Tefrika No. e zabiti : “Haydi bana şarap ver, beni coşturaca 9 TAOLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR | | CENGiZiN OĞLU İSKENDER FAHREDDİN k türküler söyle ! ,, diyerek, duvardaki kamçıyı aldı ve (Sarıkuş) un ensesinde şaklattı. Sari v. türküsü ) le eği fedakârlığı” nı düşündükçe tüyleri ürperiyor: — İşte, ben kocamdan böyle bir sevgi beklerdim. Ulak beni onun kadar çok sevmiyor... Sevemiyor... nemi bilmiyor. : Diyordu, Aradan günler geçtikçe, eli ım sertliği ve sarhoşluğu “Ki kendisinden a Oak k yakışıklı ve se li bir pi fakat kadını mem- nun etmesini ve © oylaması bil miyordu.. ertti.. bağırar konuşurdu. Sarıkuş on — Ben senin sesinden korku- Yorum!. ve yanından, kollarının ara- li dili isterdi. Ulak her gece Kımız ve afyon içer, sarhoş olur.. ve sarhoşluğun- an ne yaptığını, ne söylediğini bilmezdi. Ulak bir gece gene böyle Kımız ve afyon içerek sarhoş olmuştu. (Sarıkuş) : — Neden bu kadar çok içiyor- sun?, El yakıyorsun.. yazık de- ğil mi? alnını okşarken, Ulak gözleri ee RE — > e 2 benim içi yanıy rhon suyu kileri Seçki bir köylü ki- zı gördüm. Gönlümü ona kaptır- dim. Ulak, ertesi gün aklı başına ge- lince, karısının yüzünü asık gör- dü; — Ben bu sc neler söyledim? Diye sord (Sarıkuş) ayakların ve bil- diklerini sakla, — Hiç bir şey ami. de- * bee zamanki gibi içtin ve s1z- Ga) kocasına bir şey söy- ordu. kl? pe ondan nefret etmeğe başlamıştı, Dışarda, genç kızların arkasın- ca lt bu yakışıklı zabitin iç üzü bu A iğrenç ve korkunç > olmalı; zekai en yaz altın kafesten çıkarak demir ka- Se girmiş bir kargadan fark- izdı. Ulak, hanın dizini öperek ve Delinme aldığı genç kızı ne ka- buk ihmal etmeğe baş- Urhon suyu kıyılarında sevdi- ği köylü Kisi Ere (Sarıkuş)tan (Sarıkuş) bir Gks esme Peşine düştü.. su boyuna gitti. orada (Ulak)ı | yeni sevgilisile iğ başa görüşürken gördü. © (Sarıkuş) kıskanç değildi.. ve kocasının e onu kıskandı. ğ için gitmemiş sün Acaba köylü zeldi? bu uzaktan gördü.. ayakların- da yırtık çarıklar.. sırtında soluk bir fistan ve de yırtık bir ör- kızı kendisinden daha çok mu gü- | I tü vardı. Boyu, cüce denecek ka dar kısa ve ear Gözlerin- den başka güzel ve göze çarp. bir yeri y. Ulak onu pire — Sen kendi kanımdan ve ken- di soyumdan d oğmuş bir kı Bi gözlü Çin güzellerin- den hoşlanmıyorum... Demişti, (Sarıkuş) bu sözleri ai benler arasına karışa- rak uzaklaştı. ak)tan önce ileri eve ve i. (Ulak)ın sözleri (Sarıkuş)un yeni sevgilisinin kolları arasında emi. (Sarıkuş) kanadları kırılmış bir bülbül gibi, köşeye büzülmüş otu- ruyordu. (Ulak): Hali Ea bir türkü söyle.. ve ” geti Di lu (Sarıkuş) Ve nın ağ Kımız getirdi ağ n sonra şarap içe- ceğim. eri ara) Ve önündeki meş vi kal. dırıp yere attı, si Evimizde şarap yok, ded bu içkinin yalnız' hanın amimi da içildiğini bilmiyor musun?. ii Şi hiddetliydi: sana şimdiye kadar in- ci, Sim grip id vermedi mi?, Ben senin gibi çıplak kadını ne Se Bir köylü kızını e de- natırsam, bana daha iyi hizmet eder, iyerek yerinden kalktı,. duvar- da asılı el kekre alarak genç kadını indirdi. — Haya am öy Soşlarlcai bir türkü sö Gümüşi vine günlerinde bile hiç kimseden dayak yeme- mişti. Gözlerinin yaşını silerek, ep pencerenin duvarına daya- , ve kocasının sevdiği ae vi birini söylemeğe başlad «— Karşımda derin ve ai bir uçurum var. Ben her gün, yay- lâya, bu uçurumun kenarından ge- çip giderim: Bir gün gene yaylâya giderken; uçurumun ağzında korkunç bir ses işittim; «Yolcu! Hergün -böyle durup dinlenmeden- nerden gelip nereye gidersin?.» Sesin geldiği yere baktım.. ölüm, ağzını açmış.. beni çağırıyordu. Korktum.. eri dönmek, kaçmak istedim. ölümden kaçılır mı hiç?.. un başında sendeledim. Birdenbire benli döndü.. ne oldu- ğumu anlıyamadım. Kulağıma bir ses daha erişti: « Bu yoldan, yeri göğü titreten Cengiz de geçti. Fakat, o da be- nim k. yam yatıyor. Haydi, yo- lun açık olsun.. hayatın ye bir en de elecek yıl benim zile çer miş TIL, R ayet is modern bir bar satılık. Ke Bütün teferruatı ieemile mi ve atta laresinde Nu- eve Klein müracaat, Her akşam bir hikâye Mübeccelin dünyada iki büyük Pepe e Dane sade, düşüncesiz ir ömür sürerdi. ri ile ai eskiden beri ta- e Vaktile komşu çocuk- ları idiler.. Hayat onların ikisini de çalışmağa mecbur etmi etmişti. Bi- raz tahsil görmüş olan Mübeccel ir kitapçının yanında kendisine iş bulmuştu. Basılan kitapların tashihlerine va hesap işle- rine biraz ediyor; az çok Fransızca imi için, ufak tefek tercümeleri de beceriyordu. ij Fahri onun gördüğü işe hayran- .. — Edebiyat âlemine atıldınız! Ke bundan büyük bir gurur ve saadet du- yuyordu. Maamafih onun bu gu- ruru küçük bir muhasiplik- le geçinmeğe uğraşan sevmesine mâni taşkil etmiyordu. Fahri kadar iyi ka İpli, zeki, na- zik hiç bir delikanlı buluna- mazdı. Fakat Fahri evli idi. Mübeccel Fahrinin karısı- bunu biliyordu. ni sörmeğe biç kalkışmamıştı. de işlerinden çı- kendisine karısından bahsetmiş- ti. Mübeccel, sanki bu tâkırdıları duymamış gibi, donuk, sakin bir ta dinlemiş, hiç bir cevap vermemişti. Bütün bildiği şey onun çok güzel ve çok şık bir ka- dın olması idi. Fahri gibi pek az bir şey kazanan bir adamın karı- sına çok görülecek kadar şıktı. İsmi de Nimetti, ir akşam, Fahri pastacıda her zamankinden fazla kaldı. b ta Mübeccele evine kadar refa- kat etmek istedi. Bi Mübeccel vitrini istiyorum, di lüzumsuz bir Yalnız bir celi olduğunu, ahate de hiç çıkmadığını süy- lemeğe cesaret edemedi. Birkaç gün sonra, biribirlerini tekrar gördüler. Fahri daha keder- liydu. Mübeccele, evine kdar re- iş etti. a için selâm- laştıkları zaman — Nimet ii bıraktı, dedi, Mübeccel düşünmek için du. vara dayandı, Ağzından budala- ca bir sual çıktı: — Neden? 'evap alamayınca bunu sordu. ğuna pişman oldu. Fahri neden ra: 5 g — Başka birine yi diyebildi. Fahri Yenii Apa sevdirmek fırsatının çıkmış oldu- ğuna ihtimal verdi. meğe çalışarak:: — Size karşı ne derin bir dost- luk beslediğimi bilirsiniz, dedi. Sakin görün- Şapka kutusu | İsterseniz sizi yalnız birakmıya- yım. Fahri derhal cevap verdi. Yü- zünde memnuniyet hissi ile, min- nettarane: — Ne Kadar iyi kalbiniz var, 1 Böyle ayrıldılar. Mübeccel ko- şa koşa odasına çıktı. Kendisini yatağına attı. Birkaç gün sonra olacak şeyleri şimdiden hayalin- de vazıh surette düşünebiliyordu. Yatağının kenarına oturdu. Oda- sına bir göz gezdirdi. Burası hem çalışma odası, hem salon, hem yatak odası hizmetini görüyordu. Odayı düzletmek için para harce- demezdi. Fi ri birkaç kitap ko- yabilir, kapıcı kadından bir pe fidan iateyebilirdi, andığın de, masanın üstünü ki bir ipekli kum: ikte bir yerde yemek yediler, birçok şeylerden Mia tiler. Sinirli ve neşeli idiler, Mü- beccel içinden düşünüyordu: «Bundan fazla bir şey istemem! kğ beri sevilmemeğe alış- , Ben onu seviyorum ya, bana i! Maamafih, Mübeccel umdu- ğundan ziyade bahtiyar oldu, Fa- kat çok sürmedi. İçinde büyük arzu canlanmıştı. Bu arzu onu Men uaaRzze bir dakika bile ri yavaş yavaş Mühen bir temayül eseri gös baş- . Delikanlı Mübecceli sev- sonsuz ümidlere düşüyordu. Bir gün konuşurlarken, Fahri: ren, — Temmuzda on gün tatilim olacak, dedi. eccel: Ben izin isteyebilirim, diye cevap verdi. Bir yere gide- 1? riz, olmaz m sa; nda te Di şapka ile B idi di Bu şapka ihtiyacından mi ar- lal ke zaman, © SİN e, dedi. Ben de a ili bir hasır şapka na veririm, Kim farkede- bre Olur, biter, Birkaç gün sonra, Mübeccel Fahriye: bir hasır şapka ismar- ami; diyordu. Siyah kadifeli.. Seyahatte onu giyeceğim, Fakat Fahri gülmüyordu. Sap- ıydı. Birdenbire, cesaretini topladı — Nimetten li aldım, de- di, Pişman olmuş übeccel cevap vermedi. Sine- mada idiler. Perde arasında bi- ribirlerinin yüzüne baktılar. İki- si de şaşırmış gibiydi. Mübeccel nihayet: —Memnun oldum, dedi. Fahri bir kere daha: e kadar iyi kalbiniz var, dedi, O akşam biribirlerinden çabuk ayrıldılar. Mübeccel yalnız kal. dığı zaman ağlamadı bile. Böy- le bir şey bekliyor gibiydi. Fahri er z gd Hava tehlikesi Edirnede teberruda (| bulunanların isimleri Edirne (Akşam) — Hava ku- eli gündüzlü çalış- Partisi heyeti, ilbaylık, Tecim oda. si, Uçak kurumu, şarbaylık heyet- lerinden müteşekkil, b Nahiye ve köylerin teberrüleri şudur: 1- Merkez nahiyesi, 23 köy 990 lira, 2- Süloğlu nahiyesi 13. ğı nahiyesi e Sü 1475 lira te. ii etmişler en anil de şunlar. ardan Karabehir 1000, Nalbur san 100, Sarraf Mi yalak 3 vi 100, Sütçü Albert Koen 50 lira teberii a rü etmişlerdir. Bugüne Vedik, Edirne ve ilbay- i lığının teberrü tutarı, köylerle ğ > beşi otuz bin iki yüz otuz liradır. Poe ittiharına dahil naza ecnebi. memleketler: e e e Adres tebdili için yirmi beş k il mek lâzımdır. Rebitilâhir 22 — Li günü 79 S5 İmek se eee di Akşam Yatsı betcele bir mektup bir de geldi: kutu ni kullanırsın. Saadetle | men isi lez Fahri» 2 el içine hiç amıyacağı şapka kutusuna bir tebessümle baktı,