Tefrika No. 61 TAOLAR, I ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZiN OĞLU |. İSKENDER FAHREDDİN Sarıkuş Oktayın dizine ga. Şarap tasını ağzına götürürken, kapının perdesin den bir arap başı göründü: “Kaçar, sizi görmek istiyor, ulu Hâkanl, (Sarıkuş) “e dizinde türkü erken.. ari em yüzüne dik- katle b 2 es arasında bu kadar Güzel ve cana yakın bir kız bu- em bana neden iylemnedi ei ve Çutsaya dönere! — Bu şahin bakışlı üsse €$i yok mu Diye sordu, Çutsay: , dedi, babası onu be delikanlıları (Sarikuş) adını takmışlar. de kendi gibi güzel el r defa ege en deki ai bile unuturs nuz!, Oktay, Çinli kızı ayağa kaldır- dı.. boyuna bosuna baktı.. saçları- nı döktü: — Ankinin Mind daha die ve üçe belini, u- zun boyunu beğ aydi li dedi, sesini dıktan son Yağ re ai vk sıcak sesile okumağa ba «Azgın PM dindiği > güni Bir ilkbahar günüydü. Çorak ovalar gemi o bezenmişti. Yaz gelmişti. Artık, karlı dağlarda oğulduyan kara kurdlar, köylerdeki obalara saldırmıyordu. Ilik bir mayıs günüydü. karanlık kış gecelerin. de 5 bunalmış gönüller, ğe neşi altında açılıp saçılan çiçek- ler gibi gülüyordu. Uzaktan tozu dumana katarak, atını süren bir yiğit göründü. O yiğit: Benim gönlümde yatan bir aslandır.» y, Sarıkuşun sesini kendi- nden 2 sevmişti., onu dinler- ken, kafasının içinde beynini çe- kip çıkarmışlar gibi o kadar dal- &in, o kadar hareketsizdi ki., göz- lerini genç kıza dikmiş. ondan başka bir şey gör ondan Yy, ye kızı)nı, Çinli e ve da r gece önce Oynunda üre kli Mokayı carcabuk unutuvermişti, İhtiyar vezire: aydi, sen işine git, Çutsay! Ve Gelin bakanına, bu güzel bü büle bir oda" sari tenbih etmeyi unutm edi. riza hanın yanından ayrıldı. Oktay Sarıkuşla yalnız kalmıştı, ok zeki ve anlayışlı bir kızdı, ek hanının zayıf da- marını bulmuş Oktay sık ma la da çoban türküleri hoşlanırdı. Sarıkuşun sesi, per bir ırma- ğin akışına benziyordu. Çinli kız, Oktayın gönlüne a yolun üze- ü ordu. ra çıkar, ora- 1 inlemekten ün akşama ka- dar yeni sevgilisile şarap içti.. baş başa kaldı.. ve Sarıkuşu dizine yâtırarak, saatlerce türküler söy- letti.. bu şakrak bülbülü bıkma- an dinledi. dn Kara Okt arap ei birini bo- şaltıp iki dolduruyordu. Cengizin oğlu çok kıskanç bir erkekti.. Sarıkuşa sordu: — Okuduğun kösküiyü ne kadar güzel ezberlemişsin?! — Karakuruma geldiğim zaman ilk öğrendiğim türkü bu oldu. — Senin a de bir aslan pg Oktay elindeki şarabı içti: Çinli kızların hepsi, senin, gibi utangaç mıdırlar?, Sarıkuş, hanın ne demek iste- diğini da gibi görünerek: elime şimdiye kadar hiç bir ek eli değmedi. Gönlünde > hiç bir aslanın izi yok, > — Hay Gla — dn yiğitleri seni bu- güne kadar nasıl olmuş da görme- mişler?... — Babam beni, Karakuruma geldiğimiz gündenberi Gr dışarıya dan adı. zun günleri, nl ilan gir kuş gibi geçir- din? Oktay dinç Beri yük. selen Moğol ülkesi, o güne kadar, Sarıkuş gibi yi ve şakrak bir bülbüt görmemişti. ii oğlu: undan sonra benim sara- alı araca Benim dizim- de öteceksin Diyerek, me. gittikçe mah- murlaşan yeni sevgilisine bir tas şarap daha uzattı: — Haydi, beraber içelim. Sen babanın yanında bu şarabı bula- mazsın Sarıkuş şarap tasını ağzına gi türürken, vr e bir Arap başı uzan — Komutay Kaça sizi görmek istiyor, ulu hakan! Oktay gözlerini açarak bağır- z n gelsin.. şimdi onunla konuşacak vaktim yi Zenci uşak korkak bir sesle ilâ- ve etti: — Ulu hakan şimdi nek de- dim, dinlemedi. üzerime yüri kai ıdan gitmiyor... iğ (Devamı var) Her akşam |) | bir hikâye | Şi ençtiler, KAR EEA kan r fıkır kaynıyordu. Gece bar- dan likkken n sonra her zaman eve dönerken ayni yollardan geçerler, ayni tarzda eğlenirlerdi. Bu basit Genç ebe amafih sokağa çıkarlarsa bu genç ve güzel kadının elinden kurtula- caklarına ümidleri vardı. Hep bir- den kapıya pir o kadın canlı bir herkülü andıran dev gi- bi insan azmanı Sn isi — ömer, dedi, sen de arkamız- dan gel... Belki eczaneye filân göndermek lâzu; Arkadaşlar a olacaklardı... — Haydi.. başlı ev adam arkalarından geliyor- e her gece önlerinden geçtik. | du. Tabanlarına kuvvet kaçmağı leri kapıları im koguturimr kalksalar ebe ve dev adam bağı- dı. Her gece lp k racaklar b ktı. Bel- çarlardı. Bu ela doyulmaz bir Gene kübik evin bir kadın vardı. iki arkadaş için kaçmağa vakit yoktu. İri yarı adam sert sert sordu; *— Ne istiyorsunuz?. Felâket., Kli ne söyliyecek- lerdi?, Saminin başının içinde bir şimşek ça im b « dedi., EEASİL evini arıyoruz. Doğur- mak üzere bulunan bir haramı var da... Bu yalanı kıvırdıktan sonra de- tabii karşısındaki iri adamla genç ka- dın onların ebe aradıklarını sana- caklar: ebe bayan 1 değil... diye kapıyı kapatacaklardı. Fakat iri yarı a- damla genç kadın bu söz üzerine biribirlerine gülümsiyerek bakış- İri adam: loğurm. urmak üzere bir er; var öyle mi?, diye sordu. ami: — Evet.. ziyetteyiz. — O halde hemen gitmek lâ- .. Ebe bayan Fatmanın evi bir a içeri buyu- run,. ebe hazırlan! İki arkadaş ne e şa- şırmışlardı. Kan tepenelerine sıç- ramıştı, hee ar öp lâzım- d dedi.. pek müşkül va- 1. Sami kekeledi — Fakat.. dedi cal ebe bayan Fatma bizim aradığımız bayan Fatma m — Siz hangi Mi Fatmayı arıyorsunuz?. vara Abel işte karşınızda. Arkadaşlar âdi Hibeler Sa- mi gene yutkun! — Sakın ış olmasın. bu bizim e bayan Fatma İz. mirli ii 92 — Evet. ben de İzmirliyim ği imi yanlış olacak hanım- efendi... Bizim aradığım Fatm in da okumamış... tıp fakültesini bitirmiş. Mütemadiyen yalan atıyorlardı ki, söyledikleri bayan Fatma b geldikleri bayan Fatmaya uyma- sın diye... Fakat A İşte., Genç me bu sefer .. ben Berlinde okumuş, İzmirli ala Ahmedim... Gidi. oruz değil mi?. Hasta beklemez, gımız bayan ışarı çıktı, ve elinde bir çanta ile döndü: — Buy run ri dedi. Artık Sami ile Naci ne yaptık- larının terkini. değildiler... Ma- i Ömerden müthiş bir de dayak yk Biribirlerine yaklaş- mışlar, gayet sin sesle konuşu- yorlardı. Naci Tu Allah s senin belânı versin.. Ulan şimdi gebe kadını nerede bi lacağız?.. Hem de m doğur- mak üzere olacak. Ben ne ile ER Kaçalım r parça... Herif dı. ydu.. LEŞ sıkar.. — İtiraf edelim bar in eli çaldık diyeceğiz — her gece bizle kapıyı çala- rak kendilerini uykudan uyandır- dığımızı anlıyacaklar.. büsbütün sinirlenecekler... Üstelik onları hazırlattık, dışarıya da çıkarttık... Tü Allah kahretsin.. ah Allahım ir gebe kadın olsa... — Gebe kadın değil ya... Evli bile olmadığımızı bir anlarlarsa... Felâket, ne yayacağız yahu okaktan öteki sokağa sapı- yorlar bir türlü bir karar veremi- yorlardı. Nihayet ebe sabırsızlan- aş — Eviniz nerede? Biran evvel rkadaş büs- imdi ebeyi nereye kire lerdi. Sami birdenbire — Buldum.. dedi.. bizim hizmet. çi Despina gebe... Gebe amma 7 aylık... — ar yok.. gider Ye dk açarsın, evine döner.. biz de bu belâdan kurtuluruz; — Mükemmel.. hay Allah Des- pinadan razi ol il Eve geldiler. Genç ve güzel ebeyi bir salona aldılar, Sami ö- teki odada Despinanın kulağını büktü. Despina yatağa girdi: — Aman.. of!, diye inlemeğe başladı. Karnı gayet şişti, Genç e- be odaya girip bu manzarajı gö- rünce fena halde şaşaladı. — Çabuk bir ri Ee mez mi?. Arkada — Peki siz ebe deği misiniz?.. Eğ kız şaşkın: Affedersiniz.. dedi.. her ge- ce iki münasebetsiz bizim kapıyı çalıyor. «Bu gece şunları bekliye- Vaz -» dedik. Kapı Kai Siz kar- şımıza çıktınız... riyoruz deyince yalan gey san- dık... Ne sordunuzsa «evet.. burası.. benim» cevabını verdik.. halbuki ben ebe mebe deği apıyı ça- ıp bizi her gece uyandıranlardan bir intikam almak, onlar: De a bir mu- ziplik yapmak istiyorduk.. ebe di- ye sizinle sokağa çıktım. Halbuki siz m ebe azıyormuşsunuz. ra ei deli gibi gülüşm ğe m Genç kadın bull tün şaşırdı. Biraz sonra hepsi meseleyi an- Tankara n mektupları uzvi hastalık mişler. Senelerce muhtelif teda- vi usulleri tatbik etmişler. Doktor Jelliff kadını ruhi ba- kımdan tetkik edince şunları bul- muştur: 3 Tahteşşuurda idrar tevlid eden mihanikiyetin fazla kıymet alma- sı, babaya karşı fazla Selek ve diğer ruhi teşevvüşler. Doktor kadını ruhi tedavi altı- na aldıktan iki hafta sonra dahi- liye doktorlarının «esrar!» de- dikleri meseleyi ha Mete, has- ta iyileşmiştir. Aşk hastalığına gelince; bu has- a atlık o kadar giemie — bunu ortaya çıkarabi! tababeti ruhiyenin meli tekâ- mülünü beklemek “İâzım gek | miştir. Dizin dinamik tababeti ruhi- yenin şayanı hayret bir terakki- ye ulaşması sayesinde insar ru- ul sysche» bütün çalışma ağa biliyoruz. Bu sah. iklere şaşmamak için ilk ri ii iatik Oomektebinden kurtulmağa erki Aşkı lâhuti bir hale getiren romancılar ve edebiyatçıla.dır. Çünkü aşkın bir hastalık olduğu- nu kabul etselerdi bunu doktorla- ra bırakacakla; zu bulamıyacaklardı. r ve yazacak mev- Daha açıkçasını söyleyeyim mi? sakta. ta kalp teşevvüşleri kabul edili- yor da bağırsak teşevvüşleri ne- den reddediliyor? Çünkü aşkın emiz kalması lâzım değil mi? Ar- etmiştir. Bugünkü fizyoloji ba- izah edilemez Gazetenin birinde, tababeti ru- hiyeden katiyen o anlamıyatı bir era ilk defa aşkın bir hasta- uğunu ileri süren hocam ; Ya hakkında sa rak ölmüştür» diyor, Bunı le reddederim. Kendisi son da rılığı mi doktoru idi. rum. hik er ruhi, İster uzvi olsun tedavisi kabil bir hastalık- kadın fevkalâde idi. Lâkin hepimiz o kadar heye- # can e ki biraz eğlenmeği hak ettik.. dedi ş oturmuştu. a kadar kahka- hanın bini bir p sü ada- Aşk ne eee ne de bağır. aşkta daha ziyade © bağırsak t üşalı vardı”, , 3 5 tık eski Kiz tamamile iflâs < kımından vi ile bağırsağın ay- i şiddet- 3 kikasına kadar Paris polis müdü- e fikrimde ısrar ediyo- ğ (Bir yıldız) ini delilin ii