E. « £ Taşar Si Z 3 ” k Tefrika No. 62 , de bugüne kadar gördüğüm ka- SR sıkıyor İSKENDER TAOLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZiN OĞLU FAHREDDİN (Sarıkuş) u ikisi de sevmişti. Bahse tutuştular.. Kim Kağar ârıkuş ) onun olacaktı. General Kaçar kaybetti.. ve genç kız Oktaya kaldıl ala kimin olacak ? pm pi ve dört yanında bare) bala düm, ı Diyerek ayağa kalktı Sarıku- ına sakladı., ve arına kadar m rm mi?. kai ia beni neden hatsız ğ Diye par © Kaçarın suratı asıkti, Hanın 8- rap tasını gö ,amaı — Sevgilimi size e gişe Onu almağa geldim Dedi. Oktay, Kaçara o güne kadaf Dert davranmamış, onu har sas Vaşta yanına almıştı, Moğol ordusunda eşi bulunmi. ar gibi bir generali ana bist bas gere v& reyim!; Bak, Sarıkuşun İetiği tasi şarapla doldurdu. nu nerden tanıyorsun?, — Çinli mahallesinden, — Çoktanberi mi?., — Buraya zi günde. beri.. — Çok seviyor müsun?, — Elli yaşıma girdim... tay gözlerini süzerek şarap tasını ağzına götürdü; — Hakkın var, Kaçar! - Ben dınlar arasında en çok onı ğendim, Onunla seviştiğini bana önceden söylemiş olsalardı, ara- © mizdaki sevgi bağıni çözmeğe kal. kışmazdım. Kaçarın elleri titriyordu: Onu bana bağ ma yararlıklarım mez. Bunu siz de bilirsiniz! Bir , oi tutsağı bana çok görmeyi- Pk tay, amaa; çök hoşlan- mıştı. Kolay «— Al, a” Diyemezdi. Kaçar, elinde tuttuğu şaraptari — bir yudum bile içmemişti. Boğazis nı göze görünmeyen bir el, sıkdık- du. ,,Cengizii in oğlu, çok sevdiği ge- Yiralinin yanında küçük düşme mek ii re Onu ben de seviyöfum, dedi, n ş lie bir zar atalım. tas liimizi deni elim.. hangimiz ka- pi Sarıkuşu o alsın.. olmaz NN generali çok heyecanlıy. dı.. fazla israr edemedi: — — Peki.. taliimizi deneyelim. Dedi. Oktay zarları avucunun ede salladı. yere attı Z sd — İşte.. bir, beş... Sen, iki beş atarsan Sarıkuşu alırsın!, Oktay zarları aliş uzatmış» tı, Moğol generali iri omuzlarini sallıyarak zarları avucunun içine aldı: — Taliime razi olacağım... Afis yorum... arlar yere düşünce, Kaçar başı dönmüştü. Oktay geniş bir Be fes alarak; — Bir, iki... kaybettin!, Dedi ve tekrar şarap tasina sö“ ru rap kadar tatlı i bir küçi çocuk bile yere getirebilir. Diye söylendi ve hanın uzattıği bir yu. irden yerde — Dilerseniz, bir daha atalım?., — Yüz ata.. — Yüz ati ne $ yağiknlizin?. — S unutmak için, ağ koşturacağım, Atlarla oyalanaca» ğım, — Bu sefer kazanacağıni ner- den biliyorsun?. - — Taliim belki güler, Ben de yüz ata karşi, sırma püsküllü ke merimi koyuyorum. Bahsi bu se fer de a ami kapınızda yâ uşak olacağım.. yahud kargılı n&- betçiler gibi nöbet bekliyeceğim! açarın e teklifi birinci sinden çok belindeki sir. ma püsküllü öl kaybeder- generallikten uşaklığa düşecek Olaz bu bahse girişmek iste- medi: — Sana yüz at vereyim.. Yaydi, git, yat!. Dedi, Fakat, Kaçarin gözleri çok anl — İstediği zati taliimin benden el midemi anlamak istiyorum, Müsaade e- din de zar iiklmii iyerek, elinde tuttuğu zarlari Ersa başladı. arakurumda cesaret ve meri tanınmış, o güne kadar dünya evine eyi va kadın yü- rkekti. Oktay, ış henüz hiç kimseye bağ» im bir kadındı.. Kaçar ona ece göz koymuştu: «Seni, gü inde sila demişti, Oktay, generalı ikinci zar oyu- A menedemiyeceğini anla» - ğ — ln at bakalım! dedi. U- arım ki, tali bu sefer seni güldü- ve unun içinde salla- di al yavaşça yere bırakti. İktay gözlerini yerde açılan zarlara dikmişti, Sarıkuş da per- 'denin arkasından bu heyecanlı o- yunu seyrediyordu. (Arkası var) Her akşam bir bikâye Gençlik suyu İhtiyar kora Ali Fabri o ak- en samim! eni dör. Dört davetli kendisi gibi ihti- yar, yorgun ve neşesiz idiler, Ma- sanın etrafında âdeta cansız gi- bi, dünyadan uzak gibi oturuyor- lardı. Mütekaid miralayin roma- tizma ağrıları Yani Dostu dok- orun hiç ehemmiyet vermiyo, i Vaktile muş çiçekten farksı or, yemekten sonra, kahve- ler e kütüphaneden cildli bir kitap açtı e dedi, şimdi size Di (Kita- gül çı taze ve kokulu olarak görmeği hülya edi- yorum. Güzide hanımefendi — Ne çocukluk bir kadının buru: lik rengini vermek ne kânsızsa kurumuş bir gülü taze- ee te o Keli kabil de- Zild İn içi su dolu bir billör vazonun içine gülü soktu, ie yavaş çiçeğin yaprakları eski rei ik lerini aldılar. yaprakları da yemyeşil oldu. Tıpkı elli — sene evvel Ayşenin kopardığı gi- i terü taze bir hale geldi. Güzide hanımefendi hayrati kal -| mpi yazık si insanlar böyle gari d eden olmasin? Benim elim. rübe etmek ister misiniz? Bütün il rın asırlardan beri arayıp ta bulamadıkları abı hayat, genç- lik suyu bendedir. Eski siye la çok uğraşan bir dostum o; Ararat dağında keşfetti ve a bir desti yolladı. Hepsi canlandılar ve merakla sordular; — Gerçekten tesirli mi?, — Tecrübesi kolay. Buyurunuz, içiniz, — Siz neden içmediniz öyley- se? — yn hayata yeni baştan baş- lamak istemem. Yaptığım çılgın. lıklar sikir, eylemek kolay bir ii dn — ya kadehleri billör be Ki iç lek ee sus dan boşalttı, davetlilerine ikram etti, Suyun hoş bir kokusu vardı. * İptida, çekine bir yu. dum içtiler, sonra bir yudum da- ha, bir yudum daha, nihayet bar- daklarını boşalttılar. Derhal çehreleri değişti. Sol. zılık geldi. şukluklar kayboldu. Biribirlerine baktıkça hayretlere düşüyorlardı. Güzide hanımefendi hemen ba- şind pkayı düzeltti, me kadınlık hislerinin uyandığı sediyordu, Yalvardı: — Aman bir parça Davetlilerin hepsi de kadehle- rini doktora uzattılar, İhtiyar dok- tor bunları gene doldurdu. Misa- firler gençlik suyunu içtikçe de- giştiklerini, başka bir adam olduk- larını, maziye, gençliğe, hayata ve neşeye döndüklerini hissediyor- lardı, Mütekaid miralay, parıltılı göz- lerini Güzide hanıma çevirere — Hanımefendi, cidden p güzelsiniz b al dedi, Güzide Külebi bu komplima- luğ için gözlerini aynaya çevirdi. Müflis ccar cebinden bir defter çıka- gibi, ttk a bir şeyler anlatmağa KE dul kadın, işvekârane bir vırla sahibinin yanına $0- ere Tatlı elli okşıyan bakışlarile: - — Bana bir parça daha veri- niz! diye kadehini uraıyorda Doktor misafirlerinin hepsin kadehlerini doldurdu. işlerinde ızlarından eşeli haykırış fırlıyordu: — Genç olduk! Genç olduk! hanım bir kaplan yu- ama doktora sokularak: nimle dans eder misiniz? Hep gülüştüler. - Fakat müte- kaid miralay aralarına girdi. — Hayır, Güzide, benimle oy- niyacaksin. Politikacı da bahse karıştı, siğil sizinle? Kavalyesi b ie Mak haykırdı: — Katiyen n olmaz! Ben onun vaktile nişalısı değil iri Be- raber dans etmek bana di Birisi güzel kadının lala birisi omuzlarından 5 ' daki sarhoş ederek çırpını- MN şaka gibi başlıyan bu didişme, sonra bir boğuşma hali- ne inkılâp etti. lar, gençlik suyunu havi olan billür surahiyi yere düşürdüler, Bain Ese Halının üze- çekişen bir kelebek bu su ile MİMEE zengin renklerile canlandı, uçtu, doktorun başına kondu. Doktor yere dökülen şeyler ara- sında Ayşenin gülünü kur.arma- ğa çalışarak — Dostlarım, diyordu, biraz fazla kaçırmıyor musunuz? (Son- ra mahzun mahzun ilâve etti) landıramıyacağım. Yavaş yavaş 8 iy kisi gibi kurudu. Dört misafir, Tekrar ihtiyarladılar. Yalvarıyor- lardı: Anan bir Ende Doktor başını sallıyordu: Radyo 16 İm a Salı irem Almanca ders, 18 0 Dans e (Plâk), 19,40 Haber vi 19,45 Ege caz, türkçe sözlü eserleri 20,13 Konferans, 20,30 Radyo caz plâklar, 23 ano" - viyolonsel seri, iziği, 0 e on: 20,50 Aktüalite, 21,10 Orkestra konseri, 22 * Keman müziği, 22,30 Reportaj, 23 Ko- o kol 23,40 Prag, 20,25 A Ais konseri, 22,13 Piyano müziği, iz 40 Hafif leri müziği, 23,30 Pi Budapeşte, 2 no birliğiyle vie 20,50 Biyo piyesi 23 Plâk, 24 Senfonik orkestra Breslau, 20 Halk enin duyumlar in 10 Halk müziği, 23,40 D. 17 Temmuz Çarşamba A Bam Rita Mani (Şan), 22 Plâk nep Plâk ve duyumlar, Komser 23,15 Yabancı dillerle duy e b - piyano mü* ziği - 20,30 Ee en yayım, m, ZI, 10 Plâk. il eşi rkılar, 21,25 Plâk, Zİ, 45 Oj lâk Buda Gi 130 Şen yayım, 23,50 Çigan vx a la Aylık duyumlar, 1,05 Son duyu Satılamıyacak eşya, ki- ralanamıyacak ev, apartı- ö man yoktur! Ancak yö- lunu «bilmeli: «ği AKŞAM GAZETESİNİN ğ KÜÇÜK İLÂNLARI s Çabuk ve iyi satmak, kiralamak için en emin, en ucuz ve en kolay vası- tadır. En güzel hediye bim SİNEMA “ YILDIZLARI Parlak kâada basılmış, Albüm gibi nefis, zarif cildli bir kitab * En meşhur 300 yıldızın 7 resimleri, hayatları hususi adresleri * 296 sahife - Fiyeti: 1 lira AKŞAM NEŞRİYATI — Bitirdiniz, dostlarım. Genç liğin bir an içinde uçup gidece ğini bilmeli değil miydiniz? Dostlar onun sözünü bitirmesi” ni beklemediler. Hep birden dı- şarı fırladılar. Ararat dağins gençlik suyunu aramağa koşuyor” lardı. Hiköyeci