EZE a Sahife 12 | Hep beraber gidelim | Şoförler: birahanesinde töplanrtış- lardı. Ayni masaya oturdulaykeyifli keyifli yiyip içmeğe “başlağiağ; - İşin asıl:tuhafı, yalniz bay bayiliı" Ahmed- le, bay bayan Mehmed - “ekkidenberi tanışiyorlardı. Ötekiler biribirlerini ilk defa görmüşlerdi. yeni tanıştıkları bir İngiliz karı kocayı bay ve bayan Jonsonu; Mebmedler de kırk senedir yüzlerini görmedikleri biri kadın, öteki erkek iKİ”akfabala- rını davet etmişlerdi. Onlarda, Şoför- ler birahanesinde iki kadınşiki erkek dört ahbaplarına rasladılar, Biribirlerine takdim edildiler, fakat hiç kimse, tanıştığının İsn aklın- da tutamadı. Fakat bu neşelerini ka- çırmadı. f Biralar gelip gidiyordu. * Yemekten sonra Mehmedler teklif ettiler: — Hömen ayrılmıyalım, siz de bi- zimle geliniz. Dostlarımız , memnun olurlar, Dört kişi gidecek yerde, duru- nuz bakayım, bir, iki, üç, döft.. On bir kişi gideriz. Sizi temin'ederim ki memnun olurlar, misafir sevdruinsan- lardır, Her kafadan bir ses çıkıyordu. Ni- hayet bayan Ahmed dedi ki: — Kimse kimseyi tanımıyor, Kocasının keyfi tamamdı; — Haydi çocuklar, dedi, iki otomo- bil tutup gideriz. Gençler, işin ne olduğunu bile kay- ramadan el çırptılar: — Bravo!,. Paltolar, şapkalar giyildi. O zaman gençlerden biri; — Benim kurt köpeğim var, dedi, eğer tiyatroya gidiyorsak, köpeği ne ya, parım?. Köpek masanın altında uyuklu- yordu. Genç, köpeğini bir tekme ile uyandırdı: — Kalk bakalım Caka, eğer tiyat- roya gidiyorsak seni eve birakırım. Taksilere bindiler. Nereye gidecek- lerini sad: Mehmedler biliyordu... nın önünde durunca herkes şaşaladı. Girdiler, ıssız merdivenlerden tırman- dılar. Kimse asansöre binmek isteme- di. Beşinci kattaki kapıyı çaldılar, Bir ses duyuldu: — Kim 0? — Biz, Mehmedler. Kapı aralandı. Pijamalı, orta yaşlı bir bay göründü ve kalabalığın önün- de afalladı, biran sendeledi, sonra haykırdı: — Fatma, Fatma, Mehmedler gel- Mehmedler, Ahmedler, İngilizler, ahbaplar, sıra ile kapıdan süklüm püklüm girdiler, Mehmedle- rin aklı başına gelmişti. Yaptıklarına Herkes pişman olmuştu, Gece yarı- sına doğru, uyuyan insanları yatak- larından kaldırmışlardı.. Bu yapılır şey değildi. Nihayet Fatma geldi. Beyaz saçlı, kısa boylu, yusyuvarlak bir bayandı, gülümsemeğe gayret ediyordu: — Ne iyi ettiniz!,. Mehmedler misafirleri takdim ede- cekleri sırada, salonda bir gürültü ol- du. Kurt köpeği, bir köşede uyuklıyan papağanın üstüne hücum etmişti, papağan dört renkli kanatları açmış çırpıniyordu. — Caka!., ” — Aman benim güzel kuşum... Kimi köpeği, kimi papağanı tut- mağa çalışıyor, bir kavgadır gidiyor- du... Derken bir şangırtı oldu. Kıymetli porselen, kristal bibloların durduğu camlı dolap yere düştü. Eller, yüzler kanadı, İngiliz, ingilizce; — Aman Allah! diye haykırdılar. Bayan Conson kan görmeğe daya- namadı, sendeledi, gözleri karardı. Kocası yardımına koştu ve o da ingi- dizce bağırdı: — Karım hastalandı!.. Genç, köpeğini zaptetmişti ama, papağan ölmüştü. Ev sahibi, ellerinin kanadığını ferketmeden, ölen papa- | anına ağlıyordu. Kocası: — Sen de yaralandın, dedi. Ve misafirler, sanki bir cereyana yakalanmışlar gibi kapıya koştu, mer- divenlerden ikişer ikişer inmeğe baş- ladılar. İşin asıl tuhafı, sokakta Mehmed- leri aradık, kabahat onlardaydı. Fa- kat onlar herkesten evvel kaçıp git- mişler!.. 3 harfli «kelle nin'sonuna 2 harfli «beyaz» ı koyunuz, tarladaki hububat saplarının tane yeri meydana gelsin. . Bilmecemizi doğru halledenlerden Hirinciye: (Çalar saat) ikinciye: (Atın uçlu kalem) üçüncüye: (Pembe maşlahlı kadın) ayrıca 200 kariimize muh- telif hediyeler verilecektir, yi yeğenler, kalkarak, B ye kadar, göne şekilde gördüğünüz gibi, ayni dört köşeler- den geçmemek üzere, çizgiler çizebi- | lirsiniz. Bir kaç şekil yapıniz ve ürka- daşlarımızs veriniz çizsinler. Çizecek- lerdir. Sonra diyiniz ki: Beyaz kâğı- da çizmek kolaydır, halbukf size renk- li kâğıtlara yaptığım şekillleri vere- yim, ayni şartla bu çizgileri çizemiye- ceksiniz... Renkli şekilleri, yani renk- H kâğıtlara çizdiğiniz şekilleri verir- seniz, imkânı yok, beyaz kâğıtta ol- duğü gibi A dan B ye gidemezler. ler tektir; 7x7; 9x0. Renkli kâğıt lardakiler ise çifttir. 8X8; 10X10. Bunun için şekilde gördüğünüz gi- bi çizgileri çizmek imkânsız olur, Çürük göz Bazan çarpar, bazan vurursu- nuz, gözünüz çü- rür, herkesin yanları çürümüş, morar- muş gözle çıkmak | hoş bir şey değil- sararıp 'A ve Büklü şerik bakir” A'dan | | | l Herhalde, dir. Çürüyen göze sıcak veya soğuk pansıman yapanlar vardır, Bu belki de iyi bir tedavi usulüdür, fakat çü- rüğü derhal gidermez. Biliyor musunuz gözdeki çürüğü hemen alan nedir; , Kulak arkasına korukla pansıman yapmak... Dişler Ağızda otuz iki diş vardır. Fakat herkesin dişleri tam değildir. Dişler kesici ve öğütücüdür, he- Je ön dişler bıçak Fakat size ga- rib bir şey söyliyeyim mi? Dişlerin Tahsilleri yoktur, hatta üst dişler alt üâlşlerden bilgi hususunda farksızdır- lar, Üst olanlar da, alt olanlar gibi yalnız bir dil bilirler, Gene tuhaf bir şey söyliyeyim, ber ailede olduğu gi- bi, bozuklar, diş âilesinin başına derd getirirler. O yaramazları pamuk içinde tu- tarsınız da, gene sızlarlar. Jar. Meselâ nezle olan biri öksürük şekeri yiyecek olursa, biçare dişler bu | işi de yaparlar... i Değnekler — Bir tahta ma- . sa, bir şişe ve İki # gere değnek. Bunlar- y la güzel bir oyun yapabilirsiniz. Değnekler nihayet. 1 metre uzun- | Yağunda olmalıdır. | Masanın kenarma, 0 m. 10 santim- İ lik bir dört köşe çiziniz. Masadan ya- İ ni dört köşeden 0 m. 75 mesafeye şişe, şişenin üstüne de bir sigara paketi koyunuz. Oyuncu her eline bir değ- nek alsın, şişenin arkasında dursun ve (ellerini biribirine dokundurma- Bundan başka dişler düzenlidirler, | ! çalışkandırlar, Damağa da sadıktır- | Geçen nisanda, buzların erimeğe başladığı sıralar- da, şimalde: dola- şan balıkçılar, 1900 £ mişini © gördükle- rini haber -verdi- ler. 1931 - denberi, tayfaları - tarafın- & dan terkedilen Ba- şimo gemisi, Ark- tik denizinin buz- ları arasında, Kâh kaybolarak, kâh meydana çıkarak dolaşıyor ve kimse gemiye yaklaşamıyor. Sadece balık- çılarla, post avcıları biribirlerine bu « geminin hikâyesini anlatıyorlar, Bu gemi 1931'de şanlı bir gemiydi. Yanküyer limanının en büyük gemisi idi, 50,000 dolara mal olan bu gemi her sene şimale giderdi, hem de büş- ka gemilerin gitmeğe cesaret edeme- dikleri yerele kadar yol alırdı. O sene, yarı yolda, geminin süvari" si, iyi su deposunun sızdığını ve sula- rın aktığını, azaldığını farketti. Hemen geminin yolu değiştirildi, içine rTakkam meydana çıkar. Geçen sene gü- neş tutulduğu 2a- man, - dünyanın dört bucağındaki bilginler bu işi in- celediler. Biliyor #husu- | nuz, ki bugün meş l hür Aynştayn is- İ mi 1919 senesi gü- neş tutulması si- rasında (o meşhur oldu. Aynştayn, güneş tutulduğu sırada, O civarda bulunan yıldizla- rın yer değiştire- ceklerini evvelden haber verdi ve he- sapları doğru çik- tı, Aynştayn da meşhur oldu. Bir ay tutulma- si da, Kristof Kolombun hayatında mühim rol oynamıştır. O sıralarda Amerikayı keşf için yola çıkan Kristof Kolomb zorda kalmiştı. Yanındaki adamları hemen her gün isyan ediyorlardı. Kolombün sözleri- ni dinlemiyorlardı. Tehlike her gün biraz daha artıyordu. Kolomb o sırâlarda ay tutulacağı- ni hesapladı ve yerlilerin reislerini çağırıp dedi ki: dan) değheklerin ucile paketi kaldı- rıp dört köşenin üstüne bıraksın. Tecrübe ediniz anlarsınız! — Yahu kontrolör seni işten atmış, RA Ri YALİ ZEN ) iş Kaptansız gemi 30 Kânunusani 1937 gamma y depoyu tamir et- Hi mek için Puan - Barrona doğru yol” if alındı. Bundan soh- # va da kaybedilen zamanı kazanmak» için, pupa yelken sinda kaldı. Tayfalar gemiyi terketti; yalnız Üç kişi nöbetçi bırakıldı. Daha ötelerde buzlar üstünde bir baraka yapıldı. Kışı orada geçireöeklerdi. İlkbahar gelince, kaptanla tayfa lar gemiye gitmek üzere yola çıktılar. Fakat gemiyi bulamadılar, Geminin yerinde yeller esiyordu. O gün bugündür, gemi, buzlu de- nizde-başı boş dolaşıyor. Oralarda 88- yahat edenler gemiye artık: «Heyula gemi» adını verdiler, Akıldan geçen rakkamı bulurum! o İzi 1 15j22)İ29 2 İs İrellz3liz0 3 17 aall3ı 4İlaillssl)25)i32 5 19)İzells3 6 2011271134 (ojlı/2i3141isl6 Aşağılarına numara konmuş mukavıa serilerini dağıtınız ve bir rakkam in- İ tihab etmelerini söyleyiniz. Rakkamı intihab ettikten sonra mukavvayı size inde elsinler vey& bıraksınlar, mukavvtaya dokununuz. (Mukavvanın numa- rasını 7 ile zarbedip hasılı zarbı aklında tutun.) Bundan sonra aşağılârı numarasız olan seriyi veriniz ve sörunüz: İntihab ettiğiniz rakkam hangisin- de? Bu mukavvanın ilk rakkamını, hatlı zarp ile cemediniz, intihab edilen | İayvgüneştutulması — Eğer bize yi- yecek, içecek ge- tirmezseniz, on gün sonra Tanrı gökyüzünden ayı alacak... Bu tehdide ki- mi inandı, kimi inanmadı, o İna- nanlar derhal Kolomba yiyecek, içecek (getirdiler, inanmıyanlar da on gün beklediler. On gün sonra ge- c?, ay kararmağa başlayınca, akılla rı başlarından git- ti, korkudan tit remeğe başladılar ve yiyip içecek no- leri varsa topla- tirdiler... Kadınlar ağlıyorlar, çocuklar yer- lerde yuvarlanıyorlar, erkekler silâh- larını atıyorlardı. Kolomb nihayet - tabii ay tutulma müddetini hesab - ederek işe müda- hale etti ve onun müdahalesinden sonra ay gene pırıl pınl gökyüzünde göründü... Bu suretle Kolomb ve adamları aç- Miktan kurtuldular. KISKANMIŞ Ben de onun yaptığını yapıyor- — Malüm ya, kontrolör durup baş- dum, kıskandı, kontrolör olurum diye beni işimden çıkardı!., kalarının çalışmalarına bakar, ©