Sahife 10 AKŞAM SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI IRTEM — Tercüme, iktibas haklı mahfuzdur — Tefrika No, 504 Müthiş bir sadme duyuldu, gemi kayalara çarpmış, parçalanmıştı Kumandan ve süvari ile ileri gelen zabitler köprü lanmış, dehşetli bir sükünet ile : kat dar ifaya suyu yenmeğe gay“ vazifelerini sonuna bakıyor, hâlâ suyu ret ediyorlardı. akat hiç kimse yerlerinde me- tanetle bekliyen bu yiğitlere bir ümid be getiremiyordu. larla bir taraftan öbür tarafa yu- varlanıyordu. Herkes son dakikaların yaklaş- tığını hissediyord Bazıları şaşırmış, dişleri kısık maş, donmuş gibi duruyor, bazi- ları bir şey yapabilmek vahi ümi- dile deli gibi öteye, beriye - ko- şuyordu! Saat dörtte Ertuğrul Funakora kayalıklarına atılmıştı, Kasino- zaki fenerinin beş mil şarkında artık aya mukavemetten büs- bütün âciz kalarak Ohshima sığ- Artık ii imkânı tamami- le yok olmu Birden irki korkunç taraka, bir sadme duyuldu. bir Ertuğrul kayalara çarpmış, ilk | sadmede alt ve baş kısmı da- Zılmış, teknesi ikiye bölünmüş- tü; mizana direği na doğru devrilmiş, den yalnız bir tarafa yatan kiç kasarası kalmıştı. Gemi vii ayrılınca her tara- fında birden e ol bizi yi Alla- hım! Sen kurtar bizi Feryadları in u; fakat fırtınanın şiddeti, gadaba gelmiş denizin köpüklü dalgalarından çı- vav: ai, gemicilerinin talii tık tamamen dalgaların Eyi tabi kalmıştı. Yalnız bunlardan urtarmağa muvaffak olabil. Saat on buçukta Ertuğrul fir- kateyni artık tamamen mahvol muş, deniz üstünde âdeta ir gibi parçalanıp dağılmış bulunu- yordu! Enkazı fenerin bulundu- tam tuğrul süvarisi kaymakam Ali beyin köprü üstünde kumanda :t- znekte, n nm da kıç ri erini göremediklerini ya- i parçalanınca canlarını “ak için denize atılanların İşte gelen ha“ Ha Ertuğrulun battığı yer m” arasında yı kudurmuş (dalgaların korkunç uğultusundan başka bir şey du- yulmuyordu. m saat dokur za doğru bir- denbire fenere bir yabancı gel | di; bunu ikişer, üçer on kişi da- ha takip etti. Gelenlerin hepsi üzlü ad Yaralı kazazelelere ilk tedavi- leri yaptıktan sonra hayırhaha ne sualler sordular; fakat bunlar Japonca bilmedikleri içi gulara ancak işaretlerle cevaplar verdiler. Fenerdeki mühendis mi gemi şekillerini, uluslararası de- niz kodunu göstere, göstere nı- hayet kazazedelerden gemileri- nin bir Türk gemisi olduğunu an- ladı. Gardiyanlar bu zavallılara ken- di eşyalarından, elbiselerinden verdiler. Yakındaki Kasinozaki köyüne felâketi haber vermek üzere bir gardiyanla bir mektup gönderil- di; imdad istenildi. Gecen vakti sahilin kayalarına tırmanıp ilen kazazede- lerin adedi gittikçe Mekyor Bun- lar ertesi doğarken sarp yollardan bu köye geliyor lardı. Bu suretle kurtulmağa muvaf- fak olanlar 69 u buldu. Gün doğar doğmaz Ohshima müdürü Sion Oki polisler ile bir- likte yetişti; civar üç köy hak kından yardımcılar getirdi. Ka- zazed mabetle iptidai mektebine yerleştirildiler, Polis komiseri ve kâtibi ile vaka yerine yetişebilen bütün Ja- pon memurları kazazedelerin sıh- hatlerini faza oeylemeleri için dlerin en gelen dikkat ve ihtimamları ie hshima limanında me Japon ticaret gemisini nı da vakayı işidince geldi. Ka- ii Osmanlı firkatey- X Kisa gözerilmiştr) ) olduklarını bu memurla- ra eyi verdi. Bu haber Japon memurlarını bir kat daha müte- essir etti, Hayatta kalan 69 kişiden 18 in- de hiç yara yoktu; 13 ü mühlik üzere ai yaralı idi; di- erlerinin yaraları daha hafif, fa- aş Tefrika No, 41 18 Haziran 1935 — Demek sen millicisin ha! — Sus bağırma! — ağken bunu sana yap- tirmiyacağım!,. oHaydud!. Ca- navar!... — Bağırma diyorum sana ab- Mer... ORşaği bütün kuvve- #imle bağıracağım!... Kocamı da öldüren sensin Şimdi anlıyo- rum.. kocami diri diri yaktın!... Bizi mahvettin.. katil. alçak!... bla, yalvarırım sana, ak- İni başına topla!... Ne yapiyor- .. Sesin çın çın sun?... Bağırma!. çınlatıyor etrafı... Bizi yakala- tacaksın!... — Yakalanınız, zindanlarda çürüyünüz katiller! Bir deli gibi bei işi kızı ne çeviriyor... Kor gözlerile kızın gözlerinin içine a Haykırıyor: — Mis Beti! Sen de bağır, sen gi katsızlığın son derecesinde idiler; renkleri ölü rengini andırıyordu. Böyle vakitte. ilk yapılacak iş Köylüler pa- i Eeiyiikini Bedir. ldu. Ka- tadı na bakmıyarak doyuncaya kadar yediler, 60 evli Kasinonazaki kö- yü ehalisi bu 69 misafiri doyu- rabilmek için bütün patateslerini ve tavukl da etmekten çe- kinmediler, (Devamı var) kat bakılınca insanın kalbine | dürecek, seni de parçalıyacak- dehşet verecek şekillerde idi. lar... alım... Bazılarının üstü, başı Beniye birdenbire Üneliirene EM Bi z ü sı varsada çoğu çırıl çıplak: | vetile bam ba tılar. ğ — imdat!.. imdat!., Gü EM Saatlerce dalgalarla uğraşmak: ran yok mu? tan, soğuktan, açlıktan hepsi ta- Sesler, çınlatıyordu, vakit kaybetmeğe gelmezdi, İzzet — Susacak mısın, yoksa sus- ve mı seni şimdi!... m gibi benide mi ök mİ Öldür kurtulayım den Si talliğü tabancanın demir sapını düşünmeden kafasına in- dirdi. Kadın gık bile demedi. Yalnız boğuk, karişik bir ses çı- kardı. Dizlerinin üzerine yıkılı- verdi. o Şakağından yüzüne doğ- ru ince bir Kan şeridi uzandı. donuk do- En güzel hediye SİNEMA YILDIZLARI Parlak kânda basılmış, Albüm gibi nefis, zarif cildli bir kitab z Xx 300 yıldızın ve resimleri, Kialin hususi a * 296 sahife - Fiyeti: 1 lira AKŞAM KİTAPHANESİ lal izin ank nde ik iddi iki Ki ii pe gel!... kadını kollarının arasına rak miş ilem a birdenbi- re karşıladı on ” — Mis Beti! ri susup ka- maraya çekiliniz!... . — Haydud!... — Ali yakala şu kızı, ağzını tı- —Al bunu İhsan, çabuk sahile i ALLAHA ISMARLADIKI Yazan: e A MAHMUD KARAKURD label ai ve » kapa kamaraya!.. a uzun sürmedi. Ge mici çırpınan kızı kollarından tut- tu.. ağzıma bir mendil tıkadı. ayaklarını yerden kaldırarak ka- İzzet derhal kayi geçti. — ihsan, kürekleri kuvvetli çek, sahile çıkar ve çabuk dön!... Sular bizi kayaların üzerine atı- yor... Gemici küreklere sarıldı. Ka- yık, karanlık bir kayanın üzeri- ne doğru ilerleyip gidiyordu... Dakikalar o kadar çabuk ge- çiyor ki... İztirapli dakikalar... Korkunç dakikalar... — Demiri alın!... Gidiyoruz.. Gürültüler... Sallniyike Su sesleri.. — Yelken aç, tam yol ilerit., aneler gene gürül ri dönüyor viştek... kaynaşıyor... i iki tarafa yal- pa vurarak Boğaza doğru ilerli- yor.. Deer, saat on iki... Rüzgâr ar- kadan esiyor. Yelken dolu... arın üstünde oynıyarak, kıvri- Tarak, bükülerek ve gemil.. e ul, esrar. bir w E 9 meçhi gemi!.. Saatler, dakikalar geçiyor... Boğaz, arkada, siyah bir gölge gibi şimdi... İlerliyoruz... Gece saat üç... Tek bir ışık yok... Ay küçülüyor... Korkunç bir karanlık... Gök ve deniz... r şey kara, kapkara... Karade- nizin karanlıklarına doğru gidi- y idiyoruz.. vaz Saatlerce yağmur yağdı.. üstü köpüklü beyaz dalgalar henüz ye- ni yeni yatışıyor., geçen kuvvetli bir sağanı müş kıçına bırakılmiş taş miz ee duruyor geceden be: ayni hızla gidi- yor.. — emi gel sen biraz düme- “yan gözü o kadar yor- gün Kırmızı, kıpkırmızı iz ai Dümeni gemiciye veriyor.... Kol tuğa ye Kafasını koltu- ğun arkasına yaslıyor. yakla- rını uzatıyor... inden bir pa- ket OK... yakıyor... — Ali bana *bir kahve pişire- bilir misin? — Şimdi yüzbaşım! Zabit kamaranın bim doğ- ru dönüyor... — ne âlemde? Uyudu mu!... Hayır yüzbaşım!... duruyor bar — İhsan yanında mı? vet!. Ağlayıp — Hay: di sen seli pişir, ih sanı da bana çağır ça yar) ©