4 Ocak 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

4 Ocak 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Her akşam bi: hikâye Geçen yaz, Boğazda yeni yapılan Şik, kübik, denize bakan bir apartı- manda oturuyordum. Pek şalrane bir manzarası olan apartımanımda Bizli kadın misafirlerimi gözel bir şe- ağırlamak için çok iyi süslemiş- . O gün yeni diktirdiğim ipekli, Şik pijamamı giymiş Kazanı bekliyo dum, Oturduğum koltuğu balkon ka- $e verdim. Vakıa böyle otururken de- MİZ arkamda kalıyordu anıma, güneş Sırtımda, romanım elimde, sigaram Oğzunda keyfime diyecek yoktu. Bu Nazan nerede kalmıştı. İçimden: «Keşke, diyordum, bir işi çıksada gelmese.» Çünkü senelerden beri u- Zâyıp giden bu maceradan âdeta bık- Maştım, Birdenbire arkamdaki balkonun kapısı iki kere hafif hafif vurulunca Me kadar şaşırdığımı tasavvur egde- Mezsiniz. Balkonda kim olabilirdi? Hemen döndüm. Bir de ne bakayım? Üzerinde yalnız şık, ipekli-bir iç gömleği bulunan sim siyah saçları dağılmış, iri sim siyah gözleri heye- can içinde açılmış, harikulâde güzel, genç bir kadın... Derhal balkon kapısını açtım. Ka- din billâr gibi bir iransızca İle: © — — Affedersiniz, dedi. Sizi rahatsız etim. Size iltica ediyorum. İçeriye girebilir miyim? — Buyurunuz.. dedim. Gömleği o derecş dekolte idi ki ben- en utanıyordu. — Rica ederim, dedi, benden iza hat istemeyiniz.. yalnız çok müşkül bir vaziyette kalan bir kadın size ilti- €a ediyor... İşte bu kadar. Bu sırada açık balkon kapısından sesler geliyordu. Bu balkon yanım- daki komşu apartımanla müşterekti. Ve o tarafta bir bekâr oturuyordu. Bitişik apartımanda hiddetli bir 8€s fransızca olarak perde perde yük- seliyordu; — Yalan söylüyorsun. utanmaz adam.. karım buraya geldi... Bitişik bekâr komşumun 8esi:, ” — Katiyen efendim. size öyle gel- Miş. — Ne münasebet? Bana haber ve- Yen adam gayet doğru gözlüdür, Mu- hakkak karım buraya geldi. Seni öl- dürmeyip kimi öldüreyim.. Lâkin bitişik komşum da amma korkakmış ha: >> Kıymayınız bana, yalvarırım si- 30-.. Diye sesini titrete titrete yalvar- Mağa başladı. Genç kadın onun bu korkaklığını duymuştu: — Utanmaz... diye mırıldandı, hal- buki bana ne kadar cesaret taslardı. Hiddetli zatın sesi: — Karım ya buradadır. ya bura- Ya gelecektir. Çünkü arkasına koy- duğum adamın yalan söylemesine imkân yoktur, Burada oturup saat Beklenilmiyen lerce beklerim... Komşumun sesi: | * — Fakat efendim. nasıl olur? İ: — Sus sen... Korkak herif. — Peki., Sustum.. Sustum efendim. Siz sükünet bulunuz da.. İ o Benimle beraber büyük bir heye- İ can içinde bu konuşmayı dinliyen yarı çıplak, güzel misafirime dön- | düm: — Tâkin apartıman komşumun €8- İ saretine diyecek yokmus hani?.. İ Diye fısıldadım Uzun kirpikti güzel gözlerini yere indirdi: — Bırakınız, dedi, © adamdan bahsetmeyiniz. Yarabbi nasıl oldu da İ ona kapıldım bilmem ki... Allah ve- re de elbiselerimi tamamile saklamış olsa.. — Ay ölbiseleriniz orada mı? — Hepsi orada.. Een sizin tarafta- ki balkona geçerken elbiselerimi ba- na vermek istedi. Lâkin almağa va- kit bulamadım. Her halde saklamış olacaktır. Balkon kapısını kapattık. Güzel misafirimi bir endi — Şimdi koram saatlerce buradan. gitmezse ben eve nasıl giderim? Elbi- selerim orada... ; — Çok müteessifim.. benim apar- tımanımda da hiç bir kadın elbisesi yoktur... yalnız böyle üşümeyesiniz diye size pijamamı vereyim. — Çok naziksiniz.. Pijamamı verdim, Benim erkek pi- Jamam ona benden ziyade yakıştı. Ne şeker kadındı, Allahım... Nazanın ge- leceği artik tamamile hatırımdan çıkmıştı. Fakat genç misafirim sinirden ti- ril tiril titriyordu: — Çok sinirlenmişsiniz dedim. Sİ- ze bir likör vereyim... Nazan için hâ- gırladığım masaya uzandım. Bir ka- deh likör doldurup uzattım. Masaya çiçeklere, likör kadehlerine, pastala- ra baktı; — Galiba.. dedi, 8iz de bir misafir bekliyorsunuz. Güldüm: — Sizden daha güzel misâlir olur mu? dedim. likörü içtikten sonra bir de sigara uzattım. Yaktı. Fakat hâlâ âsabı yerine gelmemişti. — Siz adam akilli hastalanmışsı- nız.. dedim, Şöyle divana uzanın... Onu divana uzattım, Kolonya ile şa- kaklarını oğdum.. bu O hareketim Oo kadar hoşuna gitmişti ki: — Siz ne iyi insansınız. dedi. © derece sinirli idi, ve benim bu alâkalı hareketimden o derece müte- hassis olmuştu ki hani nerede ise başını omzuma köyacak, yaptığı bu işler için hüngür hüngür ağlıyacaktı. Bir likör daha uzattım, Yavaş ya- vaş Âsabı düzeliyor, (kendisine geli- yordu. Bu esnada kapıda bir anahtar misafir döndü. Nazanda da bir anahtar ol- duğunu tamamile unutmuştum. Bir az sonra Nazan içeriye girdi. Onu şezlong üzerinde uzanmış görünce hiddetle parladı: — Vaaay.. mükemel.. sizi rahat- sız etmişim meğerse... diyerek ters yüzüne geri döndü, ben arkasından yetişip izahat vermeğe meydan kaj- madan sokak kapısını camları zm- gırdatacak derecede çarparak çıktı gitli. Güzel komşum hayret ve teessür içinde idi: — Eşvah.. dedi, siz! rahatsız etti- gim yetişmiyormuş gibi (bir de size büyük bir fenalık yaptım. Gülümsedim? — Bilâkis.. dedim, Bana büyük bir. iyilik ettiniz. Ne zamandan beri dü- şünüp te yapamadığım şeyi bugün siz bir hamlede yaptınız. Masaya bu- yursanıza,. Masanın başına geçtik. Ondan sonra ahbablığımız daha ziyade arttı. Bana hayatından bahsetti. Bir Fran- sız mühendisinin karısı imiş... Yazı burada geçirmeğe gelmişler, kocası çok kaba imiş.. Bitişik komşum mü- temadiyen etrafında dönüyormuş. Nihayet bu macera onun başını dön- dürmüş ve bugün fik defa olarak bi- tişik apartımana gelivermiş. Ne tatlı bir anlatışı ve bunları söy- lerken ne ılık Yık bakışları vardı. İç- tiği likörler güzel gözlerini büsbütün süzgünleştirmişti. Sözlerinin sonun- da güldü: — Yazık, dedi, giden genç kadım belki de seviyordunuz. İhtimal haya- tnizı kırdım. — Ne münasebet?.. dedim, tam bu esnada bizim balkonda bir genç adam belirdi, Camı vurdu. Baktım. Bizim komşu... Açtım, Komşum bana: — Affedersiniz. dedi.. sizi rahatsız ettik, Lâkin bundan başka çare yok- tu. Komşum güzel misafirime döndü: — Gitti... dedi.. geliniz bizim apar- tımana gidelim.. hem elbislerinizi gi- yersiniz.. Genç misafirim masamın üstünde» ki paketimden bir sigara alarak du- daklarına yerleştirdi: — Mersi., dedi, burada giyinirim.. Tütfen elbiselerimi buraya geliriniz. sonra yine o »ik bakışlarını güzleri- min içine çevirdi. Biraz sonra komşum süklüm pük- Yüm bir sürü ipekli çamaşır ve elbi- seyi benim aparlımana gelirdi ve geri döndü, (Bir yıldız) kitapları ayları, “gi rs m selerinde tedarik edebilirsiniz, Telefon : 3377 mecmua kte Malkayı bu suretle zaptetmiş olaca” Üz. Sizin kâşanenize ve yaşayışınıza halel vermiyen bu baskından elbette #İZ de memnun kalacaksınız, değil Beyid Haşim bütün bu valdlere bir tek kelime ile cevap veriyordu: — Peki. Molina dündü.. odasına girdi ve bir şeyden ha- beri yokmuş gibi davranarak şarkılar Söylemeğe başladı, ısı açıldı. Said Haşim neşeli bir yüzle selim ve- Terek isinin odasına girmişti. KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yasan: İSKENDER F. SERTELLİ | No 64 Said Haşim bir şeyler söylemek isler Bibi başını salladı.. ağzının içinde ge- velediği kelimeleri sarahatle söylemek- ten çekindi; — Biraz daha bekliyelim.. her hal- bel çok iyi olâcak. Sonumuz aydınlık- Diye mırıldandı. Sonra birden Molinanın kulağına eğildi: ri — Burada benimle prensesler gibi yaşamak ister misin?, — Elbette isterim... Prens mi olu- yorsunuz? — Böyle bir asalet ünvanına teva» rüs etmedim amma.. çok yakında on- ların sahip olduğu imtiyaza nail ola- düm, Bu gece çok korkulu rüyalar gör. | cağım. gene galiba şiddetli top muhare- — Ah, ne güzel haberler getirdiniz begi Artık usandım doğrusu bu! doğrusu bü sabah banal, top seslerinden, — Senden bir rica var, Molina: Ben Söylendi, Said Haşim: şimdi çarşıya çıkacağım. Bakın ben dün £tme yavrum, dedi, bir kaç! gelmeden sokağa çıkma.. emi?. lepi Ne bu İç sıkıcı ve korkunç ses- — Başüstüne. emredersiniz! Ben E mayacaksın!, şimdiye kadar sizin arzunuz hildfnda yi a “lacak? İspanyolinr muhasa- | hareket etmedim sanırım. 3P Şehre mi giriyorlar yoksa?.. le "Tekrar ediyorum.. çarşıdan dö- İ 'Molina birkaç dakikn hayret ve te- reddüd içinde aşağı yukarı dolaştık- tan sonra, tekrar odasından çıktı.. kim- seye görünmeden zemin katına İndi. gizli yolun başına gitti. O ne?! Kara sakallı papaz heniz yo- Tun ağzında duruyordu.. ve taş deliğin üstü örtülmemişti. Demek ki, Seyid Haşim, papazın bir işini görmek için çarşıya gitmişti. Pa- pazın vaiyetinden Seyid Haşimi bekli- yeceği anlaşılıyordu. İşte bir aksilik! Molinanın eteği bu sırada duvarda bir çiviye takılıp yırtıl- mışlı. Papaz bu hışırtıyı duydu.. başını ar- kaya çevirdi. ve Mölinayı gördü. Şimdi, iki şeytan ruhlu mahlük yüz yüze ve göz göze gelmişti. Kurnaz papaz, Seyid Haşimin göz- desini gıyaben tanıdığı için görüşmek fırsatını kaçırmak istemedi, — Molina siz misiniz?. Diye sordu. Papaz bu güzel rakkasayı nasıl da bir görüşte tanıyıvermişti?. Molina hüviyetini gizlemedi: — Benim, dedi, ya siz kimsiniz”. Papaz kara sakalını okçıyarak din- diği yerden doğruldü: LİN eee 4 Kânumusani 937 Pazartesi Istanbul — Öğle neşriyatı; 12,30: Plğkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Plâkla hafif müzik, 13,25-14: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 17: İnkilâp ders- leri, 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Çocuklara masal: İ. Galip tarafından. | 20: Rifat ve arkadaşları taralından Türk musikisi, ve halk şarkıları, 20,30: musikisi ve halk şarkıları, 21: Saat ayan: Şehir Tiyatrosu dram kısmı ta- rafından bir temsil. 22: Ajans ve bor- sa haberleri ve ertesi günün progra- mı, 22.30: Plâkla sololar, 23: Son. 5 Kânunusani 1937 Sah Öğle neşriyatı: Saat 1230 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 135 Plâkla hafit-müzik, 13,25 - 14 Muh- telif plâk neşriyatı, Akşam neşriyatı: 17 İnkilâp dersleri: Üniversiteden naklen, Mahmud Esad bozkurt tarafından, 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Konferans: Doktor Esat Raşit tarafından, 20 Vedia Riza ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından 'Türk musi- kisi ve halk şarkıları, 21 Saat ayarı: Şehir tiyatrosu operet kısmı tarafın- dan bir temsil, 22 Ajans ve borsa ha- berleri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâkla sololar, 23 Son. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Osmanbeyde Şark Merkez, Taksim; İstiklâl caddesinde Ke- mal Rebul, Beyoğlu: Tünelde Mat- koviç, Yüksekkaldırımda Veniko- pulo, Galala: Topçuler caddesin- de Merkez, Kasımpaşa: Vasıf, Has- köy: Halıcıoğlunda Barbut, Emin- önü: Salih Necali, Heybeliada: Tomadis, Büyükada: Merkez, Fa- tik: Hamdi, Karagümrük: Ali Ke- mal, Bakırköy: Merkez, Sanyer: Nuri, Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarındaki eczaneler, Ak- saray: Şeref, Beşiktaş: Nail, Ku- dıköy: Söğüdlüçeşmede Huldsi Osman, İskele caddesinde Saadet, Üsküdar: İttihad, Fener: Balatta Hüsameddin, Beyazıd: Asadoryan, Küçükpazar: Necati, Samatya: Çula, Alemdar: Divanyolunda E- sad, Şehremini: Topkapıda Na- am. Satılık kıymetli kütüphane Fransızca iktisadi ve mali en esaslı ve mühim eserlerden ve mec- mua kolleksiyonlarından mürekkep iyenetli * bir” kücüplimme “ oatılıktz, Alâkadarların (Akşam) ilân me murluğuna xmüracaatlar. o Telefon; 24240. — Ben mi? Benim kim olduğumu görüyorsunuz? İspanya kral ve krali- çesinin vekiliyim... — Bu gizli yolu siz mi keşfettiniz?. Papaz birdenbire şaşırdı: —âiz burada bir gizli yol olduğunu nerden biliyorsunuz?. — Sizden önce keşletmiştim... — O halde bu yoldan siz de geçocek- siniz!, Çünkü bu yol, İspanyol ordu- sunu Malkada zafere ulaşlıracak bir yoldur. Ve siz de şüphesiz ki, damar- larında İspanyol kanı taşıyan bir ka- dınsınız! Molina papazın hilesine kapılmamak İçin itidalini muhafazaya çalışıyordu. — Buraya niçin geldiğinizi de biliyo- rum, dedi, insanları kuru sözlerle sa- tın almakta cidden mahir bir bazir- gânsınız! Fakst, size bu yoldan yürü- mek fırsatını vermiyeceğim. Bu, belki de son yürüyüşünüz ve son gidişiniz 0- lacak! — Niçin? Benden ne istiyorsunuz? Size bir fenalık yaptığımı hatırlamıyo- rum. Ben, bütün günatıkâr kadınlar gibi, rakkaselerin de nihayet töbekâr olarak hak yolundan yürüyeceklerine kaniim. Bunun için bütün rakkaselere acırım ve onları severim. Sen de bun- ların birisin! Bugün değilse yarın, mu- hakkak, töbökâr olacak ve kölülükten vazgeçerek bir «insanı kâmil; olacak- sın!, | Safiye ve arkadaşları tarafmdan Türk Acı badem kremi cilde yarar. Cilde hayat, düzgünlük ve tara- vet verir. Cildin kirlerini, gehir- lerini, fena yağlarını temizler. Buruşukluklarını, lekelerini, çil- lerini, erginliklerini, sivileelerini izale eder. Çirkin çehreyi güzel- leşlirir ve ihtiyarlığı gençleşti- rir. Fakat acı badem kremini her- kes yapamaz ve bu kremi mut- laka acı badem yağiyle yapmak lâzımdır. Bu hem müşkül ve külfetli, hem pahalı bir iş oldu- gğundan biraz acı badem «an sile vazelin yağını karıstırarak yapılan * kremleri kullanan ba- yanlar cildlerini bozüyorlar, Halis acı bademden pek bü- yük fedakirlıklarla istihsal edi- Ten hakiki acı badem yağım krem haline getirmiş olan ko- lonyasiyle ve müstahzaratiyle meşhur eczacı Hasandır: Itriyatı nefis ve caziptir. Hasan acı badem yağı kremi- le, Hasan yağsız kar kremini ve Hasan yarım yağlı gece kremini bayanlar seve seve kullanmakta ve eczacı İasanı tebrik etmekte- dirler. Sabun, kolonya, losyon, lâvan- ta, briyantin, saç suları, sürme, pudra, tıraş bıçağı, diş fırçaları, diş suları, diş macunları ve her türlü otriyat ve müstahzaratta mutlaka Hasan markasını isteyi- niz ve arayınız. Hasan deposu: Ankara, İstanbul, Beyoğlu, Be- Ev, apartıman kiralama mevsiminde AKŞAM'ın KUÇUK ILÂNLARI kiracılar ve bina sahipleri için En emin, en süratlı ve en ucuz vasıtadır Papaz birdenbire yerinden fırladı. gizli yolun ağzından küçük sahanlığa çıktı. Papaz artık yakayı kurtarmıştı. Molinanın tehdidi onu biraz ürkütme- miş değildi. Fakat, artık hiç bir teh- like yoktu. Şimdi o da Molina gibi, eli ayağı serbes ve dehlizin, önünde bir taş heykel hareketsizliğile ayakta dim dik duruyordu. Papaz, genç kadının kıvırcık saçla- — Beni dinie, Molina! -diye söze baş* Jadı- Ben bürâya kral ve kraliçe haz“ retlerinin vekili olarak geldim. Malka- ' yı -ne bahâsına olursa olsun- mutlaka * zaptedeceğiz. Kale içinde bize yani kuv« vele karşı koyan bir avuç mücahid, ni hayet, güneş karşısında eriyip mahy- olan bir büz parçası gibi, sönüp gide- cek.. ve muzaffer İspanyol orduları büs yük şenlikler yaparak Malkaya gire cektir. Eğer sen damarlarında öz İS panyol kanı taşıyorsan, ve eğer kral ve kraliçe hazrellerinin gözüne girmek ve büyük, parlak bir istikbale kavuşmak istiyorsan, hemen bana söz vermeli ve yardım etmelisin!. 'Molina duvarın kenarına tutunmuş dinliyordu. Çeneleri ns çabuk da kilit- lenmişti! Kara sakallı ve şeytan surat | lı papaza neden csvap veremiyor, ne den: «Siz benim anamı çermıha gere- rek öldürdünüz! Ben size yardım ede mem! diyemiyordu?. o (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: