uz da bulunmuştur. Vali, tertip heyetini teş- kileden bayan ve baylardan, balo- nun fevkalâlde bir şekilde verilmesi için çalışmalarını rica etmiştir. Baloda İz- mirin güzide bayanları, mühim vazife- ler alacaklardır. İstanbuldan Perapa- las orkestrası getirtilecektir. Resmimiz »aiyaletten bir köşeyi gösteriyor, Tefrika No. 1 Söz başlangıcı Devlete istiklâl, vatana kurtuluş ve halka hürriyet vermek iddialarile 1908 temmuzunda memleket mukaddefatı- nı ele alan «İttihad ve Terakki cemi- yeti uzun bir ihtilâlcılık hareketinin tam ve müsbet bir netice vermediği- ni görünce, şeref ve halâs yolunda son bir tecrübe daha yapmak istedi ve 1914 temmuzunda tutuşan cihan har- bine girmeği büyük bir fırsat sandıf Dört yılı geçen bu ölüm ve yaşayış kargasında imparatorluğun dört bu- cağından bütün dünyanın kulağına ulaşıtırılmak istenen bir tek nakarat ardı: <Zateri nihsil; Cemiyet, benliğinden doğan bu haykırışa, herkesten önce, kendi ina- nıyordu!... Ancak on yıl süren kısa, fakat mü- cadeleli ve kanlı bir hükümetçilikten sonra, 1918 teşrinievvelinde tam bir fe- caatle şahlanan harp felâketi; korkunç, karanlık bir gece gibi; bağrı yanık bir vatan üstüne çöktü. Ve «İttihad ve Terakki> yi enkazı altına alıp sah- neden çekilmeğe mecbur etti! Ne yazık ki doğuşunda temiz, pü- rüzsüz ve asil bir ferağatle dost, düş- man gözlerini hürmetle kamaştıran bu ihtilâl cemiyeti, ölüsile koca bir im- paratorluğu mezera sürüklerken gü- nahtan, hatadan ağırlaşan bir ceset- le tarih kapısından maziye geçiyor- Bu feci âkibet, tâbi olduğu şartlara göre zaruri idi: Şöhret ve nüfuz re- kabetleri, tahakküm ve mevki ihti- rasları, hırçınlık ve kıskançlık hare- ketleri «İttihad ve Terakki; nin son günlerinde bünyesine ârız olan hasta- Yığın umumi vasıflarıdır. Bütün bu rübi ve bünyevi tesirler altında didi- şen, yıpranan, yıpratan cemiyet, özün- den ve içinden çürürken, memleketi de çürütüyordu! Gerçi 1918 sonbaharında çatıp ge- len acı hakikstin başdöndürücü bir hızla yaklaştığı vatandan kopan aziz parçaların çatırdısile önceden sezil- memiş değildi. Ancak hastalığın kö- kü çok derin ve mikropları kuvveti idi, yapılan yanlış tedaviler, zerk edi- len «seroms lar şifa vermedi, cemi- yetin ve onun tesirile devletin bünye- sini büsbütün sarstı ve soldurdu! Tarihçinin güçlükle, fakat dikkat ve kasiretle deşebileceği bu Karışık ve korkunç didişmeler, halâs arayan bir hükümetin - derin bir gafletle - bü- yük bir devletin ölümünü nasil ha- sırladığını gösteren çok ibret verici hadiselerin tezahürleridir. Vakıa, müverrihin soğuk kanlı bir ilim üslübile tarihe ekliyeceği bu ba- hisler, henüz bu bakımdan, Ben bu mevzuu seçerken, başlıca iki görüş vasfile hadiselerin içine gir mek istedim. is Yazılarımın ilk safhasında; fera- ğatten, fedakârlık heyecanından do- ğan bir inanışla 1908 ihtilâlini hazar- yan bu cemiyetin, harbin son gün- lerinde nasıl içinden çürüyüp dağıldı- ğınm panoramasını yapmak istiyo. rum, Vatanın selâmetini «zaferi ni- hai» ye erişinceye kadar mütemadi kanlı savletlerde arayan bu ihtilâl fırkasının istirkap ve inhildi selleri arasında nasıl yuvarlandığını, «İttihad ve Terakki, büyüklerinin eski ideal ve gayelerini şahsi rekabet ve ihtiras duyguları içinde uyutarak nasıl bir- birlerinin varılklarına susadıklarını göstermeğe çalışacağım, Kulislerde, meclislerde geçen ha- raretli münakaşalar, sırf tefevvuk ve tefeürrüd ihtirasından ve kininden do- gan tuzaklar, entrikalar, nihayet gizli, sinsi vasıtalarla muvaffak oluna- mayınca, tabanca ile halledilmek is- tenen dava ve meseleler; mevzuumun mühim bir kısmını teşkil edecek esas- ladır, «İttihad ve Terakki » nin son devirlerinde suikasdlar ve entrikalar Cemiyet nasıl battı? Teceddüd fırkası niçin doğdu, nasıl dağıldı? Yazan: Mustafa Ragıb Bu bahislerden sonra «İttihad ve Terakki» nin 1918 de sukut ve inhi- ilindeki evaklas ya inanmayan ve harbin team bir iflâsla, feci neticeler le değişen hadiselerine rağmen - bü- tün bir harp müddetince - lekelenme- miş İttihadçı unsurların asıl davaya devam etmek için gösterdikleri azim ve ısrarı tebarüz ettirmek istiyorum. <İutihad ve Terakki> politika ve idareclliğinin ön safında yer almıyan bu İttihadçılar, cemiyet ideallerinin harpten sonra da - biraz Hberal bir vemikle rötuş edilerek - yaşıyabilece- ğine Okanast getiren şahsiyetlerdi. Bunların kurdukları yeni fırkalar, bu düşüncelerin mahsulüdür. «İttihad ve Terakki» zihniyetinden ve allesinden doğan bu siyasi teşek- küllerden biri, cemiyet resmen ve fiilen sahneden çekilmeden evvel, #Te- rakkiperveran» adile teşekkül etmiş bir fırka idi ki on, on iki mebusile faa- liyetini yalnız meclise hasretmişti. Bu ri içinde sönmüş hiç bir (aksi sada) bırakmamıştı. Halbuki «İttihad ve Terakki» nin Bununla beraber şunu da ilâve ede- yim ki -her iki siyasi teşekkülün de - <İttihad ve Terakki» nin eski sis- memleketlerdeki partilerden hiç biri- ne benziyecek değillerdi. Bil- hassa <Teceddüd mühim neticeler doğurduğunu göster- Hulâsa mezuum, yakın tarihimizin 1916 yılı sonlarından 1919 senesi ilk aylarına kadar devam eden tehlikeli, ihtiraslı ve perde arkası kalan ha- diselerine taallük ediyor. Yakın bir tsrihin henüz dillenmi- yen bu gizli vakaları, öyle sanıyorum ki, okuyucularım için bir macera To manı kadar çekici olacak, ibret gözile takip edilecek entrikalı, ihtiraslı ha- dise ve hareketlerle canlanacaklar, Ben bu derin ve hassas mevzua, haki. katten bir nebze ayrılmamak, mü- hayyele ve kariha tesirlerinden kaç- mak azmile giriyorum. Mustafa Rağıb (Arkası var)