AKŞAM SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Yezan: SULEYMAN KÂNI IRTEM — Terehme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 500 Ertuğrul gemisi 10 ay, 3 haftada bata çıka Japonyaya varabildi Aldülhamid Hind Okyanosu- nu a;abilen geminin büyük Ok- yanosu aşamıyacağıma ihtimal vermedi! a Singapura kadar tali yaver ol ile geçildi. Fakat buradan Japon- muştu; yolun bundan sonrası iki mil bile gidemiyordu. Çinin icin de kin EF ai fed vene leceği hesap Kanli di. Oraya bocalamak zaruri ol tuğrulun cesur gemicileri | du. İstikamet değişince rüzgâr sehlikeden kaçmıyor, itaattan çık- vi vena a posta vapurları misali de göz ialmlenii Bu sebeple Abdülhamid hare- ket emrini vermekten çekinme- mişti. Estuğrul tamiratını bitirdikten sonrı bir ölüm mahkümu gibi Singxpurdan çıktı. İarnan ve itikadları sağlam ve tuğrul gemicileri selâmetleri Allahın inayetinden büyük denizlerin en dehşetli ca- navsrlar gibi saldıran dalgalarile , Estuğrul Singapurdan sonra (Sazgon) a uğradı. dan kalk- tıktan sonr a rüzgârın muhalefeti ece yarısı yraz var kuvv meye geminin dalını bindi. Ertuğ sürati iki, üç mile indi, Kıyı ini ye kadar tam 13 saat ülğilarin penç:leşti. Osman paşa Hon- konza 30 mil mesafedeki küçük bir elacığı yağmur, bora arasında ilk görene hediye vadetti, Avaya beş mil mesafede iken geminin seyrüsefer memuru mu- avir'erinden mülâzım (Fenerli Mehined bey: ii Er 02 Diye bir na İssap deliler Kristof kuleniaz kara! Kara! diye ba- dal ması hadisesini andırmıyor mu Gn mi Mehmed beye: — Honkonga salimen demirler- sek Na pi şeyi almak bor- cum ol SUR. Dedi ongda Mehmed beye ilmi Ai âletini aldı. Osman paşa böyle kıyı, fener, ada g'bi kalplere teselli veren şey- leri ilk görmekte çok def; a ar Bu ire zabitler xe ae ce süren mübahaseleri intaç edi- yor, bir deniz eğlencesi il alı- yordu! Honkongda İngilizlerden pek ziyade hürmet görüldü. man İska büyük. bir iie hal duy- rauş alk; 2 (Sörr5z) kanalı ras bir hava öyle bindirdi ki gemi on bir mil ile ört saatte ğer vardı ada o; a beklenildi. För- moz a iki geminin bat- tığı haberi ve Kömür alına- rak hareket edild uradan 650 mil mesafede bu- b Nagazakiye seyahat te si- edi hayet Japonyanın zümrüd renkli, lâtif manzaralı dağları seçildi. Nagazakide tesadüf edilen İn- giliz ve Amerika filolarile se- lâmlaşıldı. Dört gün dinlendikten sonra iç deniz yolile 390 mil mesafede (Kobi) limanına hareket olundu. Burası lâtif, Boğaziçini andırır bir geçitti. Ertuğrul dar noktalardan tehlikesizce ve yedi mil süratle geçerek karanlık bir gecede Kobiye demir att. Kobide imparator eden teş- rifat müdüründen kudumu teb- rik eden bir telgraf geldi, teşri- fat müdürü Yokohamaya ne va- kit muvasalat edileceğini de so- rTuyordu. sman paşa vakti tayin etti ve müsaid hava ile tayin ettiği gün- de ve saatte Yokohama limanı- na girdi. (7 haziran 1890), . Bu suretle Ertuğrul Gi bata çıka, kırıla, döküle, yama- yı ta s nihayet «menzili m: suda» vasıl olabilmişti! Oo Ancak t - il teehhüründen başka bir şey ola- madı! Malak Iyi günler Evvelce İstanbula gelmiş olan Japon prensine refakat etmiş bu- lunan bir teşrif, ifatçı Yokohamada istimbotlarla bale çıkan he- Teşrifatçı- nın ilk sözü: ğ — Bir muntazam posta vapu- bu kadar vaktinde sebili oldu. İstanbul ile Nagazaki arasın- daki mesafeyi kat için geçirilen aylar hesaba katılırsa bu söz bir istihza telâkki edilebilirdi. Fakat iç takdi ile Yokohama arası için sarfeyle- mişti! Bahriye nazırı Hasan paşa da- madından Japonyaya muvasalat telgrafını cuma günü almıştı. Se- lâmlıkta Komodor Meme paşa- ya yüksekten baka: lim pt geldi! A Haberini verdi, Mehmed paşa da; — elen gittikleri gibi lirler pi ters bir mukabelede bu- lundu. Abdülhamid de bu haberi alın- ca Mehmed paşa ile münasebe- tini bildiği gidiş müdürü Hacı Mahmud efendiye: iehmed paşa çok dö- gündü (Abdülhamidin kendi ta- biridir.) Amma işte gemi Japon- yaya vardı. ge Eg — Bak! Serzenişinde bulundu. Hacı Mahmud efendi hü inkârın bu söz lerini kendisine e Meh- — Ben gidemez, m. bile gelemez Sesini. Has. selâmlıkta bana en ii m dilerim ki gemi selâmet- e gelsin; o da her zaman bana on bakabilsin! EE mü vasalatının iii ünü trenle Tokyoya gitti en paşayı SARAY istikbale saray tk müdürünü memur etti, Osman paşa için saray gibi bir daire hazırlanmıştı. Burada ara- balar, uşaklar her dakika emre hazır bulunuyordu. İmparatorluk divanı mn larından İngilizce bilir bir zat ta eyer mihmandar tayin sildi an paşa saray teşrifat mü- öz ile Meri ve in yel na- sıl ve neg iparatora dim lilezeği) İkili müze. zabitleri de en dayın Bunlar da o günü öğleye doğru trenle ve büyük A alar ile geldiler. O güne kadar Osman paşa elçi- re, büyük Japon memurlarına viziteler vermekle vakit geçirdi. (De amı var) Posta ittihadına dahil olmayan ecnebi memleketler: Seneliği > © Gy e > iylığı ili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâsımdır. Rebiülevvel 9 — eller 87 Yat 203 Va 209 4,28 12,13 1614 1940 2148 İdarehane: Babı; Acımusluk Sok. 13 No. civarı Eski bir şömine aranıyor Kullanılmış eski bir şöminesi olup satmak istiyenler Akşamda (B. N.) rümuzuna mektupla ön Tefrika No. 34 11 Haziran 1935 ALLAHA SMARLADIK! ESAD MAHMUD KARAKURD Yazan: ne meşhur kompilimanını- za keşladinin yüzbaşı! ... — Oo!... Bugün hakikaten fev- kalâde pi ve güzelsiniz... Her günden daha ve aba şık rinde ilk defa bu kadar lâtif gö- rüyorum., — yin edin, devam edin ba- kalım!. irlçede bir darbı mesel sidir ck köye kılavuz is- İngiliz kızı yale başladı. Yapraklara gölge veren güneş, du- daklarında parlıyordu. ırmızı, onuk, ince dudaklar... Dişleri bembeyazdı.. kırmızı ile beyaz, bu küçük ağızda ne ai bir renk ahengi vücuda getiriy. — iki kardeş bir “eğ beni şi I sözü vardır... «Şımarık kız, keskin şaraba ben- zer» derler... Çekilme; — Bu ingiliz darbı dönel şa- rabı çok kullananlar için söy- lenmiş olacak bize göre değil.. Yeniden uzun, u ünieğie başladılar... Yüzbaşı tatlı bir sesle İngiliz kızına dedi ki: — Size ne kadar teşekkür et- Miriyer- size minnattdar b e iyi insasınız siz mis Bütün İngiliz kızları da sizin gibi mi acaba!. Rica ederim!.. beni utandırıyor... Nözüketiniz Ben mis Se- gibi seviyorum. İstanbuldan giderken yegâne ha- tıra olarak kardeşinizin sevgisi- i götüreceğim. Ona kendi samimi bir arkadaş diye tanıta- ilmi niyeyi kardeşim — Teşekkür e mis Beti!, ma durun İzzet bey, sr- rası gelmişken hep bir olup şim- Siz çok —A di size çatalım asıl!... hodbinsiniz biliyor UZ. ru öm bu yaptığınız?... Yakışır sizi İng kuz kaşlarını çattı. Uzun lerini, açık mavi gözleri- nin etrafında gezdirerek sprag nın gözlerini, a biraz Br biraz da izi si ro dedi ki: alimli gençsiniz, bekâr- gm bile” belki de im SE Ma nra ayaklarını sinirli, sinirli toprağa vurarak elen 'ndiş Mi ai, — Yarabbi!... Dünyanın her erinde erkekler biribirlerine o kadar benziyorlar İzzet te Seniye gibi için için gülüyordu. ler söylüyorsunuz mis İstanbulun minareli ak- Ss a1 ği gelerde dolaşan âşıklar... Genç“ lik çılgınlıkları!... Neler düşünü- unuz!... Buna benim ne şalı- ben ve m neslim çoktan içli, sevgiyi eşi unuttuk... Biz kendi derdimizle, aünileketirdi ini der» dile uğraşıyoruz. Bizim iztirabr mızı siz anlıyamazsınız! — O halde BİTİ e her akşam evı — Çalışıyorum, kadar çalışıyorum!.. e ki e bilmem!... Sizi, bu halde gören yakında har- be girecek zanneder!.. — Harpten skmadık ki zaten daha mis — Aman aman iz tehlikeli mevzulara giriyoruz.. korkarım geç vakitlere biz ri değiştirelim hemen sö . in baki şimdi mii Akşamları erken gele- ceksiniz bundan sonra eve değil mi? Söyleyin, söyleyin gene su“ suyorsunuz. Evet, değil mi? ma” — Ne gibi? — r bizi lütfen bazı ak- şamlar burada yalnız bırakmaz sanız!... İngiliz kızı şaşırıverdi birden- bire!... Gözleri parlar gibi oldu. esmer mea hafif bir kat . Demek beni karşınızda g zik sizi artık üzmiyecek öyle mi? Bir düşman kızının. evinizde bulunması!... liyoruz, yalnız sevgi mis Beti!... İşte dar!... Kız söyliyeceğini şaşırmıştı mu“ hakkak!... keliyor âdeta!... Ne tuhaf oluyor şu İngiliz kızl” rı!... Bir mekt niyor ve etmi ür ederim az bey, büyük bir Ale göste; nuz bu akşam banal. Bu cümleyi söylerken gözlerini gın leri geliyor... i Gis,