| I l SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI IRTEM — Terceme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 562 Biri yer, biri bakar, kıyamet bundan kopar! Osmanlı saltanatında Evrenos farklı hiç bir hak ve imtiyazları ol yoktu. Şehzadeler ve b pm ile zamn ve hanım efendiler O nat hanedanına men- miasında (bir asilzadeler sınıfı) hiç bir va- kit teşekkül etmiş değildi. akıa Osmanlı ilmiye ricali sınıfından say rtık bunlar için çalışma ve li- yakat değil, doğuş feyze medar olurdu. Bunlar diye ruuslar, alırlar, sonra ceha- letlerine, dirayetsizliklerine oba- kılmıyarak (taraflarlı rdı. iç "bir vakit Avrupada olduğu gibi bir (asa- let) sınıfı haline gelmemişti. ülhamid Osmanlı sosyal heyetinde e göre mümtaz ir tabaka vücuda getirmek iste- Harbiye | ilmi de bir za- degân sınıfı) açtırdı, Şehzade efendiler Yıldız sara- yındasveya haricindeki köşklerin- de oturanlar, halk ile mezlerdi. Şehzadelerin tahsili için Yıldız- da ayrı bir da tahsil mi temas et- dun idi. a şehzade mu- allimlerini bizzat seçer, bunların leri; devamına müsaade ederdi. Meselâ Mekke Emiri Şerif Haydar paşa bu mek- tebe devam etmiş olanlardandı. Sultan zadelerden hususi irade ile bazı m mel kteple re devam Abdülhamid hassaten paytaht- ta bir ein ordusu yapmıştı! Bu orduda kamarotlardan mi- Kilailer bile bulunurdu! Terfi için her türlü düzen meş- ru sayılırdı. eselâ liva rütbesinde iken .. paşa sadrazam Halil Rıfat paşaya müracaatla maişetinin dar- lığından, İstanbulda vazifesi bir nevi jurnaleılık olup bu veziyet- ten kurtulmak istediğinden bahis ve lum ile derece terfiine delâlet etme- sini yana, yakıla rica eder, Halil Rıfat paşa ricayı isaf ile arzeder. Arz tezkeresi mabeyine gönde- rilir, gönderilmez ricacı paşa bir mal takdim ederek: azam beni ordulardan bi- rine feriklik ile göndertmek is- tiyor, Bu sırada zatı şahane ei hinde bir teşebbüs kurmak ü Beni İstanbuldan ei mak istemesi bu teşebbüsün be- nim tarafından tahkikine im- kân bırakmamak maksadından ileri geliyor.) Der. Feriklik rütbesile İstan- bulda kalmasına irade çıkar; Ha- redir. Böyle yüksel istilâ eden bu hafiyelerin bir halk sınıfı, hele zadegân sınıfı olma- sına tabii imkân olamazdı. Hafiyelik olsa, olsa her sınıf- tan bir takım denilerin dahil ola- aksadı İk arasında içtimai farkları haiz bir sınıf vücuda ge- irmeğe matuf değildi, O yalnız tiştirmek istiyordu. Bu sınıfta pa- dişaha sadakat en esaslı bir um- de olarak talim edilecekti. Abdülhamid terbiyenin tesirini pratik, olarak bilen bir ruhiyatçı idi! paşalar içinde asil addolunan eski ailelere mensup olmadıkları ve ya talileri e temeyyüz etmiş olanlar tu. Bu sımifa alınan gençlere açık- ça (paşazadeler sınıfı) demek doğru olurdu. Bunlar daha mektepte iken as- keri rütbeleri da kaymakamlar, miralaylar bu- Tunurdu! Nice mezun birinci ferikler az yüzbaşılarla ayni senede değildi. Bu hal orduda fena tesir ye dırıyordu. Abdülhamid bunu bilse bile sından başka vermezdi. şeye ehemmiyet Vükelâ ve vüzera zadelerden ve yaşını doldurmuş, doldur- mış tazelerin bir a. bin vi ruş maaşla meclislere, hattâ şürayi devlete âza tayin edilmele- ri bu maksadla yapılmış taltifler- den başka bir şey değildi Bu çarçabuk «askeri rical» si- rasına geçiveren mukbil beyler, paşalar İstanbuldan çıkmazlardı; çıksalar bile ancak muvakkat me- muriyetlerle bahusus padişahın sezar ait 7 tahkikatı mak üzere gönderilirlerdi. Bu fır- ve ümeranın, zabitle; ne yaşayışları karşısında kendile- rinin ne büyük imetlere gark | yatı Çocukları zadegân sınıfına alınan ai lu edilmekte bulunduklarını his ve müşahede ederlerdi. Böylece ve- a merbutiyet ve sada- dakatleri artardı! Abdühanin hassa ordusuna verdiği ehemmiyeti şu küçük he- sap pek ii olarak gösterir: Her piyade fırkasında nihayet 1 ferik "ile Z liva, 4 miralay, 4 kaymakam, 17 binbaşı ve kolağa- sı olmak lâzım gelirken ili ralay, 51 kaymakam, 180 binbaşı ve kolağası vardı! Hünkâr yaverleri de 340 1 bul muştu! Bu beyler, paşalar böyle ni- metlere lâyik görülür, Yıldızdaki ikinci ir ağ de el üstün- de tutulurlarken taşrada terhis edilen lr banal uğra- malarına bile müsaade olunmazdı. Çünkü a ie Eri ça- rıklar, sırtlarında un çuvalların- dan yamalı esvaplar, başlarında yenmiş püskülleri ibiklerinde bi- rer diken gibi sallanan rengi bo- zuk fesler olduğu halde Yemen- de arapların, Makedonyada Bul- lu peksimet, a bulgur, murdar yağ,' sahti- yan gibi eti yiyen, kışlada için ot minderi güç bu- demir karyolalarda 'yattıklarını, arada ihsanlara nail olarak refah ile yaşadıklarını: görür, e sa belki bir daha min mevfuru rini iyi vermeğe kolay, kolay razı olmaz- dı! (Arkası var) ŞAM NEŞRİYATI ŞU YERLERDE SATILIR: Istanbulda A. HALİT, kütüphanesi Ankara caddesi Beyoğlunda HAŞET, Fransız Kitap Evinde Tünelbaşı, Köprüde KEMAL, vi Köşkü öprü Kadıköy iskelesi. Haydarpaş şada ŞİMENDİFER GA GARINI zete ve Kip arabası enin İsmi Kadıköyde NET, O Kırtasiye mağazası, Altıyol No. 1. Büyükadada NIKO, o Tütüncü rm İskele başı 4 SE Kitaplarımız her yerde üzerindeki fiyete satılır. Yazan: İkinci kısım Ikisi Ali hayvanı kırbaçla- ştı, Düşecek , hayvanın âyağı sürçse ka- aktı; Arkasından Salih korku içinde atını koşturuyordu, Pompeiye gek- dil İ Mehmed Ali sofraya peni iştaha ile yemek yedi. Artık lümseyordu, sanki keyfi lim; lardan ay doğuyor, ortalık nurla- şıyordu. Salih adım adım arkasını takip ediyor, onu e bırakmıyordu. Odasında yal Ali sal yüz gösteri- yordu. Gülüyordu. Sabah olur olmaz Salih valiz- leri hazırladı, Mehmed Alinin fikrini bile sormağa lüzi gö en bir otomobil çağırttı. h Ali itiraz etmedi. Ge- e gülümsüyor, Salihin her iste- ğini yapıyordu. akat dü kadi” beri tek keli- me konuşmamışlardı, Mehmed Ali sade ıslık çalıyordu. Operet ha- vaları söylüyordu. O gün Palermaya gittirler Meh- med Âli o esrarengiz gülümse- yişini dudaklarından fakat götürülen yere gidiyordu. Bu tehlikeli ve gülünç vaziyet devam Salih tu. Müstehzi bir tavırla, mânasız cevaplar aldı. Mehmed Ali ko- nuşmak isi temediğini anlatıyordu. Gece oldu. med Ali, kenarda durmuş, edemezdi. konuş- yordu. ayıları aydınlatıyor- dü. Köpükler pırıldıyordu. Mel li denizlerden esen vayı ciğerlerine sindiriyordu. y. k ister gibi dudak- Yeğin yalıyord Bir an, kendini kaybederek, sil bir şekilde atıldığı ölüm zihninde yer etmişti. Ar- şünüyordu. Ölmek istiyordu, öle- ölüm yalnız onu km ie kur- tarmakla kalmıyac ayni za- manda damlar de denli ak mış olacaktı. Orelan intiakm al- manin, ürmenin çaresi kendi ölü; Artı İzi zall Or yavaş gece ile Yenii vveti karşısında âsabı eridi. Bu iki kudretin önünde â aldı. onu sinirlendirmişken o anda ho- şuna gitti. Ne olursa lih onu seviyordu. Belki de onu ha- yatta Salihten fazla, Salihten çok, Salih kadar hiç kimse, ne kadın ne erkek, hiç kimse sevmemişti. Bir kere daha utandı, vicdan azabı duydu. Arkasında öksüz kalacak ar- kadaşını kim bilir ne meyus ede- cekti, Açılan mezar önünde ruh bü- tün günahlarından temizlenir, saf- aşır. olsun seviliyordu. Sa- Mesele onun ölümile bitmiyor- du. Bu ikisinin ölümü demekti. xOnun yanlışlıkla yaptığını (Arkadaş Karısı| ylül Tetfrika No. 43 Selâmi Kayacan ben istiyerek yapacağım. Arki lan yaşayabildiği kar dar yaşardı... Peki pımma?... Derin bir düşünceye daldı: — Benim hayatıma hükmede- bilirim, fakat onun hayatına... 'a uzaklarda Vezüv feneri ışıl- dıyordu. Deniz ninni söylüyo: Mehmed Ali iki Manyak işliye- iyaviğini anlamağa başlıyordu. Kendisini öldürmek, çifte cinayet işlemek olacak” — Yaşayacağız! ölüm düşüncesile sakınleşen âsabı yeniden gerildi, gene huzu- Gene hayatın du. runu kaybetti ağırlığını Gene gı bal uzak ve uzun göründü, San- ki asırlarca yaşayacal — hayat sabahsız bir geceydi, Gay: kadar derindi. Boştu, hi ya lerle doluydu. yavaş ölüm ruhuna tek- | z mdi, Yaşıyacaktı, bak lâzımdı! Palermaya gelir gelmez, bu şehri eki az heme gitmek istedi. Salih: — Gidelim, dedi. — Nereye? — Nereye istersen... Yunanis- tana gidelim mi? Aiikni geçe dum, — Peki ne yapalım? — Memlekete dönelim. RE — Evet Sarayları, kiliseleri gezdiler, Bir yerde Türkçe konuşan bir ses duydular: — Dağ dağa kavuşmaz, insan ir sana kavuşur derler... (Arkası var) ». Selâmi İzzet Kayacan TIYA ERO SANATI Bu , kitap e tiyatro hakkında vukuf ve ehliyeliz yazıl- mış biricik esi erdir. Bü klğabe nl 29 okumayan edebiyat ve tiyatra se- bni bilgi hamulelerinde doldu- 2 bir noksan kaldığına emin Ber — Her kitapcıda bulunur. Fiyeti: YL AKŞAM İlân tarifesi 75 kuruştur Sahife Kuruş, 1 Santim 400 z > 250 3 > 200 4-5 > 100 We sahifelerde > 60 ilân sahifelerinde «. 30 pe ema incik, “kollektif. "şirketi Ankara caddesi, Kahraman zade han. Tel, 20094-20095 mim!