“ EZ 4 Nisan 1935 AKŞAM Tefrika No. 170 BAR ROS Yazan: İskender Fahreddin “Ben senin hastalığının ilâcını biliyorum, Altındal Haydi, gel seni evlendireyim. Bir isteklisi de var. Haydi, şu işi bir nikâhla savuşturuverelim!,, Ibrahim paşa, kızının hastalığına isle a söylemişti. İbrahim paşa bu b hiç de e karla — Akdoğ iye il esir düşmüş... öz o, İstanbula ve karısına öbür dünyada kavuşur! Diyerek çubuğunu doldurdu. .Çekmeğe başladı. Akdoğan takibe giden Mah- iğ haberi gelmişti. Otuza ya- minin Gelibolu Tersanesin- de LRER çekilmesi ve reislerle tayfalardan bir e iki ge- miye binerek İstanbula gelmesi Barbaros ii e ter- sane he bildirmişti Bari s Akdoğanın kapana lara esir ir dü tüğünü duyduğ man beyninden yıldırma Sik muş gibi sarsılmış — Eyvah, sağ ekini gitti! Diye bağırmıştı. Altındal bu haberi paşa baba- sından alınca telâşla yanına s0- kuldu: nyolların elinden Sleek mümkün değil mi, ba- ba?, > yavrum! Şimdi bir re- is için koca bir hükümetle cenk lise değiliz ya! Kaçıp gelebi- lirse ne mutlu! iin reiş kaçamadıktan sonra. Akdoğan, Turgud reisten beceriklidi ir. Belki kaçmak fırsa- tanı bulur. — Turgud reis vam elinde kaç yıl esir kaldı, baba?.. i seyi acakla- A zincirle bağladılar.. yi lerdeki esir kürekçiler arasına at- tılar, iu da böyle mi ya- Pacaklar — Şüpye iye “Dehizciler düş- ana esir düşünce bacağını zin- Girleyip kürek çektirirler. — âdet.. e — Her Ete ağ si Zim! O artık ölmüştür. Onu nut, Bak, ie ike a Ağarıyor. yaşını başını al- dın.. Koskoca bir kadın oldun! O Berifteni sana hayır yok... Gelse bile, kendisini bekley en karısı var, Hem Kızılelma senden çok R ve çok körpe bir kızdır. Altındal ağlamağa vu — Öyle amma, babacığ onu dün Yedikule idölöslkde Hamza reisle beraber görüşür- yaa gördüm. Onlar işi ilerletmiş- İbrahim paşa omuzlarını silke- rek; — Olabilir yavrum, dedi, kız- <ağız Akdoğandan umudunu ke- since Hamzaya gönül vermiştir. güzel ve körpecik bir kız- <ağız yıllarca e yolunu bekliyecek değil y. ği gözlerinin vi ydırarak kızının yüzüne sert bir tavırla 1: Yorum sana! O öldü artık... İs- m! Ben tanbula gelmiyecek.. İşte o kadar. al başladı: ağlamağa baş — Ne talisiz başım varmış, Al- lahım! Benim derdimi kimseler Mira a bu ve Yü ce büsbütün rüyama mm çıkan- dari kalin iitaiiyori Yüz ver- dim di ı istiyorsun gali- ba?. ilah sana öyle bi sol mi tık! Ne fetal aldık! Artık ye- tişir... İllâllah! Nedir bu çekti- başında bin türlü gaile var. Bun- ları bırakıp seninle mi uğraşaca- ğım?, ibrahim a e ii oymuş, odanı inde 1 yu karı pie Altındal pre e — Peki eri İm peki... Sisam uğraşmayın size zaten kaç yıldır bir şey iie miyorum ki u gece siz açtınız da lâf ni İbrahim mega m va rını işitince Yamucağumi B > böyle yalnız yaşadıkca büsbütün sinir- m Gözünün üstünde ka- şın var, deseler hiddetleniyorsun! Hizmetçiler yanına Pega ile gi- riyorlar! Bu sabah di mas ağa oşarak yanıma şii (Paşacı- ğım, ben Mere. Kk ha- nımdan çok korkuyorum! Beni öyle azarlıyor, yüzüme öyle bağı- e Günah değil mi yav. rum?. Bu me? o yan bu ka- dar hakaret yapı Altındal isime gözleri- — Ne yeniği bilmiyorum, babacığım! Beni mazur görünüz! . Ben bu gidişle ile ağ ilâcı- nı Sn Altındal! Sen be- kâr kaldıkca ya YE e 1 Haydi ıyacaksı; sele zil akm e şamları şbaşa verir, igin ir, üzel güzel çi geçirirsin! Ev- lilikte keramet vardır. me bir de eğ var... Zavallı adam- z kaç gündür e huylarını da bilyor sunuz! aydi, şuna p: bir nikâhla işi savuşturalım. Eş dost da zerde — yeyip saade- tinize dua etsin!. (Arkası var) peki de de, Her akşam bir hikâye | Kırmızı kadın çantası | a çok güzeldi. Sacid Me- kn Serdi gözüne şey ilişti. Bu gayet şık kırmızı bir kadın çantası idi. Heyecanla dur- Mecidiye miray kahveler- den birine oturdu. En tenha köşe- yi seçmişti... Kahvede e baş- ka kimsede yoktu. Kahveci tez- gâhın arkasında ouyukluyordu. Hemen cebinden şık kadın çanta- sını çıkardı, Ne de güzel kokuyor- du. Daha çantayı açmadan etra- fa nefis bir koku dağılmıştı. Ne apması lâzımdı?. Bir türlü ka- rar veremiyordu. spenm kısa bir ereddütten sonra çantayı açtı. içinde altın bir En iE rn” du- dak boyası, bir sürü mektu dı... Para olarak da bütün ii ber < E Ş tubları çıkardı. Çantayı tekrar cebine si Mektublar u- zun, şık kâğıdlara yazılmıştı. On- ların da çok güzel bir kokusu var- dı. Mektubları Dm ai den bir li İN Saci İM . dedi. Ne erer de kadın Bu e fotoğrafı âdeta onu şaşırtmıştı. Ne güzel, ne tatlı, nı içten, ne şeytan ii vardı. Uçları yukarıya doğru kıvır kı- vır dudaklarının sıcaklığı fotoğ- raftan bile belli idi. Gülüşü en ciddi, en ustruplu bir erkeği bile baştan çıkaracak kadar çekici idi. i Resmin altında ince bir ka- dın yazısı: «Benden uzak gecele- rinde Ee e için sana e v9 e disini alamıyordu. O zamana ka- dar rüyasında gördüğü bir genc kıza âşık olan eski zaman deli- kanlılarının maceralarını işitmis- ti. Fakat böyle sokakta bulduğu bir ea E olacağı hiç ak: lına gelmezdi. Bu derin derin bakışlı kadının . Naciye im: . Dikkat etti, hepsinde ay- ni yea ayni imza... O zaman büyük bir merakla Mba enini üzel bir kadının sırrı ima merak edilir. O da mektub- ları âdeta İri almadan okum'a- başla. Mektublar Said is- minde bir kli pe Hep- atı melerin içinde ateşli ği kalbin çarpıntısı duyuluyor idi. G Dişi güzel kalı kalin ladı: ben macerayı ımım... Ne yapa- «Bilirsiniz ki, even bir kad kuvvetile seviyorum. Fakat Edis ba bu aşk uzun zaman devam decek mi?» diye soruyorsun. Bak, işte orasını İmage ei a ki fev- kalâde slim, dinç bir adam olmana rağmen yaşlısı... 7 v7 seçtiğini söylüyorlar..? ortmen vücud, şık elbise- rsi şimdilik genc bir kadım oyalayabilirsin... Hattâ A lirsin... Fakat ya bu gen: ki nın ani yakayı ve bir adam lur?... Bak ben sek ne, açık kalbli bir Del Her şe- yi olduğu gibi dr Evet, 7 eni çin karşısında başı dönmez Sacidin eki kahvedeki ye- güne aynaya ilişti... Uzun uzun endi. isine baktı, Gencti, yakışık- hı idi.. Tekrar mektuba daldı.. «Meselâ şöyle kumral... Geniş omuzlu, iriyarı bir delikanlı...» Genc a tekrar aynaya bak- tı. Tam mektubda tarif edilen gi- bi idi. ve geniş omuzlu idi. İriyarı id 'ekrar Kilimli daldı: «Kızma tontonum. olur bir gece gene bir kaçamak yaj Başbaşa bir gece. e” a yağmur olsun. na kendi elimle çay resi Başımı dizine koyup yaşıyayım.. Hani bir hafta evvel — “ niz gecemiz gibi... Ne iyi, n zel, ne mükemmel olurdu değil Değ Sacid kendi kendine: — Yarabbi... mad Ri . Ne kadın!... dedi. mi yani m lan kam- çılayor... Sonra onun arkasından da bu tatlı sözler, bu lm ve- rici vaidler... evkalâde ka- dın... Bunda kadınlık so gü“ zel bir sanat haline girmiş... Er- keği hem kudurtmasın, ye Ee tatlıya batırılmış bir ha- gibi yumuşatmasını ne iyi bilye. Naciye mektubun sonunda «Buklin hepsi laz demesi- ne rağmen Sacid bu genc kadı- nın şe gene bir çok karma ka- ik hislerin kımıldandığını an- Müller hiç birinde ne bir adres, ne de Naciyenin kim oldu- ğuna, nerede gray dair küçük bir e oktu. Sacid ğini resmini çerçe- veletmiş şık apartımanında, kü- ik bir masanın üstüne koymuştu. Kim olduğunu bilmediği bu meç- kz kadına yn içinde ılık bir. is vardı. Bazan geceler Naciye ipi gözlerile aşi giriyor, yatağının yanına yaklaşıyor, eği- liyor, saçları delikanlınmı değerek ğ fısıldıyor- aş — Meselâ senin e bir deli- kanlı karşıma çıksa mral, geniş omuzlu, iriyarı.. n imei ne ğa Nasıl indi | mi. yav üzel rüyalardan Sacid tatlı e gerinerek uyanırdı.. n kamer alina ak Naciye Sa: bütün kadın- > ağzının, burnunun, gözleri- ne şekilde olduğunu lm öğreniyordu. Fakat imkân: Asıl aradığı m Kkimiz İtiş amma hiç bir öğrenemiyordu. Ah bir kere ona Va gi kanlılığının ateşi ile ona her şeyi itiraf edecekti: — Bırak... diyecekti... Bu alt mışına aldim iii âşığı. Seni susuzluğundan ameli > yanmış bir adam gibi bir yudum- da içmek istiyorum. ir gün dört e ie kus b sarski en uşlardı. Biri gazete okuy. AM mşer, dedi, altı aydan be- ri mütemadiyen şu ilâm okuyo- “diyerek Sacide gazeteyi 2: ee okudukça gözle- a. > poe bille (o Büyükdereden gelirken Mecediyeköyü ile Şişli memnun Kalbi hi rinden fır- İayacak gibi ği yon rdan- beri resminin önünde içini çekti- ği meçhul”kadın şimdi içeri gire- cekti, Nihayet arkasında bir ka. pı açıldı, Tanıdığı nefis koku zi- Kati Dö ladı. Hiç değilse elli beşlik bir ka- buruşuklukla- kadar sür- dın... Yüzündeki rin içini dolduracak divi âdeta : — Çantayı getirdiniz değil mi?... — Evet — e. . Muhakkak o- şsunuzdur... Efendim, ko- camın ahlâksızlığı... Mademki meseleyi biliyorsunuz söyliyeyim. oldu da ile m ım kocamı dava etmek... Divanın üzerine biraz daha yaslandı: < — Ne dersiniz ben de kocama mukabeleibilmisil yapsam mi?... Çifte çifte gerdanlarını, hür- metli göbeğini, şişman kollarım titretti, Sigara kutusundan bir si- gara ve Kendisine çapkınca bir hal verdi Sacid yerinden fırladı: Çantayı yorum muh- dedi.. Bende- (Bir m Posta ittihadına dahil olmayan ecnebi memleketler: Seneliği 8600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kurustur. Ağres tebdili için bej kuruşlük pul göndermek lâzımdır. a 30 — Ruzukasım 14 İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E 9,18 “1192 41 917 12 13 Va, 3,56. 539 12,17 15,54 18,36 20,10 İdarehane: Babıâli civarı Acımusluk Sok, ESA id > dü özlü e. Sid aklen dia