pi VEEE 28 Eylül 1935 AKŞAM Post restant gişesinde görülenler.. “Kuzum bakar mısınız?.. C.C.C 9.9.9 adresine mektup var mı?,, Genç kız yanakları kıpkırmızı kesilmiş mütereddit adımlarla gişeye doğru ilerledi... Bir büyük doktor: — İnsanları tanımak için dok- tor olmalıdır... Doktordan insa- nın saklı kalan hiç bir tarafı yok- tur.. Bir alim: anları en çok tanıyan ru- demiş — İns biyer. Bir kaderi insan ruhu- nu e Me yoktur... diye kestirip atmış.. Bir gün Paha Eftim bana: — İnsanları gayet iyi tanımak apas ol retten hayrete düşürecek iş nedir biliyor musunuz?. Bir postanede postrestant gişesinde memurluk... Bir ay burada memurluk ya- pın. üz elli tane aşk fomanı yazın... Ben bunun kadar me- raklı iş görmedim. Saat, öğleden sonra üç.. « Kapıdan mütereddid, edek lâkin yaki Durdu... yeni alışmağa başi bir dakika iki dakika geçti... Bi tün bakışlar genç kızın üzerin- de.. anki bir kabahat üstün- de yakalanmış gibi biçimli yanak- ları pençe pençe al o Nihayet nin önüne gel iyor. yet yavaş, bir son ei mi hafif bir sesle soruyor... son bir > da Lâkin o kadar yavaş eyi ki memur anlamıyor: — ndim?. Hangi adrese dediniz?. diye yüksek sesle s0- ruyı a cayi e kat yer açılsa içine ireci urun gayet yüksek a pi bu sualden o E--r utan mur önündeki küçücük küçücük göz- | lerdeki mektupları karıştırdı: uyurun.. Genç kıza Demba bir zarf uzat Postahaneden çıkar çıkmaz, ia tubu açtı. idiyor, he: okuyor, Gözleri mektupta olduğu için bazan yanından geçenlere de çarptığı oluyor.. kadaşım; — Hey gidi aşk hey... dedi, vak- tile ben de böyle ilk mektubu aldığım gün.. sus birader sus es- ki yaraları deşme.:. Biz gen postahaneye dönüp gişenin önün- de incelemelerimizi (oyapalım.. döndük.. deminki utangaç genç kızın akşine.. sürmüş, sürüştür. müş, üst dudağınim biraz solca ta- rafına siyah KA bir ben kon- durmuş bir genç kadın... Beyaz bir şemsiye siki ii bir tara- fına eğip sağ gözünü tamamile örten çember kadar şapkanın ke- narlarından oksijenli kanarya sa- rısı saçları dışarı fırlamış., Zerre kadar tereddüdsüz adım- larla yürüdü. Gişenin önünde durdu. Sanki bankadan çek çeki- kiyormuş — C.C. tup var e sordu. 9.9.9 rümuzuna mek- diye yüksek sesle Memur küçük bir araştırmadan sonra cevap verdi: — Yek... yük — şapkalı, “lisesi a bade mn bni, iŞ sin-işitmesine zerre'kadar aldırış etmiyerel — Tuha| e dedi. Halbuki bugün yazması ge ederdi!.. Ağzile «Çık... parak (o hiddetli çık» yapa- a k, hiddetli gitti Memurların önünde duran mek- tup gözlerine baktım. İnsan ilk bakışta aşk mektubunu farkedi- yor... Toz pembe, cam göbeği, yn. eflâtun, amy yav gzı, kâğıtları ii; ş te- sirini veren bir takım saril İnsanların olduğu gibi mektu; ların da ciddisi var koket olanları var... Aşk mektuplarının iki dirhem bir çekirdek, çıt kırıldım, züppe halini... Bir de bizim iş için yaz- dığımız mektupların ciddi, kerli ferli vaziyetini göz önüne geti- TER: Fakat bu postrestant gişesine kimler gelmiyor.. bir kadınca gız. en aşağı 55 yaşında., gelmiş postrestant soruyor Acaba kimden dersiniz. et Feridun En güzel hediye İNEMA YILDIZLARI Parlak kâada basılmış, Albüm gibi nefis, zarif cildli bir kitab * En meşhur 300 geldin ei resimleri, hayatları hususi adre: sleri * 296 sahife - Fiyeti: 1lira AKŞAM NEŞRİYATI ĞEREYANLAR, KİTAPLAR Sahife 7 “Finlandiya ,, Dört mısraıı daima zevkle ha- tırladığım i için bayan Şüküfe Niha- her yeni kitabını umutla aça- rım, Finlândiya'yı (1) böyle titiz- lik göstermekten ziyade beğenme- ğe meyleden bir ruh haleti ile oku- mağa başladım. Zaten görmediğim bilmediğim yerleri anlatan kitapları, yazıları severim, Onlara pek inandığım için değil... Hiç bir yabancının hiç! bir memleketi i iyice anlıyamıyaca- et a ÜR gözle- azının kurtulabildiği bir kusur. O kitapları buna rağmen severim, hoş bir masal sever gibi; bütün fi- sik ve sosyal zaruretlerden kurtul- muş bir âlem icad edip oranın in- sanlarının akla sığmaz hareket- leri bizi eğlendiren yazılar, resim- ler gibi... aşka bir memleketin insanları hakkında doğru bir fikir edinmek istiyor musunuz? Onun romanları- nı okumaktan başka çare yoktur. Yabancı ellerden bahseden mu- harrirlerin bir kısmı da gezdikleri yerlerde sadece hülya kurmağa elverişli rae isra kimseler- dir. Bunlar mleket insanla- rının yalnız di scldiizni de gil, ilk bakışta garipsenecek huy- larını bile görmez, gözlerine ilişen her şeyde yine ancak kendi ruh- larını, kendi hülyalarını, kendi iç- lerini seyrederler. Bunlar için dün- yanın herhangi bir köşesi «güzel» kelimesine verdikleri iie Dim daha aydınlatacak veya biraz da- ha karanlıklaştıracak sözler söy- lemleri için birer babanedir, On- ların kitaplarını kendi içimize ya- kın bulduğumuz nisbette severiz; içlerinde Chateaubriand, Pierre Loti gibi çok ünlüleri vardır. Ba ayan Şüküfe Nihalin kitabı- önce bu çeşitten olduğunu sandım; ilk bölümler öyle. O sa- a o Haşimin de»sini bir hatırlayın: «Kadınlar orda güzel, ince, w leylidir»... Bayan e de Finler memleketini öyle üş: orada her şey güzel, her ve ei her şey cana yakın: «Her evin penceresin- deki perdeler pırıl pırıl kolalı... dirilmek için düzeltilmiş bir canlı tabloya benziyor. Ya het özentili bir çocuğun düzgün dizilmiş v sonra büyü: seneki Jotğra çekil- miş oyuncaklar. audelaire, mii âlemi anlatırken: «Orası düzen ve güzellik, ihtişam, sükün özlediği meziyet diye saydığı her şey var ve ancak onlar var. «Cici» kelimesi ile vasıflandır- madıkları, tanım ı acıları doğra olarak, hattâ Gi zevki kiracak bir açıklıkla gösterdin di- or. Musikiye ayırdığı parça da şu sözlerle al «Finler mu- sikiyi pek severler. Onlarda wki bir artist e vardır. O güz. fu asında yaşıyanlar sanat- mu? Gözleri kı- zıl güller açan, suları mavi mine- zel u- kâr olmasın, olur ler çizen ba yeşil yurt; cennet kuş- larının yuvasına benziyen bu gü- ler toprak, her köşesinden insanı insanlığın üstüne uçuran bir ses verir.» Bu satırları sevinçle okudum; bayan Şüküfe Nihalin sanat telâk- kisini anlatmak için Fransız şairi Ernest Raynaud'nun o gülümsiye- rek söylediği bir sözü alacaktım: «Şiir, maviliklere doğru bir kanat darbasıdır.» Sanat dediği zaman ne aladağ kendi sözleri daha iyi gösteriyor. F akat bedii zevkin açıklıkla kı- es memnun edilem Fini a kendn şike şiir m baş memleketin nüfusu, g: mizi 4 sağ sosyal hayatı hakkında da -mektep ki- sn bor al a malü- n Şüküfe Nihal ma- m m kadar gitti, oranın iğ ile de konuşsa, bir «an- ket» yapsa ne olurdu?. Bari adam, ların sesini duyar, kendilerini ken- di ağızlarından dinlemiş olurduk. Kduhiyatlarınılağ bahsediyor kitapta le ha Nihal var, fakat Finliler ysaki geride ilgiye pek değer söyleniyor... EK ir: her insan gibi, insa- insanlar olduğu bette öyledi nın kurduğu her sosyete gibi, Nurullah ATAÇ AKŞAM'ın faydalı neşriyatında SWİFT Güceler ve Devle memleketinde Gulliverin seyahatleri Bütün dünya beye en ve haz bulunan bir yerdir» diyor. Bayan Şüküfe Nihalin Finlândiya- sında da düzen, güzellik, sükün var ai ihtişam, ziynet ve haz gibi aileler arasında pek iyi görül- miyen şeyler yok. O diyarın insan- ları var «conformiste» âkın (Ji elit, 112 sayıfa, 60 K (Da- çok sevdiği kita; v rkçeye çeviren: Ercüment inim Talu * 4 renkli kara'. içindeciltli ve renkli resimlerle süslü Fiyeti: 75 karuş AKŞAM NEŞRİYATI. gıtıldığı Eğ Ahmed Halit emri