: elz Tefrika No. TACLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR | CENGİZİN OĞLU İSKENDER FAHREDDİN Kin imparatoru bacağından yaralanmış ve imparatorluk a kendi ailesinden bir prense vermişti. oğol ordusu gece yarısı şehre giriyordu nişi re imperatorluktan geçiyor.. KE vk ordu şeh- ri dört çevresinden sardığı halde e an ol kumaı ndani; arkada lan tez ve al iv yar dımcı kuvvetler yerime? Gocsfe) nüne yirmi bin kişilik ği ii ile sallşi be ordunun başında iki büyük kumandan vardı e Kiyang-Hay. Çinliler ei ulaştığı za- man, şehir iki aydanberi muhasa- ra altında bulunuyordu, Çinli kumandanların ikisi de benmi emri altına girmişti. andanlardan birincisi çok ip öldü: ind. surların dibine bıraktırdı ve o ge- ce oradan Moğol. askerini biraz geriye çekti. Kale muhafızları sabahleyin erkenden düşmana ol e sur eteklerinde hiç kimse- meyince, möürirveld yiye- mi bırakıp ıklarını san- dılar.. imparator ar kapiyi ey ve yığınlarla bırakılmış o- lan e ekmekleri, aşlardesbeli at ir yiyen aç askere meri (Koetefo)da bir iki gün © ra müthiş ve bulaşık bir Santa başlamıştı. Ekmekleri yiyenlerin renkleri kararıyor ve dilleri mos- mor oluyor, dizleri tutularak, bir- kaç gün içinde ölüp ila ün sonra Çinliler ve Mo- ğollar tekrar hücüma o başlayın- os ği ator (Nireiyassu) düş Kale muhafızları içinde zehirli ekmeği yiyip ölmeyen bir erkek kalmamıştı. Şimdi, ölen erkeklerin yerini kadınlar tutuyordu. Bunların hep- si de ok atmasını bilen, erkek gi- bi döğüşen yerli kadınlardı. İmparator açlığa ne kadar ta- hammülü olduğunu ve askerini ne kadar çok sevdiğini anlatmak için, Moğolların bıraktığı ekmekten bir lokma bile yememişti.. Ve askerinin öldüğünü cü görün- — Tanrı beni korudu.. yesey- dim, ben de ölecektim. Şehir baş- sız kalacaktı, Diyerek sevinmişti. (5 teşrinisani 1233 hinde Koetefo önüne gelen yar- dımcı Çin kuvvetleri kaleyi Mo- gollarla birlikte yirmi iki gün sı- kıştırdıktan sonra, nihayet bir ak- şam surların üstüne çıkmağa mu- vaffak oldular, Fakat, ihtiyar M.) tari- de- rin hendeklerle ayrılmış “kine ir duvar daha” görünce şaşırıp kalmışlardı. Kadınlar ikinci sura geçerek ram püskürtüyorlardı, ratoru, cenup Çinlilerile bir. mpar: el gelen Moğol çordularını şe hir önünde daha ay durdura- mıyacağını a! şehrin (Yen) rma ğına bakan ii kaçı, itmek istedi.. fakat, Moğollar bunu çabuk sezdiler ve imparato- run kaçmasına meydan vermedi- ler. (Nin-Kiyassu) çok emin sandı- ğı bu kaleden bir yere kaçamıya- lerini açlıktan zayıf düşen kadın- lara dağıttı, İç kalede düşmanla döğüşen yerli kadınlar erkekler- den fazla geye Bunlardan birisi, imparatora çıkarak: — Burada güzel dir na sıl oturabiliyorsun? dedi, okunu alıp kaleyö gel ve bizimle birlik. te çalış. Böyle zamanda bir kol, bir büyük kuvvettir. Evde otur." mak sırası değil!, İmparator bu sözleri duyunca Moğollar arasında çok kısa bir meyaes vardı, Kadınlar, Moğolla- y hana armağan ola- rak götürelim. Diyordu. #yi Muhasara günleri uzuyordu. (Nin-Kiyassu) kale içinden düş- mana ok atan kadınları ve onlara cepane yetiştirenleri “için, yüzde: yurmak en fazla ihtiyar esir kes- sirrnişti san eti yemeğe başlıyan im- parator askerleri yalnız açlıktan şikâyet ediyorlardı. Muhasaranın üçüncü ayına gir- mişlerdi, Moğol kumandanı yeni bir hü- cum plânı hazırlamıştı (M. 1234) yılının birine > nü, şark cephesinden cephesinden de kumandan iledi Kong şiddetli bir hücuma başla- ar, - Koetefo kalesi bü hücumda bir- çok yerlerinden yıkılmış ve bu yi- kıklar arasından hi kuvvet, İer şehre girmeğe muvaffak ok ili. O gün Koetefo kalesi önün- de dünyanın en star döğüşle- rinden biri oluy: e ik şeh- receğini anlayınca; yanında iin ailesinden prens (Çing- Lin)i oturduğu eve çağırarak, i im- paratorluğu kapinin bıraktığı. rı söyledi: «— Kaçmak için bir at sakla miştım, Şimdi bu ata sen binip ka- acaksın! Ben ayağımdan yara» landım., ata binecek halde deği- lim, Cenup kapısından ve kala- ire arasından kaçıp b eline olursan, belki bii diriltir ve ireeorduği ihya e i» Dedi., aratorluk mühürünü ye tacını kendisine teslim etti, Ve prens (Çing-Lin) o gün şehirde hükümdar ilân edildi. (Nin-Kiyassu)nun vezirlerin- (Baş tarafı 5 inci sahifede) kere giyilebilir. pe ttâ beş kere 'değiştirilebilir. » 5 şekle sokulabilir. Elbisesine re değişir, dekoltesi büyütü- lür, dekolte küçültülür, kemeri değiştirilir. cuz yaşamağa gelin- ce, bir ev Kadmi evindeki her şeyden istifade etmesini bildikten sonra bu kendiliğinden olmuş bit- iş demektir, Meselâ evlerdeki ekşimiş bo- zuk sütler yok mu?.. Bunlardan bile adamakıllı istifade edilebi- lir. Meselâ bozuk sütle meyva le- Bire gayet iyi çikar. İşte ucuz onra bir kadın 13 yaşına ks- dar erkek çocuğunun elbiselerini mis gibi kendisi dikebilir. Bayan Ayşe kızlarının imtihan- larile © derece meşguldü ki ken- disini daha fazla oyalamak gü- nah olurdu. yayımi, Plak O. 13 “bak 20 0 Operet plâkları, 21 Verdi akkeli” sk 21,15 Verdi e eser. lerinden opera musikisi, 23,05 Konse; 23,45 Fransızca ve ii ra duyumlar. ie 470 m. 20,10 Plâk, e ie 5 Mizahi koro konseri, ri, 21,50 ie e 22,50 Çift piyano Kone 23,30 Pİ ay 405 m. 21,15 Ulusal musi- ki, 22 «Die Glückeritterm vi a pis ze 23,20 Program arası, 23,3) Halk Habur, a m. 20,10 Eğlenceli 25 6 m. 20 Balla 2 e Soğmdın billirlecek. 21,15 Schuı in piyano müziği, Karışık müzik, 0 Dans. 5 Haziran Çarşamba 18 ie ders, e Jimnastik (Bayan taa) 18:30 Muht Plâklar 193 30 Hal berler, 19,40 Emine İhsan (şan tango kilima, 364 1-15 Gündüz plâk yımı, 18 Radyo iksa. 19,13 irem) 1,15 Pipi - Şale solist konseri, 2,15 Radyo salon e e de Konser, 23,45 Fransi e Al e in ar. m. 20,10 Plâk-sözler, 20, - 0 Al 2 v3 e şarkılı ei 1,30 Londra nakil (ala kam) 22. 50 Epdm nakle devam, 5 Plâk, 23,45 Fran- a ar. 0 Beethoven sonâf- ları, 20, 10 Briz röle, 21,15 Gene nesil yy 21,45 «Juni> adlı ekeç, müziği, 24 Dan 332 m. 21,15 Genelere vi rm 21,45 Köy yayımı, 22 müzik, şeni leri, 23, a MELE üyük o; Tet popuri eli 316 m. 21,15 Ve talus sal yayım, 21, a? Pim nilikleriş 22 Klünik'd program arası, larına kapanmış, Moğollara ok yağdıran kadınlari kamçılıyor di lu. Moğol kumandani, 6 akşam geç vakit yeni bir hücum daha yapa» rak, kanlı bir savaştati sonra ka- le burçi girmiş (Çing-Lin) Mi istifade ederek kalabalığa karıştı. şehir dışına çıkarak bir köylünün evine sığındı, (Arkasi var) Bayanlar diyorlarki den ihtiyar (Hunrihu) kalenin burç 7 e EM NE Her akşam | bir bikâye çay içer misiniz, hanıme- be Yök b ir konyak mı ge- tirelim? Beklemekten canınız si- kıldı... ekten mi? Evet, Nimet ne vakitten beri bu karanlık oda- da yalnız başına beklediğini ta- yinden âcizdi. Ev sahibi kadın bile artık ümi- Artık bundan sonra beyefendinin geleceğini zan- netmiyorum. Nimet, asabi bir tavırla om! larıni kaldırdı. Şüphesiz ki onun gelip gelmiyeceğini bu kadın bi- lemezdi. Fakat ilk randevuya bir rkeğin gelmemesi nasıl kabil olabilirdi? İnsan ilk rândevuyu ihmal edebilir e ? Nimet bunu düşününce, içinde biraz sükün bulur gibi oldu. Mut- laka geleceğine emniyet getiri- yordu. İlk randevu kaçırılmaz, hayır, hayır. Neredeyse gelecek- m İpi eğ çok mühim, çıktı. afih: Tam beşe s9 dediğini pek alâ: hatırlıyordu. Dün, beraber dolaştıklari sıra- vir geçer gibi, onu bu sok getirmiş, bir evin ze- min ir işaret ederek - Şu pencerelerin arkasında, le burada baş başa kalabilmek benim için ne büyük bir saadet ol Bütün kalbimle, bütün ruhumla burada sizi sevebilmek... — oda, hep sizi me e bekliyor. sizi yarın tam beşte burada | bekliye- ceğim, Evet, tam beşte demişti. Nimet bu ricaya çok mukave- met edememi liyan sarhoş edici bir saadet kar- pa, Nimet her türlü ün- e lerini rn a «Pe ki» cevabını verm Z. u. Fakato ise tür- lü gelmiyordu. Bu i G idi. Bunu nasıl olur da ihmal ede- bilirdi? Niçin gelmediğini bilmeden, bir nerede görüşeceklerini ka- EML eve dönmek ne aci bir şeydi. ir mektup yazıp Meryi Fakat iyor« E Bir kaza geçti. Hâmid, yemek masasi nın başına oturmuş, gal” telerini okuyordu. Nimet beye hâkim olmağa çalışarak — Bonjur, Hâmid, dedi. — Vay, sen misin, iki gözüm! Gene modistralarda, şapkacıla” zel manto buldum ki.. madım, ısmarladım. bu ecir bu kadsf sükünetle söyliyebildiğine eğ si en şaşıyordu. Hâmid, c rmeden, okuyordu. Birdenbir O! Ahmed Cemil, dedi. B* muharriri tanıyorduk, değil mi? Hâmidin gazeteye o kadar dak gın olması Nimet için ne bü! yük bir nimet idi! Kocasının ağı ismini işiti” ce dişleri kilitlenmiş gibi oldu. B* şey in up bu. iç hafta evvel, Azmi bef leri iğ bu zavallı m | arrir ... bak hele şu felâket9| dün, bir a çarpmış. K* rısının, çi önünde” Nimet be” — Ölmüş mü? İ — Sorar mısın? Hastaneye bi ve çocukları met sanki si tanimadığı bir ada” ahsolunuyor o zannediyo” de Hâmid anlatıyordu; Gazeteye bike, kibef bir hayat sürmekle beraber, kaf” 1 ve çocukları sefalet içinde k# liyorlarmış... Ne olacak, bu çapkınlık, müsriflğin, soni böyle olur işte. Bu kadar ia Şi Hali il zir kulağındaki ses: Beni” sizsiniz, bütün mal sizsiniz diye fısıldıyordu. ütün hayatı! Halbuki onu gözlerinin si vela de başka hiç bir şey tanımıyordu. Nimet bu felâket babeti kaf” şısında hemen hemen hiç bir duymuyordu. Her halde duyd”” ğu 7 ir acı başka türlü idi. de sızlıyan bu acı hi ğı bu yabanci adamın ölümü” den değil, ona dair bilmediği #9 erden ileri geliyordu. Onun şimdi birdenbire vakıf olduğu gizli hayatı kendisine k8” şi nasıl bir his beslemiş olduğ” nu Nimete anlatıyordu. Ni bütün kalbi ve samimiyeti ile o#* doğru atılırken o her zaman du. Üç hafta devam ölek flört. | kolay bir aşk rasında gö eri esnasinda, onun hususi haya- | eğlendirmekten İdi bir şey dö ina dair birşey konuşmamişlar. | şünmüyordu. di. Biri mik modun göz yağı dike ği e Buluşmalar, Sili ti? Ağlamak için yal a cağı Mi malari hep a şifahen ka- zarin başında ekiş bir kadi” rarlaşmişti, Öl beride, müş- 1 ve Nimeti oradan koğmek terek dost indasiile Y çaylarda — kadınındı. Böyle tanım” luşuyorlardi. Nimet i onun | dığı — adama bütün ruhunu, kek hal a hemen hiç yi ol. | bi rmek ne büyük bir kab” madığıni farkediyo: hat olacakti, Nimet, şimdi böy ire ni büyük bir tehlikeden kurtulmUf Ol man görecekti? Şüphesiz kendi- sİn& telefon etmesini bekliyecek- Iki salı günü Azmi beylerde Tesadüf ederlerdi. Her halde, na- $il olsa onun bir çare bulacağını ümid ediyordu. sm Eve geldiği zaman, vakit epi. olmanın zevkile gülüyordu. Hâmid, karısının bu hissizliği” İ ni ayıpladı: Nİ — Çıldırdın mı? dedi. Hiç miyor musun, genç, sevimli amdı. E Nimet hafifçe Gel bir sesle* | — Evet, çok hoş bir adamdır” Fakat o kadar az tanıyorduk ki“ Hi ikâyeli”