Tetra No. 12 ii TAÇLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZiN OĞLU İSKENDER FAHREDDİN “ Ben, Çin imperatorunun zabitiyim. Yabancı ulusların ordusunda, başı aşağıda gezen tutsaklar gibi çalışamam. Ben de, kumandanım gibi, kendi elimle karnını deşeceğim !,, Kumandan (Pessa) nın ölümlü. Oktay kardeşi: an inin sözlerini c kulağile dinliyord. Demek ki, (Şe-TenŞ e) damar- dJarında Moğol kanı gi deri Oktay: — Keşki onu bir kere alnın- Han öpseydim. Diye cerh. Moğol hanı, Çinli kumandana iki bin akıncı daha göndermişti. (Şe-Ten-Şe) yardımcı kuvvet. gelmeden önce, Şan-Tona gir- miş bulunuyordu. Li hinin çadırında kolları bağlı ya- tayordü. (Şe-Ten-Şe) Çin imparatorunu Ve güzel prensesi misin ayamadı- di isin eek it e rliydi. ızlar ezan Sarı çaya Ve ee bu hakan bunların han- gisini i beğenirse, e ötekileri Moğol hanı (Şan-Ton) kızla- an hiç birini beğenmedi.. hep- 8ini Za erine dağıttı, , Oktayın özü (Dağların kızı)- Bda, aklı da (Çin yıldızı)nda kal i da ağ güzeli, öte- aç gün sonra $u haberi göndermişti: Arzu ederseniz, Şan-Ton- daki ordu ile Çin imparatorunun üzerine gideyim?» in sukutun- dan önce Çinli kumandanı Şan- Tondan rma ekini (Su- buta, ay) Nankin surlarını yıkmağa Yeni ölmüş insanların etlerini de Yemeğe başlamışlardı. Nankinde başka iL. da baş göstermişti, ankinde on yedi Çin kuman- Hin Bağ Bunların hepsi de gün inadcı ve de- ipa ebe iplerdi, Moğollara ye- hilmemek için, kanlarını son dam. lasına kadar dökmeğe ve eki © Teslim etmemeğe ağız birliğile And base » Subuta haberler Oktayı iaritan umutlandırı- Yordu, Subu iy — mek Sub Nankine gire- ra haber Alemi -Tuli, Oktaya — İstersen bir kaç bin yeleği bir in > Nankine sidar im ım edeyim ll Oktayın iii anla- > Oktayda! utay bu işi > başına Yardımcı istemiyor... e önem veriyordu. Kale içinde yaka. lanan kumandan (Pessa)nın der- hal karargâha gönderilmesini bil- dirmişti. Bir akşam Şan-Tonda şiddetli bir gök gürültüsü koptu. (Şe-Ten- ği iyeti bitlere: Diye söylendi, Çinliler gök gür- lemesinden çok korkarlardı, (Şe- Ten-Şe) ogün çadırına geldiği zaman tutsak kumandanı yere u- zanmış gördü.. yanına eğildi.. ve zi Tessa) deşilmiş, bağırsakları dışarıya uğ- ramıştı.. Şan-Ton kumandanı çok- tan ölmüştü. (Şe-Ten-Şe) kapıda- ki Secil kumandanın sıl öldüğünü sordu. Nöbetciler oştuğumuz zaman e ucu siv- ri bir demir eş- miş ve yere yuvarlanmıştı! a 5 © © m w 2. 2 ma 3 > < Ss fd ia ğun başına vurarak saatlerce dövün- müştü. Pessa ölecek bir adam değildi. kale müdafileri arasında onun eş- siz bir şöhreti vardı. O, Çinde en cessur bir kumandan olarak ta- nınmıştı, Oktay karargâhında Pessayi bekliyordu, (Şe-Ten-Şe) Moğol hanına ne cevap verecekti? arargâhtan la zabitler Pes- sanın cesedini bir hayvan üzeri- e yüklediler.. Oktayın çadırına ösilekli Cengizin ln Şan-Ton müda- fiinin yem görünce tüyleri ürpei — Sen Hlmamliyille, Pessa!. Diye bağırdı. Oktay, Çinli kumandanın ölü- müne m acımıştı. u da Ge gi- bi ar alac. Diyordu. Şan-Tondan gelen esir zabitler- | denbiri Oktayın teessürünü görün- ce ortaya atıldı; — Beyhude üzülmeyin! dedi. Onu yakından tanımış olsaydı- nız, ölümüne hiç de acımazdınız! Oktay: — yi runca, zabit, Pessanın Diye soi nasıl bir adam olduğunu anla raman bir Çinli idi, Onların so- yunda yabancı kanı yoktur, Oktay ere zabitin sözlerinden müteessir ol — Sen, Münin ordumuzda ça- bime m Diye Zabili kn başını salla- dı: —H . Ben Çin ipmarato- ru Kiya) nun zabitiyim. Vaha seların ardmennda ha. Kp Her akşam bir hikâye Bütün hayatı çapkınlık, be maceraları, ömrü pek aşklarla geçmişti. adar elli beşini geçtiği halde hâlâ yakı- şıklı bir adamdı. Fakat artık adam pars dl era hissediyordu. ık bir i eteğin arkasın- — m haftalarca koşma- ğı, tatlı bir vaid öp için ay- larca uğraşmayı, mehtapta kol- kola bir gezinti için nezle olm: alacak ei Gini yap- mağı mânasız bu Hattâ bazan seki ri ha- Selo de kendine: iin. salak... diyor- n . Bir perdenin arka- sından iel genc kızın yüzünü gö- receğim diye evinin e gece yarılarına kadar piyasa etmek.. ilânca kadıncağız “bir Kere gülümsiyecek diye arkasından koş babam koş. Koş babam koş... Şimdi bu geçmiş maceralar ak- dinmiş. Ne abdalca uğraşmış, ne salakca yorulmuştu. Artık kati surette dinlenmek is- tiyordu. Bostancıya, Suadiyeye şöyle tenha bir köşeye çekilecek, bol uyacak, kendisini ilme ile yapayalnız yaşıyor, istediği gi- bi okuyordu. Yaz elm Artık asfalt yo- la bakan şık pencereleri açıyor- lardı, İçeriye koyu bir çiçek ko- kusu doluyordu. Dışarıda kolsuz, çorapsız, ağ mp ii genc kızlar kıvrak kıvrak gece yarılarına ela kala do- laşıyorlardı. Fakat Ahmed Sami beyaz saç- lı başını uzun iskemlesinin arka- m arasında dolaşa e kızlara bakmamış, onların ek kahkahalarını siena Gi Sade, sade okuyor. Eline doktor rk İoind ruh hastalıklarına dair bir kita- bi Birdenbire gözüne «Dol e e) e *lia senihtö geksnel . «Le ın de midi> de deniyor, m kia in insana ârız olân şiddetli çapkınlıktır. Böyleleri i sönmel Ve olan ateşin son ki- rler, Bilhassa evlerindeki hizmetçi kızları- um genc kızlara pek musal- ali okudukca gözleri bü- yüyordu. Bu ne garip bir hastalık- t12. Yaşlı çapkınlığına dair bah- sin son satırlarını okürken kapı açıldı. Köşkün hizmetçisi içeriye sü- üldü,Gene, güzel bir kızdı. Göz- lerinin içi gülerek: — Yemeğinizi mı?.. hazırlayayım Cevap vermeden, uzun uzun bakışlarla Ferideyi ve ediyor- du. D güzel de ne garip manalar gizli idi. Saç- ei sağ gözünün üzerine ne gü- dökülmi . Feride cevap m m ışamam! İsterseniz benim de başımı vurdurun!... İsterseniz kollarımı çözün.. ben de Pessa gi- hi kendi elimle karnımı desevim! Sevgi ve bilgi beklediği e o ii uz! kara, bir leke filân var sandı. He- men aynaya baktı, Hayır bir şey yoktu. ümsedi; sen ne güzelmişsin... e fikardadı; — Size öyle geliyor. — Bak“ bee Tak külhani- . Ne güzel göz- — Şimdi mi rükün, — Doğru.. bu güzel gözleri gör- mek için kör olmak lâzımdır. ide şaşırmıştı. Sami Kl şim- hizmetçi şeklinde ipeklerden, gü- zel kumaşlardan yapılmış bir be- beği ml) du. — Feri Tatlı, çit kırıldım, hopba, zü; be bir «efem» deyişi vardı. İhti- yar kurd: 'Efem»ini sevsinler senin.. Benimle beraber yemek yer mi- © Feride sanki kendisine aşırı bir şey teklif edilmiş gibi kıpkırmızı kesildi; — Nasıl olur bilmem ki... prostelâ ile.. — Çıkar pretelii. .senin baş- ka elbisen yok mı — Dolu sia arı giy işte.. bir bayan gibi, süslen... Gel beraber yemek yiyelim. — Boyanmama müsaade eder misiniz?. — Ta Bu tabii.. hay külhani hay.. mi gibi boyan., iste- diğin gibi... Hem bakkala da ha- ber gönder.. bize bir kasa bira ge- tirsin... Sen birayı seversin değil mi?... Tevekkeli değil “benim bi- ralarımı gizli gizli... Hay çap- Perili ayni ni dışarı çıktı, a süzülürken — Beş dakikaya ai geli- Ks, Ahmed Sami onu bekler- he ordu. Aklına ah- ba; Srdan il doktor geldi. Sa- mi bu doktora: — Ne yapayım Horoz ölür, gözü çöplükte kalır- mış. derler.. ben de ihtiyarladı- ğım halde bir türlü maceradan vaz geçemiyorum.. diye şikâyet etmişti. Doktor ona: — Oku azizim — .. Okum ilim her şeyi ei eli basar akde gülüm- üyor: ri kapıda şık bir ba- belirdi... Sami hayretler için- de ele Bu şık, güzel boyan- mış kadın Feride mi idi. O hayretler içinde bakark. Feride o şık tuvaletile güzel bir sofra kurdu, Masanın üzerine çi- cekler, güller dizdi... Biraları da HA Bayanlar diyorlar ki am değil mi?.. Pek zeri ka dınların elinde yama bir süs ola- bilir.. hattâ öyle yamalar bilirim ki, bir çok kadınlar tarafından süs zannile taklid edilmiştir. Sağ“ am elbiselerin üzerine konuk öl mak için konmuştur. bahis. Sonra eskimiş bir elbiseyi yeni- leştirmek, e . zevkli, aile bütçesi için ne faydalı bir iş de- gil mi?... Biz fakir bir milletiz. Ev Lüdırlığı olmadan ailelerimizin rahat etmesine imkân yoktur. sasen hayat da aşağı yukarı böy- le yaşamaktan ibarettir. ene kızlarımız lüks filimleri O da başka çiler istiyorlar. hayır... rin hakiki hayatla hiç bir alâkası yoktur. elki erkeklerin çoğu da g kızların bu tkdi e ev- lenemiyorlar. İşte genc kızların ruhundan bu telâkkiyi söküp at- ak lâzımdır. «Kızılay»da «Çocukları o ko-. ruma» cemiyetinde uzun zaman danberi emek sarfeden bayan Sa- fiye Hüseyin: ocuk günü gibi yakında. bir Bunlara da onlar birer kırmızı çi- çek takacaktır. Anneler gününde bir duğu bir kerre Fra an- latılacaktır, er günün memleke- tin her tarafında kutlulanacaktır. O günü herkes annelere bü hürmet gösterecektir. — H. » elimde değil... F Ri Hareketleri ECMUASI'nın UR bayilerine: Fikir Hareketleri mecmuası taşradaki bayilere bundan son- ra doğrudan doğruya idare- hanesinden gönderileceği için taşra bayileri Akşam matbaası A müracaat ede- bilirl, naşa yemek yemeğe başladılar. Bir yandan da kurdukları gramo- fon oynak oynak havalar çalıyor- du. ya Artık kitaplar da bir tarafa atıl- mıştı. Ahmed Sami gene eskisi gibi saçlarını itina ile Poyaiyon e kolunda yeni bir genc sevgili hdi si gün kendisine her şeyi u- ak için okumak, ilim tavsiye Mini doktora rasladı.. — Azizim dektor.. al ya halimi.. dedi.. görüs ni dinlemedin azizim, liğe ile e olmadın... ie başı- ma bu belâları | vi o ilim de: ğil mi?.. Azizim bu defa da beni «ilim» mahvetti. ilim yüzünden işi capkınlığa döktün...