Amerikada bir sefahat gecesinin acıklı sonu Dul bir kadın 15 yaşındaki oğlunu Amerika lerinden L bu facia ile uzun uza- gul oluyorlar, yg E E E > ğ > 3 ğ ve eğlenceli bir ziyafet esnasın- da bir karabine kurşunile öz oğ- lunu öldürmüştür. Fransız gazeteleri bu facia hakkında şu tafsilâtı veriyor. Ma- mükellef vi! tanıdıklarını ziyafete davet et- miştir, Ziyafet pek ye ok muş, davetlilere bir çok sü: ler yapılmıştır. Ziyafet esnasında ve ziyafetten sonra içilen muhtelif içkiler ve likörlerle kafaları adamakıllı du- kin bir takım eğlenceler yapma- ğa başlamışlardır. ivermorenin henüz on beş yaşındaki oğlu Jessi bu çir- kin sahnelerden utanmış ve vil lâdan çıkıp gitmiş, ve karanlık bastıktan sonra eve dönmüştür. ları, her ü ve ha; yı unutmuş hal ve hareketlerde rmi annesine damakıllı çı- kışmış ve demiştir ki: — O halde ben de içeceğim, ben de sarhoş olacağım. O za- man bre sarhoş halimi be- Mei sin. e Limni oğlunun iç- - eme istemesine isyan etmiş — Seni sarhoş görmektense öl dürmeği tercih ederim cevabını vermiştir. Anne ile oğlu arasında şiddetli cereyan etmiş ve küçük çe elinde tuttuğu karabinayı annesine çevirerek korkutmak is- iştir. Fakat kafası adamakıllı tütsü- lenmiş olan madam Li bir kaplan çevikliğile üzerine atılarak kısa bir mücade- tabanca ile ee nker- Madam şa ağ e ve küçük oğl. leden sonra karine elinden almış ve oğluna rek ateş etmiştir. Çoçuk, göğsünden yediği kur- şunla derhal kanlar içinde ölü olarak yere serilmiştir. Oğlunu vurduktan sonra aklı başına ge madam Livermore içinde yerlere atılarak oğluna sa- rılmıştır. Polisler villiya Ogek dikleri zaman katil anayı, oğlu- na sarılmış ve baygın bir vaziyet- te bulmuşlar ve tevkif etmişler- dir. Bu acıklı facia Amerikada derin bir teessür uyandırmıştır. len aylığı 1000 kuruştu. aim tebdili © için yirmi beş ruşluk pul göndermek mi m 20 — Kasım 89 ha Yatsı 728 139 Va, me ri 12,09 ei İN 18,21 İdarehane: rene civarı Ac Ee e ML ÇOĞUKLARI! ana iz çok didişmiş, o- na ll olmamak için kendini su be A etmişti. Genç vw u görünce, ona bir e iy sani vaz geç- mişti. Öpüşüyorlar, sevişiyorlar.. Şarap i > azla Prens, sabahleyi meş doğmadan sara- yına Mi ve la nlık ateşini | “amm Dz göğsün- de söni anayı 1 temiz bırakıyordu, O- nu ilk tanıdığı gündenberi billür gibi saf ve temiz bulmuştu. Dai- ma öyle görmek istiyordu. Prens, bu kızda bütün aradığı meziyet- Bu, prensin son kararıydı. 'Mikerinos ükümdar olursa, onu, herhangi bir kadınla evlen- mekten kim menedebilirdi? Genç Tefrika No. 3 veliaht zaten - babası öldükten alnız bu an'aneyi değil, babasının kurduğu ve halkın şikâ- yet ettiği bütün kanun ve nizam- ları da kökünden yıkmak, Mısır- klara geniş bir hürriyet vermek, ehramlarda çalışan esirleri azat etmek Ka rdu. sonra - Prens o gece çok şarap içmiş, ve asa kadar sevgilisinin di- zinde uyumuştu, Titana onu güçlükle uyandır. — Atınız kapıda kişniyor; pren- sim! Kuşlar yuvalarında cıvıldaş- mağa başladılar. e sâray- dan gitmeden yetişin Mikerinos ae sözü unutm: mıştı... o Gözlerini kal gilisinin yanaklarından “öperek atına bindi: ets kavuşa- Em Üzülme Titan: hıçkırıklar “rimizi pek memnun etmi Çi akşam bir hikâye | Kadri elindeki gazeteye şöyle ir göz attı. Bir kaç gece sonra ğe hava hücumu manev- Bütün ışıklar ya ni söndürülecek, za baların etrafı mavi kağan mavi bezlerle sarılacak, yah pencerelere siyah perdeler elle. rak ışıkların dışarıya vurmama- sina çalışılacaktı. i bunu okuyunca gözleri piril pırıl çe — Bu adis bende öyle tatlı ni hatıra irene ki hiç sorma- : m da bakın... Bir Ce ay en A idim. Bir gece bir barda tek başıma oturuyordu. Kukumav gibi in hız canım sıkılıyordu. Halbuki la, kahkaha ile, buydu. Bir aralık barın sahibi sahne- de göründü: — Madamlar, mösyöler... de- di, bu gece hava manevrası ya- ılacak... Muhayyel düşman tay- yarelerinin hücumlarına karşı şehrin ışıklarını saklamak lâzım. Biz pencerelerimiz için siyah per- deleri henüz tedarik edemedik... Ampullere saracak mavi kâğıtla- rımiz var, neşe ile do- riz. Ne yapalım? Ampullere ma- vi kâğıt mı saralım yoksa ışıkla- rı tamamile söndürelim mi?, Ka- ranlıkta bir eğlence.. nasıl bulu- yorsunuz?. ütün masalardaki âşıklar: — Mükemmel.. diye bağırdı. lar, şıkları söndürelim... Senebaşı gecesi gibi.. hem bu ışıklar (o söndürül karardıktan sonr. olmuştu ki iki parmağile alt du- dağımı sıkarak bana iltifatta bu- U... Sonra elimi aldı. Biraz sonra küçük parmağım sivri dişler ara- Veliaht saraya vardığı zaman, cellâtlar mabede gitmişlerdi, Mi- kerinos geç kaldığını anlayınca canı sıkıldı.. Büyük kapının önün- de Firavunun tahterevanı hazırla- nıyordu. Genç prens kendisine sadık uşaklarından birini yanına alarak Babasından önce mabede yetişti Esirler, rahiplerin arasında sı- raya dizilmişlerdi. Firavunun cel- âtları keskin palalarını omuzla- rına dayamışlar, Firavunun gel- mesini bekliyorla rdı, Mikerinos İri zi balı eler mabedin asına kadar ileriledi. Amon mabedi o Bin kadar kalabalık olmamıştı. Baş döndür rılmış yirmi dört esir, ilk kurban kafilesini teşkil edi- yordu. Mikerinos, sevgilisinin kardeşi- ni bunlar arasında göremeyince sevinmişti, ilk kurbanlar, Firavun mabed Karanlık, kadın, tabanca.. .sında eziliyordu, Az daha karan- hi kta bağiracaktım. O kadar ca- nımı rera Hızla elimi çek- tim. nımda küçük bir kahka- ha “tag Birdenbire aklıma müthiş bir ve geldi. ves pl gi g parmağım! diyer ısıran esim, ler bir cuze olmasın?... Olur, olur.. Yoksa.. yoksa.. aklıma dabi berbat önbeler geliyordu. Mese- 5 < ağ B p E 3 e ” B. p e ; B P imi kadın zannile tutmasın, ısır- masın... Biraz sonra bu şüphem geçti. Çünkü demin elimi tutan el gene avucumdaydı. O kadar küçüktü ki bir erkeğin eli olamazdı, Son- ra bıçak gibi sipsivri tırnakla- rile ellerimi tırmalıyordu. Şü hem tamamile geçti. ie kimdi?. manevranın n bittiğini düldükler çalmağa başladı. o dakikada aydınlandı. a bu anlatan nç, son derecede zel kadınlarla ee kadın grupunun içinde bi erkektik. Elime piam Avucum- da epi dudak bayii şt Derhal aklıma bir polis hafiyesi in geldi, Kendi kendime: «Han- adınmm dudağındaki boya ak göl Etrafımdakilerin bepeinin regram boyası si- lin; Bi mukabil bazı er- keklerin aile rujlar . nere- den gelmişse » gelip yapışmıştı. Deli Ken Hangisi idi?, ta içlerine Hepsinin gözlerinin uzun uzun, dik dik b lum. Hepsi için zihnimde şüpheler kıv- rılıyordu. Lâkin hiç biri değil di. Bu müthiş bilmeceyi hallede- im... yunu- yordum, cebimden «pıt» diye küçük bir kâğıt duş- mez mi?. Aldım... Alma i a «Hans, Bu kâğıdı sana barın vestiye- rinde yazdım, Karanlıkta cebine atacağım, Yarın «Dam üstünde saksağan irahanesinde, saat 3 te...» Gözlerim parladı. Lâkin ben Hans değildim, O zaman mese- tekilerin de âyin arasında ikişer ikişer başları vurularak, kanları beyaz mermerler üzerine akıtıla- aktı, ört cellât ilk safta duruyor, diğer ikisi de arkada sıra bekli- yordu. Genç prens, uşağını, a duran ” imlardan birinin nderdi.. ve ie. eline bir dizi inci ire Se ali ket ve esirleri ur m kânını ıtmamasını e le: Uşak, kalabalığın rl yr lan gibi süzüldü; cellâdın yanına yaklaştı, Titananın kardeşini kurtarm cellâdın keyfine imei Kayaş esirin başına pala veya indi- ği zaman esire isabet eda ve esir ölümden kurtulursa, (Amon) affetti diyerek Ön kurbanla- rın arasından karırlar, yerine başka bir elan getirirlerdi. Cellât, prensin uşağını yanında görünce, birine şefaat etmek iste- diğini çabuk anlamıştı. Cellâtlar ayak basar basmaz kesilecek., Ö- | böyle iltimasa alışmışlardı. İnci- Birdenbire uzak- | leyi anladım. Yanlışlığın nere den geldiğini hemen kavradım. i Uzun tereddi son ğ ra süslendi il ği ütlerden yordu. Kapıdan acuze suratlı” kir kadın girecek diye Saat üçte bir ler ne bakayım... j Dünyanın'en nefis parçası içeriye süzülmez mi? Derhal“onu tanıdı. Gece bar. da ihtiyar bir > la ye pe Hürmi ayağa kalktım: — Madam.. Hansı mı yorsunüz? Tatlı bir şaşırma: bekli- — Nereden biliyorsunuz? j — Ah madam. biraz masas ma iri lütfunda bea Sa size a anlatacağım... 5 Oturdu... a macerayı baş i tan la a le ruyor du- ruyor kahkahalarla gülüyordu. a — öyle gıcıklayıcı da bir lüş — Hoy bir aa dedi. iv amma keskinmiş... rarak önüne baktı. Bir yanlışı böyle nefis bir netice vereceği nereden aklıma gelirdi ki... Ellerimiz bu sefer aydın. lıkta biribirinin içinde, biribiri- mize sokulmuş çalgıyı dinlerken içeriye müthiş bir hiddetle bir adam girdi. Gözleri dönmüştü. Bir elinde tabanca, bir elinde bir kâğıt.. o yanımdaki kadın: ocam.. dedi... eni bir genç adamla bu- luşuyorlar...» diye yazmamışlar... İkinizi de öldüreceğim. di. Bir tabanca patladı. ae. ötesini bilmiyorum, yaralanmi tım. Fakat korku. vi e  tım. Gözlerimi eczanede açtım., (Bir yıldız) ve ilimiz avucunun bri me ü ve uşağ 3 eki di bikadek em çi A şını salladı. ğ Mabet kapısında bale çalis yordu. Firavunun geldiğini haber ves ren boru sesleri, mabedi dolduran alkı harekete getirmişti. Biraz sonra Fravun Keüpsün, mabette hazırlanan yerine otürdu- ğunu ep Fravufi mabede girerken; ya Bönlzimee çekinin akıtılmıştı Şimdi kurban kanı e, sis rası ikinici kafileye gelmişti, V Onek pe kafilenin içinde göl yordu. Prens telâş ve heyecan içide Uşağının kulağına iğilerek yavaş« ça sordu: > — ve gösterdin mi? rak etmeyin.. Şi Gk dl yük i Kukam | iğ — — Yanlışlıkla başka birini, gös i terdinse, kafanı koparırım! ; Uşak korkudan titri-rdu. 4 4ar)) 7