Sahife 6 AKŞAM | Wiemleket Elaberleri Tokat son seneler zar- fında çok gelişti Elektrik fabrikasının inşasına başlandı, şehre temiz su akıtılacak kadın um To, am) — Anadol nun büyük nehirlerinden mağın bir büçük kilometre Kadir solunda bir vadi içinde uzayan luk d “Tokat (Akş it ir. Tokat şehri cumhur! vrine kadar bayındırlık görmemişti. İki üç yıldan beri genlik yo- lunda büyük bir gelişmeye kavuş- tu. Yanı başındaki Turhal şeker fabrikası, pancar tarlalarını şehi- rin civarına kadar soktu. Çok ça- lışkan valimiz çizdiği bayındırlık programile şimdiye kadar başari- lan işlerin en değerlileri memleke- te mükemmel konforlu bir hastane binasile şehrin cumuriyet ri nında Halkevi ve hava kuru binalarıdır. Cumuriyet meydanının tam or- tasında büyük a Kamâl Atatürkün anıtı i bayın- dırlığın kıymetli bir eseridir. Şehri yi ör ve sınaj i e olan elektrik en inşaatı müteahhide verilmiştir. Şeker bay- ramında bol ışığa kavuşacağımız ümid edilmektedir. Ye mağın sağ yakasında > mezbilede geniş bir saha, at koşu yeri EK a başlan- m Çok çalışkan belediye rei- memleketin bermleii yo- unda ei ile el ele vererek güzel bir mezbaha kazandırmış TA ŞKIN CI Ma > Uygaç İçimde bu ki haberle 7 İdiğim zaman ni altı vardı. İizevmake yn disine haber vermekte bir kaç iğ” görünüşü r, Suları bol olmasına rağmen lar yerine 140 bin lira kadar bir paranın sarfile Çördük menba suyunun imize kadar akıtıl- masına salışılmaktadır. Bir ev çöktü, iki çocuk öldü Arapkir (Akşam) — Seküsü ma- hallesinde Şakir oğlu Hasana âid ev geceleyin birdenbire çökmüş- tür. Altı nüfusu olan bu em fakir âileden dördü kurtulmı de biri dört aylık diğeri Gi ya şında iki Zn — altında ka- larak ölmi nr rl gesi klübü Susığırlıkta bir avcılar klübü armut. Klübün başkanlığına Asaf Aktir sekreterliğe de tapu işyarı Sadi, Üyeliğe - berber Hasan ayrık mışlardır. inebolu vapurunun battığı yer İnebolu vapurunun enetr yer İzmir liman reisliğince tesbit edil- tesbit için maballinde araştırmaya bala ır. aritada, vapurun battığı yere — gi sal tur, CILVESİ Tefrika No. 21 dim bir bavulun üstünde arkadan ke Çünkü reddeder diye| ruyordu. Yatağın yanında uzerin- korkuyordum. t o gün ar- tık ona bütün rabıtalarımdan pek yakında kurtulacağımı, artık hür bir sete e e bir kaç gidip Manisadaki çifliğe ” sekilebilece- ğimizi haber verecektim. Merdivenlerden çabuk çab çıktım, kapısını vurdum, Hiç kim- se cevap vermedi Bunun üzerine, kapıyı ittim ve İçeri girdim. Oda boştu. Havada görülmez a insan gibi onun ko- kusu kalmış — Acal üşündüm, Bu saatte nereye git- miş olabilir? Ağır ağır, ba vE mı çıktı? diye odanın içinde ilerle. Aynanın önünde, hadınlra âid bir e ufak tef. iş yu € yarım bir sir f gözü- me ili işi, Öbür parçası yerde mi İçimde bu telgrafı ka sunu duydum. Sonra, bu ağn bir münasebetsizlik gibi göründü. Ka- pının yanina pe dışarıyı din- ledim, Hiç bir yoktu. Kimse görmemekle li yine bir par- ça e çöpe yırtık kâğıt parçaları- nı aldım, biribirine ekledim, Or- mer jeimbelik olduğu i için, pence- r dırmağa mecbur oldum. Telgraf Almanca idi, Şöyle yazılmıştı, «İmkânsız. İstanbulda Şi temin edebilir, Avı bol Sinekli nahiyesi Karaca, sülün ve tavuk sürüleri Sinekli ormanlarında dolaşıyor i (Akşam) — İstanbul Sinekli ilâ; erkezi —— bu rr işimi İs- kronik ip ei için çok yü- rümeğe lüzum yoktur, İstanyonun yanı Dayıriliki or- manda hemen ava başlanır. En bol hayvan Sülün, y tavuk, Keklik, bıldırcın, Kane r. Çok. görünen ve in gr. da domuzlardir. r a İstrancaya uzanan | li an ülpesent avcr- n geçinen bir inim şi gözler ii vardır. Av ip boş olarak ve asık su- alir emini avdet edecek yeni ve acemi avcıların imdadına yeti- şirler. 4-5 gün evvel rdukları kuşları yüksek fiat ile satarlar, Burada avın bol olması bütün Sinekli halkını avcı yapmıştır. Gelen avcıları karşılarlar, yol yer gösterirler, Profesör operatör Dr. urat Şark demiryolları ressam- Fahri ve onun sa- avcısı buranın gedikli sima- larından bay kallı larıdır. Her sene buraya bir çok hususi avcı Senli işlemekte sabah ge- len avcılar akşam bir çok avlarla dönmektedir. Son günlerde Kara- ca, Sülün, tavuk sürülerle dolaşı- yorlar. Bir çok meraklı ecnebiler deav dire İleri gelen İstan- bul evcılarının burada ufak bir de teşkilütları vardır, Hafta tatilini geçirmek üzere gelen avcılara ko- Ta okla österilm. ir, Ç i avcıların öylediğine göre yağmur- lar kesilince ormanlar av ile dola- caktır. Arapkirde kar Arapkir (Akşam) — iki gü devamlı olarak kar e yollar kapanmıştır. Posta, hayvan- larla gelmektedir. tarik | e o günkü yum, öteki parça- araktu Aşağı indim, hole; kapıcıya sor- um: — Madam çıkalı çok oldu mu? # beyefendi... çıktım. Ziknim acı bir sal “içinde kapanmış gibiydi. İçimden kasırga mi ri ta- kım düşünceler geçiyo! bir ei einen. silim bir takım o Kış yeri esad edilen bütün bütün yalnız hissettim, San- ki yabancı bir şehirde ilk defa ola- rak bir kalabalık kütle içinde kal mışım een Manası anlaşılmıyan liler rafi isimler elemli bir ısrar ile zihnim. hücum ediyorlar 20 Kânunuevvel 1935 Dil tetkikleri Güneş - dil teorisi üzerine notlar ot: 5 — (Arakağ) sözünün yalnız (arak) parçasını alalım. Bunun uzak anlamında ( (Irak) Dili Lügatinde «Ar (arak) » şekli vardır. Şu anlamla- ra gelir: «Ayrılmak, birisinden ayrılmak, uzaklaşmak, çıkıp git- mek, gitmek». ğ ğastılar > onlar ay- rıldılar e dağıldılar) ». «Arağıs, sar “ muhtelif cihetlere smek, ayrılmak, biri- sinden boşanı ». «Suol kn > yel ayırıcı». Hatıra: (Ağas) kelimesinin yu karda yazdığımız birinci manal manal larını da söy- — Hududu geçmek, bir şeyi geçmek, bir şeyin arkasına geç- k, NI — Bir şeyi kaybetmek, bir şeyden mahrum kalmak. «İki tuttar ilıbitten ağasım — iki tutan elimi kaybedeyim». AKŞAMLEYİN Akşamleyin: Güneşin (akşam- larak yapılan «akşamley», tama- men «güneşin battığı yi (batı) demektir; (sabahley) gi Akşamleyin: Güneşin kiri de bulunduğu zamanı anla- HI ABA Aba: baba, büyük baba, hayret ve taaccüp nidası, büyük amca, ceddi âlâ, anne, (Rad. 1. bütün Türk lehçelerinde) Bu kelimenin Sagaycada «agaa» (Rad. 1. 20), Teleüt ve Kızılcada (abay» Rad. 1. 621) olduğunu görüyoruz, ki «abaa» nın son «ay- sı ve «abay» ın son «y» te- a başka a şey değil e kelimesi ii Lehçe- inde put, sanem demektir (Rad- Loft, 1, 621) Kırgızlardan Uysun kabilesi kendi ceddi âlâsına «Abak» Pei verir. (17 «Vay babam!» yerine bütün öm «Abak!» kelimesi taac ma yapışa Kendisini tanıdım, el nuttum. bulda Şeman temin ede- sl Franz kim? ia ölene ne ifade ederlerdi? Ya bu saatte Elena nereye gitmişti? Gözlerim bilâ ihtiyar seküler ik arasına dalarak onun uzun boyunu, ince ve dalgalı en- damını görmeğe çalışıyordu. İçin- de onu taşımıyan bu kalabalık ne kadar sinirime dokunuyordu! Ona teklifsizce bu telgrafı ya- zan adam kimdi? Onun istediğini İstanbulda hangi adam temin ede- cekti? Demek, İstanbulda kimse- yi tanımam dediği zaman, beni al- datmıştı, Şimdi zihnimde intikam hırsları canlanıyordu. Çok acı ve müstehzi- yane cümleler PAğimnllar Sokağın başında duruyorum. O- nun uzaktan geldiğini a b fakat selâm dilinde bu kelime «abka» şeklinde daha eski manasını muhafaza et- miştir: «abka» — gök, tanrı, gün- ava (2). IV. DEDE Uygurcadaki «tedik» (2 akıllı, nükteperdaz), Lebed ve Şor lehçe- lerindeki «tediğ» (< akıllı, hekim) kelimeleriyle karşılaştırınız, (Rad- II. 1095). Ve 2 Kırg Kaza: lehçelerinde «anay» şel ekli (> vi vardır (Rad- loff, 1, 277). Bu kelimenin «ene», «ine» se ei da var- dır. Buna göre «eğdiş edilmiş» manasina in e dişi sığır manasına v «inek», Yakutça- da «anah» g, E) semantik itibarile birbirine bağlı kelime- lerdir. VL A Kırımcadaki «akay», Kazan ve Teleüt kcelerindeki «ağay» (y Yakut kadınlı -3), ut ımlarının kocası» a hitaben kullandıkları «ağay» (Pekarski, 15) kelimelerinde (v. * ğ) ekinin «ğ» si «y» olduğu gö- rülüyor. VU. AYA Aya (el ayası, kef): Bu kelime Bu kelimede de şüphesiz «ğ» var- dı. Bunu bize «ayak - ayağ» keli- meleri gösteriyor. Pek eski zamane tek bir kelime ile ifade edilmiştir. «Kol», «kat», «el» gibi sözler meydana geldik- ten sonra «ayak» yahut «adak» ME manaya tahsis iri «Ğ» nin düşmesiyle meydan: len «aya» kelimesi de avuç içini da el ve ayak (yani eski ön ayakların mühim bir yerini) ifadeye hasredilmiştir. (1) Aristov, ny 81; Fotanin zi IV 16. Aynı eserde bu keli * Si in bine le mukayese edilmiştir (s.669). (2) Z: ei Mançü, Lügai 1 S. 24 Zekât ve fitrenizi ( Hava kurumuna ve-| ini, | tim, Fakat o beni iyeneLi. İki yüzlülük edip et İML an- lamak için, hiç bir şeyin farkında değil gibi davranmağa karar ver- miştim, Eretsi Elenayı gör“ düm. Yorgun ve sık sik adim- larla geliyordu. Etrafr | i il genç, onu takip ediyorlar ve söZ atıyorlardı. Elena (otele girdiği zaman bunlar ha önü! mütereddid durdular. ri i