10 Kânunusani 1936 KKŞAM Fransada müthiş bir cinayet 5 yaşında, bir çocuk em- zikteki yeğe Polis küçük katil cürmünü Fransada son zamanlarda, ball arasında büyük bir heyecan uyan- diran cinayetler çoğalmağa başı amışkır. Geçen hafta Paris civarında, çırıl çıplak bir vaziyette 6:7 yaşın- da hüviyeti meçhul ve sağ şaka- Şuna şiddetli bir darbe indiri. | cuk cesedi bulunduğu gibi, Auber- illere kasabasında da on beş yaşında bir çocuk henüz emzikte olan yeğenini taammüden öldür. müştür. Bu çirkin ve canavarca cinaye- in tafsilâtı yadur: Maliye memurlarından Bernard hamında biri, bundan on sekiz ey, evvel posta ve telgraf kadın me- murelerinden birile evlenmiş ve Ski buçuk ay evvel bu İzdivaçta Francine adı verilen bir kız ço- cuğu doğmuştur. — Kari koca her sabah memuriyetlerine git lkleri cihetle, Bernardin kardeşi on beş yaşındaki Marcel evde kar larak emzikteki kiza bakıyordu. Bundan bir hafta evvel madam Bernard kocasından evvel eve dönmüş kayın biraderi Marcel ile kızını evde bulamayınca telâ- şa düşmüş, kızile kayın biraleri- pin ne olduğunu komşularından sormuştur. e Komşuları, madam Bernarda, kayın birederinin ken- dileri evden ayrılır ayrılmaz kü- çük Francineyi kucağına alarak evden çıktığını söylemişlerdir. O sırada Bernard da eve gel niş, karısının telâşını ve aradan saatler geçtiği halde kızımı alıp götürmüş olan kardeşinin dönme- diğini görünce, başlarına bir felâ- ket gelmiş olmasından korkarak zabıtaya baş vurmuş ve hadiseyi anlatmıştır. Zabıta araştırmalarına devam ede dursun, madam Bernard sü almak için evin arkasındaki bü- yük havuzun yanına gittiği iman, küçük Francinenin cesedi suyun üzerinde görünce feryadı Kastırmıştır. Karisının çılgınlıkla- ını duyan kocasile komşular der- nini öldürdu i i yakaladı, çocuk itiraf etti İ bal havuzun başına koşmuşlr ve kancalı bir değnek ile kızcağızın cetedini eteğinden kenara çeke rek çıkarmışlardı. Küçük Marcelin * yeğenini ha- | vin atar öllürdüğüne şüphe kalmamıştı. Hadise derhal zabı. taya bildirilmiş, küçük” katilin araytrılmasına şiddet ver İki zabıta memuru, ertesi şafak sökerken, eşkâli Marcelin- | kine çok benziyen bir'çocuğun, | gaşkın şaşkın sokaklarda dolaştı- ğını görerek kendisini yakalamış- lardır, Polislerden kiri, gocuğas — Sen kimsin? diye sorunca cevap alamamış bunun üzerine öteki poli: Sen Bernard Marcel değil misin? sualini sormuştur. Çocuk başıni yere eğerek tasdik işareti yapıttır Bunun üzerine küçük katil der» hal karakola götürülerek siki bir sorguya çekilmiş ve cinayetini iti yeğenini kıskam- dığını, sonra yeğeninin pislikleri ni ve evin işlerini görmekten bık- mış olduğunu bu sebebten doleyi, kızcağızı büyük havuzun içine atarak boğduğumu, cinayeti ile: dikten sonra çekmeceden 20 frank alarak sinemaya gitmiş olduğunu söylemiştin üçük katil, tevkif- haneye gönderilmiştir. elimi ra 3İR OTOMOBİL almak pa satmak Ne Dayi KUÇUK a 5 LEE lee Ye Çe öne Bir kikâye İ O Anık göz İ | Ank göz damad e) Baba inat e — Seni bu Hüseyin dediğin e- dama veremem. Haylazın biri. Beş para kazanmağa kabiliyeti yek, diyordu. Neye çarpıyordu: — Değil öyle babaciğim, zaval- iriyorsun! Hasan Tahsin efendi senelerce, Balıkpazarnda bakkaliye tüccar. Tiğ ederek biriktirmiş olduğu pa» yaları kızının Aşık olduğu bir züp- Kızının birini sevdiğini, ona var. sağını işitincet — Getir o adami bir kendi göz- lerimle ben göreyim, demişti. Za- man şimdi değişmişti, her şey a emip olmuştu. Rast gelen bir deli- Kanlıya inanmak caiz değ “Adnanı karşısında görünce, Ha- san Tabsin efendi sordu: — Kızümi almak mi fetiyorsu- Buz? — Evet. — Pek âlâ, Paraniz varmı? — Babamın var. Adnan bumu söylüyor ve bir de kahkaha. ealiveriyordu. Neşe karıştır — Canım Adnan, dedi, sen de bir parça para kazan. Zor bir iç mi bu? Baba, kızın yüzüne müstehsi yane baktı: — Para kazanmak yor mu, ko- lay mi, sena Adnan beyefendi söylesin. Bu defa 'da kahkabayi Hasan Tehisin efendi savurdu. Bu kahkaha Adnanın iç İğne gibi işledi. — Ben, size para kazanmağa Kabiliyetli olduğumu * gösteririm, dedi, — Ben de o gün kızimi size ve- yürim! ine bir o”. Neşe çok göz yaşi döktü. Çün“ ki İyi tenis oyniyan Adnamın are cak babatinden aldığı paralari Barcetmekten başka bir iş yapmaz dığım pek âlâ biliyordur. Artik Adnandan hiç çıkmayordu. Hasan Tal efendi belâyi başından defettiğine çok memnundu, Epeyce bir zaman sonra, Neşeye Suriyeden bir mek- tup geldi: «Benden ümidini kesme!» di- yordu. Neşe bütün bütün merak içinde kaldı. Bu tek satırdan bir şey ape lamak kabil değildi. Adnanın kadaşlarından birine telefon etti. Onun Suriyede ne yaptığını sordu. Aldığı cevap şu old — Bizde bir şey bilmiyoruz. Ne Kadar tanıdığı ” varsa hepsin- den ödünç para aldı. Yalnız beni iki yüz bira verdim. Dostluk iyi sma,.. Bakalım bizim paralar ne olacak? Neşe büyük bir üzüntüye uğra- di, Sevgilisinin. Suriyede ipekli Kumaş kaçakçılığına kalkmasın- dan korkuyordu, gazetelerde tür Bü türlü şeyler okuyordu. Adnan Kolay para kazanmak icin böyle bir halt ederse? Bir kaç gün sonra, babası Ne- seye bir gazete uzattı: Boruttan çekilmiş bir telgrafta. sözle yazılıyordu: detanbulla zengin bir tüccarın oğlu olan Ad- man isminde bir genç kuyumcu Samuel Kohen tarafından ikame edilen dolandırıcılık davası üze- “| ine tevkif edilmiştir» i Neşe odasına çekildi. O sabaha kadar ağladı, Ertesi günü, babası manalı manalı” Neşenin yüzüne bakıyordu. Neşe büyük bir Azap içinde uzun günler yaşadı. Haftalar geçti. Fakat Neşenin içindeki azap bitmiyordu. Bir gün, birdenbire Adnan mey- dana çıktık — Bahsi kazandım, Neşeyi ister rim, diyordu. Uzattığı bir gazetede şu fikra vardı: «Dolandırcılıkla itham edileni Hatanbullu Adnan serbest bırakıl: miş ve Samuel Kohen on bin lira Zararı manevi tediyesine mahküm olmuştur.» Hasan Talisin efendi şaşırmış, Adnanın yüzüne bakıyordu. O anlattı: Annem beni çok sever. Ne ka 'dar para vermezi kabilse ondan aldım, babandan © aldım, bütüm Hostlerimdan borç aldım, Beruta gittim, En birinci otele yerleştim. Hafta nihayetinde hesabımı mun- tazaman ödedim. Bol bahşış ta verdim. Bir cumartesi günü, saat dörde doğru Berutun en meşhur kuyum. cusu Kohenin dükkânme girdim. Neşe için bir inci gerdanlık satın aldım: Nepe sevincinden ellerini çırptit. — Aman ne iyi etmişsin! dedi, Fistini sordum. Beş bin lira, dedi, Hemen çek defterini gıkarıpı bir çek yazdım ve Kohene uzat tam, Kuyumcu suratını astı: Şime di bankalar kapalıdır, dedi, Etra- fani Müşteriyi kaçırmak rdu. Hangi otelde oturdu ğumu sordu. Otele telefon etti, O- Tadan, tabiü, mükellef bir oda oturduğumu, hesabımı muntaza- man ödediğimi söylediler. Kohen düşündü, yutkundu, çeki kabul ederek gerdanlığı bana verdi. Ben dükkândan çıkınca, karşi sındaki kuyumcuya girdim. — Şu gerdanlık üç bin lira eder mi? diye sordum. — Su içinde! cevabını verdi. — Peşin para, iki bin beş yüz raya satıyorum, dedim. Razı oldu, Paraları aldım. Ar- kamdan beni seyreden Kohen ger danlığı sattığımı görünce, banka 'da param olmadan çek vermiş ok. duğuma hükmetti. Hemen polise koşarak beni dolandırıcılıkla ite ham etti. Tevkif olundum, Pazartesi günü, biç ümitsiz bir Balde, bankaya gidip çeki göste vince, banka muntazaman parayi ödedi. Kohen şaşırdı, tekrar po- se koşarak işin içinde bir yanlış bik olduğunu haber verdi. Beni tahliye ettiler. Derhal bir zarari manevi davası açtım. Haysiyetim, #erefim haleldar olmuştu. Mahke. me on bin lira zararı marevi hük- metti, Aldım paraları geldim bu. Taya, İşte beni de para kazanabili. yormuşum demek! Hasan Tahsin efendi düşündü, genesini kaşıd — Evlât, dedi, benim ortağım olmak ister misin? — Hayır ben | olmak isterim! Beyoğlu tramvay cuddesinde, “Şık, sineması karşısında Kiralık mağaza Beyoğlunun en merkez ye- rinde bulunan 154 numaralı “İstiklâl, apartman altın daki mağaza kiralıktır. Gör mek için apartıman kapıcısına, kiralamak için “AKŞAM,, ilân memura Nureddine müracaat, Telefon: 24240 İikender Fahreddin Rahot, Karnak muhafızma bir ederek, ölünceye ka- e bir köle sadakatile ğını söylemişti, Cellâdin bir korkusu vardı Tekrar Firavun Kefrenin eline “düşmemek. Karnak muhafızı: — Ben Kefrenin düşmanyım. Adamlarımdan bir kimsenin de | #il, hayvanlarımdan birinin bile onun eline geçmesini istemem. Diyerek cellâdı temin etmişti, Prens Mikerinor, Anakonun bu hareketini hiç ie beğenmemişti. Kendi kendine: — Bu herif günün birinde amca" ma yaranmak için bapımi varabilir! Diyerek: ihtiyatlı dav. ranıyordu. Prenses Naca, Karnakta sefa bete dalan yeni orduyu canlam dırmak ve Firavun Kefren üzeri. ne göndermek istiyordu. Karnak muhafızı da « devlet işlerinde da- NiL ÇOCUKLARI Tefrika No. 26 ha büyük bir mevkie geçebilmek bürsile - prenses Nacanın fikrini doğru buluyor: — Hemen Cize üzerine yürü- yelim. Diyordu. Prens Mikerinosun © günlerde Hebeş hükümdür Şe- bakadan aldığı bir haber, Cize üzerine yürümek fikrini büsbütün canlandırmış Habeş hükümdarının, Mikeri mosa gönderdiği elçi, genç pren- 40 yu haberi getirmiştir «— Şabaka, sizin bir ordu ile Karnakta bulunduğunuzu haber aldı. Misir tahtına oturmak halki Mikerinosundu. Kefrenin tahta geçmesi, Habeş - Mısır anlaşmaz. Tığının kökleşmesine yardım ede i, diyor. Şabaka büyük dor. tu prens Mikerinor ve onun kız kardeşi prenses Nara dost kalmak arzunile beni size zidırlz Mikerinoz Şabakanın bu deste luğundan çok memnun olmuştu. — Şimdilik askere ihtiyacım yok. Fakat, Şabakabın dostluğu: na her zaman muhtacım. Misir kendi elimle ve askerlerimle kur- tarmak istiyorum. Diye cevap verdi. Habeş elçi Karnaktan ayrılırken, Mısır ordu: sunda garip bir canlılık görülmüş- tü. Karnak dilberlerinin koynun- dan çıkmıyan zabitler: — Biz varken, Habeş hüküm- | darının Mikcerincsn yardım teklif etmesi ne demektir? Ayıp değil mi? Diyerek birer, ikişer sokakla- va fırlamışlar, Karnak muhafızı. na, harbe hazır olduklarını söyle mişlerdi prenses Nacanın zabit- dere karşı söylediği bir kaç kelime de orduyu büsbütün coşturmuştu. Naca: — Bana bir bançer verin.. Bir de kargı verin. Kefrenle döğüş gönderdi. Emrederseniz size yar. | meğe gideceğim. Otuz yıldanberi Mısırı esaretten kurtaracak olan Mikerinosla birlikte harp edece- Him, Haydi, silâkina ve kevveti- ne güvenen erkekler beni takip et- | sinler... Diye haykırmış ve zırklı bir #ömlek giyerek ortaya atılmıştı. Güzel prensesin sözleri zabitle- düne koşmuştu. Naca, Misir ordusunun başına geçen ilk kadın kahraman değil. di. Hükümdar Menes zamanında 'da buna benzer bir kadın, düşma. na arkasını çevireri ordunun başı. na geçerek Masırlıları büyük: bir mağlubiyetten kurtarmıştı. Karnak şehri kuruldu kurula, © günkü kadar beyecanlı ve göğün bartıcı bir hadiseye sahne ol- asmış. Prenses Nacanin bu kadar bü yük bir cesaretle ortaya atılacağı” Di ummıyan Mikerinos, dağımık ordunun çarçabuk (toplandığını görünce, askerin eksiğini tamam- att, ve Anakoyu yanına müşa” e lere Naza ile bale ele miş ve silâhnı kapan Karnak mey: — me Bir sabah güneş doğmadan yo” İn çıktılar. Yeni ordunun bütün zabitleri Mikerinosun Mısıra hükümdar ol. masını ve prenses Naca ile birlike | de hülkümderlik tahtına oturması Bi istiyorlardı. Ordunun mevcudu on binden, çoktu. Mikerinos: — insan düştüğü yerden kal. kar. Mısırı, Mısırlılar kurtaracak: ter. Eğer Şabakanın teklifini kar bul etseydim; şimdi Cizeye gider ken, yabancı bir ulusun askerile yanyana yürümek hiç te hoşuma, gitmiyecekti. Diye söyleniyordu. * Anako, Mikerinos ve prenses. aca bir arada gidiyorlardı... * Anakonun muhafızları gen prensin etrafı sarmişlardı. Fi Tavun Kefrenin cellâdı da bu ka” filenin önünde gidiyordu. $ Rahot, Mikerinosun gözüne gir- mek için, daima tehlikeli işlere ax kılıyordu. İlk günü nasılsa bir ka”