Sahifi 4 “iü , AKŞAM SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI iRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 492 Sarayda bir cinayet, müsahip Nedim ağa vakası Abdülhamidin müsahiplerinden gü nü Kâğıdhanede tenezzühten av- detinde saat yedi sularında elin- de kırbacile nöbet arkadaşı Firuz ağanın odasına ni Firuz ağa, Rüstem, Cafer, Zi- ver, Abdülgani EN oturmu: konuşuyorlardı Bunlar Nedim ağanın girdiğini nezaketsizlikten dolayı hepsine çıkıştı. Elindeki kırbacile odada- ki yatağın Üatine serilmiş örtüye iskemle çekti ve > Fakat tehevvürünü bir rovelver çıkardı. i gösterdi. Düz Miçoşilei — Gürüyor musun? Bu bir kü- , amma seni öbür zgün. olmıyan çük oyuncaktır, dünyaya gönderecektir! Dedi, kalktı, Rovelverin için- deki beş kurşundan dördünü çı kardı. Si esi yeniden 'arkadaşı- na tevcih et Firuz ağa ri oturduğu divan- dan kalktı. Heyecanla Nedim ağaya silâhla oynamamasını $öy- ledi Nedim ağa dinlemiyerek tetiği i i SIZ Fiş olarak yere serildi. Öteki ağalar Nedim ağanın böyle bir cüreti göstereceğine iptida hiç ihtimal vermemiştiler; şimdi de an ile meşgul bu- lunuyorlar: Katil vi ağalığı dehşetinden istifade ederek büyük ' bir sü netle bir kat yukarıdaki odasına çekildi. Yaptığına şimdi nedamet et- mişti. Affını istihsal için şaşkın bir halde, rovelver hâlâ elinde, şah nezdinde ziyade memduhi- i asıl bun ıştır, Hadise haber verilince Beyoğlu zabıtasından gelen polisler dim ağayı tevkif ettiler. arasında Gâlatasaray polis mü- fettişi Fransız mösyö Bonen de bulunuy ordu. İptidai tahkikat başlad İki ad- liye tabibi tıbbıadli raporunu tanzim etti, Ertesi günü Beyoğlu mahke- esi mü isi i i “saba gelerek tahkikatı ta- mik ettiler, Tahkikat Nedim ağanın arka- ma taammüden öldürdüğünü gösterdi. Ek Yıldızdaki daimi divani barhe tevdi edildi. harp reisi Mahmud Mesud paşa, âza ferik Mehmed Hüsnü, İbrahim Kâzım, Hüseyin Rıfkı, liva Sü- leyman ve Cavid paşalardan mü- teşekkildi. Yıldız daimi divanı harbi uzun, uzun tetkikattan sonra ti üdü kabul ve o AL eden katili idama akat iş sl Kime Abdülhamid idam hükümlerini tasdik cihetine gitmedi. Bunu vü- kelâ meclisinin kararına bağlamak istedi. am Kâmilp seti “altındaki vökelâ bei hük- mün icrasi muvafık olaca zetti, Abdülhamid işi (Obir kere de fetvaya havale etti, ininin emrile sal- bin caiz) olduğuna dair fetva emininin verdiği fetva yine lâm Üryanizade > Saye riyaseti altında 5 müteşekkil bir heyet tara- ye tetkik, tasvip ve padişaha arzolundu. Bu t t ve tetkikat yedi gün sürmüştü. Abdülhamid buh- ran geçiriyordu. padişahın huzuruna şitap etti, Birkaç ay evvel zühaf alayı ha- lager ver a disesi vaki olmuştu; birkaç gün ei be, ye bir yim bir kadın yüzün- 1 hril ik öğeler Bis . lam birisini Ger lemeğe ei süs öldürmüştü. Abdülhamid eli silâhlı muha- tabımın en küçük hareketlerine bile dikkat ederek bu sözleri din- ler gibi davrandığı sırada vaka- dan haberdar olarak içeriye gi- ağa birden Nedim ağaya sarlıd; katili kıskıvrak ya- kaladı, huzurdan çıkardı. Odası- na götürerek muhafaza altına aldı. | bdülhamid rahat nefes al dı. (2) Lütfi ağanın sadakatini ve ce saretini gösteren bi (la m kim Ihamlid “Nadi k bulunduğunu i yi Odada meler cereyan ettiğini mss bilmez. Ancak Abdüihamld bir ii taki, ile, odadan çıktı. Sonra Ne Padişah hâlâ bu iki hadisenin tesiri altında iken sarayı içinde hep bu cinayetten bah- Hünkâr artık bu defa adaleti bir ibret muvafakat a bi nümunesi göstermeğe e Hükümetin idari, siyasi bütün çarkları durmuş, işlemiyordu. Her Nedim ağa işine mu- allâk kalmıştı! Osmanlı bankasile münakid 1,500,000 altınlık bir istikraz pa- dişahın imzasına intizar du. Devlet hazinesi bu paraya pek muhtaç haldeydi. Etrafında o kadar gürültüler yapılmiş olan Haydarpaşa - An- demiryolu da padişahin ira- desini bekliyordu. Bunlardan daha az mühim p: çok işlerin yürümesi de ei (nezdi hümayundan) çıkmasına mütevakkıf bulunuyordu. Herkese uzun görünen bu inti- zar yönle padişah ne yapı- du? ülhamid hareminde hususi dairesine çekilmişti. Gussa ve elem içindeydi. En sadık zannettiklerinden bi- le pi etmekte, sarayında bile kendini emniyet altında görme- mekte pek haklı değil miydi? İş- te hayatı Nedim gibi e hangi bir cüretkârın bir kurşununa bağlı kalıyordu! Sinirlerindeki gerginlikle padişah kimseyi hu- zuruna kab istemiyordu. Geçirdiği sinir nöbetleri bazan yaşlarla nihayet buluyordu! Cesareti gittikçe kırılıyor, mera- kı, kederi bir kat daha artıyor, malihülyaya dalıyordu . (Devamı var) Bayanlar diyorlar ki ei e 5 inci sahifede) biraz pahalıcaya mal ol du... Bn bir de kabı vardır. ikisi beraber 145 liraya 1 undan sonra bahsimiz devam etti; çok pahalı... Meselâ güz: ll kişi çorap alacaksınz değil mi?., Sekiz buçuk lira.. güzel bir ea ge yaptıracaksınız.. 30 li- .. Her elbiseyi ayni ayakkabile ölene e ya, Tabii bir kaç is- karpininiz olac. Şik | bir kadın senede 10 elbise “alsa 150 şer lira 1500 lira e- er. yirmi Bims parası 170 li- radır. On rpin 300 lira eder Dehşetli bir para değil mi?. Yeni evlenmek üzere bulunan bayan doktora sordum: — İdeal koca tipi nasıldır? Ni sıl bir erkekle evlenmek iliği. niz? — - Vallahi ideal koca karısının işine hiç karışmayan ad Kocam benim mL FR hiç Es rışmamalı... Meselâ gece hastaya çağırılan bir kadın iii tapki bir erkek meslekdaşı gibi çanta- sını hazırlayıp, kalkıp gitmeli we kocası buna hiç bir şey me melidir. Evlenmiş bir kadın dok- tor gece hastaya, kızlık zamanın- dan daha serbestce, daha elini kolunu sallıy: maras gider, “ — ım neler yapmama- sını örne. — Evlendikten sonra pen a miş gezmemesini İsterim. Er de pijama ile dolaşan, balkona, apisına pijama ile çikan rahatsiz etmemelidir. : — Bazi iz eve gelince kocalarının gazetelerini açip mü- temadiyen m alarina sinirle- nirlermiş.. t Mütemadiyeli İeğümedi kocanin mütemadiyen okuma bir koca: 5 si daha havirlıdır. — H.F O“ Tefrika No. 20 28 Mayis 1935 ALLAHA ISMARLADIK! | Yazan: ESAD MAHMUD KARAKURD — neler işiti- yor, hiç insan re İm böyle şey söyler mi? — Misafir değil ki düşman o!.. Bizim düşmanımız değil mi İngi- lizler. Hem yanında kocaman bir İngiliz zabiti vardı. Ne çeri bizden sanki gel 'denbire içinde bin bir Işığın Zanalığ elâ gözlerini, etra- fa gezdirdikten sonra; küçük ço- cuk başını dayısının kulağına götürerek korku ve heyecan için- de dedi ki: — Mustafa Kemal gel sin!.. - Onların hepsini abii, TN öğretti bun- ları!.. Mustafa Kemal paşanın | kim olduğunu biliyor musun sen!, mandanımız değil mi? Düşman- larımızı memleketimizden çıkara- cak, bizi kurtaracak 0!... Hem ni büyük bir adam pie mek- tepte hoca da bize a — Peki öyleyse niye oysa EE nr ug onun ismini gizli söy- Tüyo, DE ne çabuk unu- yı sen tembih etmedin mi bana onu içinde sakla! diye.. Ci ciyi döğüyordu da dedim ki: «Görürler onlar, Mus- tafa Kemal paşa gelsin, onların hepsini kesecek» babam öyle bir bana baktı ki korkumdan az da- ha ödüm patlıyacaktı. — «Bir p ağın böyle bir söz işidirse gebertirim» dedi. O için işte sana gizli sy Belki babam işidir di- ye! a ben gene korkmu- yo ii Kız dayısının söz söylemesine meydan bırakmadan dedi ki: —iyi amma dayıcığım, ben bir sir e rum!.. Babam ni- çii u sevmiyor, bana söylesene mii ediyorum çok!... meme ii «Sen böyle şeylere ka- dedi. ali çocuğu kucağına aldı. Da- ğılmış bir yumak ipek gibi göğ- sünü dolduran saçlarını okşadı. un küçücük esmer yanakların- dan öptü: — Sen daha küçüksün Emel!.. Annen doğru söylemiş, Böyle şey- lere karışma, düşünme bile!... — Ne vakit gelecek o, — Yakında inşallah kızım!., — O gelince İngilizler gidecek mii, — İngilizler, o gelmeden gi- Herler yavrum! Kız birdenbire dayısının ku- cağından atlayıverdi. Heyecanla: — Ben kacıvorum davı!.. Aman örmesinler!., Üzerimde yeni ek biselerim yok, sonra babam ki k gene o İngiliz kızı i# dak gınlığından istifade eden bir kuş gibi minicik bileklerini İzzetin ellerinden kurtararak bir anda sarmaşık a; ının arasında uç” tu gitti. İzzek başını arkaya ç* virdi ve yürüdü, henüz daha üzeri lası Seniye çıkıverdiler, Ellerin- eni koparılmış birer demet maioke vardı. İngiliz kızı raplar... açan kumral saçları kıvrım, kıv» rım kıvrılarak şakaklarının üze“ rine düşüyordu. Leylâkların es- mer gölgesi yü Bir anda İzzetle göz k diler. Biraz durakladılar, İzzet ğe bir hali ., Sevdi- ği kızla ilk defa iliğini ace mi bir âşık gibi ne yapacağını şa- şi Elini uza tmalı mıydı, başı ile selâm mı Yoksa bir iki kelime bir şey mi söylemesi icap ederdi?... Hiç birisini yapamadı. Öyle durdu. Kız ondan daha gi- rişkendi anlaşılan, yüzünd ik telâş eseri görülmüyordü. ona doğru yaklaştı, elini uzattı: cod morning kapiten.. (sa- bahlar hayır m — mis Beti! İzzetin dudaklarından bu söz kendi rine çıkıvermişti. lanızi ziyaret ediyorum. Tesadüf abil olmıyor size!... — Çok var mis Betil.. Ablama sık sık gelmek fırsatını bulamıyorum. Maamafi zik! Ablama yaptığınız bu ziya- retleri bilmiş olsaydım her şeye rağmen kaçar sizi görmek ve zevkinden kendimi mahrum et- istemezdim... — İnanalım mı bu sözlerinize yüzbaşı!... — İnanmak için vakit sarfet- menize acırım. Söylediğim mu hakkak ki e mis Beti!.. . Siz bir bolan rr değil hr Gi şair gibi ko- nuşuyorsunuz, bugü! enizciler lerden ziyade şairdirler matmazel — Ah Geli a sekiz dere yolu vi bozuk!... bille geçip buraya gelene siye erim Terin altımdaki araba spor arabasıydı. Makasla- kırılmadı. — Sahilden gel dar zahmet Mn Nisbe- ten yol daha güzeldir. Hem erkenden tek başınıza bir araba ile İstinye sırtlarında dolaşmak bir hayli cesurane ha- reket değil mi bir kız müsri Me iliniz bazulabilir, bir serserinin wüzüne maruz kalır, başınıza bir iş gelebilirdi. ) (Davamı var) Sİ