AKŞAM Tetrika No. 196 GIDAT KUVVET | Hi | ie Ler | Sarıyerde ! HASAN BAR OS mii anali e ayıf ve cılız olanlara fazla Yazan: İskender Fahreddin gl Meimayd e yen gıda lâzımdır. İşte Hasan Fıs- Kontesin rüyası çok mühimdi. Falcı kadın: “Barbarosun kılıcı Fransayı ikiye bölecek!,, demişti. Barbaros bu sözleri hayretle dinliyordu. von Mi re hel esi m beee Sli reisin me- Zarını ziyarete gidece| Barbaros Salih reisin cenazesi- ni İstanbula gö ediğine ke- derleniyordu. O güne kadar deniz e nde ölmüş, mezarı belirsiz az si çok seviyordu © karada yaralandığı İçi için, izi ni denize attırmak reisin cesedi güvertede kok- mağa başlamıştı. Fakat Barbaros azmetmiştiz Salih reisin cesedini Tulona götü- — Denizde kaybolacağına, iz dost a gömülü kalma- sı daha iyi isa bimer Ali reisle dolaşıyordu: u koskoca memlekette Sa- Ml » reise bir mezar taşı tedarik edemiyecek miyiz?. Paşam! Buradaki insanlar Elbette güvertede Tiz. Bu işi bana bırak Tulonda dolaşayım. Salih reisin Mezarına bir taş dikmeden, bir Yere gitmeyiz. rada amiral gemisinin is- çi bir kayık yanaşıyordu. Ali reis kayıkta gelen kadını tanıdı; — Kontes Laure geliyor, pa- şamil, Diye sesle Barbaros baçn aşağıya eğdi. Kontesi görd — Bugün cuma olduğunu unut- tum. Ziyafet ke ek, söz vermiştim. mek için geliyor, Haydi, Al reis, ge kar- şıla!, Ali reis geminin iskelesine ko- $arken, Barbaros da gemicilere i vermişti: — Herkes işinin başında bulu- ak. ontes ip merdivenden yuka- “laştıkları beniz Kontesin ilk sö- 7 Bez rüyamda sizi gi düm, ikea Elinizde altın gibi sarı, parlak bir kılıç vardı.. üzeri Vücudumu bir hamlede ikiye dünüz! Ah. o ne korkunç manzara idi, yarabbi! Hâlâ gö- Zümün ay perak bir kılıcın savruluşun rüyoru: Bee Kontesi berdi din- Miyordu. Kontes, Hayreddin paşanın ya- nına sokuldu: Eg e iu rüyan! n mânası nedir a- taba, amiral hazretleri?. Barbaros dudağını bükerek gü- lümsedi: — Vallahi > izm hiç anlamam, İstanbuld Isaydık, tanınmiş falcılardan birini çağır- tar, ğe yene ep im. — Bun sizden önce dü- şündüm ve mere Bizim memle- ketimizde de meşhur falcılar var- dır. Bu sabah gözlerimi açınca bunlardan birini çağırttım. — Rüyanızı nasıl tabir etti? e merak edi söyledi acaba?... yorum. Neler seg > ye sancak dire- oturmuştu.. Bir- denbire özleri yere indirdi; Bu falcıya çok itimad ede- rim, dedi, kocamın öleceğini, ba- na bir ay önce haber vermişti. Geçen yıl içinde olan zelzeleyi iki gün önce söyledi. Bu rüya için de dedi ki: «Sizin üzerinize kılıç- m -her kim ise- bu sözleri söylerken öz yerden ayırmıyordu. Barbaros kaşlarını © çatarak, le genc kadına si ii bir kadın. sordun Niçin a — Etken, Rİ İsanın indi- ğine hükmed gi 4 ee hazretleri? Babamın ye münü ve zelz eleyi i ba ka, e KE ileron mal raslamadınız mı? ela Kontesin kalbini kır maktan mandi işi şakaya boğ- mak istedi — Hay eliniz de size gi miyi selesi e topçu- Bir kaç m yürüdü.: Orta güverte- de ER sollu üçer hzl top var- dı. Barbaros: — Bakınız, Kontes! ik Nis kalesinin burçlarını | y 5 S z 5 ii. s3 # < © © © > “a rutla kızar, olur ve Kontes bu izahatı dinlerken, ie başındaki nöbetciler, bir gül lenin kovanına nasıl yerleştiğini, topun nasıl ve nereden ateşlendi- ğini anlatıyordu. Ali reisle Barbaros, topçuların verdiği tafsilâtı Kontese tercüme ediyorlardı, Kontes geminin güvertesini gez- dikten sonra, alt kata indiler. Bu- rada yüz elliden fazla kürekci vardı. Barbaros Kürekli i icabında iki yü- ze, vr yüz elliye kadar çıkarılır ve Ea suretle geminin yolu arttırı- i ve kürekciler aya Forsaların > aylıkla ça- ışanlar. pek azdı. Barbaros kü- rekci ni, erzak depolarını da gezmişti. Genc kadın bu gemideki intizamı gördükten sonra, Barbarosun ku- lağına eğ A — Şimdi, amın gru tabir Sdlidiğine bire vi inan- dım, amiral hazretleri!, Nazi iyii Gi kalabalık olma- dığı için, onu rahat rahat seyre- debildi. Pek ciddi ve hoş bir ka- dındı. Pek genc olmadığı belli idi. Fakat şikel hiç ki memişti. ayağa kalktığı sırada, o da kalk- mış bulunuyordu. Nazirenin ök- i iki tahtanın arasına Et er işin uğraştı. O yardım k Hızla çekti. Ökçe oluğu pi kaldı, ayakkabı kop- — Pek esef ederim, pek esef ederim, diye söyleniyordu. Nihayet bir anahtar çıkardı, bu- nunla iterek ökçeyi kurtarmağa muvaffak u sırada tram- vay hayli ilerlemiş. ökçede bir çivi kalmıştı. Bununla ökçeyi tek- rar iskarpine İski, Tram- vaydan inip te bir iki adım attık- ları zaman, ökçe gene ayrıldı. Nazire: — Ökçesiz ayakkabi ile yürü- yeri dedi sıkılmış gibi görünüyor, saatine hile Affınızı rica ederim, Lütfen sisi burada bekleyniz, bir otomo- bil bulayım. Bunu sö Eilarzal beraber ken- ya ği e etti. Nazire, ya- undaki adamın hüviyetini anla- bir otomobil ile geldi. Sordu: — Size refakat edebilir miyim? Nazire a rk ver- di. Araba hareket etti, Delikanlı kendisinden bahis İhtiyar dı. Beraber yaşıyorlardı. Kız kar- deşinin bir ahbabı ile nişanlı idi Nazire hiç bir şey anlatmadı. Yanındaki eğin yüzüne d bakmıyordu. Bir an evvel eve var- maktan başka bir şey düşünmü- yor gibiydi. Delikanlı merakta idi. Acaba evli bir kadın mı idi? rdiğini görünce, , âdeta büyük bir hırs duydu. On beş sene da- ha genc olsaydı ayrılmaz, bek- lerdi. Yayut ertesi günü gelip beklerdi. Fakat şimdi de neden bnm n içeri gir bir ü > BS rkaç gün sonra, Beyoğlunda Naziieye tramvaydan inerken te- sadüf etti Hemen elini uzattı. Genc kadının parmağında halka olmadığını gördü. Biraz konuştu- pasta ikram etmek ti, — Yarım saatim var, dedi. Yakındaki bir pastacıya girdi- ler. Neden yalnız yarım saat vak- ti olduğunu sordu. Nazire, piya- Barbaros gene gülümsedi.. ve Kontesin sözlerini i EN anlama- mış gibi görünerel — Kon — çenablaıı bö . a yrd. K tes ir! -diye cevab verdi. Könt mile bu sabah Parise gitti. — Tuhaf şey! Benimle veda- laşmadan. Kontes 7 EM ilâve etti: ont rüyami zi ermesi için, kimseye görün! gitmeğe mecbur oldu. Bir aa gün sonra, umarım ki gene gele- cektir!, (Arkası var) . derse gideceğini 2 e0k Gidece- ği yer Spice uz — mesi bineriz, sizi e geç kalmazsınız, dedi, gülüştü- ler. Birdenbire e ed lerdi. Nazire de kendisinedn ba! sediyordu Bir aralık: — Vakit geçiyor, dedi. Allaha ısmarladık. Delikanlı kendisine refakat et- bugün de ri günde bir biribirlerini söle Nazire her zardan cid- diyetini muhafaza ediyordu. Ha- linden daima kederli İni i yordu. Bir akşam, tenha bir s0- kakta öpüştüler, ere başını sallıyarak: — Olmaz! Olmaz! diyordu. Fa- kat artık biribirlerine va diye hi- tab seri rn ardı — Beni vi Kabil de- gil, yapamam. a Bir hayli zamandır, vr Fakat daha onun ni- âhındayı Delikanlı ne cevab vereceğini aşırmış, mânasız kelimeler keke- e. Nazire devam etti: — Sen de nişanlısın, Evli sayr- lırsın. Hele iyi bir kızcağız i ise, m ya, ikimizde us li alıyız. Mİ Bokkenlı bu lüzumu pek anlı- yamıyordu. Biribirlerini görmekte devam muntazaman geliyorlardı. Her za- man delikanlı onu evine ite dar götürüyordu. Fakat bir türlü, yü- karıya çıkmak müsaadesini rica | için kendinde cesaret bulamı- yordu. — Söyle bari bana, pencerele- rin hangisi? — Şu sarı perdeli üç pencere. Bu rengi ye edişim odanın içinde her zaman güneş varmış gibi oluyor di ondan, — al sana gelemez miyim? url Korkmaz gibi, bu ricayı redde- diyordu. Her gün sanki bir daha biribirlekini görmiyeceklermiş gi- bi, üzüntü lıya sokuluyordu. — Artık biribirimizden ayrıla- lim, diyordu. Senin bir nişanlın var, güzel. Ben de, ne olsa ko- calı bir kadın sayılırım. lmak SpA bir isyan hissi bü kadına malik olmağa onu sevkediyordu. Neden Nazire kendisinden bu kadar uzak duruyordu? Senelerdenberi ayrı yaşadığı bir adamın nikâhında bulunmak bu kadar kati bir mani mi teşkil ediyordu? Bir akşam, artık kendisini zap- tedemedi. Nazirenin evine kadar gitti. pıyı çalıp içeriye girer: hesiz kendisini dışarı e beklerdi. Na- sıkac bırsızlanan aşkını ona bütün ha- raretile dökecekti. Kapıcı Nazirenin evde olmadı- ğın söyledi. Merdivenleri koşa yarlara çok faydalar temin eder. HASAN DEPOSU: Ankara, pi ik Şişesi 75 or- 25, büyük 200 kuruştur. İhtimalki Nazire Za > | “Posta ittihadına dahil olmayan ecnebi memleketler; Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruşt Adreş, tebdili için yiri kuruşluk pul göndermek eni Muharrem .26 — kl e isâk Güneş Öğle İki iş E. 801 9,57 5,08 ir Va 308 5001211 1602 ei mavi koşa çıktı. Kapıyı sr Koridorun karanlığında yüzü ve hali pek iy belli li kizük biri ri açtı yan boruda mi? — Hapı de e içeri gireyim de kendisini arm . Biraz evel bana a bu saat için randevu ver- mi girdi. ee açanın; bir çocuk olduğunu gördü. Küçük, ez solgun ii çocuktu. Spa” kapıyı kapad Sonra, ü yi ERİ “Nazli günleri; ne bensiyep ir iri Körler e es a antrede oturmak istedi. ocul — Annem şimdi gelir, buraya buyurunuz, dedi. Delikenlinm önüne düşerek to- pallıya topallıya onu sarı perdeli çerek konüşmağa başladı: — Ben ancak sıcak e s0- kağa çıkabiliyorum, perdeleri aldı. Hep Siner” “Yar gibi zannediyorum. Sr nihayet kendisini top« ES ikin geç, dedi. a gek ül 4 ” ” m dk el dn eke nl dk dk iL BİL İd Lİ m er ad