baya, çıkarıyordu; ğ yen, çatırdı Sahife 8 AKŞAM SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI İRTEM — Terceme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tetrlka No..503 Ertuğrul dönüş için yola çıkınca ponyada Kii yarim adasının * cenubunda bir burun etrafında daima müthiş köpüklü dalgala- rın çarptığı bir kayalık vardır. B dönülünde bir fersah genişliğinde, dört fersah çevresin- de Ohshi işareti gibi nn e erim du kalikfen del denizde küme halin. de kayalar, vardır, Dü- men hareketinde en küçük ikkatsizlik veya yanlışlık ile en büyük, en kuvvetli gemilerin bi- le bu kayalara çarpmaktan, par- çalanmaktan kurtulmasına O im- 'kân kalmaz. Bunların en aman vermez kıs- mı da saçayağı gibi üç kümede denize yayılmış Funakora kaya- rıdi ır. : Denilebilir ki Kunanonada de nizinin bütün tehlikeleri bu ka- ya kümel erinde toplanmıştır. Ha- ihtiyar Ertuğrul bir fırtınada bu dehşetli denizden ve kayalıklar. dan geçecekti! 'okohamadan Herdiiiteri az geminin güverte kısmı o Z ie Hi ki bazı kabur- ga tahtaları kırılmıştı; gemi iler. ledikçe sarsıntılar, çatırdılar ar- tıyordu. Yolculuğun ikinci günü - 16 e; lâl 1890 salı - sabahtanberi hava Şiddetli bir cenu; gârı esmeğe başladı. Hava ziya- de karardı. Rüzgârın şiddeti gittikçe artı- ordu. Gemide evvelâ yan yelkenleri yapıldı; fırtınadan hasil olan büyük dalgalar üzerinde geminin we kıç örmeleri g Ni p Bi z © o © z a o 5 Klm; bir sarsıntı ve sademe verdi. pirim deniz kini, ve kızgın bir ca: ibi gemiyi sarsıyor, “Ertuğru- an bir | müthiş bir fırtınaya tutuldu Osima adas kalmıyordu. Çapa tahtaları fırlayıp kalkıyor, orası, burası kı- rılıyordu. Bu dehşetli hal ve vaziyet mümkün olduğu kadar süratle ilk emin bir limana sığınmayı pek örükremi olarak gösteriyordu. dı: Biri arkada Yokohama, di- geri ileride Kobi. İkisi de ayni mesafedeydi. Yokohamaya dönülse belki rüz- azalmış olabilecekti. tanbula ne vakit avdet edilmek istenilse geminin böyle fırtınalara tutulması imkân dahilinde idi. Japonyaya gelirken'az mı fırtına- lar geçirilmişti? “İstanbula avdet emrini almış olan eek gözleri önde ve cenupta ı. Bunun için ilerideki vii tutmak kaptan- lara daha muvafik görüldü. Fakat fırtına durup özlük bilmiyor, aksine artıyor, zayıf bul- ukla ir hemen yutmak dikişle gibi büyük dalgalar - cumlarını oşiddetlendiriyorlar- ayi raporları bu sırada Er- tuğrulun res bir ârıza vu- kubulduğundan, d en rüz- gâra ve ölçüme tesirine mu- kavemetten âciz ve mağ de lodos cihetindeki sığların içi- ne atıldığından bahsediyorlar. Kazanda vaki olan bu ârıza ai z birâ E g3 duğu'sırada gemi kömürlüklerin- den'su inmeğe başlamıştı. Bu en cesur ve'yilmaz olanların bile selâmet umutlarını kıracak ları bu delirmiş, kudurmuş deniz- de geceyi andıracak kadar kararan havanın vahşeti içinde altlarında- ki teknenin dağılma Jini hissettikleri halde bile soğuk kan- Lılıklarını ve intizamlarını kay- betmiyorlardı. Fırtınanın, nn merhamet ve aman arile git- harap çkakakitn Tiğ lunan ge- ii kalafatçı, yarası maran- ogoz gibi sanat erbabı ellerinde | ının görünüşü fenerlerle ora; ve imi ein il ei, aşa uğraşıyorlardı. En dehşet- eyi kömi e dm biricik Aim i bu suyun yenilmesi ahlak alete kendileri de işe işe iştirak ediyortlardı.. Kimse bir lokma ekmek ye- meğe, bir damla su içmeğe vakit bulamadan bu su basmak ameli- yatı devam ediyordu İlerideki Ohshima feneri selâ- metle dönülebildiği halde Köbi- ye girebilmek te belki müm! caktı! © z teni ise sükünet bulacak yer- de şiddetini artırıyordu. Ertuğrulun mukavemet kudre- ti — iie azalıyordu. e döle suya galebe im- e cini Canla, indi edilen > rağmen su 'arta, arta nlara kadar çıktı, makine direğin kap- ladı. meşum haber zaten yorgun- luktan tab ve tüvanı kesilmiş ge- micilere nihayet yeis ve fütur verdi. K : n ejder gibi korku verir bir şekilde uzayıp kıvrildiğı hayal, meyal farkediliyordu. işte bu mühlik noktada tek- nenin mukavemetsizliğine ilâve- makine ger su basmasın- dan idaresi kabil olamıyacak “bir hale gelmiş balli; gittikçe yük- rüzgârın önüne katıldı. (Devamı var) Eski bir şömine a Kullanılmış eski bir şi olup Se istiyenler 7 (B. N.) rümuzuna mektupla müracaat. etrika No. 39 All. Üçüncüsü di. Onu yüz- başi eskiden taniyordu. Bahriye- nin meşhur motörcülerinde biriy- di. Makineyi o idare edece! di, Yüzbaşı İngili — İşte yol sikeleğiniiniz mis Hasan,. Ali.. , #ular kemiklerini ezerek bu hale getirdi onlari... Güneşin ve su- yun çocuklarıdır bu gençler!.. 7 İngiliz kızı ayın ışıkları ol. — Ne memeli ne sevimli in- sanlar bunlar dedi. Gemiciler bütün bu konuşulan- ği a gi ti — Haydi herkes vazifesi maşi- na!... Ben şöyle bir gemiyi gözden geçireyim!... Gemiciler biribirinin üzerine düşen gölgeler gibi bir anda da- inerler Yüzbaşı kıza dön- — Bir dakika müsaade edin, şimdi geliyorum. Yelkenleri mu- ayene edeceğim... Seniye atıldı: — Rica ederim, İzzet bu ne Aliliyeti Âdeta büyük bir yolculuğa çıkıyoruz kendimi!... Anlamıyorum, şöyl söyle bir tur yapmak için bu kadar cid- diyete lüzum var mı? bla; bu bir gemici âdeti- dir.. Nasıl bir süvari ata binme- “e ii are edeceği geminin ötesini be- risini m lâzım söylediğin bir ki için Mz piki ihtimal ir harp gemisi için olsa.gerek!... — İci her tekne bir hai vasıtası olarak kullanılabilir!, — Neler söylüyorsun, anlamı yorum an, Haydi ibi Yalnız elini çabuk tut ta kalka- lum... Kız birsaat sonra döne- cek!. — Merak etme abla, hemen kal. kaca İzzet ww. önüne doğru yü- rüdü. Seniyeile İngiliz kızı Be- bek gazinosundan denize vw ran ışıkları seyrediyorlardı, Rüz- gâr sahilden müzik sesleri geti- riyordu. Kadın kahkahaları 1 şam- panya gibi patlıyordu uzaklarda... i kızı Seniyeye dedi ki li bir gecel.., her şey genç vi kulaklarına rüzgâr ei çarp — Size öyle geliyor mis Beti!... Her çatlıyan kahkahada muhak- kak bir saadet aramamalı ben- Li “Şimdi beni de bu kotra- esinde böyle beyaz elbiseler içinde bir ziya parçasi gibi dolaştığımı görenler kim bi- lir ne mesud insan zannederler.. Biraz daşse imi, göz yaşlarımın bebe erimde nasıl donduğunu gö- Gözlerinde yaşları ku- ruyanlara acımalı!... Bu deli kah- kahalar ancak göz yaşı dökenle- | rin sesidir!... 46 Haziran 1935 ALLAHA ISMARLADIK! Yazan: ESAD MAHMUD KARAKURD Affedersiniz misis Seniye! Sizi sözlerimle incittim galiba! Emin olun bunu söylerken... Seniye kızın sözünü kesti. Onun küçük sıcak presa avuçlarının içine al alarak rami iyi kalpli dos- ben er şeyimdi.. balim, hayatım her şeyim şeyim!.. Gözlerinde iki damla yaş par- ladı. Başı öne doğru dü — Eer Celâl, yi yav- nil kızı da dehşetle müte- a olmuştu, onun da gözleri 1s- landı. e okşuyor kadı- ME me şefkati veren bir Seniye, artık b B 4 s r g a iğ 4 erik” ben biraz da sizi avu- vi ve Deniz ha- vası açılırsınız diyordum. Haydi, bayi misis b dada; kaldı rın “başınızı Kız bir eo m. mendille adının yanakları parlıyan yaşları cem bir ll da kar- şıda geçen bir sandalı k rek: göstere- bakın ne güzel kürek spiağ diye söyleni- yordu. Tam bu sırada İzzet göründi Telâşla yürüyerek yanlarına doğ- ru geliyordu. Seniye hemen ba- şını kaldırdı, gözlerini sildi. Uzak- seyrediyormuş gibi i... İzzet dehşetli bir heyecan içindeydi. Zaten ka- paye yüzüne bile bakmıyor- . Doğru dümene geçti.. pi e biribirine karışmış üçu- Birdenbire YE e İz zincir gürültüsü... Kotra sallandı... Dakikalar ge > tmm bir ses: — Tamam!... Demir an dal... söndür!.. Tam yel ee öleli sallandı. Yek kenler bir anda bir yelpazenin açılışı gibi şişiverdi. Biraz sonr: boğuk bir gürültü ile motör işle meğe başladı. Pervane dndü.. su lar beyaz beyaz köpürüverdi bir- denbire... Kotra reket etmişti... küçük dalgacıklar çırpınıyo: di... Gittikçe fazlalaşan bir hız“ la Boğaza doğru e İçeride tek bir ışık yok... Köpük dalga, ziya, ses biribirine ii ye Rumeli sahilini aa edi . Yelken aç!.. Rüzgârla, r kuv eek biribirine iliyeşek bu yaz ir an evvel İ* çalışır gibi, işleyip duruyorlar.» la eda Devamı var) |